karşısına - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

karşısına



Sens de "karşısına" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 1 résultat(s)

Turc Anglais
Colloquial
karşısına in someone's face expr.

Sens de "karşısına" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 167 résultat(s)

Turc Anglais
General
kamuoyunun karşısına çıkma public appearance n.
belirli bir miktarın alındığını göstermek için listedeki öğenin karşısına yazılmış t harfi tot n.
karşısına yerleştiren kimse apposer n.
bir kimsenin karşısına çıkan en büyük fırsat main chance n.
bitişik mülkteki başka bir petrol kuyusunun karşısına açılan petrol kuyusu offset n.
karşısına çıkma confront [obsolete] n.
karşısına koymak oppose v.
hakim karşısına çıkmak appear before judge v.
hakim karşısına çıkmak appear in court v.
birden karşısına çıkmak overtake v.
karşısına çıkmak confront v.
hakim karşısına çıkarılmak bring somebody to justice v.
hakim karşısına çıkmak appear before magistrates v.
hakim karşısına çıkmak go on trial v.
karşısına fırsat çıkmak get an opportunity v.
karşısına fırsat çıkmak find an opportunity v.
karşısına fırsat çıkmak have an opportunity v.
karşısına dikilmek stand against someone v.
karşısına dikilmek take a stand against v.
objektifler karşısına çıkmak pose for a camera v.
objektif karşısına geçmek pose for a camera v.
objektifler karşısına geçmek pose for a camera v.
birinin karşısına dikilmek plant oneself in front of someone v.
birisini (mahkeme/kurul vb.) karşısına çıkarmak bring someone before someone or something v.
birisini (hakim) önüne/karşısına çıkarmak haul someone (up) before someone v.
sokağın karşısına geçmek go across the street v.
yolun karşısına geçmek cross the road v.
sorumluları adaletin karşısına çıkarmak bring those responsible to justice v.
adaletin karşısına çıkarmak bring to justice v.
tv karşısına geçmek sit in front of the tv v.
televizyon karşısına geçmek sit in front of the tv v.
televizyon karşısına geçmek settle in front of the television v.
tv karşısına geçmek settle in front of the television v.
kameraların karşısına geçmek go before the cameras v.
kameraların karşısına çıkmak appear before the cameras v.
kameraların karşısına geçmek appear before the cameras v.
kameraların karşısına çıkmak go before the cameras v.
(müzisyen vb) ilk defa halkın karşısına çıkmak debut v.
nehrin karşısına geçmek cross the river v.
topluluk karşısına çıkmak face an audience v.
birden karşısına çıkmak catch v.
karşısına çıkmak regard [obsolete] v.
(bir şeyi başka bir şeyin) yanına veya karşısına yerleştirmek appose v.
(birinin) bir anda karşısına çıkmak hit v.
karşısına çıkmak overfront [obsolete] v.
hakim karşısına çıkmak compear [obsolete] v.
hayvanı jüri karşısına çıkarmak show v.
karşısına geçmek span v.
ırmağın karşısına geçişin olmadığı (yer) fordless adj.
bir şeyin karşısına getirilebilir opposable adj.
bir şeyin karşısına konulabilir opposable adj.
engel olarak karşısına çıkan in someone's way adv.
Phrasals
sözleşmeyle (hakim karşısına çıkmak, sulhu bozmamak gibi) bir işi yapmaya mecbur tutmak bind over v.
rakip aday olarak karşısına çıkmak start against v.
(yarışmada) birinin karşısına çıkmak go up v.
birini bir şeyin karşısına geçirmek take someone across something v.
birini bir şeyin karşısına göndermek/yollamak send someone across something v.
birini bir şeyin karşısına itmek push someone across something v.
karşısına geçmek/yürümek walk across something v.
karşısına kadar refakat etmek see someone across something v.
karşısına atlamak jump across v.
(nehrin vb) karşısına atmak throw across v.
(birinin/bir şeyin) karşısına çıkmak face up (to someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) karşısına çıkmak go before (someone or something) v.
rakip karşısına çıkmak go up v.
rakibin/bir zorluğun karşısına dikilmek go up v.
rakip karşısına çıkmak go up against v.
rakibin/bir zorluğun karşısına dikilmek go up against v.
(bir şeyin) tam karşısına geçmek square up with (something) v.
biri/bir şey adına (birinin/bir şeyin) karşısına çıkmak intercede with (someone or something) v.
(biri adına birinin/bir şeyin) karşısına çıkmak intercede (for someone) (with someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) karşısına (bir şeyi) engel olarak çıkarmak stack (something) against (someone or something) v.
kendinden emin bir şekilde (birinin/bir şeyin) karşısına çıkmak/yanına gitmek breeze up to (someone or something) v.
birini (hakim/adli makam) karşısına çıkarmak bind someone over (to someone or something) v.
suçluyu adli makamın karşısına çıkarmak bind over v.
kendinden emin bir şekilde yanına gitmek/karşısına çıkmak breeze up v.
karşısına çıkarmak bring before v.
karşısına çıkmak/gelmek come before v.
(birinin/bir şeyin) karşısına çıkmak/gelmek come before (someone or something) v.
karşısına çıkmak come your way v.
(bir şeyin) karşısına geçmek cross over something v.
(bir şeyin) karşısına geçmek get across (something) v.
(bir şeyin) karşısına geçmek go across (something) v.
(bir şeyin) karşısına geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak go across (something) to (someone or something) v.
karşısına geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak go across to v.
(birinin/bir şeyin) karşısına çıkmak go up against (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) karşısına dikilmek go up against (someone or something) v.
birine/bir şeye (bir şeyin) karşısına kadar eşlik etmek guide someone or something across (something) v.
(birine/bir şeye) (bir şeyin) karşısına kadar eşlik etmek guide (someone or something) across v.
(hakim) önüne/karşısına çıkarmak haul before v.
'-in karşısına dizmek/çıkarmak line up against v.
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) karşısına çıkarmak match (someone or something) (up) with (someone or something else) v.
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) karşısına çıkarmak match (someone or something) against (someone or something else) v.
(birinin/bir şeyin) karşısına çıkabilecek kimse match for (someone or something) v.
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) karşısına çıkarmak match up (someone or something) with (someone or something else) v.
'-in karşısına çıkarmak match with v.
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) karşısına koymak/dizmek/yerleştirmek place (someone or something) before (someone or something) v.
karşısına koymak/dizmek/yerleştirmek place before v.
(birini/bir şeyi bir şeyin) karşısına itmek push (someone or something) across (something) v.
karşısına itmek push across v.
(birini birinin) karşısına (rakip olarak) çıkarmak/koymak put (one) up against (someone) v.
(bir müsabakada) (birini) (başka birisinin) karşısına çıkarmak put (one) up against (someone) v.
karşısına rakip olarak çıkarmak put up against v.
aceleyle (bir şeyin) karşısına kaçmak scuttle across (something) v.
hızla (bir şeyin) karşısına kaçmak scuttle across (something) v.
hızla (bir şeyin) karşısına yürümek scuttle across (something) v.
hızla (bir şeyin) karşısına ilerlemek scuttle across (something) v.
koştur koştur (bir şeyin) karşısına geçmek scuttle across (something) v.
karşısına kadar refakat etmek see across v.
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) karşısına çıkarmak take (someone or something) before (someone or something) v.
karşıya/karşısına geçirmek/taşımak take across v.
Proverb
herkesin karşısına bir fırsat çıkar opportunity knocks at every man's door
Colloquial
birini karşısına almak front v.
senin (bir şeyinin) karşısına daha fazla (bir şeyle) çıkıyorum I'll see your (something) and raise you (something else) expr.
tam karşısına in face expr.
Idioms
birinin karşısına çıkmak come one's way v.
karşısına/huzuruna çıkmak appear before v.
aniden/birden karşısına çıkmak appear before v.
karşısına dikilmek bare (one's) breast v.
karşısına çıkmak bare (one's) breast v.
karşısına çıkmaktan korkmamak bare (one's) breast v.
karşısına çıkmak bare (one's) breast v.
karşısına çıkmaktan korkmamak bare (one's) breast v.
karşısına çıkmak come knocking at (one's) door v.
karşısına çıkmak come knocking on (one's) door v.
birini diğerinin karşısına (rakip olarak) çıkarmak/koymak put someone up against someone v.
hakim karşısına çıkmak appear before v.
karşısına/meydana çıkmak show your face v.
(hasım olarak) birini karşısına almak take someone on v.
(bir müsabakada) (birini) (başka birisinin) karşısına çıkarmak put someone up against someone v.
(sorun olarak) sonradan karşısına çıkmak come back to haunt one v.
(sorun olarak) sonradan karşısına çıkmak return to haunt one v.
(fırsat) karşısına çıkmak come knocking at (one's) door v.
gidip (birinin) karşısına çıkmak beard (one) in (one's) den v.
karşısına çıkmak come knocking at the door v.
(fırsat) karşısına çıkmak come knocking at the door v.
karşısına çıkmak come knocking on the door v.
(fırsat) karşısına çıkmak come knocking on the door v.
karşısına çıkmak come way v.
önüne/karşısına fırsat çıkmak opportunity knocks v.
sonradan karşısına çıkmak return to haunt v.
(birinin/bir şeyin) karşısına dikilmek take a stand against (someone or something) v.
Speaking
hakimin karşısına çıktığında when you go up in front of the judge expr.
hakimin karşısına çıkman gerekiyor you have to go before a judge expr.
tüm arkadaşlarını karşısına almak pahasına o toplantıya katıldı he attended the meeting despite the risk of facing opposition of all his friends expr.
yarın hakim karşısına çıkarılması planlanıyor he's scheduled to be arraigned tomorrow expr.
Law
hakim karşısına çıkma compearance [scotland] n.
hakim karşısına çıkan kimse compearant n.
(suçlanan kişinin) hakim karşısına çıkmasını sağlamak chalan v.
hakimin karşısına çıkmak to appear in court v.
hakim karşısına çıkmak stand trial v.
karşısına çıkmak front v.
(roma hukukunda) hakim karşısına çıkma öncesine ait pre-judicial adj.
Media
tv programlarında karakterlerin tek başlarına kamera karşısına geçip duygu ve düşüncelerini aktardıkları kısım confessional n.
ilk kez medya karşısına çıkmak bow v.
(makale) gazetelerde baş yazı sayfasının karşısına konulmaya uygun op-ed adj.
Marine
(denizin, nehrin) karşısına yüzme transnatation n.
Anatomy
bulunduğu elin diğer parmaklarının karşısına gelebilen başparmak opposable thumb n.
baş parmağın kök kısmını ikinci parmağınkinin karşısına getirmek oppose v.
(organın vb.) tam karşısına denk düşen apposable adj.
(organın vb.) tam karşısına denk düşen opposable adj.
sinir ekseninin karşısına doğru haemad adv.
Botanic
bitkide belirli bir kısmın karşısına denk gelen konum anteposition n.
Sport
antrenman veya hazırlık yarışında şampiyonun karşısına çıkarılan at trial horse n.
Archaic
kalabalık karşısına çıkmak come abroad v.
Slang
(birinin) tam karşısına in (one's) face adj.
Modern Slang
bürokrasinin karşısına monarşiyi koyan bir politik ideoloji anarcho-monarchism n.