soğukkanlı - Turc Anglais Dictionnaire

soğukkanlı

Sens de "soğukkanlı" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 63 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
soğukkanlı calm adj.
He was calm in the face of great danger.
Büyük tehlike karşısında soğukkanlıydı.

More Sentences
soğukkanlı cold adj.
Whoever did this to her was methodical and cold.
Bunu ona her kim yaptıysa sistemli ve soğukkanlı biriydi.

More Sentences
soğukkanlı coldblooded adj.
soğukkanlı nonchalant adj.
General
soğukkanlı unflappable adj.
The nurse remained unflappable, handling emergencies with composure.
Hemşire soğukkanlılığını koruyarak acil durumları itidalle ele aldı.

More Sentences
soğukkanlı phlegmatic adj.
Even in stressful situations, she remained phlegmatic.
Stresli durumlarda bile soğukkanlı kalabilen biriydi.

More Sentences
soğukkanlı cool adj.
We needed cool, calm reflection on this.
Bu konuda soğukkanlı ve sakin düşünmeye ihtiyacımız vardı.

More Sentences
soğukkanlı restrained adj.
Gideon was restrained, although the dispute got heated.
Tartışma alevlense de Gideon soğukkanlılığını korudu.

More Sentences
soğukkanlı possessed adj.
His self-possessed manner impressed all the viewers.
Soğukkanlı tavrı izleyicileri büyüledi.

More Sentences
soğukkanlı unperturbed adj.
Tom seems unperturbed.
Tom soğukkanlı görünüyor.

More Sentences
soğukkanlı cool-headed adj.
We should be more cool-headed than ever.
Her zamankinden daha soğukkanlı olmalıyız.

More Sentences
soğukkanlı composed adj.
He seems composed but I don't think he is really that calm.
Soğukkanlı duruyor ama o kadar da sakin olduğunu sanmıyorum.

More Sentences
soğukkanlı dispassionate adj.
We have too long been accustomed to hearing optimistic plans and dispassionate predictions after each Summit.
Uzun zamandır her Zirve sonrasında iyimser planlar ve soğukkanlı tahminler duymaya alışmıştık.

More Sentences
soğukkanlı collected adj.
Fadil was amazingly calm and collected after he had shot Rami.
Fadıl, Rami'yi vurduktan sonra inanılmaz derecede sakin ve soğukkanlıydı.

More Sentences
Technical
soğukkanlı cold-blooded adj.
No cause could ever justify such a terrifying act of cold-blooded barbarism.
Hiçbir neden böylesine korkunç bir soğukkanlı barbarlık eylemini haklı gösteremez.

More Sentences
Biology
soğukkanlı cold-blooded adj.
I suspect that Tom is a cold-blooded murderer.
Tom'un soğukkanlı bir katil olduğundan şüpheleniyorum.

More Sentences
General
soğukkanlı poikilothermal adj.
soğukkanlı coolheaded adj.
soğukkanlı even tempered adj.
soğukkanlı imperturbable adj.
soğukkanlı phlegmatical adj.
soğukkanlı nerveless adj.
soğukkanlı equable adj.
soğukkanlı even-tempered adj.
soğukkanlı matter-of-fact adj.
soğukkanlı unflurried adj.
soğukkanlı unflustered adj.
soğukkanlı cold-minded adj.
soğukkanlı clinical adj.
soğukkanlı even adj.
soğukkanlı unblinking adj.
soğukkanlı equanimous adj.
soğukkanlı unflapped adj.
soğukkanlı unhysterical adj.
soğukkanlı evenminded adj.
soğukkanlı even-tempered adj.
soğukkanlı glacial adj.
soğukkanlı glib adj.
soğukkanlı disimpassioned adj.
soğukkanlı dispassioned adj.
soğukkanlı self-collected adj.
soğukkanlı self-contained adj.
soğukkanlı self-pitying adj.
soğukkanlı self-poised adj.
soğukkanlı pokey adj.
soğukkanlı poky adj.
soğukkanlı retentive adj.
Colloquial
soğukkanlı cool customer n.
soğukkanlı hard-headed adj.
soğukkanlı unfazed adj.
Idioms
soğukkanlı (as) tough as (old) (shoe) leather adj.
soğukkanlı (as) tough as an old boot adj.
soğukkanlı ice-cool adj.
soğukkanlı stone-cold adj.
soğukkanlı tough as an old boot adj.
soğukkanlı tough as old (shoe) leather adj.
soğukkanlı tougher than a two-dollar steak adj.
soğukkanlı as cool as a cucumber expr.
soğukkanlı with both oars in the water expr.
Marine Biology
soğukkanlı heterothermic adj.
Zoology
soğukkanlı ectothermic adj.
Slang
soğukkanlı cooled out adj.
soğukkanlı froody adj.

Sens de "soğukkanlı" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 72 résultat(s)

Turc Anglais
General
(hayvan) soğukkanlı cold-blooded adj.
The Golden Scarlet Snake was a cold-blooded animal.
Altın Kızıl Yılan soğukkanlı bir hayvandı.

More Sentences
Agriculture
soğukkanlı hayvanlar cold-blooded animals n.
Fish are cold-blooded animals.
Balıklar soğukkanlı hayvanlardır.

More Sentences
General
soğukkanlı hayvan coldblooded animal n.
soğukkanlı sürücü cool-headed driver n.
soğukkanlı sürücü cool driver n.
soğukkanlı olmama unsettlement n.
soğukkanlı olmayan unsettled adj.
soğukkanlı (tavır, ses tonu) controlled adj.
soğukkanlı bir biçimde restrainedly adv.
soğukkanlı bir şekilde chillily adv.
soğukkanlı bir biçimde imperturbably adv.
soğukkanlı bir şekilde phlegmatically adv.
soğukkanlı bir şekilde unruffledly adv.
soğukkanlı bir biçimde coldbloodedly adv.
soğukkanlı bir şekilde unmovingly adv.
soğukkanlı bir şekilde unflappably adv.
soğukkanlı bir şekilde recollectedly adv.
soğukkanlı bir tavırla unhysterically adv.
Phrasals
soğukkanlı bir tavırla içeri girmek/dalmak sail into v.
Proverb
soğukkanlı olanlar kazanır cooler heads will prevail
Colloquial
soğukkanlı/sakin kadın karakter straight woman n.
soğukkanlı kalmak go easy v.
soğukkanlı olmak keep a level head v.
soğukkanlı olmak have (a lot) of bottle v.
soğukkanlı kalmak keep it together v.
soğukkanlı olmak hold it together v.
Idioms
soğukkanlı kimse a cold heart n.
soğukkanlı kimse weep millstones n.
soğukkanlı davranabilen kimse a stiff upper lip n.
karşısında soğukkanlı (kalabilen) patient of n.
soğukkanlı olmak keep a stiff upper lip v.
soğukkanlı olmak keep one's head v.
soğukkanlı olmak have a level head v.
soğukkanlı düşünmek have the presence of mind to do something v.
soğukkanlı düşünebilmek have the presence of mind to do something v.
soğukkanlı olmak have the presence of mind to do something v.
sakin/soğukkanlı kalmak keep one's wits about one v.
soğukkanlı olmak have ice in the veins v.
soğukkanlı olmak cool (one's) jets v.
soğukkanlı davranmak be (as) sober as a judge v.
soğukkanlı olmak/kalmak keep (one's) head right v.
soğukkanlı olmak hold (one's) nerve v.
soğukkanlı kalmak keep (one's) socks on v.
soğukkanlı olmak be (as) tough as old boots v.
yapacak kadar soğukkanlı düşünmek have the presence of mind to do v.
yapacak kadar soğukkanlı olmak have the presence of mind to do v.
soğukkanlı olmak show a lot of bottle v.
soğukkanlı olmak have a lot of bottle v.
soğukkanlı olmak have bottle v.
soğukkanlı olmak show bottle v.
soğukkanlı olmak keep (one's) hair on [uk] v.
soğukkanlı olmak keep both feet on the ground v.
soğukkanlı kalmak keep (one's) wig on v.
soğukkanlı olmak keep feet on the ground v.
soğukkanlı olmak keep head v.
sakin/soğukkanlı kalmak keep wits about v.
soğukkanlı olanlar kazanır cooler heads prevail expr.
aşırı soğukkanlı sober as a judge expr.
aşırı soğukkanlı as sober as a judge expr.
soğukkanlı ol cool your jets! exclam.
Speaking
adamlar geldiğinde soğukkanlı takılırım once the men come I'll act calmly expr.
Biology
soğukkanlı canlıya özgü heterothermal adj.
soğukkanlı canlıya ait heterothermal adj.
Marine Biology
soğukkanlı canlı poikilotherm n.
soğukkanlı canlı ectotherm n.
Zoology
soğukkanlı omurgalılar haematocrya n.
soğukkanlı omurgalılar hematocrya n.
Agriculture
soğukkanlı hayvanlar coldblooded animals n.
Slang
duygularını kontrol edebilen, soğukkanlı tip frood n.
duygularını kontrol edebilen, soğukkanlı tip frood n.
soğukkanlı bir şekilde cinayet işlemek eliminate v.
soğukkanlı olmak be (as) cool as a cucumber v.