oturan - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

oturan



Sens de "oturan" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 20 résultat(s)

Turc Anglais
General
oturan dweller n.
oturan resident n.
oturan occupier n.
oturan inhabitant n.
oturan occupant n.
oturan inmate n.
oturan sitter n.
oturan shacker n.
oturan liver n.
oturan sitting adj.
oturan sedentary adj.
oturan mansionary adj.
oturan residentiary adj.
oturan occupied adj.
oturan corner adj.
oturan sedent adj.
oturan sit-down adj.
Law
oturan habitant n.
oturan commorant n.
oturan resident n.

Sens de "oturan" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 216 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
bir yerde oturan/sakin resident n.
General
bir memleketin doğusunda oturan kimse easternmost n.
başkası ile aynı evde oturan kimse inmate n.
oturan kimse indweller n.
parish'te oturan kimse parishioner n.
oturan kimse sitter n.
sınırda oturan kimse borderer n.
banliyöde oturan kimse suburbanite n.
oturan kimse inhabitant n.
bir kilisenin sorumlu olduğu mahallede oturan sakinlerin tümü parish n.
oturan kimse occupant n.
bir odada oturan kimse inmate n.
oturan kimse resident n.
kendi malı olmayan bir mülkte kanuna aykırı olarak oturan kimse squatter n.
sınırda oturan kimse frontiersman n.
banliyöde oturan kimse suburban n.
bir yerde oturan kimse calm n.
oturan kimse (bir yerde) inhabitant n.
oturan kimse (ev/bina/oda vb'nde) occupant n.
ufak evde oturan cottager n.
nehir kıyısında oturan kimse riparian n.
bir bölgede oturan insanların tartışmak veya eğlenmek için bir araya geldikleri yer community center n.
sömürgede oturan kimse colonial n.
birlikte oturan kimse inmate n.
oturan kimse (koltuk/masa vb'nde) occupant n.
yolculukta yan koltukta oturan kişi seatmate n.
oturan kimse shacker n.
bataklık arazide oturan kimse bogtrotter n.
bir yerde oturan resident n.
geçici olarak oturan non-resident n.
bir yerde oturan kimse habitant n.
bir yerde oturan kimse occupant n.
gecekonduda oturan kişi slum-dweller n.
kasabada oturan burgess n.
illegal oturan illegal resident n.
çalılık arazide oturan kimse bushman n.
sayfiye evinde oturan kimse cottager n.
kendi evinde oturan kimse home owner n.
kendi evinde oturan kimse owner-occupant n.
kendi evinde oturan kimse owner-occupier n.
geçici olarak oturan nonresident n.
oturan boğa sitting bull n.
portresi yapılırken oturan kişi sitter n.
sofrada oturan kişiler table n.
kalan/oturan tarrier n.
peruğun başa oturan ağ benzeri taban bölümü caul [obsolete] n.
arka arkaya oturan iki veya daha fazla kişi tarafından kullanılmak üzere tasarlanmış bisiklet veya kano benzeri araç tandem n.
new jersey'de oturan kimse new jerseyan n.
bir yerde oturan kimse tenant n.
evde oturan kimse inmate n.
aynı evde oturan kimse inmate n.
umbria'da oturan kimse umbrian n.
sandalet tipi ayakkabının ayak kısmına oturan kayış sabot n.
sandalet tipi ayakkabının ayak kısmına oturan kayış sabot strap n.
bankta oturan kimse bencher n.
tribünde oturan taraftar bleacherite n.
harekete geçirildiğinde kafa sallayan çinli kıyafetleri giymiş oturan küçük grotesk bir figür mandarin n.
oturan kimse residentiary n.
michigan'da oturan kimse michiganite n.
minstrelde orta koltuğa oturan bir sanatçı middleman n.
kadın oturan inhabitress n.
himalayalar'da oturan kimse himalayan n.
tiyatronun ucuz sırasında oturan izleyici groundling n.
sınırda oturan kimse frontierswoman n.
kadın giysisinin bele oturan kısmı midriff n.
sayfiye evinde oturan kimse cotman [scotland] n.
vücuda oturan puantiyeli ceket polka n.
vücuda oturan puantiyeli ceket polka jacket n.
bele oturan kısa kollu gösterişli bir üst giysi polonaise n.
vücuda oturan erkek ceketi polonaise [scotland] n.
bele oturan kısa kollu gösterişli bir üst giysi polonese n.
vücuda oturan erkek ceketi polony [scotland] n.
kulübede oturan kimse cottager n.
akşam yemeği davetinde masanın sonunda oturan yardımcı croupier n.
bir şeyin içinde veya üzerinde oturan kimse insessor n.
oturan parça inset n.
çok sayıda değerli taş ve boncuklardan oluşup boyun kısmına oturan esnek kolye dog collar n.
yerine oturan şey fitment [obsolete] n.
yüksek yapıların en üst noktasında uzun süre oturan kimse flagpole sitter n.
papaz idaresindeki bir bölgede oturan kimse parishen [obsolete] n.
sırada oturan kimseler pew n.
vücuda oturan dar kıyafet skintight n.
kafaya tam oturan kask skullcap n.
takkeye benzeyen yuvarlak, sıkı oturan şapka beany n.
orkestra koltuklarında oturan seyirciler stall n.
oturan kişi occupier n.
oturan (ikamet vb) dwelt adj.
üste iyi oturan (giysi) snug adj.
vücuda çok hoş bir şekilde oturan (rop) slinky adj.
kirada oturan tenanted adj.
banliyöde oturan suburban adj.
geçici olarak oturan nonresident adj.
oturan gibi tenantlike adj.
başka bir ülkede oturan expatriate adj.
işyerinde oturan live-in adj.
üste oturan (giysi) close-fitting adj.
yandaki evde oturan next-door adj.
kazıklara oturan pile-supported adj.
geçici olarak oturan non-resident adj.
birbiri ardına oturan iki veya daha fazla kişi tarafından kullanılmak üzere tasarlanmış tandem adj.
fiş ve priz gibi karşılık gelen kısma oturan mating adj.
boş oturan chimney-corner adj.
boğazına düğüm oturan chokey adj.
yüreğine oturan heartswelling adj.
köşeye oturan corner adj.
tam oturan fit [obsolete] adj.
yerine oturan fittable adj.
yerine oturan fitting adj.
çarpışma öncesi yerine oturan precrash adj.
eskiden oturan preoccupant adj.
kürsüde oturan pulpited adj.
kürsüde oturan pulpitical adj.
tam oturan straight-fitting adj.
deriye oturan skin-tight adj.
banliyöde oturan suburb adj.
varoş mahallede oturan suburb adj.
kenar mahallede oturan suburb adj.
banliyöde oturan suburbial adj.
varoş mahallede oturan suburbial adj.
kenar mahallede oturan suburbial adj.
Phrasals
(komşuyu/yakında oturan birisini) eve davet etmek ask someone over v.
(komşuyu/yakında oturan birisini) eve davet etmek ask over v.
Phrases
(bir süredir biriyle) birlikte oturan with (someone) for (some amount of time) expr.
Proverb
sırça köşkte oturan komşusuna taş atmamalı people who live in glass houses shouldn't throw stones
yerinde oturan tarih yazamaz footprints on the sands of time are not made by sitting down
sırça köşkte oturan komşusuna taş atmamalı those who live in glass houses shouldn't throw stones
Colloquial
geceleri uyumayıp oturan kimse night bird n.
boş oturan kadın a lady of leisure n.
sandalyede oturan bir adam a man sitting on a chair n.
gece/sabaha kadar oturan kimse all-nighter n.
aşağı katta veya tarafta oturan birine uğramak/ziyarete gitmek pop down (for a visit) v.
(kıyafet) vücuda kalıp gibi oturan spray-on adj.
Idioms
boş oturan adam/kadın man/woman/gentleman/lady of leisure n.
altın madeninin üzerinde oturan sitting on a gold mine adj.
bir hazinenin üzerinde oturan sitting on a gold mine adj.
Speaking
tek başına oturan sitting on his own expr.
Trade/Economic
aynı şirkette/yerde çalışan ve yakın yerlerde oturan 4-5 kişinin bir hafta birinin bir hafta diğerinin arabasıyla işe gidip gelmesi car pool n.
kentte oturan urban adj.
adresinde ikamet eden/oturan resides in ….address expr.
Law
başka bir ülkede oturan mal sahibi absentee n.
bir yerde oturan kimse terre-tenant n.
bir yerde oturan kimse tertenant n.
bir yerde oturan kimse ter-tenant n.
bir yerde oturan kimse terre-tenant n.
calabasas kaliforniya'da oturan sekiz genç ve bir grup yetişkinden oluşan bir hırsız çetesi the burglar bunch n.
calabasas kaliforniya'da oturan sekiz genç ve bir grup yetişkinden oluşan bir hırsız çetesi the hollywood hills burglars n.
calabasas kaliforniya'da oturan sekiz genç ve bir grup yetişkinden oluşan bir hırsız çetesi bling ring n.
calabasas kaliforniya'da oturan sekiz genç ve bir grup yetişkinden oluşan bir hırsız çetesi hollywood hills burglar bunch n.
(ingiliz hukukunda) mahkemedeki bölmenin dışında oturan düşük rütbeli avukat heyeti utter bar n.
(ev, arazi) oturan kimse occupier [uk] n.
kendi mülkü olan arazide oturan kimse inholder n.
mahkemenin kaza bölgesi dışında oturan non-resident adj.
mahkemenin kaza bölgesi dışında oturan nonresident adj.
Politics
kasabada oturan burgher n.
kasabada oturan borger n.
kentte oturan mülteciler urban refugees n.
taşrada oturan mülteciler rural refugees n.
Technical
gözlüğün burun kemerine oturan kısmı nosepiece n.
kilitte yer alıp anahtarın gövdesine oturan pim pin n.
kendinden oturan self tapping adj.
Computer
ekrandan 18 inç uzakta oturan kimse code 18 n.
Informatics
oturan sistemin toparlanması black start n.
Telecom
kulak içine oturan bir çeşit kulaklık earbud n.
Mechanic
üzerindeki dişleri, karşılık gelen vida somununun veya dişi vidanın içindeki oluğa oturan vida male screw n.
Textile
boyun bölgesine sıkıca oturan, genellikle önden ikiye ayrılmış yuvarlak dik yaka nehru collar n.
boyun bölgesine sıkıca oturan, genellikle önden ikiye ayrılmış yuvarlak dik yaka mandarin collar n.
başa oturan örgü bere watch cap n.
özellikle roman katolik ve ingiliz kilisesi rahiplerinin giydiği yakaya oturan, gömleğin önünü kaplayan kumaş parçası rabat n.
yakaya oturan, gömleğin önünü kaplayan kumaş parçası rabat n.
üste oturan tek parça kadın mayosu maillot n.
üste oturan örgü gömlek maillot n.
katlanır ve genişletilebilen cepleri olan, gömlek gibi vücuda oturan kemerli ceket safari jacket n.
kadın giysisinin bele oturan kısmı midsection n.
kıyafetin vücuda oturan ve toplanmış kısmı yoke n.
eskiden kadın ve çocukların giydiği başa oturan keten bir başlık mutch [scotland] n.
(belirtilen vücut bölümüne) tam oturan -hugging adj.
vücuda oturan figure-hugging adj.
Woodworking
(marangozluk ve doğramacılıkta) hareketli iki parça arasında yer alıp oyuklu pervaza oturan çeyrek daire şeklindeki parçadan oluşan mafsal rule joint n.
Automotive
janta konik oturan dolgu lastik conical base solid tire n.
janta düz oturan dolgu lastik cylindrical base solid tire n.
içinde oturan kişinin hareket ettirebileceği küçük tekerlekli bir araba manumotor n.
Marine
karaya oturan gemiye bakmakla görevli memur receiver of wreck n.
yumuşak zemine oturan geniş tabanlı yapı structure with wide footing on soft ground n.
karaya oturan stranded adj.
Gastronomy
süzgeç barda boston shaker’in üzerine tam oturan kenarı spiral telli süzgeç strainer n.
mideye oturan rich adj.
Tobacco
yoksul kırsal bölgede oturan kimse tobacco-roader n.
yoksul kırsal bölgede oturan tobacco-roadish adj.
Social Sciences
winconsin'de oturan kimse wisconsinite n.
michigan'da oturan kimse wolverine n.
michigan'da oturan kimse michigander n.
Education
bir yerde oturan kimse resident n.
History
14. yy'de fransa'da çıkarılan ve üzerinde tahtta oturan kral tasviri bulunan altın sikke chaise n.
malikanede oturan yetki sahibi kadın lady of the manor n.
tarih öncesi çağlarda göllerde kazıklar üzerine inşa edilmiş evlerde oturan kimse lake dweller n.
tarih öncesi çağlarda göllerde kazıklar üzerine inşa edilmiş evlerde oturan halk lake dwellers n.
tarih öncesi çağlarda göllerde kazıklar üzerine inşa edilmiş evlerde oturan kimse lake-dweller n.
Environment
nehir kıyısında oturan riverine adj.
Military
gayri kanuni oturan illegal resident n.
Sport
spor müsabakasında muhabir ile oturan kimse spotter n.
yedek kulübesinde oturan second-string adj.
Theatre
tiyatro galerisinde oturan kimse galleryite n.
tiyatro balkonunda oturan kimse god [uk] n.
tiyatro balkonunda oturan kadın goddess n.
(tiyatroda) sahne önünde oturan protokol üyeleri stalls [uk] n.
(tiyatroda) en ön koltukta oturan seyirciler stalls [uk] n.
Bookbindery
kitap kapağı üzerine katlanarak karşı kapaktaki bir yuvaya oturan kılıf biçimi tuck n.
kitap kapağı üzerine katlanarak karşı kapaktaki bir yuvaya oturan kılıf biçimi tuck-in n.
Archaic
kafaya sıkı oturan ağ benzeri kadın şapkası caul n.
başa sıkıca oturan başlık görünümlü peruk nightcap n.
başa sıkıca oturan başlık görünümlü peruk nightcap wig n.
oturan kimse wonner n.
oturan kimse lodger n.
su altında oturan hydraulical adj.
Slang
(birleşik devletler'in batısında) miras kalmış evde oturan kimse sooner n.
Modern Slang
hava araçlarının hareketi, inmesi, kalkması gibi operasyonlardan sorumlu kontrol kulesinde oturan ve hava trafiğini izleyen görevli air boss n.