engelleyen - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

engelleyen



Sens de "engelleyen" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 14 résultat(s)

Turc Anglais
General
engelleyen skirter n.
engelleyen disrupter n.
engelleyen disruptor n.
engelleyen frustrating adj.
engelleyen hampering adj.
engelleyen preventing adj.
engelleyen obstructing adj.
engelleyen oppilant adj.
engelleyen de trop adj.
engelleyen disabling adj.
engelleyen discouraging adj.
engelleyen sticky adj.
engelleyen in the way adv.
Archaic
engelleyen impedimental adj.

Sens de "engelleyen" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 242 résultat(s)

Turc Anglais
General
insanı engelleyen şey shackle n.
farklı ideolojilere sahip ülkeler arasında iletişimi ve mal alışverişini engelleyen durum iron curtain n.
engelleyen kimse hinderer n.
engelleyen kimse obstructionist n.
pişirme esnasında yemekten sıçrayan parçaların duvara değmesini engelleyen koruyucu panel splashback n.
görüşü engelleyen şey blinder n.
kıyafetlerin kurutma makinesinden kırışık çıkmasını engelleyen ince yaprak dryer sheet n.
şahlanan atın başının yukarı kalkmasını engelleyen metal gem rearing bit n.
engelleyen kimse thwarter n.
ekonomik bir süreci ortadan kaldıran veya devam etmesini engelleyen özel bir durum margin n.
anlamayı engelleyen şey wool n.
görüşü engelleyen bir şey blindfold n.
zihinsel ve fiziksel görüşü engelleyen şey blindfold n.
görmeyi engelleyen şey blinker n.
bir yere girişi engelleyen veya kapatan kale blockhouse [obsolete] n.
engelleyen şey hinderance n.
engelleyen şey hindrance n.
engelleyen şey morass n.
ifade özgürlüğünü engelleyen şey gag n.
başkalarının eylemlerini sistematik olarak engelleyen kimse obstructer n.
engelleyen şey holdback n.
engelleyen kimse deterrer n.
engelleyen şey deterrer n.
objektif değerlendirmeyi engelleyen önyargı one-sidedness n.
ilerlemeyi engelleyen koşul roadblock n.
hedefe ulaşılmasını engelleyen gerçek roadblock n.
hareketi engelleyen engebe rub n.
kaymayı engelleyen altı sivri çıkıntılı baston pike n.
yürümeyi engelleyen sakatlık disability of walking n.
engelleyen kimse parrier n.
gerçekleri görmeyi engelleyen sebep scales n.
(engelleyen bir şeyden) kurtarmak unshackle v.
toplumsal ilişkileri engelleyen unsocial adj.
kendi kendini engelleyen self defeating adj.
topaklanmayı engelleyen anticaking adj.
kendi kendini engelleyen self-defeating adj.
alerjiyi engelleyen anti-allergic adj.
görüntüyü engelleyen masking adj.
ilerlemeyi engelleyen holding adj.
cihazın ya da parçanın çalışmasını engelleyen lockout adj.
engelleyen kimseye ait obstructionist adj.
engelleyen kimseyle ilgili obstructionist adj.
hareketi engelleyen bir şeyle kaplı clogged adj.
(kapı, paravan) duman geçişini engelleyen smokeproof adj.
Colloquial
ilerlemeyi engelleyen yer bog n.
gelişimini engelleyen kimse/şey strangler n.
ayak altında (geçişi engelleyen) in the way expr.
Idioms
ilerlemeyi/gelişimi engelleyen şey the dead hand of something n.
katı, muhafazakar eleştirileriyle mevzunun anlaşılmasını engelleyen tenkitçi stop-watch critic n.
giriş çıkışı engelleyen etten duvar ring of steel n.
(birinin/bir şeyin) başarısını engelleyen (bir, iki, üç) yönü (one, two, three) strikes against (someone or something) expr.
Trade/Economic
resesyonu engelleyen antirecession adj.
Law
ülkedeki insanların sahip olduğu hakları korumak amacıyla mahkeme tarafından memurlara verilen ve onların yasal yetkileri dışına çıkmalarını engelleyen emriler prerogative writs n.
sürücünün nefesinde alkol tespit ederse arabanın çalışmasını engelleyen bir cihaz ignition interlock n.
halka ait bir hakkın kullanımını engelleyen sorun common nuisance n.
(abd anayasasında) kongrenin çeşitli özgürlüklere karışmasını engelleyen bir değişiklik maddesi first amendment n.
ipotekli malın haczini engelleyen antiforeclosure adj.
Politics
görüşmelerde uzlaşmayı engelleyen çekişmeli konu sticking point n.
hükümetlerin uzlaşmasını engelleyen çekişmeli konu sticking point n.
proleteryanın iktidara gelmesini engelleyen ya da iktidarı elinde tutan sınıf class enemy n.
(parlamenter usullerde) işleyişi kasten engelleyen kimse obstructionist n.
gemi, uçak gibi araçların kaçırılmasını engelleyen/çözen antihijack adj.
toplumsal ilerlemeyi engelleyen antiprogressive adj.
Technical
alev engelleyen flame separation n.
aşırı doldurmayı engelleyen sistem overfill prevention system n.
bir yöne harekete izin veren aksi yönde hareketi engelleyen mekanik stop pawl n.
çarkın bir yöne dönmesine izin veren fakat geri hareketini engelleyen mekanizma ratchet n.
ışın geçmesini engelleyen beam stop n.
bağıl nemi ölçerek devre elemanlarına zarar vermesini engelleyen cihaz (nem ölçer) hygrostat n.
bağıl nemi ölçerek devre elemanlarına zarar vermesini engelleyen cihaz (nem ölçer) humidistat n.
kazan taşı oluşumunu engelleyen malzeme antiscale n.
özellikle otomobil veya uçakların ön camlarında oluşan buzlanmayı engelleyen cihaz defroster n.
programın çalışmasını engelleyen önemli hata fatal error n.
toz ve pisliklerin girmesini engelleyen keçe conta dirt seal n.
(kupol fırını) eriyen malzemenin hareket etmesini engelleyen malzeme tabakası bridge n.
silindir kilidin uygun anahtar takılana kadar dönmesini engelleyen parçası pin n.
manivelanın hareketini engelleyen ince kazık pin n.
madenin çökmesini engelleyen sütunun yan kısmından veya kömürün yüzeyinden yukarı taşınacak olan cevheri veya atığı kesme slabbing n.
Computer
şiddet veya müstehcen içerikli tv programlarının sinyallerini engelleyen bilgisayar çipi v-chip n.
çevrimiçi içeriğe erişimi engelleyen yazılım filter n.
istenmeyen e-postaları engelleyen antispam adj.
(aktarım) engelleyen synchronous adj.
Informatics
istasyon kullanıcısının bir dış hatta erişimini engelleyen bir anahtar telefon sistemi (kts) veya pbx özelliği privacy n.
Telecom
günün en yoğun saatlerinde bazı aramaları engelleyen cihaz blocking n.
Electric
statik elektrik birikimini engelleyen madde antistat n.
statik elektrik birikimini engelleyen antistat adj.
Mechanic
mekanik aksamın diğerini çalıştırmasını engelleyen anahtarın yerleştiği yatak veya yiv keyseat n.
cıvata somununun vidalanması sırasında dönmesini engelleyen kısım snug n.
Television
kablolu tv kanallarının yetkisi olmayan kimselerce izlenmesini engelleyen elektronik cihaz lockbox n.
Textile
rengi kısmen engelleyen madde semi-opaque n.
Construction
merkezdeki bağlantı kirişinin sarkmasını engelleyen bağ king-post n.
merkezdeki bağlantı kirişinin sarkmasını engelleyen bağ crown-post n.
yürüyen merdivenlerin üst ve alt kısımlarında bulunup basamaklarla zemin arasına nesnelerin sıkışmasını engelleyen dişli plaka comb n.
Automotive
alkollü durumda aracın kullanımını engelleyen sistem alcohol interlock installation facilitation n.
römorka takılan ve çekilen aracın daha hızlı gitmesini engelleyen bir fren türü overrun brake n.
yanmalı motorlarda motor vuruntusunu engelleyen antiknocking adj.
Traffic
araçların bir yoldan diğerine geçmesini engelleyen bariyer separator n.
Railway
trenin raydan çıkması engelleyen bir tekerlek sistemi up-lift wheel system n.
trenin raydan çıkması engelleyen bir tekerlek sistemi up-stop wheel system n.
trenin raydan çıkması engelleyen bir tekerlek sistemi underfriction wheel system n.
raydan çıkmayı engelleyen alet derail n.
Aeronautic
(uçak iniş takımının sürüklenmesini engelleyen) hava akış hattı kuşatması pants n.
Marine
gemilerin yan yatmasını engelleyen düzenekler stabilizers n.
gemilerin yan yatmasını engelleyen düzenekler stabilisers n.
siltin girmesini engelleyen levha silt protector n.
siltin girmesini engelleyen çit silt fence n.
taranan çamurlu suyun dağılmasını engelleyen muhafaza slurry shield n.
gemi altında kaya midyesi gibi deniz canlılarının oluşmasını engelleyen boya veya kaplama antifouling n.
selviçeleri yönlendiren ve geminin halatının sürtünmesini engelleyen destek parçası fairlead n.
selviçeleri yönlendiren ve geminin halatının sürtünmesini engelleyen destek parçası fairleader n.
selviçeleri yönlendiren ve geminin halatının sürtünmesini engelleyen destek parçası fair-leader n.
firengi deliklerinin ağzında su girişini engelleyen boru scupper hose n.
kurum düşmesini engelleyen branda smoke sail n.
gemi altında kaya midyesi gibi deniz canlılarının oluşmasını engelleyen antifouling adj.
Mining
yer altı madenciliğinde madenin çökmesini engelleyen topuk ya da sütun pillar n.
kaldırma halatının serbest ucuna doğru olup halatın makaradan çıkmasını engelleyen ağırlık veya blok log n.
Medical
spermin rahime ulaşmasını engelleyen gebelik önleyici kapak cervical cap n.
karotenoid sentezini engelleyen piridazonlar norflurazon n.
meme kanseri tedavisinde kullanılan steroid hormon sentezini engelleyen bir ilaç aminoglutethimide n.
meme kanseri tedavisinde kullanılan steroid hormon sentezini engelleyen bir ilaç aminoglutethimide n.
yatakta bacak veya ayak üzerine çarşafın gelmesini engelleyen bir aparat solen n.
habis hücre gelişimini ve büyümesini engelleyen antineoplastic adj.
çiçek hastalığının bulaşmasını engelleyen antivariolous adj.
hücre büyümesini engelleyen antiproliferative adj.
ovülasyonu engelleyen anovular adj.
ovülasyonu engelleyen anovulatory adj.
vücuttaki adrenerjik etkileri engelleyen/azaltan antiadrenergic adj.
habis hücre gelişimini ve büyümesini engelleyen anticancer adj.
habis hücre gelişimini ve büyümesini engelleyen antitumour adj.
habis hücre gelişimini ve büyümesini engelleyen antitumor adj.
habis hücre gelişimini ve büyümesini engelleyen antitumoral adj.
Anatomy
kanın kalp odacıklarına geri dönmesini engelleyen bir kapakçık türü semilunar valve n.
abdominal organların femoral kanala doğru inmesini engelleyen lifli ince bağ doku katmanı septum n.
Psychology
doğru hislerin fark edilmesini engelleyen şey screen n.
psikolojik olarak engelleyen blocked adj.
Dentistry
diş çürüğünü engelleyen anticaries adj.
Physiology
fizyolojik bir süreci veya işlevi engelleyen iç salgı chalone n.
beyinde salgılanan ve ağrı alıcılarına tutunarak ağrı hissini engelleyen hormon endorphin n.
ince bağırsak mukozasında üretilen, mide salgısını ve hareketlerini engelleyen bir hormon enterogastrone n.
belirli maddelerin geçişini engelleyen membran, doku veya mekanizma barrier n.
canlı dokularda uyaranlara yanıt vermeyi engelleyen katılık durumu rigor n.
canlı dokularda uyaranlara yanıt vermeyi engelleyen katılık durumu rigour n.
histaminin etkisini engelleyen bir enzim histaminase n.
fizyolojik bir süreci veya işlevi engelleyen iç salgı ile ilgili chalonic adj.
yağ oluşumunu engelleyen antifat adj.
(özellikle midede) salgıyı engelleyen antisecretory adj.
Pathology
tüberküloz bakterisinin üremesini engelleyen bir madde tuberculostat n.
iristeki göz sıvısının dışarı akmasını engelleyen glokom hastalığı angle-closure glaucoma n.
iristeki göz sıvısının dışarı akmasını engelleyen glokom hastalığı closed-angle glaucoma n.
iristeki göz sıvısının dışarı akmasını engelleyen glokom hastalığı acute glaucoma n.
kalp zarında kalbin gerektiği gibi genişlemesini engelleyen yara veya hastalık constrictive pericarditis n.
gıdanın mideden onikiparmak bağırsağına geçişini engelleyen pilor sfinkterinin daralması pyloric stenosis n.
Pharmaceutics
norepinefrinin geri alınımını engelleyen antidepresan ilacı reboxetine n.
mide asidi üretimini engelleyen, ülser ve reflü tedavisinde kullanılan bir ilaç nizatidine n.
kalp kasına kan akışını engelleyen pıhtıları parçalayabilen ilaç thrombolytic n.
kalp kasına kan akışını engelleyen pıhtıları parçalayabilen bir tür ilaç thrombolytic agent n.
kalp kasına kan akışını engelleyen pıhtıları parçalayabilen bir tür ilaç clot buster n.
trombosit birikimini engelleyen bir ilaç ticlopidine n.
tüberküloz tedavisinde kullanılan ve bakteri gelişimini engelleyen bir madde aminosalicylic acid n.
tüberküloz tedavisinde kullanılan ve bakteri gelişimini engelleyen bir madde para-aminosalicylic acid n.
androjenik hormonların biyolojik etkilerini engelleyen madde antiandrogen n.
androjenik hormonların biyolojik etkilerini engelleyen madde anti-androgen n.
idrar oluşumunu engelleyen ilaç antidiuretic drug n.
idrar oluşumunu engelleyen ilaç antidiuretic n.
östrojenin biyolojik etkilerini engelleyen veya değiştiren madde antiestrogen [us] n.
östrojenin biyolojik etkilerini engelleyen veya değiştiren madde antioestrogen n.
hücreyi bozarak normal büyümesini engelleyen ilaç antimetabolite n.
östrojenin tesirini engelleyen ilaç antioestrogen n.
tümör nekroz faktörünün etkisini engelleyen ilaçlar anti-tnf compound n.
meme ve yumurtalık kanseri tedavisinde kullanılan, aromatazın etkisini engelleyen ilaçlar aromatase inhibitor n.
norepinefrin geri alınımını engelleyen bir antidepresan ilaç edronax® n.
lökotrien oluşumunu engelleyen ve astımın idame tedavisinde kullanılan bir inhibitör zileuton n.
lökotrien oluşumunu engelleyen ve astımın idame tedavisinde kullanılan bir inhibitör zyflo® n.
böbrekte anjiyotensin oluşumunu engelleyen ve damar genişlemesine yol açan bir ace inhibitörü vasotec n.
tuzların böbrek tubülünün henle ilmeğinden emilimini engelleyen diüretik loop diuretic n.
guaninin tümör büyümesini engelleyen sentetik bir formu guanazolo n.
testosteronun dihidrotestosterona dönüşmesini engelleyen bir ilaç dutasteride n.
parasempatik sinir sistemi faaliyetini engelleyen ilaç parasympatholytic n.
retro virüslerin çoğalmasını engelleyen antiretroviral adj.
parasempatik sinir sistemi faaliyetini engelleyen parasympatholytic adj.
Parasitology
beyaz balık etinde büyük kistler oluşturan ve balığın insanlar tarafından tüketilmesini engelleyen larvaları olan parazitimsi bir tenya cinsi triaenophorus n.
Printing
boş sayfaya baskı oluşmasını engelleyen aksam bearer n.
Food Engineering
bakteri gelişimini engelleyen madde bacteriostatic n.
Logic
ilkel ve önceden tanımlanmış sembollerle ifade edilen kanıtlanmamış bir teoremin türetilmesini engelleyen (matematiksel tanım) noncreativity n.
Chemistry
asetilkolinesterazın etkisini engelleyen ve böcek ilacı olarak kullanılan bir kristal organik fosfor bileşiği tepp n.
asetilkolinesterazın tesirini engelleyen ve böcek ilacı olarak kullanılan bir kristal organofosfor bileşiği tetraethyl pyrophosphate n.
asetilkolinesterazın tesirini engelleyen ve böcek ilacı olarak kullanılan bir kristal organofosfor bileşiği tepp n.
kalıba sıkıldığında yapışmayı engelleyen madde mold release n.
pestisitlerde kullanılan, organizmaların üremesini engelleyen bir kimyasal apholate n.
Biology
bireylerin veya toplulukların hareket veya etkileşimini engelleyen etken barrier n.
sitoplazma bölünmesine müdahale eden ve hücre hareketini engelleyen, küflerden türetilmiş madde cytochalasin n.
metabolizmayı engelleyen antimetabolic adj.
Biochemistry
vitaminin etkilerini engelleyen madde antivitamin n.
adenozin trifosfatın veya adenozin difosfatın hidrolizini engelleyen çeşitli enzimler apyrase n.
endotel hücrelerinin çoğalmasını engelleyen doğal oluşumlu bir anti-anjiyogenik protein endostatin n.
organik maddelerin çürümesini engelleyen işlem preservation n.
Astronomy
gözlemcinin nesneden saçılan ışığı görmesini engelleyen nesne occulter n.
Zoology
tamamen öne doğru kıvrılarak iç kısmın görünmesini engelleyen köpek kulağı şekli button ear n.
Botanic
bitkilerin ürettiği ve patojenik mantarların büyümesini engelleyen maddeler grubu phytoalexin n.
Fishery
balık avlarken olta misinasının ucuna takılan ve yemin suya dalmasını engelleyen mantar ve veya suda batmayan parça cork n.
balık avlarken olta misinasının ucuna takılan ve yemin suya dalmasını engelleyen mantar ve veya suda batmayan parça bob n.
balık avlarken olta misinasının ucuna takılan ve yemin suya dalmasını engelleyen mantar ve veya suda batmayan parça bobfloat n.
Linguistics
ağızsı veya genizsi kapantılı ses çıkarırken hava akışını engelleyen ses yolu kapanması occlusion n.
History
eskiden ingiltere'de kullanılan ve bir kişinin ülkeden ayrılmasını engelleyen yüksek imtiyazlı resmi yazı ne exeat n.
Religious
(incil'de) halkının soykırıma uğramasını engelleyen yahudi pers prensesi esther n.
incil'e erişimi engelleyen disgospel [obsolete] adj.
Environment
engelleyen cephe occluded front n.
Geography
deniz canlılarının göç etmesini engelleyen antiklinal kıvrım parma n.
Meteorology
görüşü engelleyen hava miasma n.
Geology
köpük oluşumunu engelleyen antifoamant n.
Military
hasar veya tahrip etmek yerine engelleyen, bozan veya yanıltan elektronik savaş eylemleri nondestructive electronic warfare n.
hava önleme füzelerinde kanatlar üzerinde bulunan ve füzenin uçuş esnasında kendi etrafında dönmesini engelleyen döner kısım roller-on n.
askeri bir operasyonun yapılmasını birtakım yöntemsel kısıtlamaların uygulanmasını gerektirecek ölçüde engelleyen hava şartları marginal weather n.
şarjörlü silah mekanizmasında bulunan ve aktif kullanımda kartuşun şarjörden beslenmesini engelleyen bir cihaz cutoff n.
Sport
golfte topu engelleyen yapay tümsek trap n.
pantolonun bisiklet zincirine takılmasını engelleyen, ayak bileklerinin etrafına takılan klips trouser clip n.
pantolonun bisiklet zincirine takılmasını engelleyen, ayak bileklerinin etrafına takılan klips bicycle clip n.
golfte topu engelleyen tümsek veya çukur bunker n.
golfte topu engelleyen tümsek sand trap n.
küreğin ıskarmozdan kayarak düşmesini engelleyen çıkıntı button n.
(eskrimde) rakibin hücumu eğilerek savuşturmasını engelleyen dairesel hareket disengagement n.
Boxing
rakibin devam etmesini engelleyen bitirici sert yumruk knockout punch n.
rakibin devam etmesini engelleyen bitirici sert yumruk sunday punch n.
rakibin devam etmesini engelleyen bitirici sert yumruk haymaker n.
rakibin devam etmesini engelleyen bitirici sert yumruk ko punch n.
her bir round sonunda boksörleri ayırıp birbirlerine zarar vermelerini engelleyen görevli cutman n.
Card
(briçte) kaybedildiğinde elini beyan edenin son oyununu oynamasını engelleyen el undertrick n.
Theatre
perdenin arkasında bulunan ve tavanın görünmesini engelleyen kısa perde teaser n.
perdenin arkasında bulunan ve tavanın görünmesini engelleyen kısa perde tormenter n.
perdenin arkasında bulunan ve tavanın görünmesini engelleyen kısa perde tormentor n.
(ana karakterin tercihlerini okuyucunun gözünde daha anlaşılır kılmak için oluşturulan) ana karakterin tercihlerinin tam tersini yansıtan ya da onun tercihlerini engelleyen karakter foil character n.
Engineering
kıyafetlerin zarar görmesini engelleyen tekerlek veya bisiklet aparatı dressguard n.
Slang
arkadaşının seks yapmasını engelleyen tip cock block n.
arkadaşının seks yapmasını engelleyen tip clam jam n.
bir çiftin sevişmesini çeşitli sebeplerden ötürü (kıskançlık, koruma içgüdüsü vb) engelleyen üçüncü kişi cockblocker n.
önde yürürken aniden durup arkadakini engelleyen kişi walk blocker n.
seksi engelleyen tip a fire extinguisher n.
ortamdaki çiftin seks yapmasını engelleyen tip a fire extinguisher n.
telgraf tellerini kesip mesajları engelleyen kimse wire tapper n.
bir erkeğin seks yapmasını engelleyen cockblocking adj.
bir erkeğin seks yapmasını engelleyen cock-blocking adj.
Modern Slang
çocukların yaşlarına uygun olmayan içerikleri izlemesini engelleyen bir sistem age gate n.