Anglais | Turc | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | rattle n. | çıngırak | ||
I received a rattle as a gift for Purim. Purim için bir hediye olarak bir çıngırak aldım. More Sentences |
||||
Common Usage | rattle v. | tıngırdamak | ||
The bus rattled as it drove along the bumpy road. Otobüs engebeli yol boyunca giderken tıngırdadı. More Sentences |
||||
Common Usage | rattle v. | takırdamak | ||
When the jet flew over the building the windowpanes rattled. Jet binanın üzerinden uçtuğunda pencere camları takırdadı. More Sentences |
||||
General | ||||
General | rattle n. | tıkırtı | ||
That rattle made me suspicious, but the repairman said the machine checked out completely. Bu tıkırtı beni şüphelendirdi ama tamirci makinenin tamamen kontrol edildiğini söyledi. More Sentences |
||||
General | rattle n. | bebek çıngırağı | ||
The baby is putting the rattle in its mouth. Bebek çıngırağı ağzına sokuyor. More Sentences |
||||
General | rattle v. | zıngırdamak | ||
The bus rattled as it drove along the bumpy road. Otobüs engebeli yolda ilerlerken zıngırdıyordu. More Sentences |
||||
General | rattle v. | tıkırdamak | ||
Everything on top of the table started rattling when the earthquake hit. Deprem vurduğunda masanın üstündeki her şey tıkırdamaya başladı. More Sentences |
||||
General | rattle v. | tıkırdatmak | ||
Tom rattled the door handle. Tom kapı kolunu tıkırdattı. More Sentences |
||||
General | rattle v. | takırdatmak | ||
He angrily rattled the locked door. Kilitli kapıyı sinirle takırdattı. More Sentences |
||||
General | rattle v. | zangırdamak | ||
The wind was so strong that the windows rattled. Rüzgâr o kadar kuvvetliydi ki, pencereler zangırdadı. More Sentences |
||||
General | rattle v. | çatırdamak | ||
News of Sami's death rattled the city. Sami'nin ölüm haberi şehri çatırdattı. More Sentences |
||||
Automotive | ||||
Automotive | rattle n. | tıkırtı | ||
That rattle made me suspicious, but the repairman said the machine checked out completely. Bu tıkırtı beni şüphelendirdi ama tamirci makinenin tamamen kontrol edildiğini söyledi. More Sentences |
||||
General | ||||
General | rattle n. | zırıltı | ||
General | rattle n. | çançan | ||
General | rattle n. | gevezelik | ||
General | rattle n. | çıngırdak | ||
General | rattle n. | çıngırak (oyuncak) | ||
General | rattle n. | şıngırtı | ||
General | rattle n. | vırvır | ||
General | rattle n. | çıtırtı | ||
General | rattle n. | zıngırtı | ||
General | rattle n. | hırıltı | ||
General | rattle n. | tıkır | ||
General | rattle n. | cırcır | ||
General | rattle n. | zangırtı | ||
General | rattle n. | tıngırtı | ||
General | rattle n. | dırdır | ||
General | rattle n. | takırtı | ||
General | rattle n. | şakırtı | ||
General | rattle n. | cayırtı | ||
General | rattle n. | çakıldak | ||
General | rattle n. | kaynana zırıltısı | ||
General | rattle n. | geveze kimse | ||
General | rattle n. | boş konuşan kimse | ||
General | rattle v. | şıkırdamak | ||
General | rattle v. | bozmak (birini) | ||
General | rattle v. | kakırdamak | ||
General | rattle v. | vırvır etmek | ||
General | rattle v. | dingildemek | ||
General | rattle v. | habire konuşmak | ||
General | rattle v. | cır cır konuşmak | ||
General | rattle v. | saçmalamak | ||
General | rattle v. | şaşırtmak | ||
General | rattle v. | hırıltı yapmak | ||
General | rattle v. | şıngırdamak | ||
General | rattle v. | dırdır etmek | ||
General | rattle v. | hırıldamak | ||
General | rattle v. | zangırdatmak | ||
General | rattle v. | sinir etmek | ||
General | rattle v. | şakırdamak | ||
General | rattle v. | çok konuşmak | ||
General | rattle v. | şakırdatmak | ||
General | rattle v. | ses yapmak | ||
General | rattle v. | şangırdatmak | ||
General | rattle v. | canlı, hareketli bir şekilde (eylemi) gerçekleştirmek | ||
Colloquial | ||||
Colloquial | rattle v. | korkutmak | ||
Colloquial | rattle v. | asabını bozmak | ||
Colloquial | rattle v. | bocalatmak | ||
Technical | ||||
Technical | rattle n. | gürültü | ||
Technical | rattle n. | ses | ||
Technical | rattle n. | tıkırdama | ||
Automotive | ||||
Automotive | rattle v. | tıkırtı yapmak | ||
Marine | ||||
Marine | rattle v. | gemiye çarmıh basamağı oluşturmak | ||
Marine | rattle v. | iskalaryaları pervazlara sabitlemek | ||
Medical | ||||
Medical | rattle n. | hırıltı | ||
Pathology | ||||
Pathology | rattle n. | ciğerlerden gelen can çekişme sesine benzer hırıltı | ||
Botanic | ||||
Botanic | rattle n. | çıngırdak otu | ||
Botanic | rattle n. | içinde tohumların tıkırdadığı kapsüle sahip bitki türleri | ||
Botanic | rattle n. | avrupa'ya özgü sıraca otugiller familyasından olan çeşitli bitkilere verilen ad | ||
Hunting | ||||
Hunting | rattle v. | yuvayı kurcalamak | ||
Hunting | rattle v. | avlanacak hayvanı dışarı çekmek için tıkırtı, hışırtı benzeri sesler çıkarmak | ||
Reptiles | ||||
Reptiles | rattle n. | çıngıraklı yılanın çıngırağı | ||
British Slang | ||||
British Slang | rattle n. | uyuşturucu krizi |