| Anglais | Turc | |||
|---|---|---|---|---|
| Common Usage | ||||
| Common Usage | intimidate v. | gözünü korkutmak | ||
|
It's no use trying to intimidate me. Gözümü korkutmaya çalışmanın faydası yok. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | intimidate v. | yıldırmak | ||
|
Tom can't intimidate us. Tom bizi yıldıramaz. More Sentences |
||||
| General | intimidate v. | sindirmek | ||
|
The police seem to be trying to intimidate those taking part in the resistance. Polis direnişe katılanları sindirmeye çalışıyor gibi görünüyor. More Sentences |
||||
| General | intimidate v. | korkutmak | ||
|
They tried to intimidate me into signing the petition. Dilekçeyi imzalayayım diye beni korkutmaya çalıştılar. More Sentences |
||||
| General | intimidate v. | posta koymak | ||
| General | intimidate v. | duman attırmak | ||
| General | intimidate v. | tehdit etmek | ||
| General | intimidate v. | şiddetle ikaz etmek | ||
| General | intimidate v. | başkalarını büyüleyerek kendine çekmek | ||