İngilizce | Türkçe | |
---|---|---|
General | ||
Genel | be acquainted f. | aşina olmak |
İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | be acquainted with f. | bilmek | ||
He is acquainted with the modern history of France. O, Fransa'nın modern tarihini bilir. More Sentences |
||||
Genel | be acquainted with f. | tanımak | ||
Sami seemed to be acquainted with his killer. Sami katilini tanıyor gibi görünüyordu. More Sentences |
||||
Genel | be acquainted with f. | ile tanışmak | ||
He is acquainted with the mayor. Belediye başkanı ile tanışıklığı var. More Sentences |
||||
Genel | be acquainted with something f. | bilmek | ||
Genel | be closely acquainted with f. | yakından tanımak | ||
Genel | be closely acquainted with f. | yakından bilmek | ||
Genel | be acquainted with f. | -e aşina olmak | ||
Genel | be acquainted with f. | aşina olmak | ||
Idioms | ||||
Deyim | be acquainted with (someone) f. | (biriyle) tanışıklığı olmak | ||
Deyim | be acquainted with (someone) f. | (biriyle) tanışık olmak | ||
Deyim | be acquainted with (someone) f. | (birine) aşinalığı olmak | ||
Deyim | be acquainted with (something) f. | (bir şeyi) tanımak/bilmek | ||
Deyim | be acquainted with (something) f. | (bir şeye) aşina olmak |