unprecedented - Turc Anglais Dictionnaire

unprecedented

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "unprecedented" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 17 résultat(s)

Anglais Turc
General
unprecedented adj. eşi benzeri görülmemiş
Furthermore, this is an unprecedented decision.
Dahası, bu eşi benzeri görülmemiş bir karardır.

More Sentences
unprecedented adj. eşi görülmemiş
We live in an unprecedented age of entertainment.
Eşi görülmemiş bir eğlence çağında yaşıyoruz.

More Sentences
unprecedented adj. görülmemiş (daha önce)
Greek islands are under pressure from an unprecedented influx of refugees and asylum seekers, mainly from Afghanistan.
Yunan adaları, başta Afganistan'dan olmak üzere daha önce görülmemiş bir mülteci ve sığınmacı akınının baskısı altında.

More Sentences
unprecedented adj. benzeri görülmemiş
This is an exceptional and unprecedented level of engagement.
Bu, istisnai ve benzeri görülmemiş düzeyde bir angajman.

More Sentences
unprecedented adj. daha önce görülmemiş
The campaign resulted in an unprecedented number of volunteers.
Kampanya daha önce görülmemiş sayıda gönüllünün katılımıyla sonuçlandı.

More Sentences
unprecedented adj. yeni
unprecedented adj. görülmemiş
unprecedented adj. örneğine rastlanmamış
unprecedented adj. o zamana kadar karşılaşılmamış
unprecedented adj. alternatifsiz
unprecedented adj. benzeri yaşanmamış
unprecedented adj. emsalsiz
unprecedented adj. eşsiz
unprecedented adj. öncesi olmayan
unprecedented adj. eşi benzeri olmayan
unprecedented adj. benzersiz
unprecedented adj. eşi menendi olmayan

Sens de "unprecedented" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 8 résultat(s)

Anglais Turc
Phrases
unprecedented amount of expr. benzeri görülmemiş miktarda
This winter began with an unprecedented amount of snow.
Bu kış eşi benzeri görülmemiş miktarda karla başladı.

More Sentences
General
unprecedented resistance n. emsali görülmemiş direniş hareketi
unprecedented success n. görülmemiş başarı
at an unprecedented pace adv. baş döndürücü bir hızla
at an unprecedented pace adv. başdöndürücü bir hızda
Law
legally unprecedented n. içtihatlara aykırı
Politics
unprecedented scale n. daha önce görülmemiş boyutta
the enemies conspiring against your independence and your republic, may have behind them a victory unprecedented in the annals of the world n. istiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler