lead to

Sens de "lead to" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 9 résultat(s)

	Catégorie	Anglais	Turc
General
1	General	lead to v.	neden olmak
Bilateral relations only lead to the suffering of the weakest. İkili ilişkiler sadece en zayıf olanın acı çekmesine neden olur. More Sentences
2	General	lead to v.	yol açmak
Margarine and a few kilos of paint which, in principle, do not present risks, led to a genuine disaster. Prensipte risk teşkil etmeyen margarin ve birkaç kilo boya gerçek bir felakete yol açtı. More Sentences
3	General	lead to v.	götürmek
On the other hand, the road to equal rights could lead to a safe, inclusive European Union. Öte yandan, eşit haklara giden yol bizleri güvenli ve kapsayıcı bir Avrupa Birliği'ne götürebilir. More Sentences
4	General	lead to v.	sonucunu doğurmak
I would also like to mention that the energy dialogue with Russia has led to concrete results. Rusya ile olan enerji diyaloğunun somut sonuçlar doğurduğunu da belirtmek isterim. More Sentences
5	General	lead to v.	sürüklemek
6	General	lead to v.	sebep olmak
7	General	lead to v.	-e gitmek
8	General	lead to v.	beraberinde getirmek
9	General	lead to v.	etken olmak

Sens de "lead to" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 139 résultat(s)

	Catégorie	Anglais	Turc
General
1	General	lead to confusion v.	karışıklığa yol açmak
The temporary confusion that may have reigned in Lebanon from time to time has obviously led to confusion in Parliament. Lübnan'da zaman zaman hüküm sürmüş olan geçici karışıklığın Parlamento'da da karışıklığa yol açtığı açıktır. More Sentences
2	General	lead to success v.	başarıya götürmek
Hard work often leads to success. Sıkı çalışma genellikle başarıya götürür. More Sentences
3	General	lead to changes v.	değişikliklere neden olmak
The changing of the weather and seasons can lead to changes in your skin and hair. Havanın ve mevsimlerin değişmesi cildinizde ve saçınızda değişikliklere neden olabilir. More Sentences
4	General	lead to shock v.	şoka yol açmak
An electrolyte imbalance can eventually lead to shock. Elektrolit dengesizliği sonunda şoka yol açabilir. More Sentences
5	General	lead (to) v.	yol açmak
This decision leads me, as a member of the delegation to Romania, to make a request of you. Bu karar, Romanya delegasyonunun bir üyesi olarak sizden bir ricada bulunmama yol açıyor. More Sentences
Phrasals
6	Phrasals	lead to (something) v.	(bir şeyle) sonuçlanmak
Only eight out of 49 cases did not lead to a conviction. 49 davadan sadece sekizi mahkumiyetle sonuçlanmamıştır. More Sentences
Medical
7	Medical	lead to death v.	ölüme yol açmak
This is a medical emergency and can lead to death. Bu tıbbi bir acil durumdur ve ölüme yol açabilir. More Sentences
General
8	General	lead up to v.	zemin hazırlamak
9	General	lead to the right path v.	doğru yolu göstermek
10	General	lead up to v.	demeye çalışmak
11	General	lead up to v.	yolunu yapmak
12	General	lead to the altar v.	evlenmek
13	General	lead up to v.	kapısını yapmak
14	General	lead to trouble v.	dert açmak
15	General	lead up to v.	sözü getirmeye çalışmak
16	General	lead up to v.	yol açmak
17	General	lead to a stalemate v.	açmaza getirmek
18	General	lead to a stalemate v.	açmaza sürüklemek
19	General	lead to a stalemate v.	açmaza düşmek
20	General	lead to a stalemate v.	açmaza girmek
21	General	lead to a stalemate v.	çıkmaza sokmak
22	General	lead to success v.	başarıyla sonuçlanmak
23	General	lead to trouble v.	sıkıntıya sokmak
24	General	lead to a breakdown v.	arızaya neden olmak
25	General	lead to one's extinction v.	soyunu kurutmak
26	General	lead to one's extinction v.	soyunu tüketmek
27	General	lead to one's extinction v.	neslini tüketmek
28	General	lead to one's extinction v.	neslini kurutmak
29	General	lead to disorder v.	karışıklığa yol açmak
30	General	lead to an addiction v.	bağımlılık yaratmak
31	General	lead to disturbance v.	huzursuzluk çıkarmak
32	General	lead to confusion v.	şaşkınlık yaratmak
33	General	lead to confusion v.	şaşkınlığa sebebiyet vermek
34	General	lead to confusion v.	şaşkınlığa sebep olmak
35	General	lead to depression v.	bunalıma sokmak
36	General	lead to depression v.	depresyona sokmak
37	General	lead to destruction v.	tahribat yapmak
38	General	lead to the same result as another v.	aynı yola çıkmak
39	General	lead to success v.	başarıya taşımak
40	General	lead to crisis v.	krize sebep olmak
41	General	lead to crisis v.	krize yol açmak
42	General	lead to crisis v.	krize neden olmak
43	General	lead up to v.	sözü belli bir noktaya getirmek
44	General	to lead away v.	alıp götürmek
45	General	lead to change v.	değişikliğe sebep olmak
46	General	lead to visual pollution v.	görüntü kirliliği yaratmak
47	General	lead to visual pollution v.	görüntü kirliliğine neden olmak
48	General	lead to an expectation v.	beklenti oluşturmak
49	General	lead to an expectation v.	beklenti yaratmak
50	General	lead something to be v.	hal almasını sağlamak
51	General	lead to the conclusion v.	sonuca götürmek
52	General	lead someone to believe something v.	inanmasına neden olmak
53	General	lead someone to success v.	başarıya götürmek
54	General	lead us to success v.	bizi başarıya götürmek
55	General	lead someone to believe v.	inanmasına neden olmak
56	General	lead to a sanction v.	yaptırıma yol açmak
57	General	lead to death v.	ölüme neden olmak
58	General	lead to death v.	ölüme sebep olmak
59	General	lead to a chaos v.	kaos yaratmak
60	General	lead to a chaos v.	kaosa neden olmak
61	General	lead someone to believe something v.	birini bir şeye inandırmak
62	General	lead to the deaths of three people v.	üç kişinin ölümüne neden olmak
63	General	lead to public indignation v.	kamuoyunda infiale neden olmak
64	General	lead to public indignation v.	kamuoyunda infial yaratmak
65	General	lead down to something/somewhere v.	(merdiven) (bodruma/alt kata) inmek
66	General	lead someone to do something v.	birine bir şey yaptırmak/yapmasına neden olmak
67	General	lead or contribute to (a result) v.	bir şeye vesile olmak
68	General	lead to happiness v.	mutluluk saglamak
69	General	lead to inflation v.	enflasyona neden olmak/yol açmak
70	General	pour lead (to repel evil eye) v.	kurşun dökmek
71	General	lead to a nervous breakdown v.	sinir krizine yol açmak
72	General	lead to terrible consequences v.	korkunç sonuçlar doğurmak
Phrasals
73	Phrasals	lead someone back to somewhere v.	bir yere dönmesinde birine rehberlik etmek
74	Phrasals	lead back to some place v.	bir yerin dönüş yolu olmak
75	Phrasals	lead someone down to something v.	birinin bir yere inmesine yardımcı olmak/rehberlik etmek
76	Phrasals	lead someone to something v.	birini bir yere götürmek
77	Phrasals	lead someone to something v.	birine yolu göstermek
78	Phrasals	lead up to something v.	(yol) bir yere/şeye gitmek
79	Phrasals	lead up to something v.	(bir yere) açılmak
80	Phrasals	lead down to (something or some place) v.	yol (bir şeye/yere) inmek/indirmek
81	Phrasals	lead down to (something or some place) v.	aşağı (bir şeye/yere) doğru yönlendirmek/rehberlik etmek
82	Phrasals	lead down to (something or some place) v.	yol aşağıdaki (bir şeye/yere) götürmek
83	Phrasals	lead down to v.	'-e inmesine yardımcı olmak/rehberlik etmek
84	Phrasals	lead down to (something or some place) v.	(bir yere) inmesi için yönlendirmek
85	Phrasals	lead down to (something or some place) v.	aşağıdaki (bir şeye/yere) götürmek
86	Phrasals	lead down to (something or some place) v.	aşağıdaki (bir şeye/yere) yönlendirmek
87	Phrasals	lead down to (something or some place) v.	(bir şeye/yere) inmek
88	Phrasals	lead down to (something or some place) v.	(bir şeye/yere) indirmek
89	Phrasals	lead down to (something or some place) v.	(bir yere) inmesini sağlamak
90	Phrasals	lead down to v.	-e inmek/indirmek
91	Phrasals	lead to (something) v.	(bir şeye) yol açmak
92	Phrasals	lead to (something) v.	(bir şeye) neden olmak
93	Phrasals	lead to (something) v.	(bir şeye) yönlendirmek
94	Phrasals	lead to (something) v.	(bir şeye) götürmek
95	Phrasals	lead to (something) v.	(bir şeye) doğru rehberlik etmek
Phrases
96	Phrases	this may lead to misunderstandings expr.	bu yanlış anlamalara sebebiyet verebilir
97	Phrases	this may lead to misunderstandings expr.	bu yanlış anlamalara neden olabilir
98	Phrases	this may lead to misunderstandings expr.	bu yanlış anlamaya sebebiyet verebilir
99	Phrases	this may lead to misunderstandings expr.	bu yanlış anlamaya neden olabilir
100	Phrases	hard times always lead to better days expr.	zor zamanlar her zaman daha iyi günlere yol açar
Proverb
101	Proverb	you can lead a horse to water, but you can't make it drink	birine şans verebilirsin ama o şansı kullanması için zorlayamazsın
102	Proverb	crosses are ladders that lead to heaven	cennete giden yol imandan geçer
103	Proverb	crosses are ladders that lead to heaven	güçlüklere göğüs geren kişi erdemlidir
104	Proverb	all roads lead to rome	her yol roma'ya çıkar
105	Proverb	you can lead a horse to water but you can't make it drink	zorla güzellik olmaz
106	Proverb	you can lead a horse to water but you can't make him drink	birine şans verebilirsin ama o şansı kullanması için zorlayamazsın
107	Proverb	you can lead a horse to water but you can't make him drink	zorla güzellik olmaz
Idioms
108	Idioms	lead up to v.	kapısını yapmak
109	Idioms	lead someone to believe something v.	birini bir şeye inandırmak
110	Idioms	lead to the downfall v.	başarısızlığa sürüklemek
111	Idioms	lead (as a bride) to the altar v.	(bir kadınla) evlenmek
112	Idioms	lead one to v.	(bir şey) yapmasını sağlamak
113	Idioms	lead (one) to (do something) v.	(birine bir şey) yaptırmak
114	Idioms	lead somebody to believe (that...) v.	birini (bir şeye) inandırmak
115	Idioms	lead (one) to believe v.	(birini) inandırmak
116	Idioms	lead (one) to the altar v.	(biriyle) dünya evine girmek
117	Idioms	lead one to v.	(bir şey) yapmasına neden olmak
118	Idioms	lead (one) to (do something) v.	(birinin bir şey) yapmasına neden olmak
119	Idioms	lead somebody to believe (that...) v.	birinin (bir şeye) inanmasına neden olmak
120	Idioms	lead one to v.	(bir şey) yapmaya sevk etmek
121	Idioms	lead (one) to the altar v.	(biriyle) evlenmek
122	Idioms	lead (one) to believe v.	(birinin) inanmasını sağlamak
123	Idioms	lead (one) to believe v.	(birinin) inanmasına neden olmak
124	Idioms	lead (one) to (do something) v.	(birinin bir şey) yapmasını sağlamak
125	Idioms	lead somebody to believe (that...) v.	birinin (bir şeye) inanmasını sağlamak
126	Idioms	lead one to v.	(bir şey) yapmak zorunda bırakmak
127	Idioms	lead to do v.	yapmaya sevk etmek
128	Idioms	lead to believe v.	inanmasını sağlamak
129	Idioms	lead to do v.	yapmak zorunda bırakmak
130	Idioms	lead to believe v.	inanmasına neden olmak
131	Idioms	lead to do v.	yapmasına neden olmak
132	Idioms	lead to do v.	yaptırmak
133	Idioms	lead to believe v.	inandırmak
134	Idioms	all roads lead to rome expr.	tüm yollar roma'ya çıkar
135	Idioms	all roads lead to rome expr.	bütün yollar roma'ya çıkar
136	Idioms	all roads lead to rome expr.	hepsi aynı kapıya çıkar
Speaking
137	Speaking	where is this going to lead into? expr.	bunun sonu nereye varacak?
Law
138	Law	lead to a violation of fundamental rights v.	temel hakların ihlaline yol açmak
Medical
139	Medical	lead to a misdiagnosis v.	yanlış tanı koymaya neden olmak