Turc - Anglais
Turc - Anglais
Allemand - Anglais
Français - Anglais
Espagnol - Anglais
Anglais Synonymes
Synonymes
A propos de nous
Outils
Ressources
Contact
Ouvrir session / Souscrivez-vous
Éteindre les lumières
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Synonymes
Outils
A propos de nous
Ressources
Contact
Ouvrir session / Souscrivez-vous
EN-TR
Turc - Anglais
Allemand - Anglais
Espagnol - Anglais
Français - Anglais
Anglais Synonymes
Turc - Anglais
Français - Anglais
Espagnol - Anglais
Allemand - Anglais
Historique
gözle
Sens de
"gözle"
dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 3 résultat(s)
Catégorie
Turc
Anglais
General
1
General
gözle
optically
adv.
Technical
2
Technical
gözle
visually
adv.
Computer
3
Computer
gözle
watch
expr.
Sens de
"gözle"
avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 281 résultat(s)
Catégorie
Turc
Anglais
Common Usage
1
Common Usage
dört gözle beklemek
look forward
v.
General
2
General
dürbün (iki gözle bakılabilen)
binoculars
n.
3
General
tek gözle ihtiyacını karşılama
eyeing
n.
4
General
iki gözle görme
binocular vision
n.
5
General
tek gözle ihtiyacını karşılama
eying
n.
6
General
insanın doğumdan sonra gözle görülebilen özelliklerini inceleme
euphenics
n.
7
General
gözle inceleme
visual inspection
n.
8
General
gözle görülür etki
noticeable effect
n.
9
General
gözle görülür etki
visible effect
n.
10
General
gözle görülür değişiklik
noticeable change
n.
11
General
gözle denetim
visual inspection
n.
12
General
gözle muayene
visual inspection
n.
13
General
yan gözle bakma
sidelong look
n.
14
General
gözle görülür değişim
significant alteration
n.
15
General
nesneleri çıplak gözle inceleme
macrography
n.
16
General
özellikle toprağın içinde, toprak üstünde veya denizin dibinde yaşayıp çıplak gözle görülebilen ve genellikle 2 mm'den uzun olan hayvanlar üzerine yazılmış bilimsel eser
megafauna
n.
17
General
genç kadınlara alıcı gözle bakma
girl-watching
n.
18
General
tek gözle bakma
glee [scotland]
n.
19
General
bitmiş kağıdın şeklini bozan gözle görünür yabancı madde
dirt
n.
20
General
sabit gözle algılanabilen tüm fiziki çevre
field of regard
n.
21
General
sabit gözle algılanabilen tüm fiziki çevre
field of view
n.
22
General
sabit gözle algılanabilen tüm fiziki çevre
field of vision
n.
23
General
birinin kutsal ruh tarafından ele geçirildiğini gösteren gözle görülür belirtiler
pneumatism
n.
24
General
birisini son derece dikkatli bir gözle incelemek
watch someone with an eagle eye
v.
25
General
yan gözle bakmak
look hostilely
v.
26
General
dört gözle beklemek
gardant
v.
27
General
bir şeye şüpheli bir gözle bakmak
treat something with skepticism
v.
28
General
kötü gözle bakmak
give someone an evil eye
v.
29
General
farklı gözle bakmak
see something from a different perspective
v.
30
General
farklı gözle görmek
see something from a different perspective
v.
31
General
gözle görülür hale getirmek
bare
v.
32
General
gözle flört etmek
make eyes at
v.
33
General
iyi gözle bakmamak
not to think much of
v.
34
General
gözle seçilmek
be in sight
v.
35
General
dört gözle beklemek
wait for
v.
36
General
dört gözle beklemek
wait
v.
37
General
yan gözle bakmak
look askance
v.
38
General
dört gözle beklemek
look forward to
v.
39
General
gözle taramak
browse
v.
40
General
yan gözle bakmak
look cross-eyed at
v.
41
General
gözle görülemeyecek kadar uzaklaşmak
get out of view
v.
42
General
gözle görülemeyecek kadar uzaklaşmak
get out of sight
v.
43
General
yan gözle bakmak
leer
v.
44
General
yapmayı dört gözle beklemek
look forward to doing
v.
45
General
güneşe çıplak gözle bakmak
look at the sun with bare eyes
v.
46
General
gözle görülür bir ilerleme kaydetmek
show a marked improvement
v.
47
General
çalışmayı dört gözle beklemek
look forward to working
v.
48
General
gelişini dört gözle beklemek
look forward to his/her coming/arrival
v.
49
General
farklı gözle bakmak
look at it with different eyes
v.
50
General
farklı gözle görmek
see with different eyes
v.
51
General
-e iyi gözle bakmak
look favourably on
v.
52
General
4 gözle beklemek
look forward to
v.
53
General
taramak (gözle)
rake
v.
54
General
kem gözle bakmak
biseye
v.
55
General
kem gözle bakarak büyülemek
blink [scotland]
v.
56
General
tek gözle bakmak
glee [scotland]
v.
57
General
gözle takip etmek
observe
v.
58
General
gözle görünür kanıtlarla ortaya koymak
cipher [obsolete]
v.
59
General
dört gözle beklemek
prelook
v.
60
General
gözle görülür
visible
adj.
61
General
gözle görülür
in sight
adj.
62
General
gözle ilgili
ocular
adj.
63
General
iki gözle kullanılan
binocular
adj.
64
General
kötü gözle gören
cynical
adj.
65
General
gözle görülür
ocular
adj.
66
General
gözle görülür
observable
adj.
67
General
gözle seçilemez
invisible
adj.
68
General
gözle görülebilir
visible
adj.
69
General
insanın doğumdan sonra gözle görülebilen özelliklerini incelemeyle ilgili
euphonical
adj.
70
General
dört gözle bekleyen
guardant
adj.
71
General
çıplak gözle görülebilecek kadar belirgin
macroscopical
adj.
72
General
gözle görünen
obvious
adj.
73
General
gözle görünen
apparent
adj.
74
General
gözle görünen
visible
adj.
75
General
gözle görülemeyen
invisible
adj.
76
General
gözle görülmeyen
invisible
adj.
77
General
gözle görülmeyen
unseeable
adj.
78
General
gözle görülemeyen
unseeable
adj.
79
General
gözle görülüp elle tutulamayan
aerial
adj.
80
General
gözle görülür düzeyde etkili/verimli
transeunt
adj.
81
General
gözle görülür düzeyde etkili/verimli
transient
adj.
82
General
tek gözle
uniocular
adj.
83
General
gözle görülmeyen
unbeholden
adj.
84
General
gözle farkına varılamayan
unbeholden
adj.
85
General
çıplak gözle görülebilen
megascopic
adj.
86
General
çıplak gözle yapılan gözlemlere dayanan
megascopic
adj.
87
General
çıplak gözle yapılan gözlemler ile ilişkili
megascopic
adj.
88
General
tek gözle kullanmaya uyarlanmış
monocular
adj.
89
General
çıplak gözle görülebilen
gross
adj.
90
General
gözle görülür
ocular
adj.
91
General
gözle ilişkili
ocular
adj.
92
General
gözle kullanılan
ocular
adj.
93
General
gözle ifade edilen
ocular
adj.
94
General
dört gözle bekleyen
on-looking
adj.
95
General
gözle görülür
optical
adj.
96
General
dört gözle beklenen (tarih, etkinlik)
roll-on [uk]
adj.
97
General
gözle görülür
conscious
adj.
98
General
gözle görülemeyen
inconspicuous [obsolete]
adj.
99
General
gözle görülemez
secret
adj.
100
General
gözle görülebilir
seeable
adj.
101
General
gözle görülür derecede büyük
sensible
adj.
102
General
çıplak gözle görülmeyen
subgross
adj.
103
General
çıplak gözle görülmeyecek kadar küçük
subgross
adj.
104
General
gözle görülmez elle tutulmaz
supernatural
adj.
105
General
çıplak gözle
by naked eye
adv.
106
General
gözle görülür bir şekilde
visibly
adv.
107
General
gözle görülür biçimde
visually
adv.
108
General
gözle görülemezcesine
inapparently
adv.
109
General
insanın doğumdan sonra gözle görülebilen özelliklerini inceleyerek
euphonically
adv.
110
General
gözle görülerek
macroscopically
adv.
111
General
gözle görülecek şekilde
perceptibly
adv.
112
General
gözle görülür derecede
noticeably
adv.
113
General
gözle görülür derecede
perceptibly
adv.
114
General
gözle görülür derecede
appreciably
adv.
115
General
gözle görülerek
megascopically
adv.
116
General
gözle görülerek
sizeably
adv.
117
General
dört gözle (bekleme)
forward
adv.
118
General
çıplak gözle tespit edilebilen
meg-
pref.
119
General
çıplak gözle tespit edilebilen
mega-
pref.
120
General
dört gözle bekliyorum!
that will be the day
expr.
Phrasals
121
Phrasals
gözle takip etmek
wait on
v.
122
Phrasals
dört gözle beklemek
look forward to
v.
123
Phrasals
gözle görülür duruma gelmek
come out
v.
124
Phrasals
(bir şeyi) dört gözle beklediği bilinmek
live for (something)
v.
125
Phrasals
(bir şeyi) dört gözle beklemek
look forward to (something)
v.
Phrases
126
Phrases
bu gözle
from this point of view
expr.
127
Phrases
cevabınızı dört gözle bekliyorum
I look forward to hearing from you
expr.
128
Phrases
çıplak gözle
with the naked eye
expr.
129
Phrases
çıplak gözle
with the unaided eye
expr.
130
Phrases
cevabınızı dört gözle bekliyorum
I look forward to your reply
expr.
131
Phrases
esas olan gözle görülmez
what is essential is invisible to the eye
expr.
132
Phrases
gerçeğin mayası gözle görülmez
what is essential is invisible to the eye
expr.
Proverb
133
Proverb
dört gözle beklenen tatlı gelir
desires are nourished by delays
Colloquial
134
Colloquial
dört gözle
all eyes
expr.
135
Colloquial
gözle görülür bir fark yok/değil
not much in it [uk]
expr.
136
Colloquial
gözle görülür/kayda değer bir fark yok
nothing in it
expr.
137
Colloquial
gözle görülür/kayda değer bir fark yok
(there's) nothing in it
expr.
Idioms
138
Idioms
gözle ikaz
the big eye
n.
139
Idioms
(gözle) inceleme
a look-see
n.
140
Idioms
gözle işaret etme
big eye
n.
141
Idioms
gözle ikaz etme
big eye
n.
142
Idioms
gözle yemek
(one's) eyes are out on stalks
v.
143
Idioms
dört gözle beklemek
be keen about
v.
144
Idioms
birine alıcı gözle bakmak
give someone the once-over
v.
145
Idioms
birine alıcı gözle bakmak
give someone the eye
v.
146
Idioms
başka bir gözle bakmaya/görmeye başlamak
see something in a new light
v.
147
Idioms
birisine yan gözle bakmak
look at someone cross-eyed
v.
148
Idioms
dört gözle beklemek
look forward to
v.
149
Idioms
çıplak gözle görmek
see with naked eye
v.
150
Idioms
çıplak gözle bakmak
look to naked eye
v.
151
Idioms
iyi gözle bakmak
think a lot of someone
v.
152
Idioms
iyi gözle bakmak
think much of someone
v.
153
Idioms
iyi gözle bakmak
think highly of someone
v.
154
Idioms
iyi gözle bakmak
think a great deal of someone
v.
155
Idioms
iyi gözle bakmamak
take a dim view
v.
156
Idioms
(birinin) ölümünü dört gözle beklemek
wait for a dead man's shoes
v.
157
Idioms
(bir şeyi) yeni bir gözle incelemek
plumb new depths (of something)
v.
158
Idioms
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmamak
take a poor view of (someone or something) [uk]
v.
159
Idioms
bir şeye iyi gözle bakmamak
take a poor view of something [uk]
v.
160
Idioms
gözle seçilmek
be in sight
v.
161
Idioms
gözle seçilmek
be within sight
v.
162
Idioms
(birini/bir şeyi) dört gözle beklemek
be keen about (someone or something)
v.
163
Idioms
(birini/bir şeyi) dört gözle beklemek
be keen on (someone or something)
v.
164
Idioms
eleştirel gözle bakmak
give the eye
v.
165
Idioms
eleştirel gözle bakmak
give the once over
v.
166
Idioms
(birine) alıcı gözle bakmak
give (one) the once-over
v.
167
Idioms
(birine) yan gözle bakmak
look at (one) cross-eyed
v.
168
Idioms
yan gözle bakmak
look at cross-eyed
v.
169
Idioms
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmamak
not think much of (someone or something)
v.
170
Idioms
(birini/bir şeyi) başka bir gözle görmeye başlamak
see (someone or something) in a new light
v.
171
Idioms
başka bir gözle bakmaya/görmeye başlamak
see in a new light
v.
172
Idioms
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmamak
take a dim view (of someone or something)
v.
173
Idioms
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmak
think a great deal of (someone or something)
v.
174
Idioms
iyi gözle bakmak
think a lot of
v.
175
Idioms
iyi gözle bakmak
think highly of
v.
176
Idioms
iyi gözle bakmak
think well of
v.
177
Idioms
iyi gözle bakmak
think the world of
v.
178
Idioms
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmak
think a lot of (someone or something)
v.
179
Idioms
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmak
think highly of (someone or something)
v.
180
Idioms
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmak
think much of (someone or something)
v.
181
Idioms
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmak
think well of (someone or something)
v.
182
Idioms
(birini/bir şeyi) dört gözle bekleyen
keen about (someone or something)
adj.
183
Idioms
gözle görülebilen
in evidence
adj.
184
Idioms
çıplak gözle
with the naked eye
expr.
185
Idioms
gözle görülür bir başarıyla
with flying colours
expr.
186
Idioms
gözle görülür elle tutulur durumda
in evidence
expr.
187
Idioms
kem gözle (bakmak)
(look on) with a jaundiced eye
expr.
188
Idioms
gözle görülür bir fark yok/değil
very little in it [uk]
expr.
189
Idioms
(bir şey) neredeyse elle tutulacak/gözle görülecek kadar yoğun
you could cut (something) with a knife
expr.
190
Idioms
(bir şey) neredeyse elle tutulacak/gözle görülecek kadar belirgin
you could cut (something) with a knife
expr.
191
Idioms
dört gözle
in the worst way
expr.
192
Idioms
bu (birinin/bir şeyin) sadece gözle görünen kısmı
there is more to (someone or something) than meets the eye
expr.
193
Idioms
gözle görülenden/göz önünde olandan daha fazlası var
there is more to (someone or something) than meets the eye
expr.
194
Idioms
bu sadece gözle görünen kısmı
there's more than meets the eye
expr.
195
Idioms
gözle görülenden/göz önünde olandan daha fazlası var
there's more than meets the eye
expr.
Speaking
196
Speaking
cevabınızı dört gözle bekliyoruz
we are looking forward to hearing from you
expr.
197
Speaking
cevabınızı dört gözle bekliyorum
I am looking forward to hearing from you (soon)
expr.
198
Speaking
çıplak gözle göremeyiz
we can't see with bare eyes
expr.
199
Speaking
erkekler bana o gözle bakmıyor
guys don't look at me like that
expr.
Trade/Economic
200
Trade/Economic
gözle görülen hasar
apparent damage
n.
Law
201
Law
çıplak gözle tespit edilemeyip ancak toz veya dumanla görünür hale gelen, kimlik tespiti için kullanılan parmak izi
latent
n.
Technical
202
Technical
çıplak gözle görülebilir
macroscopical
n.
203
Technical
çıplak gözle üç boyutlu görüntü izleme
autostereoscopy
n.
204
Technical
gözle sınıflandırma
visual grading
n.
205
Technical
gözle muayene kodlama sistemi
visual inspection coding system
n.
206
Technical
gözle görülen kusurların tayini
determination of visible defects
n.
207
Technical
gözle denetim
visual control
n.
208
Technical
gözle delik denetim
sight checking
n.
209
Technical
gözenekliliği gözle değerlendirme metodu
visual method for assessing the porosity
n.
210
Technical
gözle mukayese
visual comparison
n.
211
Technical
gözle ön inceleme
preliminary visual examination
n.
212
Technical
gözle karşılaştırma metodu
visual comparison method
n.
213
Technical
gözle mukavemet sınıflandırması
visual strength grading
n.
214
Technical
gözle denetim
sight checking
n.
215
Technical
gözle muayene
visual examination
n.
216
Technical
gözle yapılan dış muayene
external visual examination
n.
217
Technical
gözle muayene
visual testing
n.
218
Technical
gözle muayene
visual inspection
n.
219
Technical
gözle inceleme
visual inspection
n.
220
Technical
gözle değerlendirme metodu
visual method
n.
221
Technical
gözle kontrol
inspection
n.
222
Technical
harici gözle muayene
external visual inspection
n.
223
Technical
iki gözle görüş
binnocular vision
n.
224
Technical
kusurların gözle değerlendirilmesi
visual assessment of defects
n.
225
Technical
uzaktan gözle inceleme
remote visual inspection
n.
226
Technical
yüzey temizliğinin gözle muayenesi
visual assessment of surface cleanliness
n.
227
Technical
yüzey süreksizliklerinin gözle muayenesi
visual examination of surface discontinuities
n.
228
Technical
gözle görülmeyen buhar veya gaz salınımı
effluvium
n.
229
Technical
çıplak gözle görülebilen
macroscopic
adj.
230
Technical
çıplak gözle görülebilir
visible to the naked eye
adj.
231
Technical
gözle veya ışık vasıtasıyla işleyen
optical
adj.
232
Technical
gözle görülebilen
visible
adj.
Computer
233
Computer
gözle taramak
browse
v.
Informatics
234
Informatics
gözle denetim
visual inspection
n.
Mechanic
235
Mechanic
gözle kontrol
inspection
n.
Construction
236
Construction
çıplak gözle görülebilen
macroscopic
adj.
Dyeing
237
Dyeing
(boya) gözle görülür viskozite
body
n.
Medical
238
Medical
gözle görülebilen lezyon
gross lesion
n.
239
Medical
numunelerin gözle yapılan patolojik muayenesi
grossing
n.
240
Medical
numunelerin gözle yapılan patolojik muayenesi
gross examination
n.
241
Medical
gözle ilgili
ophthalmic
adj.
242
Medical
gözle ilgili bir yapıya tesir eden
optic
adj.
Anatomy
243
Anatomy
kalbur kemiğinde ve gözle burnun üst kısmı arasında bulunan hava odaları kümesi
labyrinth
n.
Psychology
244
Psychology
gözle görülür fiziksel sinyaller olmadan iletişim kuran
telepathic
adj.
Optics
245
Optics
iki gözle görme alanı
binocular visual field
n.
246
Optics
tek gözle görülen bir cismin bariz şekilde yer değiştirmesi
optical parallax
n.
247
Optics
gözle açık ve net olarak görülebilen alan
focus
n.
Physics
248
Physics
gözle görülür uzaklık
visual range
n.
249
Physics
görüntünün optik cihaz vasıtasıyla göze geldiği açıyla çıplak gözle göründüğü açının oranı
angular magnification
n.
250
Physics
yaydığı ışık gözle görülebilir frekans aralığında bulunan cisimlere ait
optical
adj.
251
Physics
yaydığı ışık gözle görülebilir frekans aralığında bulunan cisimler ile ilişkili
optical
adj.
Biology
252
Biology
belirli bir alandaki çıplak gözle görülebilen canlı
macrobiota
n.
253
Biology
çıplak gözle görülebilen hayvan
macrofauna
n.
254
Biology
belirli bir bölgede veya dönemde yaşamış, özellikle toprağın içinde, toprak üstünde veya denizin dibinde bulunup çıplak gözle görülebilen ve genellikle 2 mm'den uzun olan hayvanlar ile ilişkili
megafaunal
adj.
Marine Biology
255
Marine Biology
tatlı ve acı sularda yaşayan, gözle görülebilen bir alg sınıfı
charales
n.
256
Marine Biology
deniz veya göl tabanı faunasının kurt veya ufak kabuklu hayvanlar gibi çıplak gözle görülebilen küçük canlıları
meiofauna
n.
Astronomy
257
Astronomy
andromeda takımyıldızında bulunan çıplak gözle görülebilen sarmal bir galaksi
andromeda galaxy
n.
258
Astronomy
ülker takımyıldızı'nın çıplak gözle görünmesi zor olan yıldızı
merope
n.
259
Astronomy
(gerçek veya doğal ufkun altında kalan) gözle görülür açısal ufuk çöküntüsü
depression of the visible horizon
n.
260
Astronomy
birden fazla gök cisminin gözle görünen kesişimi
concourse
n.
Zoology
261
Zoology
özellikle toprağın içinde, toprak üstünde veya denizin dibinde yaşayıp çıplak gözle görülebilen ve genellikle 2 mm'den uzun olan hayvanlara verilen ad
megafauna
n.
262
Zoology
çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük hayvanlar
microfauna
n.
Botanic
263
Botanic
çıplak gözle görülebilen bitki
macroflora
n.
264
Botanic
çıplak gözle görülebilen bitki
macrophyte
n.
265
Botanic
çıplak gözle görülebilen deniz bitkisi
macrophyte
n.
266
Botanic
çıplak gözle görülebilecek büyüklükteki bitkiler
megaflora
n.
Environment
267
Environment
gözle görünür radyasyon
visible radiation
n.
Geology
268
Geology
çıplak gözle görülemeyecek kadar ince bileşenlere sahip yoğun, homojen kaya
aphanite
n.
269
Geology
kaya dokusunun çıplak gözle görülemeyecek kadar ince olması
aphanitism
n.
270
Geology
çıplak gözle görülebilen fosil
macrofossil
n.
271
Geology
(kayaç) gözle görülemeyecek kristallerden oluşan
cryptocrystalline
adj.
Military
272
Military
gözle keşif
visual reconnaissance
n.
273
Military
uçakların dıştan ve gözle denetim istemi
visual inspection system for airplanes
n.
Photography
274
Photography
çıplak gözle
with the naked eye
expr.
Archaic
275
Archaic
gözle görülebilir şey
visibility
n.
276
Archaic
dört gözle beklemek
abide
v.
Engineering
277
Engineering
optik bir girdinin elektriksel bir çıktı üretmesini veya elektriksel bir uyarımın gözle görünen veya kızılötesi bir çıktı üretmesini sağlayan cihazların incelenmesi veya kullanımı
optronics
n.
Entomology
278
Entomology
kabuklu hayvan, yumuşakça ve su böceği gibi çıplak gözle görülebilen omurgasız
macroinvertebrate
n.
Slang
279
Slang
(tavada altın elerken) gözle görülebilen küçük altın parçası
picker
n.
280
Slang
karşı cinse alıcı gözle bakmak
perve
v.
281
Slang
(birine) yan gözle bakmak
holla at (one)
v.
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of gözle
×
Term Options
Proposer une traduction/Corriger
Français Anglais Dictionnaire
Espagnol Anglais Dictionnaire
Allemand Anglais Dictionnaire
Anglais Synonymes Dictionnaire
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy