1 |
wise |
akıllıca |
adj., adv. |
|
- In this respect, I do not feel that it is very wise to conceal the problems.
- Bu itibarla, sorunları gizlemenin çok akıllıca olduğunu düşünmüyorum.
- Sixthly, is it wise to increase the recycling targets?
- Altıncı olarak, geri dönüşüm hedeflerini arttırmak akıllıca mı?
- Excluding water treatment and distribution for the time being seems to me to be a wise policy.
- Su arıtma ve dağıtımını şimdilik hariç tutmak bana akıllıca bir politika gibi görünüyor.
- I too think it is a wise decision and it shows that it is right that there be flexibility in this rule.
- Ben de bunun akıllıca bir karar olduğunu düşünüyorum ve bu kuralda esneklik olmasının doğru olduğunu gösteriyor.
- We were, I think, very wise when it came to the common position on double hull tankers.
- Çift gövdeli tankerlere ilişkin ortak tutum konusunda çok akıllıca davrandığımızı düşünüyorum.
- It is wise to put things right.
- İşleri yoluna koymak akıllıca olacaktır.
- It would also be wise to interpret fusion in an even more positive manner.
- Ayrıca füzyonu daha da olumlu bir şekilde yorumlamak akıllıca olacaktır.
- The responsible committee of the European Parliament is also proposing to add terrorism to this list, which seems wise.
- Avrupa Parlamentosu'nun sorumlu komitesi bu listeye terörizmi de eklemeyi öneriyor ki bu akıllıca görünüyor.
- This was a wise decision on the part of the Court.
- Bu, Mahkeme açısından akıllıca bir karardı.
- One hopes that this is a wise decision.
- İnsan bunun akıllıca bir karar olduğunu umuyor.
- I want to pay a particularly warm tribute to him for his courage and steadfastness and wise advice.
- Cesareti, kararlılığı ve akıllıca tavsiyeleri için ona özellikle içten bir saygı sunmak istiyorum.
- Those are extremely wise words and we all look forward to them being translated into action.
- Bunlar son derece akıllıca sözler ve hepimiz bunların eyleme dönüştürülmesini bekliyoruz.
- Obviously, you can pour however much you like into something like this, but is it wise?
- Açıkçası böyle bir şeye istediğiniz kadar para aktarabilirsiniz ama bu akıllıca mı?
- I am only happy to say that I support your very wise decision.
- Bu çok akıllıca kararınızı desteklediğimi söylemekten mutluluk duyuyorum.
- I am starting to wonder whether this is indeed wise.
- Bunun gerçekten akıllıca olup olmadığını merak etmeye başlıyorum.
- We prefer the wise approach adopted by the Council to the haste advocated by our rapporteur.
- Konsey tarafından benimsenen akıllıca yaklaşımı raportörümüz tarafından savunulan aceleciliğe tercih ediyoruz.
- In this respect, I do not feel that it is very wise to conceal the problems.
- Bu bağlamda, sorunları gizlemenin çok akıllıca olduğunu düşünmüyorum.
- I believe that is a wise approach.
- Bunun akıllıca bir yaklaşım olduğuna inanıyorum.
- We can, in this context, only give a few wise lessons and leave it at that.
- Bu bağlamda, sadece birkaç akıllıca ders verebilir ve bu kadarla yetinebiliriz.
- It is a very wise decision of yours not to require us to have another committee meeting.
- Başka bir komite toplantısı yapmamızı istememeniz çok akıllıca bir karar.
- He is wise to recommend that Parliament gives its assent to the position that the Council has adopted.
- Parlamento'nun Konsey'in benimsediği tutumu onaylamasını tavsiye etmek akıllıca olacaktır.
- It is never wise to by-pass freely accepted rules.
- Serbestçe kabul edilen kuralları by-pass etmek asla akıllıca değildir.
- I believe she was wise to do so.
- Bunu yapmasının akıllıca olduğuna inanıyorum.
- This was a wise decision on the part of the Court.
- Bu, Divan açısından akıllıca bir karardı.
- The Commission promotes openness and transparency but does not think that this is a wise proposal.
- Komisyon açıklık ve şeffaflığı desteklemektedir ancak bunun akıllıca bir öneri olduğunu düşünmemektedir.
- This turned out to be a very strategic and wise move.
- Bunun çok stratejik ve akıllıca bir hamle olduğu ortaya çıktı.
- Mr Nobilia has taken the only wise decision in saying that this would be handed over to experts.
- Sayın Nobilia bu konunun uzmanlara devredileceğini söyleyerek çok akıllıca bir karar almıştır.
- This is not wise, in my view.
- Benim görüşüme göre bu akıllıca değil.
- That is not acceptable nor is it wise.
- Bu kabul edilebilir olmadığı gibi akıllıca da değildir.
- In my view, it would not be wise to have such a definition of socialist achievements.
- Benim görüşüme göre sosyalist başarıların böyle bir tanımını yapmak akıllıca olmayacaktır.
- This is also a point of view that it is not wise to express openly.
- Bu aynı zamanda açıkça ifade etmenin akıllıca olmadığı bir bakış açısıdır.
- That would not be the wise thing to do at present.
- Şu anda bunu yapmak pek akıllıca olmayacaktır.
- That is a very wise decision.
- Bu çok akıllıca bir karar.
- I think that is a very wise approach.
- Bunun çok akıllıca bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum.
- How can we not agree with this excellent, wise proposal?
- Bu mükemmel ve akıllıca öneriye nasıl katılmayabiliriz?
- It is never wise to by-pass freely accepted rules.
- Serbestçe kabul edilen kuralları göz ardı etmek asla akıllıca değildir.
- They are very wise, as so often.
- Her zaman olduğu gibi çok akıllıca davranmışlardır.
- After the Gothenburg tragedy, it would have been wise to suspend the G8 meeting.
- Göteborg trajedisinden sonra G8 toplantısını askıya almak akıllıca olurdu.
- So I believe it wise in this case to refrain from making a reference to the European Court of Justice.
- Dolayısıyla bu durumda Avrupa Adalet Divanı'na atıfta bulunmaktan kaçınmanın akıllıca olacağına inanıyorum.
- It is also wise in security policy to establish differentiated integration.
- Güvenlik politikasında da farklılaştırılmış entegrasyon kurmak akıllıca olacaktır.
- Their wise investments have brought in millions of dollars.
- Akıllıca yaptıkları yatırımlar milyonlarca dolar kazandırdı.
- It is also wise to check out a brand's customer service and gambling policies.
- Bir markanın müşteri hizmetleri ve kumar politikalarını göz atmak da akıllıca olacaktır.
- Bringing terrorism to an end via the economy was a most wise policy.
- Terörü ekonomi üzerinden bitirmek çok akıllıca bir politikaydı.
- Do you think it's wise to wear your uniform today?
- Sence bugün üniformanı giymek akıllıca mı?
- It was a wise decision.
- Akıllıca bir karardı.
- Would that be wise?
- Bu akıllıca olur mu?
- It was wise of you to keep away from him.
- Ondan uzak durman akıllıcaydı.
- Eating a good breakfast is very wise.
- İyi bir kahvaltı yemek çok akıllıcadır.
- It was a wise precaution.
- O akıllıca bir tedbirdi.
- Wise words!
- Akıllıca sözler!
- It was wise of Tom to take his umbrella with him.
- Tom'un şemsiyesini yanına alması akıllıcaydı.
- I think that this was not a wise decision.
- Bunun akıllıca bir karar olmadığını düşünüyorum.
- Tom made a wise decision.
- Tom akıllıca bir karar verdi.
- He made a wise decision.
- Akıllıca bir karar verdi.
- Do you think it's wise to wear your uniform today?
- Bugün üniforma giymenin akıllıca olduğunu düşünüyor musunuz?
- It is not wise to put your money on a horse.
- Paranı bir ata yatırmak akıllıca değil.
- It's wise to do that.
- Onu yapmak akıllıca.
- It wouldn't be wise to do that.
- Onu yapmak akıllıca olmazdı.
- It's not wise of you to turn down his offer.
- Onun önerisini geri çevirmen akıllıca değil.
- That's wise.
- Bu akıllıca.
- That's a wise decision.
- O akıllıca bir karar.
- It was a wise decision.
- O akıllıca bir karardı.
- It may be wise to do what they ask.
- Onların istediğini yapmak akıllıca olabilir.
- That would not be wise.
- Bu akıllıca olmaz.
- It would probably be wise to do that.
- Muhtemelen bunu yapmak akıllıca olur.
- Do you think that's wise?
- Sence bu akıllıca mı?
- Do you really think that's wise?
- Bunun gerçekten akıllıca olduğunu mu düşünüyorsun?
- You made a wise decision.
- Akıllıca bir karar verdin.
- Eating a good breakfast is very wise.
- İyi bir kahvaltı yapmak çok akıllıca.
- It was very wise of her to choose the other one.
- Onun diğerini seçmesi çok akıllıcaydı.
- That wouldn't be wise.
- Bu akıllıca olmazdı.
- I'm not sure it's wise for you to do that.
- Bunu yapmanın senin için akıllıca olduğundan emin değilim.
- Begging from unknown entities isn't wise.
- Bilinmeyen varlıklara yalvarmak akıllıca değil.
- Are you sure that's wise?
- Bunun akıllıca olduğuna emin misin?
- Does that seem wise?
- O akıllıca görünüyor mu?
- It was very wise of her to choose the other one.
- Diğerini seçmesi çok akıllıcaydı.
- He made a wise decision.
- Akıllıca bir seçim yaptı.
- I think that this was not a wise decision.
- Sanırım bu akıllıca bir karar değildi.
- You might be wise to remain silent.
- Sessiz kalman, akıllıca olabilir.
- She is very beautiful, and what is more, very wise.
- O çok güzeldir, daha neyse çok akıllıcadır.
- It is wise to provide against a rainy day.
- Yağmurlu bir güne karşı önlem almak akıllıca olur.
- It's wise to do that.
- Bunu yapmak akıllıca.
- Tom made a very wise decision.
- Tom çok akıllıca bir karar verdi.
- I think that's wise.
- Bence bu akıllıca.
- It was wise for you not to follow his advice.
- Onun tavsiyesine uymamanız akıllıcaydı.
- He deemed it wise to accept the offer.
- Teklifi kabul etmenin akıllıca olduğunu düşündü.
- I think that might be wise.
- Bence bu akıllıca olabilir.
- It was a wise precaution.
- Akıllıca bir önlemdi.
- It was wise of you not to go.
- Gitmemen akıllıcaydı.
- That's not very wise.
- Bu pek akıllıca değil.
- That's probably wise.
- Bu muhtemelen akıllıca.
- It's not wise of you to turn down his offer.
- Teklifini geri çevirmen akıllıca değil.
- I don't think that was a wise decision.
- Bunun akıllıca bir karar olduğunu düşünmüyorum.
- I don't think that's wise.
- Bunun akıllıca olduğunu düşünmüyorum.
- That's not very wise.
- Bu çok akıllıca değil.
- It would probably be wise to do that.
- Onu yapmak muhtemelen akıllıca olacaktır.
- Tom doesn't think that Mary made a wise decision.
- Tom, Mary'nin akıllıca bir karar verdiğini düşünmüyor.
- It was wise of you to accept his offer.
- Onun teklifini kabul etmen akıllıcaydı.
- I'm not sure it's wise for me to stay.
- Kalmamın akıllıca olacağından emin değilim.
- That's a wise decision.
- Bu akıllıca bir karar.
- He deemed it wise to accept the offer.
- Teklifi kabul etmenin akıllıca olduğunu düşünüyordu.
- Begging from unknown entities isn't wise.
- Bilinmeyen varlıklardan dilenmek akıllıca değil.
- I don't think that was a wise decision.
- Onun akıllıca bir karar olduğunu sanmıyorum.
- It may be wise to do what they ask.
- İstediklerini yapmak akıllıca olabilir.
- That would be a wise decision.
- Bu akıllıca bir karar olurdu.
- Does that seem wise?
- Bu akıllıca mı?
- That wouldn't be wise.
- Bu akıllıca olmaz.
- That would be a wise decision.
- O akıllıca bir karar olurdu.
- I don't know if that's wise or not.
- Bu akıllıca mı değil mi bilmiyorum.
- It was wise of you to take your umbrella with you.
- Şemsiyeni yanına alman akıllıcaydı.
- Is that wise?
- Bu akıllıca mı?
- It wouldn't be wise to do that.
- Bunu yapmak akıllıca olmaz.
Show More (109)
|
2 |
wise |
akıllı |
adj. |
|
- No wise man would deny that the value of forests is priceless.
- Hiçbir akıllı adam ormanların değerinin paha biçilemez olduğunu inkar edemez.
- Tom is too wise to do that.
- Tom bunu yapmak için çok akıllı.
- A wise man profits from his mistakes.
- Akıllı bir adam hatalarından yararlanır.
- A wise businessman knows how to clamp down on costs.
- Akıllı bir iş adamı, masrafları nasıl azaltacağını bilir.
- A wise man profits from his mistakes.
- Akıllı bir insan hatalarından istifade eder.
- Tom isn't as wise as you are.
- Tom senin kadar akıllı değil.
- No one is born wise, but many die stupid.
- Hiç kimse akıllı doğmaz ama çoğu aptal ölür.
- Tom told me that he thought Mary was wise.
- Tom bana Mary'nin akıllı olduğunu düşündüğünü söyledi.
- In examinations the foolish ask questions that the wise cannot answer.
- Sınavlarda aptallar, akıllıların cevaplayamayacağı sorular sorarlar.
- By other's faults wise men correct their own.
- Akıllı insanlar başkalarının hatalarıyla kendi hatalarını düzeltirler.
- It is true she is young, but she is wise.
- Genç olduğu doğru, ama akıllı.
- He's young, but he's very wise.
- Genç ama çok akıllı.
- A wise person profits by his mistakes.
- Akıllı bir kişi hatalarından faydalanır.
- Tom is too wise to do that.
- Tom bunu yapamayacak kadar akıllı.
- A wise person would be ashamed to act like that.
- Akıllı bir kişi öyle davranmaktan mahcup olurdu.
- Early to bed, early to rise makes a man healthy, wealthy and wise.
- Erken yatmak, erken kalkmak bir insanı sağlıklı, zengin ve akıllı yapar.
- A wise man should profit from his mistakes.
- Akıllı bir adam hatalarından ders çıkarmalıdır.
- Do you consider yourself wise, Caty?
- Kendini akıllı kabul ediyor musun, Caty?
- Not all men are wise.
- İnsanların hepsi akıllı değildir.
- Tom is wise enough not to do such a thing.
- Tom böyle bir şey yapmayacak kadar akıllı.
- The old man looked wise.
- Yaşlı adam akıllı görünüyordu.
- Wise people learn from their enemies.
- Akıllı insanlar düşmanlarından bir şeyler öğrenir.
- Tom's father was a very wise person.
- Tom'un babası çok akıllı bir kişiydi.
- You're wise.
- Sen akıllısın.
- Tom seemed wise.
- Tom akıllı görünüyordu.
- I am wise enough to think that if one is born a fish, it is more dignified to die under the water than in the frying pan.
- İnsan balık olarak doğmuşsa, suyun altında ölmenin kızartma tavasında ölmekten daha onurlu olduğunu düşünecek kadar akıllıyım.
- A wise man will make more opportunities than he finds.
- Akıllı bir adam bulduğundan daha fazla fırsat yaratır.
- The mother may well be proud of her wise son.
- Anlaşılan o ki anne akıllı oğluyla gurur duyuyor.
- Tom is very wise.
- Tom çok akıllı.
- Tom seems wise.
- Tom akıllı gibi görünüyor.
- It is easy to be wise after the event.
- Olaydan sonra akıllı olmak kolaydır.
- Who lives without folly is not so wise as he thinks.
- Çılgınlık yapmadan yaşayan insan düşündüğü kadar akıllı değildir.
- Owls are supposed to be very wise.
- Baykuşların çok akıllı oldukları farzedilmektedir.
- The man is too wise to do such things.
- Adam, böyle şeyler yapmayacak kadar akıllı.
- Water is the only drink for a wise man.
- Akıllı bir insan için tek içecek sudur.
- Just because he's good, doesn't mean he's wise.
- İyi olması, akıllı olduğu anlamına gelmez.
- He looked wise.
- O akıllı görünüyordu.
- My sister is very wise.
- Kız kardeşim çok akıllıdır.
- I think Tom is wise.
- Tom'un akıllı olduğunu düşünüyorum.
- A wise person profits by his mistakes.
- Akıllı bir insan hatalarından istifade eder.
- Tom is a wise man.
- Tom akıllı bir adamdır.
- Tom may be young, but he's very wise.
- Tom genç olabilir ama çok akıllıdır.
- It is true that he is young, but he is wise.
- Genç olduğu doğrudur ama akıllıdır.
- It is true that he is young, but he is wise.
- Onun genç olduğu doğru fakat o, akıllıdır.
- He is wise enough not to do such a thing.
- O, böyle bir şey yapmayacak kadar akıllı.
- A wise man would not act in that way.
- Akıllı bir adam bu şekilde hareket etmezdi.
- He's young, but he's very wise.
- O genç ama çok akıllıdır.
- Compared to his brother, he's not so wise.
- Erkek kardeşi ile karşılaştırıldığında, o çok akıllı değil.
- Tom seems wise.
- Tom akıllı görünüyor.
- Tom is wise.
- Tom akıllıdır.
- Tom doesn't think that Mary made a wise decision.
- Tom Mary'nin akıllı bir karar verdiğini düşünmüyor.
- She is very wise.
- O çok akıllıdır.
- Tom looked wise.
- Tom akıllı görünüyordu.
- She's very wise.
- O çok akıllı.
- One word is enough for a wise man.
- Akıllı bir adam için tek sözcük yeterlidir.
- You're very wise, Tom.
- Çok akıllısın, Tom.
- A wise man should profit from his mistakes.
- Akıllı bir adam hatalarından faydalanmalıdır.
- Mayuko appears wise.
- Mayuko, akıllı görünüyor.
- She's a very wise mother.
- O, çok akıllı bir annedir.
- Parents are usually very wise.
- Ebeveynler genellikle çok akıllıdır.
- You're a wise man.
- Akıllı bir adamsın.
- A wise leader knows when to listen to others.
- Akıllı bir lider diğerlerini ne zaman dinleyeceğini bilir.
- He is too wise not to know that.
- Kendisi bunu bilmeyecek kadar akıllıdır.
- He is no less wise than his father.
- O, babasından daha az akıllı değil.
- That's probably wise.
- Bu muhtemelen akıllı.
- A wise man would not act in that way.
- Akıllı bir adam bu şekilde davranmaz.
- Just because he's wise doesn't mean that he's honest.
- Onun akıllı olması onun dürüst olduğu anlamına gelmez.
- A wise man would not do such a thing.
- Akıllı bir adam böyle bir şey yapmazdı.
- Tom seemed to be wise.
- Tom akıllı görünüyordu.
- A wise man would not say such a thing.
- Akıllı bir adam böyle bir şey söylemezdi.
- They really are wise.
- Onlar gerçekten akıllı.
- He is wise in some ways.
- O bazı açılardan akıllıdır.
- Tom's mother was a wise woman.
- Tom'un annesi akıllı bir kadındı.
- Owls are wise.
- Baykuşlar akıllıdır.
- Owls are supposed to be very wise.
- Baykuşların çok akıllı oldukları düşünülmektedir.
- Compared to his brother, he's not so wise.
- Kardeşiyle kıyaslandığında o kadar da akıllı değil.
- They say that you are wise.
- Onlar senin akıllı olduğunu söylüyor.
- He was wise enough to take her advice.
- Ondan tavsiye alacak kadar akıllıydı.
- Do you think Tom is wise?
- Sence Tom akıllı mı?
- You're a wise person, Tom.
- Akıllı bir kişisin, Tom.
- Parents are usually very wise.
- Anne ve babalar genellikle çok akıllıdırlar.
- Old people are usually very wise.
- Yaşlı insanlar genellikle çok akıllıdır.
- You're very wise.
- Çok akıllısın.
- You're a very wise person.
- Sen çok akıllı bir kişisin.
- Older men are usually very wise.
- Yaşlı erkekler genellikle çok akıllıdır.
- Is that wise?
- O akıllı mı?
Show More (86)
|
3 |
wise |
bilge |
adj. |
|
- Henry has grown wiser with age.
- Henry yaşlandıkça daha da bilge biri oldu.
- It is very easy to be wise in hindsight.
- Geriye dönüp baktığınızda bilge olmak çok kolaydır.
- I say this in the hope that the Council will this time show more insight and be more open to our wise counsel.
- Bunu, Konsey'in bu kez daha fazla anlayış göstereceği ve bilge tavsiyelerimize daha açık olacağı umuduyla söylüyorum.
- Now is the time for leadership which will provide farsighted, wise guidance.
- Şimdi ileri görüşlü, bilge bir rehberlik sağlayacak liderlik zamanıdır.
- What I want to say is that the events of 11 September have, I think, made us all much wiser.
- Söylemek istediğim şey, 11 Eylül olaylarının hepimizi çok daha bilge kıldığını düşünüyorum.
- They are very wise, as so often.
- Çoğu zaman olduğu gibi çok bilgedirler.
- It is regrettable that the legislators should become wise and energetic only after an accident has happened.
- Yasa koyucuların ancak bir kaza meydana geldikten sonra bilge ve enerjik olmaları üzücüdür.
- Do you consider yourself wise, Caty?
- Kendini bilge mi sanıyorsun, Caty?
- She's a very wise mother.
- O çok bilge bir anne.
- Early to bed and early to rise, makes a man healthy, wealthy and wise.
- Erkenden uyumak ve erken kalkmak bir adamı sağlıklı, zengin ve bilge yapar.
- You become wiser if you travel.
- Seyahat ederseniz daha bilge olursunuz.
- I think Tom is wise.
- Bence Tom bilge.
- You're very wise, Tom.
- Sen çok bilgesin, Tom.
- The wise teacher knew about the sap.
- Bilge öğretmen özsu hakkında biliyordu.
- Old people aren't always wiser than young people.
- Yaşlı insanlar her zaman gençlerden daha bilge değildir.
- Early to bed and early to rise, makes a man healthy, wealthy and wise.
- Erken yatıp erken uyanmak insanı sağlıklı, varlıklı ve bilge yapar.
- He was wise enough to take her advice.
- Onun tavsiyesine uyacak kadar bilgeydi.
- No one can be more wise than destiny.
- Kimse kaderden daha bilge olamaz.
- Nobody likes a wise guy.
- Kimse bilge bir adamı sevmez.
- Tom isn't wise.
- Tom bilge değil.
- He is more clever than wise.
- Bilge olmaktan çok, akıllıdır.
- He looked wise.
- Bilge görünüyordu.
- Socrates was the wisest of the Greek philosophers.
- Sokrates Yunan filozoflarının en bilgesiydi.
- He's pretty wise but too self-confident.
- O oldukça bilge ama kendine çok güveniyor.
- Wise people learn from their enemies.
- Bilge insanlar düşmanlarından öğrenirler.
- Tom looked wise.
- Tom bilge görünüyordu.
- The old man looked wise.
- Yaşlı adam bilge görünüyordu.
- Early to bed and early to rise, makes a man healthy, wealthy and wise.
- Erken yatıp ve erken kalkmak, bir adamı sağlıklı, varlıklı ve bilge yapar.
- They really are wise.
- Onlar gerçekten bilge.
- She is not only honest, but also wise.
- O sadece dürüst değil, aynı zamanda da bilge.
- Tom is wise, isn't he?
- Tom bilge, değil mi?
- Not all men are wise.
- Bütün erkekler bilge değildir.
- Our master is wise.
- Efendimiz bilgedir.
- They say that you are wise.
- Senin bilge olduğunu söylüyorlar.
- He is older and wiser now.
- Şimdi daha yaşlı ve daha bilge.
- It is true she is young, but she is wise.
- Genç olduğu doğru, ama bilge.
- He may be intelligent, but he is not wise.
- Zeki olabilir ama bilge değil.
- Just because he's wise doesn't mean that he's honest.
- Bilge olması dürüst olduğu anlamına gelmez.
- They were both wise and incorruptible men.
- Onlar hem bilge hem de dürüst adamlardı.
- The wise learn a lot from their enemies.
- Bilgeler düşmanlarından çok şey öğrenir.
- How difficult a thing it is, to love, and to be wise, and both at once.
- Sevmek ve bilge olmak ne kadar zor bir şey, hem de aynı anda.
- Many people are older, but not wiser.
- Birçok insan daha yaşlıdır ama daha bilge değildir.
- He doesn't appear to be wise, does he?
- O, bilge görünmüyor, değil mi?
- A wise leader knows when to listen to others.
- Bilge bir lider başkalarını ne zaman dinleyeceğini bilir.
- Tom is now older and wiser.
- Tom artık daha yaşlı ve bilge.
- Luck makes us arrogant, bad luck makes us wise.
- Şans bizi kibirli yapar, kötü şans bizi bilge yapar.
- Owls are wise.
- Baykuşlar bilgedir.
- Mayuko appears wise.
- Mayuko bilge biri gibi görünüyor.
- Tom didn't seem to be as wise as Mary seemed to be.
- Tom, Mary'nin göründüğü kadar bilge görünmüyordu.
- Tom appears to be wise.
- Tom bilge biri gibi görünüyor.
- They were both wise and incorruptible men.
- İkisi de bilge ve dürüst adamlardı.
- Yesterday I was clever and tried to change the world, and today I have become wise and started with myself.
- Dün zekiydim ve dünyayı değiştirmeye çalışıyordum, bugün ise bilge oldum ve işe kendimden başladım.
- He doesn't appear to be wise, does he?
- Bilge gibi görünmüyor, değil mi?
- She is very wise.
- O çok bilge.
- A wise leader knows when to follow.
- Bilge bir lider ne zaman takip edeceğini bilir.
- Tom's mother was a wise woman.
- Tom'un annesi bilge bir kadındı.
- The old man is wise and knows many things about life.
- Yaşlı adam bilgedir ve hayat hakkında pek çok şey bilir.
- Tom seemed wise.
- Tom bilge görünüyordu.
- Tom isn't as wise as you are.
- Tom senin kadar bilge değil.
- He is wise in some ways.
- Bazı yönlerden bilge biri.
- Tom is older and wiser now.
- Tom artık daha yaşlı ve bilge.
- She is wiser than I am.
- O benden daha bilgedir.
- He is too wise not to know that.
- Bunu bilmeyecek kadar bilge.
- The wise teacher knew about the sap.
- Bilge öğretmen özsuyu biliyordu.
- She's now older and wiser.
- O artık daha yaşlı ve bilge.
- No one is born wise, but many die stupid.
- Kimse bilge doğmaz, ama çoğu aptal ölür.
- You should listen to your father's wise counsel.
- Babanın bilge öğütlerini dinlemelisin.
- You're very wise.
- Çok bilgesin.
- He's intelligent, but not wise.
- Zeki ama bilge değil.
- What the country needs most is wise leaders.
- Ülkenin en çok ihtiyacı olan şey bilge liderlerdir.
- Early to bed and early to rise makes a man healthy, wealthy and wise.
- Erken yatıp erken kalkmak insanı sağlıklı, zengin ve bilge yapar.
- She is older and wiser now.
- O artık daha yaşlı ve bilge.
- He is no less wise than his father.
- Babasından daha az bilge değil.
- Tom seemed to be wise.
- Tom bilge görünüyordu.
- A wise leader knows when to listen.
- Bilge bir lider ne zaman dinleyeceğini bilir.
- She is very beautiful, and what is more, very wise.
- Çok güzel ve dahası çok bilge.
- The wise learn a lot from their enemies.
- Bilge biri düşmanlarından çok şey öğrenir.
- Early to bed and early to rise, makes a man healthy, wealthy and wise.
- Erken yatmak ve erken kalkmak insanı sağlıklı, zengin ve bilge yapar.
Show More (76)
|
4 |
wise |
mantıklı |
adj. |
|
- I think that's wise.
- Sanırım o mantıklı.
- I think that might be wise.
- Sanırım o mantıklı olabilir.
- I'm not sure it's wise for you to do that.
- Onu yapmanın mantıklı olduğundan emin değilim.
- I think that would be wise.
- Sanırım o mantıklı olacaktı.
- You made a wise choice.
- Mantıklı bir seçim yaptın.
- I'm not sure it's wise for me to stay.
- Benim kalmamın mantıklı olduğundan emin değilim.
- How difficult a thing it is, to love, and to be wise, and both at once.
- Aynı anda sevmek ve mantıklı olmak ne kadar zor bir şey.
Show More (4)
|
5 |
wise |
bilgili |
adj. |
|
- She is very wise.
- O çok bilgilidir.
- She's very wise.
- O çok bilgilidir.
- No one can be more wise than destiny.
- Kimse kaderden daha bilgili olamaz.
- Old people aren't always wiser than young people.
- Yaşlı insanlar her zaman gençlerden daha bilgili değildir.
- No one can be more wise than destiny.
- Hiç kimse kaderden daha bilgili olamaz.
- Tom appears to be wise.
- Tom bilgili görünüyor.
Show More (3)
|
6 |
wise |
bilgece |
adj., adv. |
|
- We can, in this context, only give a few wise lessons and leave it at that.
- Bu bağlamda sadece birkaç bilgece ders verebilir ve bu kadarla yetinebiliriz.
- Those are extremely wise words and we all look forward to them being translated into action.
- Bunlar son derece bilgece sözler ve hepimiz bunların eyleme dönüştürülmesini dört gözle bekliyoruz.
- The rapporteur has, in my view, written a good report, but has at times passed over these wise lessons.
- Bana göre raportör iyi bir rapor yazmış, ancak zaman zaman bu bilgece dersleri es geçmiştir.
- Wise words!
- Bilgece sözler!
Show More (1)
|
7 |
wise |
yol göstermek |
v. |
|
- It is easy to be wise after the event.
- Araba devrildikten sonra yol gösteren çok olur.
- It is easy to be wise after the event.
- Teker kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur.
Show More (-1)
|
8 |
wise |
akıllıca |
adj. |
|
- He was wise to give up drinking.
- İçkiyi bırakması akıllıca oldu.
Show More (-2)
|