part of - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

part of

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Sens de "part of" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 2 résultat(s)

Anglais Turc
General
part of n. parçası
Insurance
part of n. bir bölümü

Sens de "part of" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 257 résultat(s)

Anglais Turc
General
lower part of the trouser leg n. paça
inner part of a fortress n. kale içi
the best part of the year n. yılın en güzel mevsimi
this part of me n. şuram
the lower part of a trouser leg n. baldırak
greek populated southern part of cyprus n. güney kıbrıs rum kesimi
the most delicate part (of a matter) n. püf nokta
the key part (of a matter) n. püf nokta
the large part of n. büyük bölümü
the large part of n. büyük kısmı
large part of the year n. yılın büyük bölümü
part of speech n. sözcük türü
upper part of the tree n. ağacın üst bölümü
upper part of the tree n. ağacın üst kısmı
top part of the gun n. silahın üst tarafı
an inseparable part of the education n. eğitimin ayrılmaz bir parçası
part of the body n. vücudun kısmı/bölümü
a part of the group n. grubun bir parçası
part of the act n. rol icabı
a part of our culture n. kültürümüzün bir parçası
a good part of n. önemli bir kısmı
be a part and parcel of v. bir şeyin önemli bir öğesi olmak
take the part of v. taraf çıkmak
go and see every part of v. adım adım gezmek
become a part of an activity v. devreye girmek
play the part of v. rolünü oynamak
become a part of one's store of ideas v. aklında yer etmek
be a part of v. parçası olmak
be part of v. parçası olmak
become part of an activity or effort v. devreye girmek
not to be a part of v. bir parçası olmamak
no longer to be a part of v. devre dışı kalmak
pass the most difficult part of something v. birşeyin en zor kısmını atlatmak
pass the most difficult part of something v. birşeyin en sıkıntılı kısmını atlatmak
take the part of v. birine destek vermek
take the part of v. birinden yana çıkmak
take the part of v. birinden yana olmak
be an integral part of something v. bir bütünün parçasını oluşturmak
form part of v. bir parçasını oluşturmak
form part of v. bir kısmını oluşturmak
be an indivisible part of v. ayrılmaz parçası olmak
be an inseparable part of v. ayrılmaz parçası olmak
be an integral part of v. ayrılmaz parçası olmak
be part of something v. parçası olmak
be part of something v. bir parçası olmak
comprise one part of v. bir bölümünü oluşturmak
be a part of something v. bir şeylerin bir parçası olmak
be a part of solution v. çözümün bir parçası olmak
be a part of a team v. bir takımın parçası olmak
act the part of v. görevlerini yerine getirmek
become a part of (something) v. parçası haline gelmek
bigger part of adj. -in çoğu
bigger part of adj. -nin büyük kısmı
bigger part of adj. -in çoğunluğu
greater part of adj. -in çoğunluğu
greater part of adj. -in çoğu
a considerable part of adj. önemli bir bölümü
a substantial part of adj. önemli bir bölümü
a significant part of adj. önemli bir bölümü
a major part of adj. önemli bir bölümü
a considerable part of adj. hatırı sayılır bir bölümü
considerable part of adj. önemli bir bölümü
a certain part of adj. belli bir kısmının
in every part of adv. genelinde
in the early part of eighteenth century adv. 18. yüzyılın başlarında
on the part of prep. in tarafında
on the part of prep. tarafından
greater part of prep. -in büyük kısmı
greater part of prep. -in büyük bölümü
on the part of prep. -in tarafından
as part of prep. çerçevesinde
as part of prep. kapsamında
as part of prep. bağlamında
Phrases
the best part of (something) n. (bir şeyin) büyük kısmı
the best part of (something) n. (bir şeyin) neredeyse tamamı
the best part of (something) n. (bir şeyin) neredeyse tümü
the best part of (something) n. (bir şeyin) tamamına yakını
the best part of (something) n. (bir şeyin) en güzel/iyi kısmı/tarafı
the best part of (something) n. (bir şeyin) örnek gösterilmeye değer kısmı/tarafı
best part of something n. (bir şeyin) en güzel/iyi kısmı/tarafı
best part of something n. (bir şeyin) örnek gösterilmeye değer kısmı/tarafı
the better/best part of something n. (bir şeyin) büyük kısmı
the better/best part of something n. (bir şeyin) neredeyse tamamı
the better/best part of something n. (bir şeyin) neredeyse tümü
the better/best part of something n. (bir şeyin) tamamına yakını
some part of me n. bir parçam
indispensable part of our lives n. hayatımızın değişmez bir parçası
to be a part of it expr. bunun bir parçası olmak için
as a part of expr. bir parçası olarak
of which it is a part expr. bir parçası olduğu
as a part of expr. bir bölümü olarak
the greater part of expr. çoğunluğu
in every part/aspect/facet of life expr. hayatın her alanında
the most delicate part (of a matter) expr. işin püf noktası
the most delicate part (of a matter) expr. püf noktası
in every part/aspect/facet of life expr. yaşamın her alanında
Proverb
even the best of friends must part hiçbir arkadaşlık sonsuza dek sürmez
the best of friends must part en iyi arkadaşlar bile ayrılır
the best of friends must part hiçbir arkadaşlık sonsuza dek sürmez
even the best of friends must part en iyi arkadaşlar bile ayrılır
discretion is the better part of valor cesaretin çoğu basirettir
discretion is the better part of valor basiret cesaretten sayılır
discretion is the better part of valour basiret cesaretten sayılır
discretion is the better part of valour cesaretin çoğu basirettir
discretion is the better part of valor (insanın hayatı vb. söz konusuysa) korkaklık cesarettir
Colloquial
a part of me n. bir parçam
most part of the day n. günün büyük bir kısmı
a great part of my life n. hayatımın büyük bir parçası
a great part of our lives n. hayatımızın büyük bir parçası
a big part of my life n. hayatımın büyük bir parçası
a big part of our lives n. hayatımızın büyük bir parçası
denial is a part of grieving expr. inkar etmek yas tutmanın bir parçasıdır
death is just a part of life expr. ölüm hayatın bir parçasıdır
for the better part of the year expr. yılın yarısından fazlası
for the better part of the year expr. yılın yarısını aşkın bir kısmı
what part of no don't you understand? expr. hayırdan anla
what part of no don't you understand? expr. hayırdan anlamıyor musun?
what part of no don't you understand? expr. hayırın nesini anlamıyorsun?
what part of no don't you understand? expr. hayır dediysem hayır
best part of expr. büyük kısmı
best part of expr. neredeyse tamamı
best part of expr. neredeyse tümü
best part of expr. tamamına yakını
best part of expr. en güzel/iyi kısmı/tarafı
best part of expr. örnek gösterilmeye değer kısmı/tarafı
Idioms
part of life's rich tapestry n. bu da yaşamın bir cilvesi
all part of life's rich pageant n. bu da yaşamın bir cilvesi
part of life's rich tapestry n. bu da hayatın bir cilvesi
all part of life's rich pageant n. bu da hayatın bir cilvesi
all part of life's rich tapestry n. bu da yaşamın bir cilvesi
part of life's rich pageant n. bu da yaşamın bir cilvesi
all part of life's rich tapestry n. bu da hayatın bir cilvesi
best part of something n. bir şeyin büyük bir bölümü
best part of something n. bir şeyin önemli bir kısmı
part of life's rich pageant n. bu da hayatın bir cilvesi
as part of one's job n. görevi gereği
be part of the furniture v. bir yerin demirbaşı olmak
be part of the furniture v. bir yerin müdavimi/gediklisi olmak
be a part and parcel of v. bir şeyin ayrılmaz bir parçası olmak
be part of life's rich pageant v. hayatın bir parçası olmak (bu da hayatın bir parçası)
be all part of life's rich pageant v. hayatın bir parçası olmak (bu da hayatın bir parçası)
be all part of life's rich tapestry v. hayatın bir parçası olmak (bu da hayatın bir parçası)
be part of life's rich tapestry v. hayatın bir parçası olmak (bu da hayatın bir parçası)
part of the furniture v. (bir yerin) bir parçası olmak
put weight on some part of the body v. vücudun bir bölgesine (vücudun) ağırlığını vermek/o bölgenin üzerinde durmak
have no part of (something) v. (bir şeye) bulaşmamış olmak
have no part of (something) v. (bir şeye) karışmamış olmak
have no part of (something) v. (bir şeyde) parmağı olmamak
have no part of (something) v. (bir şeyle) ilgisi olmamak
have no part of (something) v. (bir şeyle) alakası olmamak
have no part of (something) v. (bir şeyde) payı olmamak
have no part of (something) v. (bir şeye) hiçbir şekilde dahil olmamış olmak
play/take no part in/of something v. bir şeye karışmamış olmak
play/take no part in/of something v. bir şeyde yer almamış olmak
take no part in/of (something) v. (bir şeyde) yer almamak
take no part in/of (something) v. (bir şeyin) parçası olmamak
take no part in/of (something) v. (bir şeyde) rol oynamamak
take no part in/of (something) v. (bir şeyde) hiçbir şekilde payı olmamak
take no part in/of (something) v. (bir şeye) dahil olmamak
take no part in/of (something) v. (bir şeyle) ilgisi olmamak
take no part in/of (something) v. (bir şeye) bulaşmamış olmak
take no part in/of (something) v. (bir şeye) karışmamış olmak
have/play/take/want no part in/of something v. bir şeyde yer almamak/almak istememek
have/play/take/want no part in/of something v. bir şeyin parçası olmamak/olmak istememek
have/play/take/want no part in/of something v. bir şeyde rol oynamamak/oynamak istememek
have/play/take/want no part in/of something v. bir şeyde hiçbir şekilde payı olmamak/olmasını istememek
have/play/take/want no part in/of something v. bir şeye dahil olmamak/olmak istememek
have/play/take/want no part in/of something v. bir şeyle ilgisi olmamak/olmasını istememek
have/play/take/want no part in/of something v. bir şeye bulaşmamış olmak/bulaşmak istememek
have/play/take/want no part in/of something v. bir şeye karışmamış olmak/karışmak istememek
be art and part of (something) v. (bir şeyin) aktif bir parçası/katılımcısı olmak
be art and part of (something) v. (bir şeyin) parçası olmak
be art and part of (something) v. (bir şeyin) içinde olmak/yer almak
be art and part of (something) v. (bir şeye) karışmış/bulaşmış olmak
be art and part of v. katılımcısı olmak
be art and part of v. parçası olmak
be art and part of v. içinde olmak/yer almak
be art and part of v. karışmış/bulaşmış olmak
be part and parcel of something v. bir şeyin önemli bir parçası olmak
be part and parcel of something v. bir şeyin ayrılmaz bir parçası olmak
be part and parcel of something v. bir şeyin temeli olmak
be part and parcel of something v. bir şeyin kaçınılmaz bir yanı/özelliği/parçası olmak
have no part of (something) v. (bir şeyin) parçası olmamak
have no part of (something) v. (bir şeye) bulaşmamış olmak
have no part of (something) v. (bir şeyde) rol oynamamak
have no part of (something) v. (bir şeyde) yer almamak
have no part of (something) v. (bir şeyle) ilgisi olmamak
have no part of (something) v. (bir şeye) karışmamış olmak
have no part of (something) v. (bir şeyde) hiçbir şekilde payı olmamak
have no part of (something) v. (bir şeye) dahil olmamak
on the part of somebody expr. birinin tarafında(n)
as part of one's job expr. işi gereği
the better part of expr. yarıdan çok
the better part of an hour expr. yarım saatten fazla
the better part of expr. yarısından fazla
the best part of an hour expr. yarım saatten fazla
the better part of expr. yarıdan fazla
on the part of one expr. birinin açısından
on the part of one expr. biriyle ilgili olarak
on the part of one expr. birinin payına
on the part of one expr. birinin nazarında
on the part of one expr. birine göre
on the part of (someone) expr. (birine) ilişkin
on the part of (someone) expr. (biriyle) ilgili olarak
on the part of (someone) expr. (birinin) tarafında
Speaking
I don't want to be a part of this expr. bunun bir parçası olmak istemiyorum
is that part of your job? expr. bu da işinin bir parçası mı?
that's the funny part of it expr. bu işin komik kısmı
do you really want any part of this? expr. bunun bir parçası olmak istiyor musun gerçekten?
be part of a change you want to see in the world expr. dünyada görmek istediğin değişimin bir parçası ol
what part of england are you from? expr. ingiltere'nin neresindensiniz?
as a part of my job expr. işimin bir parçası olarak
as a part of my job expr. işimin gereği
what part of england are you from? expr. ingiltere'nin neresindensin?
as a part of my job expr. işim gereği
the most important part of my job expr. işimin en önemli kısmı
you do not want a part of it expr. onun bir parçası olmak istemezsin
the best part of travelling is not arriving but the journey itself expr. seyahat etmenin en keyifli yanı istenen yere varmak değil seyahatin kendisidir
what part of turkey are you from? expr. türkiye'nin neresindensin?
which part of turkey are you in? expr. türkiye'nin neresindesin?
the best part of travelling is not arriving but the journey itself expr. yolculuğun en güzel kısmı gidilen yere varmak değil yolculuğu yapmaktır
which part of my body? expr. neremi?
Trade/Economic
cost of an asset acquired in exchange or part exchange for dissimilar asset n. benzer olmayan bir varlıkla tamamen veya kısmen takas edilen/değiştirilen varlığın maliyeti
cost of an asset acquired in exchange or part exchange for dissimilar asset n. benzer olmayan bir varlıkla tamamen veya kısmen takas edilen varlığın maliyeti
cost of an asset acquired in exchange or part exchange for similar asset n. benzer bir varlıkla tamamen veya kısmen takas edilen varlığın maliyeti
cost of an asset acquired in exchange or part exchange for similar asset n. benzer varlıkla tamamen veya kısmen değiştirilen varlığın maliyeti
cost of an asset acquired in exchange or part exchange for similar asset n. benzer bir varlıkla tamamen veya kısmen takas edilen/değiştirilen varlığın maliyeti
the guarantee part of pension credit n. emeklilik kredisinin güvence bölümü
the savings part of pension credit n. emeklilik kredisinin tasarruf bölümü
non-real part of capitalized finance expenses n. reel olmayan finansman maliyetleri
without any action on the part of ... expr. herhangi bir girişimde bulunmasına gerek kalmaksızın
Law
integral part of land n. arzın mütemmim cüzü
operative part of judgement n. kararın hüküm bölümü
completed part of crime n. suçun tamamlanan kısmı
Politics
it may be that, by violence and ruse, all the fortresses of your beloved fatherland may be captured, all its shipyards occupied, all its armies dispersed and every part of the country invaded. n. cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir
be a part of v. kapsamı dahilinde olmak
Technical
centre part of the draw-gear n. iç cer tertibatı
measurement of vibrations at the handle part n. tutamaktaki titreşimin ölçülmesi
Computer
any part of field n. alanın herhangi bir bölümü
Construction
part of swiveling bolster n. köprü kirişi
Automotive
slave cylinder part of transmission n. transmisyon debriyaj merkezi parçası
Medical
inferior surface of the basilar part n. basilarisin alt yüzü
fractures of the distal part of the femur n. femur distal bölge kırıkları
upper part of the abdomen n. karnın üst kısmı
nasal part of the pharynx n. nazofarenks
three-and four-part fractures of the proximal humerus n. proksimal humerusun üç ve dört parçalı kırıkları
juxtaepiphyseal part of long bones n. uzun kemiklerin jukstaepifizer bölgesi
Anatomy
high part of the cheek n. elmacık
front part of the abdomen n. sepetlik
Math
real part of complex number n. karmaşık sayının gerçel kısmı
imaginary part of a complex number n. karmaşık sayının sanal kısmı
Statistics
coefficient of part correlation n. kısmi korelasyon katsayısı
Fishery
wide-meshed part of a fishnet n. fanya
Linguistics
part of speech n. sözcük türü
part-of-speech tagger n. sözcük türü etiketleme programı
part-of-speech tagger n. sözcük türü etiketleyici
part of speech n. konuşmanın belirli bir bölümüne ait olan sözcük