making - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

making

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Sens de "making" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 20 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
making n. yapma
General
making n. etme
making n. yapım
making n. yapı
making n. teşekkül
making n. üretim
making n. imal
making n. mamul madde
making n. üretilen/imal edilen miktar
making n. başarı elde etme yolu
making n. potansiyelini gerçekleştirme yolu
making n. tek seferde yapılan şey
making n. tek seferde yapılan miktar
making n. yükselmeye giden yol
making n. imkan
making n. potansiyel
making n. büyüme süreci
making n. gelişme süreci
Trade/Economic
making n. fabrikasyon
making n. imalat

Sens de "making" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 409 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
making difficult n. güçleştirme
making someone drink n. içirme
General
making up n. mizanpaj
multiple criteria decision making n. çok ölçütlü karar verme
special office for making coffee n. kahve ocağı
image making n. imaj yaratma
making somebody walk n. yürütme
making an effort n. çaba sarf etme
putty making n. macunculuk
making someone jump n. atlatma/zıplatma
road making n. yol yapımı
lace making n. dantel işi
making more difficult n. ağırlaştırma
making someone walk n. birini yürütme
wine making n. şarap yapımı
making heavier n. ağırlaştırma
aba making n. abacılık
making face n. surat etme
making up n. uydurma
love making n. sevişme
making love n. sevişme
making face n. surat asma
making up n. telafi etme
making rare n. seyreltme
making or selling canned food n. konservecilik
making something go with n. yakıştırma
making big n. büyütme
administrative rule making n. idari kanun yapma
radiator making n. radyatörcülük
making fun of somebody n. dalga geçme
making a blunder n. pot kırma
making somebody jump n. atlatma
sack making n. çuvalcılık
bread making n. ekmekçilik
wine and wine making n. şarap ve şarap yapımı
wooden toy making n. tahta oyuncak yapımı
decision making n. karar verme
clock and watch making n. saat yapımı
jewelry making n. mücevherat yapımı
furniture making n. mobilya yapımı
bomb making n. bomba yapımı
making a restriction n. tasarrufta bulunma
making progress n. gelişme kaydetme
making a tender n. ihale düzenleme
decision making tools n. karar verme araçları
rule making n. kural koyuculuk
cabinet making n. ince marangozluk
boiler-making industry n. kazan yapım endüstrisi
match-making n. çöpçatanlık
film-making n. filmcilik
decision-making period n. karar verme süreci
decision-making n. karar verme
hand-printed head scarve making n. yemenicilik
the art of tile-making n. çinicilik
mischief-making n. arabozanlık
mischief-making n. karıştırıcı
policy-making n. politika oluşturma
rule-making n. kural koyuculuk
rain-making n. yapay olarak yağmur yağdırma
mischief-making n. arabozuculuk
mischief-making n. fitnecilik
rain-making n. yağmur miktarını artırma
trouble-making n. sorun yaratma
merry-making n. düğün dernek
decision making mechanism n. karar verme mekanizması
model making n. maket yapımı
risk-based decision-making n. risk tabanlı karar alma
possibility of making a mistake n. yanlış yapma olasılığı
possibility of making a mistake n. hata yapma olasılığı
sense-making n. sezme kabiliyeti
sense-making n. hissetme yeteneği
meaning making n. anlam yaratma
coffee making machine n. kahve yapma makinesi
coffee making machine n. kahve makinesi
reactive decision making n. tepkisel karar verme
freedom of decision making n. karar verme özgürlüğü
computer assisted decision making n. bilgisayar destekli karar verme
sense-making n. anlam verme
sense-making n. anlamlandırma
multi-criteria decision-making model n. çok kriterli karar verme modeli
shoe-making n. ayakkabıcılık
bread making machine n. ekmek yapma makinesi
decision making n. karar üreten
decision-making unit n. karar birimi
decision-making unit n. karar verme birimi
cabinet-making n. marangozluk
cabinet-making n. doğrama işi
decision-making authority n. karar verme yetkisi
creative problem-solving and decision-making n. yaratıcı problem çözme ve karar verme
making a leg n. sağ bacak geri çekilerek yapılan abartılı bir reverans
I'm making a cake n. kek yapıyorum
making sentence n. cümle kurma
strategic decision-making n. stratejik karar verme
spell making n. büyü yapma
making known n. bilgiyi aktaran veya yayan konuşma eylemi
making-up n. dayanıklı hale getirme
making-up n. uyumlu olma
making-up n. uzlaşma
making-up n. samimi olma
making water n. idrar çıkarma için kullanılan bir örtmece sözcük
making water n. su dökme
money-making n. para kazanma
love-making n. kur yapma
love-making n. flört
love-making n. kur
love-making n. sıkıca sarılma
love-making n. öpme
love-making n. yakınlık gerektiren eylemler
decision-making n. karar alma
decision-making table n. karar alma masası
key making n. anahtarcılık
making difficult n. güçleştirme
making someone drink n. içirme
making someone vomit n. kusturma
dictionary-making n. sözlük derleme
dictionary-making n. sözlükçülük
have trouble making ends meet v. darlık çekmek
have a hard time making ends meet v. geçim sıkıntısı çekmek
be the making of v. birinin başarısına neden olmak
be the making of v. birini adam etmek
be involved in the decision-making process v. karar alma sürecine katılmak
stop making honey v. bal yapmayı kesmek
be making its way into retail stores v. mağazalarda yerini almak
be afraid of making enemies v. düşman edinmekten korkmak
admit to making a mistake v. hata yapmayı kabullenmek
money making adj. para getiren
profit making adj. kar getiren
used for making salad adj. salatalık
suitable for making pilaf adj. pilavlık
epoch making adj. çığır açan
cringe-making adj. utandıran
epoch-making adj. çığır açan
cringe-making adj. utandırıcı
trouble-making adj. sorun yaratan
non-profit-making adj. kar amacı gütmeyen
culture-making adj. kültür oluşturucu
nonprofit-making adj. kar amacı gütmeyen
epoch-making adj. çağ atlatan
epoch-making adj. çığır açan
money-making adj. para kazandıran
money-making adj. para getiren
policy-making adj. politika yapan
policy-making adj. politika belirleyen
policy-making adj. politika belirlemeye ait
policy-making adj. politika belirlemeye ilişkin
policy-making adj. politika belirleme sürecine dahil olan
sick-making adj. kıskandıran
sick-making adj. midesini bulandıran
sick-making adj. içini kaldıran
sick-making adj. rahatsız eden
sick-making adj. tiksindiren
without making discrimination adv. ayrım yapılmaksızın
without making discrimination adv. ayırt etmeksizin
without profit making purpose adv. kar amacı gütmeden
not for profit making adv. kar amacı gütmeyen
without profit making purpose adv. kar amacı gütmeksizin
for profit making adv. kar amacı güden
by making no concessions to adv. taviz vermeden
without making a sound adv. ses çıkarmadan
Phrases
hulda is making her bed expr. lapa lapa kar yağmak anlamında alman mitolojisi kökenli bir ifade
without making any restrictions expr. herhangi bir kısıtlama yapılmaksızın
without making any concessions expr. ödün vermeksizin
Colloquial
making water n. işeme
making water n. idrar çıkarma
be a (something) in the making v. (bir şey) olma potansiyeli taşımak
be a (something) in the making v. gelecekte (bir şey) olmak
be a (something) in the making v. (tarih) yazılmak
be a (something) in the making v. (yıldız) doğmak
be a (something) in the making v. (kriz
be a (something) in the making v. felaket) yaklaşmak
makes/making it attractive expr. çekici yapıyor
makes/making it attractive expr. çekici kılıyor
how is making out? expr. nasıl gidiyor?
how is making out? expr. ne durumda?
how is making out? expr. (durumda) bir ilerleme/gelişme var mı?
Idioms
the making of n. birinin daha iyi bir insan olmasını sağlayan neden
a star in the making n. geleceğin yıldızı
a disaster in the making n. geliyorum diyen kriz/felaket
a crisis in the making n. geliyorum diyen kriz/felaket
a star in the making n. gelecek vadeden bir yıldız
be making cash hand over fist v. çuvalla para kazanmak
be the making of v. gelişmekte olmak
be in the making v. hazırlanmakta olmak
be the making of v. kişiliğini geliştirmek
be the making of v. kendini buldurmak
be in the making v. oluşmakta olmak
be the making of v. olma yolunda
be of your own making v. kendi suçu (olmak)
be of (one's) own making v. (birinin) kendi suçu olmak
be of (one's) own making v. (biri) kendisi sebep olmak
be of (one's) own making v. (biri) kendisi yapmak
be of (one's) own making v. (birinin) kendi uydurması olmak
be of (one's) own making v. (birinin) kendi yarattığı bir şey olmak
be the making of (one) v. (birini) adam etmek
be the making of (one) v. (birine) kendini buldurmak
be the making of (one) v. (birinin) kişiliğini geliştirmek
be the making of (someone or something) v. (birini/bir şeyi) başarıya götüren şey olmak
be the making of (someone or something) v. (birini/bir şeyi) inşa eden şey olmak
be the making of (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) iyi yerlere gelmesini sağlayan şey olmak
be the making of somebody/something v. birini/bir şeyi başarıya götüren şey olmak
be the making of somebody/something v. birini/bir şeyi inşa eden şey olmak
be the making of somebody/something v. birinin/bir şeyin iyi yerlere gelmesini sağlayan şey olmak
be the making of someone v. birini başarıya götüren şey olmak
be the making of someone v. birini adam eden şey olmak
be the making of someone v. birinin iyi yerlere gelmesini sağlayan şey olmak
be the making of someone v. birini/bir şeyi geliştiren şey olmak
be the making of someone/something v. birini/bir şeyi başarıya götüren şey olmak
be the making of someone/something v. birini/bir şeyi inşa eden şey olmak
be the making of someone/something v. birinin/bir şeyin iyi yerlere gelmesini sağlayan şey olmak
a star in the making expr. bir yıldız doğuyor
not making a habit out of it expr. düzenli değil
be of your own making expr. kendisi yap(mak)tı
in the making expr. olmakta
be of your own making expr. kendi(si) sebep ol(mak)du
history in the making expr. şu anda tarihi bir olaya tanıklık ediyoruz
history in the making expr. tarih yazılıyor/yapılıyor
in the making expr. yapım aşamasında
in the making expr. yapılmakta
of (one's) own making expr. (birinin) kendi sebep olduğu
of (one's) own making expr. (birinin) kendi suçu/hatası
of (one's) own making expr. (biri) yüzünden
of your own making expr. kendi suçun/hatan
of your own making expr. senin yüzünden
ve haf vays of making you talk expr. biz seni konuşturmasını biliriz
ve haf vays of making you talk expr. bizim de seni konuşturacak yöntemlerimiz var
ve haf vays of making you talk expr. biz seni konuşturmanın yolunu buluruz
Speaking
what are you making for dinner? expr. akşam yemeği için ne hazırlıyorsun?
what are you making for dinner? expr. akşam yemeği için ne yapıyorsun?
I think you're making a big mistake expr. bence büyük bir hata yapıyorsun
mom knows best when it comes to making a decision expr. bir karar vermeye gelince annem en iyisini bilir
are you making fun of me? expr. benimle kafa mı buluyorsun?
you're making the baby cry expr. bebeği ağlatıyorsun
this is the book she is making us read expr. bize okutturduğu kitap bu
do you think I'm making this up? expr. bunları uydurduğumu mu sanıyorsun?
stop making excuses expr. bahane üretmeyi kes
are you making fun of me? expr. benimle dalga mı geçiyorsun?
we stayed up all night making this expr. bunu yapmak için bütün gece uyumadık
you are making a fool out of me expr. beni komik duruma düşürüyorsun
he is making all that noise on purpose expr. bu kadar çok sesi bilerek çıkarıyor
this'll be the making of you! expr. bu seni adam eder!
you're making me embarrassed expr. beni utandırıyorsun
she's making you do it, isn't she? expr. bunu sana o yaptırıyor değil mi?
are you planning on making a habit of this? expr. bunu alışkanlık haline getirmeyi mi planlıyorsun?
it's making me sick expr. bu beni hasta ediyor
that man you're making fun expr. dalga geçtiğiniz o adam
they're still making kids read this book in the school expr. hala çocuklara okulda bu kitabı okutuyorlar
how much are you making? expr. eline ne kadar geçiyor?
don't be afraid of making mistake expr. hata yapmaktan korkma
I love making people laugh expr. insanları güldürmeyi seviyorum
I like making people laugh expr. insanları güldürmekten hoşlanıyorum
I like making people laugh expr. insanları güldürmekten hoşlanırım
you are making yourself miserable over something that amounts to a hill of beans expr. kendini incir çekirdeğini doldurmayacak önemde şeyler için mutsuz ediyorsun/üzüyorsun
you're making him cry expr. onu ağlatıyorsun
you're making her cry expr. onu ağlatıyorsun
how are you making out? expr. ne durumdasın?
how are you making out? expr. nasıl gidiyor?
how are you making out? expr. (durumda) bir ilerleme/gelişme var mı?
Trade/Economic
routine consumer decision making n. alışılmış tüketici kararları
multi-objective decision making methods n. çok amaçlı karar verme yöntemleri
boot making n. çizmecilik
boot making n. çizme imalatı
epoch-making n. dönüm noktası
price making n. fiyat oluşturma
price making function n. fiyat saptama/oluşturma işlevi
profit-making companies n. kar eden firmalar
profit-making companies n. kar eden şirketler
decision making n. karar alma
decision-making process n. karar verme süreci
corporate decision-making process n. kurumsal karar alma süreci
other significant matters effecting to or making financial statements more clear, interpretable and understandable should be disclosed n. mali tabloları önemli ölçüde etkileyen ya da mali tabloların açık, yorumlanabilir ve anlaşılabilir olması açısından açıklanması gerekli olan diğer hususlar
consensus-based decision-making n. mutabakata dayalı karar alma
limited consumer decision making n. sınırlı tüketici kararı
money making n. para kazanma
cheese making n. peynir üretimi
money making n. para getiren
cheese making n. peynircilik
epoch-making n. tarihi an
extended consumer decision making n. tüketicinin karar vermesinin uzaması
loss-making n. zarar etme
executive decision-making process n. yönetimsel karar verme süreci
be making a packet v. büyük kar sağlamak
be making a fortune v. büyük kar sağlamak
be making a bomb v. büyük kar sağlamak
be making a pile v. büyük kar sağlamak
Law
substantial amount of organizational documents and bomb making materials n. çok sayıda örgütsel doküman ve bomba yapımında kullanılan malzeme
making of plea n. defi ileri sürme
a bill related to making amendments on income tax act n. gelir vergisi kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı
law making n. kanun yapma
making contracts n. sözleşmeler yapma
making recommendation n. tavsiyede bulunma
interstitial law-making n. hakimin (hukuki boşluk durumunda) içtihat yoluyla hukuk/kural yaratması
leasing making [scotland] n. (hükümdarın kendisi, saltanatı ve ailesi hakkında) iftira atmak
leasing making [scotland] n. yalan söylemek
Politics
decision making procedure of the european community n. avrupa topluluğu karar alma prosedürü
decision making procedure of the european community n. avrupa topluluğu karar alma usulü
making representations n. başvuruya itirazda bulunma
peace-making process n. barış yapım süreci
simplified proposal-making n. basitleştirilmiş teklif hazırlama
rule making power n. kanun yapma yetkisi
decision-making bodies n. karar alma organları
decision-making mechanisms n. karar verme mekanizmaları
decision making body n. karar organı
decision-making mechanism n. karar mekanizması
decision making mechanism n. karar alma mekanizması
decision making bodies n. karar alma organları
decision making process n. karar verme süreci
decision making procedure n. karar alma mekanizması
profit making company n. kar amaçlı şirket
decision making n. karar oluşturma süreci
profit making company n. kar amaçlı firma
decision making n. karar alma
rule making power n. kural yapma yetkisi
policy making n. politika geliştirme
policy making institutions n. politikaları oluşturan kurumlar
war making power n. savaş açma yetkisi
making representations n. resmi şikayette veya beyanda bulunma
risk-based decision-making n. risk bazlı kararlar alma
confine oneself to making a recommendation v. kendini tavsiyede bulunmakla sınırlandırmak
Technical
alloy making n. alaşım yapımı
tool making n. alet yapımı
acid open hearth steel making n. asit siemens-martin çelik yapımı
ice-making plant n. buz üretim tesisi
concrete making n. beton hazırlama
tube making n. boru yapımı
steel making n. çelik yapımı
glass making n. cam yapımı
glass-making sand n. cam kumu
wave making apparatus n. dalga yapıcı düzenek
making and curing of test specimens for strength tests n. dayanım deneyleri için deney numunelerinin yapımı ve kürü
wave making apparatus n. dalga yapıcı aparat
hole making processes n. delik açma süreçleri
gear making n. dişli yapma
electrochemical hole making n. elektrikli kimyasal delik açma
gas making equipment n. gaz üreteci
gas making equipment n. gaz üretici
making-up by weight or by volume of certain prepackaged products n. hazır ambalajlı mamullerin ağırlık ve hacim esasına göre net miktar tespiti
mortar making properties n. harç yapma kabiliyeti
making-up by volume of certain prepackaged liquids n. hazır ambalajlı sıvı mamullerin hacim tespiti
paper making and finishing machines n. kağıt imal ve son işlem makineleri
paper making and finishing machine n. kağıt imal ve son işlem makinesi
mold/mould making n. kalıpçılık
paper making and finishing machine n. kağıt imal ve işleme makinesi
snow-making machine n. kar yapma makinesi
making capacity n. kapama yeteneği
boiler making n. kazan yapımı
automatic mould making n. otomatik kalıp yapımı
t-shirt bag making machine n. poşet üretim makinesi
t-shirt bag making machine n. poşet imalat makinesi
watch making n. saatlerin yapımı ve onarımı işi
making on a post n. üflenmiş cama biçim verme
making on blow pipe n. üfleme borusunda cama şekil verme
chip-making operations n. yonga yapım işlemleri
Computer
making capacity n. kapama yeteneği
decision making system n. karar verme sistemi
making call expr. arama yapılıyor
Textile
sewing pattern making n. kalıpçılık
shape making n. şekil verme
Construction
block making machine n. blok imal eden makine
block-making machine n. beton blok makinesi
concrete-making materials n. beton yapım gereçleri
block-making plant n. beton blok tesisi
block-making machine n. briket makinesi
making concrete n. beton yapımı
block making machine n. blok yapan makine
pattern-making n. kalıp yapma
broken stones (for road making) n. kırma taş
brick-making plant n. tuğla fabrikası
making-iron n. gemi kalafat ustalarının eklenti yerlerine son halini vermek için kullandıkları keskiye benzer oluklu bir alet
road making yol açılması
Automotive
making a hole n. delik açma
road surface making n. yol kaplaması işaretleri
Marine
wave making resistance n. dalga ile dalga oluşumunu önleme
wave making damping force n. gemi hareketinin oluşturduğu dalgaları sönümleme kuvveti
wave making resistance force n. gemi ile dalga oluşumunu önleme kuvveti
salt making n. tuz yapımı
Mining
glass making n. cam yapımı
Medical
trail-making test n. iz sürme testi
patient involvement in decision making n. karar verme mekanizmasına hastanın katılması
clinical decision-making n. klinik karar verme
policy making v. politika yapmak
Psychology
decision making n. karar verme
decision-making heuristics n. karar verme kestirme yolları
Printing
photoplate making n. baskı yüzeylerinin fotografik yöntemlerle üretimi
Gastronomy
large kernel wheat used in making tarhana n. çalıbasan
red pepper used for making paste n. çuşka biber
coffee-making machine n. kahve makinası
grill for making toasted sandwiches n. tost makinesi
Zoology
love-making n. çiftleşme faaliyeti
love-making n. çiftleşme çağrısı
Agriculture
hay making n. saman yapma
silage making n. silaj yapımı
Apiculture
wax-making bee n. mum işleyen arı
Social Sciences
shared decision making n. ortak karar alma
shared decision making n. paylaşımlı karar alma
Literature
oral verse-making n. sözlü manzumecilik/mısracılık
Music
making an overdub n. üst üste kayıt
Cinema
movie making n. film yapımı
movie making n. film prodüksiyonu
film making n. sinema filmi çekme
film making n. montajlanmış videolar hazırlama
film-making [uk] n. filmlerin yönetmenliğini ve yapımcılığını yapma
Printery
paper making machine n. kağıt yapma makinesi
Ottoman Turkish
making (someone) a partner n. teşrik
making (someone) a sharer n. teşrik
Entomology
slave-making ant n. küçük kırmızı renkli köle yapan bir karınca
Slang
making your bones n. çeteye seçilmek için adam öldürme
making a bronx cheer n. zort çekme
British Slang
be making the beast with two backs v. seks yapıyor olmak
Star Wars
making-class transport n. makral-sınıfı nakliye