| Anglais | Turc | |||
|---|---|---|---|---|
| Common Usage | ||||
| Common Usage | tame v. | evcilleştirmek | ||
|
Bones can now be used to tame wolves. Kemikler artık kurtları evcilleştirmek için kullanılabiliyor. More Sentences |
||||
| Common Usage | tame adj. | evcil | ||
|
It is popular to have a tame cheetah amongst the rich people in some of the middle eastern countries. Bazı Orta Doğu ülkelerindeki zenginler arasında evcil bir çitaya sahip olmak popülerdir. More Sentences |
||||
| Common Usage | tame adj. | uysal | ||
|
It has to be said, though, that this is a fairly tame set of proposals. Yine de bunun oldukça uysal bir öneriler dizisi olduğu söylenmelidir. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | tame v. | ehlileştirmek | ||
|
It is possible to tame a wild horse. Vahşi bir atı ehlileştirmek mümkündür. More Sentences |
||||
| General | tame v. | evcilleştirmek | ||
|
I had to learn to read the heavens, tame animals, and know signs. Gökleri okumayı, hayvanları evcilleştirmeyi ve işaretleri anlamayı öğrenmeliyim. More Sentences |
||||
| General | tame v. | uysallaştırmak | ||
|
Gods created women to tame men. Tanrılar kadınları erkekleri uysallaştırmaları için yarattı. More Sentences |
||||
| General | tame v. | (öfkesini) dizginlemek | ||
|
Sami realized it wasn't easy to tame his hidden desires. Sami gizli arzularını dizginlemenin kolay olmadığını fark etti. More Sentences |
||||
| General | tame v. | hafifletmek | ||
|
Time tames the strongest grief. Zaman en güçlü kederi bile hafifletir. More Sentences |
||||
| General | tame v. | (bir merkezden) kumanda etmek | ||
|
The new president successfully tamed the army. Yeni başkan orduyu başarılı bir şekilde kumanda etti. More Sentences |
||||
| General | tame adj. | heyecan vermeyen | ||
|
The film was promising at first, but it had a dull tame ending. Film başlangıçta umut vericiydi, ancak heyecan vermeyen bir sonu vardı. More Sentences |
||||
| General | tame adj. | munis | ||
|
If you can find a tame mechanic, you can use his workshop. Eğer munis bir tamirci bulabilirseniz, onun atölyesini kullanabilirsiniz. More Sentences |
||||
| General | tame v. | alıştırmak | ||
| General | tame v. | işlemek (toprak) | ||
| General | tame v. | yumuşatmak | ||
| General | tame v. | işlemek | ||
| General | tame v. | uslandırmak | ||
| General | tame v. | terbiye etmek | ||
| General | tame v. | ekmek | ||
| General | tame v. | uysallaştırmak | ||
| General | tame v. | uslandırmak | ||
| General | tame v. | (sinirini/öfkesini) bastırmak | ||
| General | tame v. | cesaretini kırmak | ||
| General | tame v. | sıkıcılaştırmak | ||
| General | tame v. | ilgi veya heyecandan mahrum etmek | ||
| General | tame v. | donuklaştırmak | ||
| General | tame v. | heyecansızlaştırmak | ||
| General | tame v. | toprak veya bitki olarak yetiştirmek | ||
| General | tame v. | (toprağı) ıslah etmek | ||
| General | tame v. | ekilir hale getirmek | ||
| General | tame v. | tarıma elverişli kılmak | ||
| General | tame v. | ehlileşmek | ||
| General | tame v. | evcilleşmek | ||
| General | tame adj. | zararsız | ||
| General | tame adj. | yavan | ||
| General | tame adj. | sıkıcı | ||
| General | tame adj. | manasız | ||
| General | tame adj. | evcilleştirilmiş | ||
| General | tame adj. | adamcıl | ||
| General | tame adj. | uslu | ||
| General | tame adj. | ehli | ||
| General | tame adj. | heyecansız | ||
| General | tame adj. | tatsız | ||
| General | tame adj. | yumuşak başlı | ||
| General | tame adj. | ehlileştirilmiş | ||
| General | tame adj. | alıştırılmış | ||
| General | tame adj. | itaatkar | ||
| General | tame adj. | heyecandan yoksun | ||
| General | tame adj. | heyecansız | ||
| General | tame adj. | donuk | ||
| General | tame adj. | yumuşak huylu | ||
| General | tame adj. | zararsız | ||
| General | tame adj. | yavaş | ||
| General | tame adj. | ağır hareket eden | ||
| General | tame adj. | yavaş hareket eden | ||
| General | tame adj. | ağır ilerleyen | ||
| General | tame adj. | cansız | ||
| General | tame adj. | ruhsuz | ||
| General | tame adj. | ürkek | ||
| General | tame adj. | korkak | ||
| General | tame adj. | islah edilmiş (toprak) | ||
| General | tame adj. | kullanışlı ve yönetilebilir hale getirilmiş | ||
| Anglais | Turc | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | as tame as adj. | kadar evcil | ||
|
I have never seen an animal as tame as a turtle. Bir kaplumbağa kadar evcil bir hayvan görmedim. More Sentences |
||||
| General | become tame v. | evcilleşmek | ||
| Proverb | ||||
| Proverb | a wild goose never laid a tame egg | kırk yıllık kani olur mu yani | ||
| Proverb | a wild goose never laid a tame egg | hiçbir şey durduk yere değişmez | ||
| Proverb | a wild goose never laid a tame egg | böyle gelmiş böyle gider | ||
| Idioms | ||||
| Idioms | pudding and tame (childish rhyme) [obsolete] expr. | ismin ne? sorusuna karşılık kafiye oluşturan anlamsız çocukça bir cevap | ||
| Botanic | ||||
| Botanic | tame pasture n. | ıslah edilmiş mera | ||
| Botanic | tame hay n. | ıslah edilmiş ottan yapılan saman | ||
| Botanic | tame grass n. | ıslah edilmiş çim | ||
| Botanic | tame grass n. | belirli özellikleri öne çıkarmak için ıslah edilip yetiştirilen çim, ot | ||