|
- The UN Convention on the Rights of the Child has so far been signed by 191 countries.
- BM Çocuk Hakları Sözleşmesi bugüne kadar 191 ülke tarafından imzalanmıştır.
- In a fully-fledged EU development policy, the child should occupy centre stage.
- Tam teşekküllü bir AB kalkınma politikasında çocuk merkezde yer almalıdır.
- Child mortality in Eastern Europe is double that in Western Europe.
- Doğu Avrupa'daki çocuk ölümleri Batı Avrupa'dakinin iki katıdır.
- We have so much to do for that child and for others.
- Bu çocuk ve diğerleri için yapmamız gereken çok şey var.
- Every three seconds, a child dies of malnutrition.
- Her üç saniyede bir çocuk yetersiz beslenme nedeniyle ölüyor.
- It condemns all forms of child exploitation, as well as the worst forms of child labour.
- Her türlü çocuk sömürüsünün yanı sıra çocuk işçiliğinin en kötü biçimleri de kınanmaktadır.
- When a child dies, a part of each of us is extinguished.
- Bir çocuk öldüğünde, her birimizin bir parçası yok olur.
- It condemns all forms of child exploitation, as well as the worst forms of child labour.
- Her türlü çocuk sömürüsünün yanı sıra çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerini de kınamaktadır.
- What do we do when someone, with the provocation of our public in mind, wants to call his child Osama Bin Laden?
- Birisi halkımızı kışkırtarak çocuğuna Usame Bin Ladin demek istediğinde ne yapacağız?
- Child welfare is a fundamental concern and a basic objective.
- Çocuk refahı temel bir kaygı ve temel bir hedeftir.
- She claims she was raped by a friend and subsequently she bore a child.
- Bir arkadaşı tarafından tecavüze uğradığını ve daha sonra bir çocuk doğurduğunu iddia etmektedir.
- And the weakest is always and in every case the child, who is at a vulnerable and helpless stage of development.
- Ve en zayıf olan her zaman ve her durumda, gelişiminin savunmasız ve çaresiz bir aşamasında olan çocuktur.
- Moreover, armed belligerents in Burundi continue to recruit, at times forcibly, child combatants.
- Dahası Burundi'deki silahlı savaşçılar zaman zaman zorla da olsa çocuk savaşçıları silah altına almaya devam etmektedir.
- I am happy to be one of the sponsors of Sara Méndez and her lost child.
- Sara Méndez ve kaybettiği çocuğunun sponsorlarından biri olmaktan mutluluk duyuyorum.
- What do we do when someone, with the provocation of our public in mind, wants to call his child Osama Bin Laden?
- Birisi, halkımızı da kışkırtarak, çocuğuna Usame Bin Ladin diye hitap etmek isterse ne yapacağız?
- As a child, my father was quite fond of talking to himself.
- Çocukken babam kendi kendine konuşmayı çok severdi.
- Abortion is a crime that kills the child and destroys the mother.
- Kürtaj, çocuğu öldüren ve anneyi mahveden bir suçtur.
- Behind each image is a real child traumatised by their experiences.
- Her görüntünün arkasında, yaşadıkları nedeniyle travma geçiren gerçek bir çocuk var.
- We must ensure that every judicial decision prioritises the interests of the child.
- Her yargı kararının çocuğun menfaatlerine öncelik vermesini sağlamalıyız.
- The Commission confirms that it is aware of the phenomenon of child trafficking.
- Komisyon, çocuk kaçakçılığı olgusundan haberdar olduğunu teyit etmektedir.
- Behind each image is a real child traumatised by their experiences.
- Her bir resmin arkasında yaşadıkları nedeniyle travma geçirmiş gerçek bir çocuk var.
- If the child is handicapped, whether mentally or physically, it can be aborted up to the ninth month.
- Eğer çocuk zihinsel ya da fiziksel olarak engelliyse, dokuzuncu aya kadar kürtaj yapılabilir.
- That will make a real contribution to strengthening Community law on child protection.
- Bu, çocukların korunmasına ilişkin Topluluk hukukunun güçlendirilmesine gerçek bir katkı sağlayacaktır.
- When a child is born with just a father, we must not be surprised if it grows up with problems.
- Bir çocuk sadece bir babayla doğduğunda, sorunlarla büyürse şaşırmamalıyız.
- Romania has signed the UN Convention on the Rights of the Child and the Hague Convention on Protection of Children.
- Romanya, BM Çocuk Hakları Sözleşmesini ve Çocukların Korunmasına ilişkin Lahey Sözleşmesini imzalamıştır.
- Her crime is to have given birth to a child after her divorce.
- Suçu, boşandıktan sonra bir çocuk doğurmuş olmaktır.
- A child is a child.
- Çocuk çocuktur.
- We have child sports stars to entertain us as we watch television.
- Televizyon izlerken bizi eğlendirecek çocuk spor yıldızlarımız var.
- The sentence has been delayed until 2004 to allow her to wean her child.
- Ceza, çocuğunu sütten kesebilmesi için 2004 yılına kadar ertelenmiştir.
- Our actions in this field must be based on the International Convention on the Rights of the Child.
- Bu alandaki eylemlerimiz Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne dayanmalıdır.
- Abortion is a crime that kills the child and destroys the mother.
- Kürtaj, çocuğu öldüren ve anneyi yok eden bir suçtur.
- One can understand why the child is sickly under the circumstances.
- Bu koşullar altında çocuğun neden hasta olduğu anlaşılabilir.
- No woman or child in any country is immune from this violence.
- Hiçbir ülkede hiçbir kadın ya da çocuk bu şiddetten muaf değildir.
- There is also concern about the forcible return of a child.
- Bir çocuğun zorla geri gönderilmesi konusunda da endişeler var.
- The definition of a third-country national child should be the same as that of another European child.
- Üçüncü dünya ülkesi vatandaşı çocuğun tanımı, başka bir Avrupalı çocukla aynı olmalıdır.
- The European Commission has been co-funding measures against child sex tourism since 1997.
- Avrupa Komisyonu 1997 yılından bu yana çocuk seks turizmine karşı alınan önlemleri finanse etmektedir.
- And I think the birth of that child had a permanent effect on their relationship.
- Ve bence o çocuğun doğumunun ilişkileri üzerinde kalıcı bir etkisi oldu.
- Never give in to a child's demands.
- Bir çocuğun taleplerine asla boyun eğmeyin.
- Every parent first wants their child to be safe and happy.
- Her ebeveyn öncelikle çocuğunun güvende ve mutlu olmasını ister.
- Please discuss this opportunity with your child.
- Lütfen çocuğunuzla bu fırsat üzerine tartışın.
- I saw him first when I was a child of two years.
- Onu ilk kez iki yaşında bir çocukken gördüm.
- And I think the birth of that child had a permanent effect on their relationship.
- Ve bence o çocuğun doğumu ilişkileri üzerinde kalıcı bir etki yarattı.
- Please discuss this opportunity with your child.
- Lütfen çocuğunuzla bu fırsat hakkında görüşün.
- The boy was smaller than an earth child and had many different habits from an ordinary child.
- Bu oğlan, dünyalı bir çocuktan daha küçüktü ve birçok yönden davranışları sıradan bir çocuğunkinden farklıydı.
- Therefore, the child should be provided with the opportunity to use both languages.
- Dolayısıyla, çocuğa her iki dili de kullanabilmesi için olanak yaratılmalıdır.
- Taking your child out to a nice restaurant will be an exciting adventure for him.
- Çocuğunuzu güzel bir restorana götürmek onun için heyecan verici bir macera olacaktır.
- We cannot know a child without knowing their family.
- Ailesini tanımadan bir çocuğu tanıyamayız.
- My six-month-old child is healthy and growing up fast.
- Altı aylık çocuğumun sağlığı iyi ve hızla büyüyor.
- Talking about the death with the child is a good first step.
- Çocukla ölüm hakkında konuşmak iyi bir ilk adımdır.
- Therefore, the child should be provided with the opportunity to use both languages.
- Bu nedenle çocuğa her iki dili de kullanma olanağı sağlanmalıdır.
- Child as he was, he worked hard to help his mother.
- Çocuk olmasına rağmen annesine yardım etmek için çok çalışıyordu.
- If you quietly give in to these picky habits, your child won't fight for them as hard.
- Eğer sessizce bu seçici alışkanlıklara teslim olursanız, çocuğunuz onlar için o kadar da fazla mücadele etmeyecektir.
- My six-month-old child is healthy and growing up fast.
- Altı aylık çocuğum sağlıklı ve hızla büyüyor.
- The boy was smaller than an earth child and had many different habits from an ordinary child.
- Çocuk bir dünyalı çocuktan daha küçüktü ve sıradan bir çocuktan farklı olan pek çok alışkanlığı vardı.
- Taking your child out to a nice restaurant will be an exciting adventure for him.
- Çocuğunuzu şık bir restorana götürmek onun için eğlenceli bir macera olacaktır.
- A space full of adventure and colorful just like a child's imagination.
- Bir çocuğun hayal dünyası gibi macera dolu ve renkli bir ortam.
- Please discuss this opportunity with your child.
- Lütfen bu fırsat hakkında çocuğunuzla konuşun.
- A space full of adventure and colorful just like a child's imagination.
- Tıpkı bir çocuğun hayal dünyası gibi macera dolu ve renkli bir ortam.
- A space full of adventure and colorful just like a child's imagination.
- Bir çocuğun hayal gücü gibi macera dolu ve renkli bir ortam.
- My husband always said to earn a child's respect, never give in to them.
- Kocam her zaman bir çocuğun saygısını kazanmak için onlara asla boyun eğmemelisin derdi.
- And I think the birth of that child had a permanent effect on their relationship.
- Ve sanırım çocuğun doğması ilişkilerinde kalıcı bir tesir yarattı.
- This response shames the child and doesn't provide her the opportunity for problem solving or reflection.
- Bu tepki çocuğu utandırır ve ona problem çözme veya derinlemesine düşünme imkanı vermez.
- I saw him first when I was a child of two years.
- Onu ilk defa iki yaşında bir çocuk iken gördüm.
- Child as he was, he worked hard to help his mother.
- O, çocukken, annesine yardım etmek için sıkı çalıştı.
- I am still my parents' child, no matter how old I am.
- Kaç yaşında olursam olayım hâlâ annemin ve babamın çocuğuyum.
- When I was a child, I would come down and climb a tree and look in your garden.
- Çocukken aşağı iner, bir ağaca tırmanır ve bahçenize bakardım.
- This response shames the child and doesn't provide her the opportunity for problem solving or reflection.
- Bu tepki, çocuğu utandırır ve ona sorunu çözme veya derinlemesine düşünme imkanı sunmaz.
- This approach might have a negative effect on the child in both senses.
- Bu tutum çocuğu her iki anlamda da olumsuz etkileyebilir.
- The moment you become a parent, child safety becomes one of the most important issues on the planet.
- Ebeveyn olduğunuz an, çocuk güvenliği dünyadaki en önemli konulardan biri haline gelir.
- He assisted his medicine man grandfather as a child after his parents' death.
- Ailesinin ölümünden sonra çocukken büyücü hekim olan dedesine yardım etmiş.
- The moment you become a parent, child safety becomes one of the most important issues on the planet.
- Ebeveyn olduğunuz anda, çocuk güvenliği dünyadaki en önemli konulardan biri haline gelir.
- Therefore, the child should be provided with the opportunity to use both languages.
- Bu nedenle çocuğa her iki dili de kullanma imkanı verilmelidir.
- The moment you become a parent, child safety becomes one of the most important issues on the planet.
- Anne-baba olduğunuz andan itibaren çocuğunuzun güvenliği yeryüzünün en önemli konularından biri hâline gelir.
- This approach might have a negative effect on the child in both senses.
- Bu yaklaşımın çocuk üzerinde her iki anlamda da olumsuz bir etkisi olabilir.
- This former child actor later became a drug addict.
- Bu eski çocuk oyuncu daha sonra uyuşturucu bağımlısı oldu.
- Child as he was, he worked hard to help his mother.
- Çocuk olmasına rağmen annesine yardım etmek için çok çalıştı.
- This response shames the child and doesn't provide her the opportunity for problem solving or reflection.
- Bu yanıt çocuğu utandırıyor ve ona sorun çözme ya da düşünme imkanı vermiyor.
- Don't cry like a child!
- Bir çocuk gibi ağlama!
- Can a child do such a cruel thing?
- Bir çocuk böyle acımasız bir şey yapabilir mi?
- The child of a child is a grandchild.
- Çocuğun çocuğu torundur.
- You're no a child anymore.
- Artık bir çocuk değilsin.
- The child is opening the window even though his mother forbade him to.
- Annesi yasakladığı halde çocuk pencereyi açıyor.
- Tom was a child prodigy.
- Tom harika bir çocuktu.
- How do you tell somebody that their child has died?
- Birine çocuğunun öldüğünü nasıl haber verirsin?
- Don't force the child to eat.
- Çocuğu yemek yemesi için zorlamayın.
- The child annoyed her with questions.
- Çocuk soruları ile onu sinirlendirmişti.
- That child wants a friend to play with.
- Şu çocuk birlikte oynamak için bir arkadaş istiyor.
- They treat me like a child.
- Bana çocukmuşum gibi davranıyorlar.
- That child ought to be in bed.
- O çocuğun yatakta olması gerekir.
- The greedy little child ate all the food.
- Açgözlü küçük çocuk bütün yemeği yedi.
- I lived in this house as a child.
- Çocukken bu evde yaşadım.
- My second child doesn't like school as much as the first one.
- İkinci çocuğum okulu ilki kadar sevmiyor.
- The poor child suffers from hay fever.
- Zavallı çocuk saman nezlesi olmuş.
- The child cried for help.
- Çocuk çığlıklar atarak yardım istedi.
- Tom slept like a child.
- Tom bir çocuk gibi uyudu.
- She allowed her child to be drowned.
- Çocuğunun boğulmasına izin verdi.
- Tom was a child prodigy.
- Tom dâhi bir çocuktu.
- How is Tom going to pay child support?
- Tom çocuk nafakasını nasıl ödeyecek?
- Your daughter is not a child anymore.
- Kızınız artık bir çocuk değildir.
- The child jumped around on the bed.
- Çocuk yatağın üzerinde zıpladı.
- The child hid behind a big tree.
- Çocuk büyük bir ağacın arkasına saklandı.
- Tom was a little overweight when he was a child.
- Tom çocukken biraz kilolu idi.
- I don't like being treated as a child.
- Bir çocuk gibi davranılmaktan hoşlanmıyorum.
- He was always watching TV when he was a child.
- Çocukken hep televizyon izlerdi.
- Tom is an unmanageable child.
- Tom idare edilemez bir çocuk.
- I had one child.
- Bir çocuğum vardı.
- It's shameful to treat a child so cruelly.
- Bir çocuğa çok zalimce davranmak utanç verici.
- When Tom was a child, he went to Boston every summer to stay with his grandparents.
- Tom çocukken her yaz Boston'a büyükanne ve büyükbabasının yanına giderdi.
- That child of yours needs a good talking to.
- O çocuğunun iyi bir konuşmaya ihtiyacı var.
- That child of yours needs a good talking to.
- Çocuğunuzun iyi bir konuşmaya ihtiyacı var.
- That child grew a lot in a short amount of time.
- O çocuk kısa sürede çok büyüdü.
- It's a child that is eating the meat.
- O et yiyen bir çocuktur.
- When Tom was a child, he went to Boston three times.
- Tom çocukken Boston'a üç kez gitmişti.
- We were watching the child at play.
- Oyun oynayan çocuğu izliyorduk.
- We could not bear to listen to the sick child's pathetic cries.
- Hasta çocuğun acıklı ağlamalarını dinlemeye dayanamadık.
- Did your mother drop you on your head as a child?
- Çocukken anneniz sizi başınızın üstüne mi düşürdü?
- That child's constant screaming gives me gray hairs.
- O çocuğun sürekli çığlık atması canımı sıkıyor.
- The child blew up his model tank.
- Çocuk model tankını havaya uçurdu.
- Tom acted like a child.
- Tom bir çocuk gibi davrandı.
- You're no a child anymore.
- Artık çocuk değilsin.
- He always treats me like a child.
- O, her zaman bana bir çocuk gibi davranır.
- Tom has one child.
- Tom'un bir çocuğu var.
- The child was feeding the monkey with the banana.
- Çocuk maymunu muzla besliyordu.
- That child is impossible.
- O çocuk çekilmez.
- They named their child Thomas.
- Çocuklarının adını Thomas koydular.
- This child's behaviour is just terrible.
- Bu çocuğun davranışları korkunç.
- He can nourish his elephant, but cannot nourish his child.
- O filini besleyebiliyor ama çocuğunu besleyemiyor.
- It's a child that is eating the meat.
- Eti yiyen bir çocuk.
- I didn't like spinach when I was a child.
- Çocukken ıspanak sevmezdim.
- We gave blood to help the child.
- Çocuğa yardım etmek için kan verdik.
- He gave the child a toy.
- O, çocuğa bir oyuncak verdi.
- Tom is our oldest child and Mary is the youngest.
- Tom en büyük çocuğumuz ve Mary en küçük.
- How do you know if your child is ready for preschool?
- Çocuğunuzun okul öncesi eğitim için hazır olup olmadığını nasıl bilirsiniz?
- I've known how to do that since I was a child.
- Çocukluğumdan beri onun nasıl yapılacağını biliyordum.
- Mary told the child to mind his father.
- Mary çocuğa babasına dikkat etmesini söyledi.
- That child may have been kidnapped on his way home.
- O çocuk eve giderken kaçırılmış olabilir.
- The child did not intent to break your arm.
- Çocuk kolunuzu kırmak istemedi.
- Sami was an extraordinary child.
- Sami olağanüstü bir çocuktu.
- That child wants someone to play with.
- O çocuk oyun oynayacağı birini istiyor.
- I have one child.
- Benim bir çocuğum var.
- I've known Tom since I was a child.
- Tom'u çocukluğumdan beri tanırım.
- Tom always treats me like a child.
- Tom bana hep çocukmuşum gibi davranır.
- This novel is so easy that even a child can read it.
- Bu roman o kadar kolay ki bir çocuk bile okuyabilir.
- A child today would not do that.
- Bugün bir çocuk onu yapmazdı.
- This former child actor later became a drug addict.
- Bu eski çocuk oyuncu daha sonra bir uyuşturucu bağımlısı oldu.
- I could swim well when I was a child, too.
- Ben çocukken de iyi yüzebiliyordum.
- When I was a child, I wanted to be an astronaut.
- Ben çocukken, bir astronot olmak istiyordum.
- The child threw a stone at the dog.
- Çocuk köpeğe bir taş attı.
- He cannot follow in the footsteps of his child.
- Çocuğunun ayak izlerini takip edemez.
- In what country did you receive your immunizations as a child?
- Çocukken aşılarınızı hangi ülkede yaptırdınız?
- Maybe a child would do such a cruel thing?
- Böyle acımasızca bir şeyi belki de bir çocuk yapmıştır?
- She was a child, but she was brave.
- O bir çocuktu, ama cesurdu.
- Tom is but a child.
- Tom sadece bir çocuk.
- Bess is simply a child.
- Bess, sadece bir çocuk.
- Tom is only a child.
- Tom daha bir çocuk.
- I am no longer a child.
- Artık çocuk değilim.
- The youngest child spent every morning at a nursery.
- En küçük çocuk her sabahı kreşte geçirdi.
- That child is a headache.
- Bu çocuk bir baş belası.
- This fairy tale is easy enough for a seven-year-old child to read.
- Bu masal yedi yaşındaki bir çocuğun okuyabileceği kadar kolay.
- I don't really want to have another child.
- Gerçekten başka bir çocuk sahibi olmak istemiyorum.
- You are not a child any more.
- Sen artık bir çocuk değilsin.
- The pain of losing a child is indescribable.
- Bir çocuğu kaybetmenin acısı tarif edilemez.
- Few things can compare to the joy on your child's face as they open their Christmas presents.
- Noel hediyelerini açarken çocuğunuzun yüzündeki sevinçle kıyaslanabilecek çok az şey vardır.
- The child was told to apologize for being rude to the guests.
- Çocuğa misafirlere kaba davrandığı için özür dilemesi söylendi.
- He is no longer a child.
- O artık çocuk değil.
- When he was a child, he would go fishing on Sundays.
- Çocukken pazar günleri balık tutmaya giderdi.
- When I was a child I often walked in the woods.
- Çocukken sık sık ormanda yürürdüm.
- The idea that air has weight was surprising to the child.
- Havanın ağırlığa sahip olma fikri çocuklara şaşırtıcı geldi.
- He would often come to see us when I was a child.
- Ben çocukken sık sık bizi görmeye gelirdi.
- As soon as the child saw his mother, he stopped crying.
- Çocuk, annesini görür görmez ağlamayı kesti.
- Sami was an extraordinary child.
- Sami sıra dışı bir çocuktu.
- He is not a lazy child.
- O tembel bir çocuk değil.
- The child followed me to the park.
- Çocuk, beni parka kadar takip etti.
- This child became a woman.
- Bu çocuk bir kadın oldu.
- I could swim well when I was a child, too.
- Çocukken ben de iyi yüzerdim.
- When I was a child, I played catch with my father.
- Ben çocukken babamla yakalamaca oynardık.
- He walked slowly so the child could follow.
- Çocuk takip edebilsin diye yavaş yürüdü.
- I'm going to buy a toy for the child.
- Çocuk için bir oyuncak satın alacağım.
- The child was hiding in the box.
- Çocuk kutuda saklanıyordu.
- She's still a child after all.
- Sonuçta o hâlâ bir çocuk.
- When I was a child, I would often call on him on Sunday.
- Ben bir çocukken çoğunlukla pazar günleri onu ziyaret ederdim.
- The inactive child is far more inclined to live in a world of fantasy.
- Hareketsiz çocuk hayal dünyasında yaşamaya çok daha meyillidir.
- Whose child is this?
- Kimin çocuğu bu?
- As a child, I couldn't eat fish.
- Çocukken balık yiyemezdim.
- I was treated like a child.
- Çocuk muamelesi gördüm.
- That child was clinging to his mother.
- O çocuk annesine yapışıyordu.
- Is your child a boy or a girl?
- Çocuğunuz kız mı erkek mi?
- She kept an all-night vigil over her sick child.
- O, bütün gece hasta çocuğunun başında nöbet tuttu.
- Tom and Mary had only one child.
- Tom ve Mary'nin yalnızca bir çocuğu vardı.
- He behaved like a child.
- O bir çocuk gibi davrandı.
- You were dropped on head as a child.
- Çocukken kafa üstü düşmüştün.
- She's but a child.
- O daha bir çocuk.
- He behaved like a child.
- Bir çocuk gibi davranıyordu.
- He objects to being treated like a child.
- Bir çocuk gibi davranılmaya itiraz ediyor.
- Every child objects to being treated like a baby.
- Her çocuk kendisine bebek gibi davranılmasına itiraz eder.
- He is nothing but a child.
- O bir çocuktan başka bir şey değil.
- The child annoyed him with questions.
- Çocuk onu sorularla rahatsız etti.
- He never talked about the trauma he suffered as a child.
- Çocukken çektiği travmadan hiç bahsetmedi.
- As this girl entered the room, every child was laughing at her little hat.
- Bu kız odaya girdiğinde, bütün çocuklar onun küçük şapkasına gülüyordu.
- The sick child sat up in bed.
- Hasta çocuk yatağında oturuyordu.
- Who's your favorite child actor?
- En sevdiğin çocuk oyuncu kim?
- Tom came to Boston when he was a child.
- Tom çocukken Boston'a geldi.
- He has a great deal of intelligence for a child.
- Bir çocuğa göre çok zeki.
- Even an intelligent child cannot understand.
- Zeki bir çocuk bile anlayamaz.
- Our child likes dogs, but I prefer cats.
- Çocuğumuz köpekleri seviyor ama ben kedileri tercih ediyorum.
- Tom isn't a child.
- Tom, bir çocuk değil.
- The child soon fell asleep in the bed.
- Çocuk kısa süre sonra yatakta uyuyakaldı.
- As a child, I couldn't eat fish.
- Çocuk iken balık yiyemezdim.
- You wouldn't give a child a gun, would you?
- Bir çocuğa silah vermezsin, değil mi?
- He is the most obstinate child I have ever seen.
- Gördüğüm en inatçı çocuk.
- They are still looking for the child.
- Hâlâ çocuğu arıyorlar.
- We should consider the problem from a child's perspective.
- Sorunu bir çocuğun bakış açısından değerlendirmeliyiz.
- They all looked for the lost child.
- Onların hepsi kayıp çocuğu aradı.
- She's but a child.
- O sadece bir çocuktur.
- Sami doesn't want to pay child support.
- Sami çocuk nafakasını ödemek istemiyor.
- She sang well as a child.
- Çocukken iyi şarkı söylerdi.
- He worked hard to make his child happy.
- Çocuğunu mutlu etmek için çok çalıştı.
- The couple had made a decision to adopt a child.
- Çift bir çocuk evlat edinmeye karar vermişti.
- Tom is a gifted child.
- Tom üstün yetenekli bir çocuk.
- It was my book that your child tore to pieces.
- Çocuğunuzun yırttığı kitap benim kitabımdı.
- That child is a bit shy.
- O çocuk biraz utangaç.
- Why have you brought the child here?
- Çocuğu neden buraya getirdin?
- She went in search of her lost child.
- O, kayıp çocuğunu aramak için gitti.
- Please don't behave like a child.
- Çocuk gibi davranma lütfen.
- When he was a child, he would go fishing on Sundays.
- O bir çocukken, pazar günleri balık tutmaya giderdi.
- Because of the storm, we couldn't search for the lost child.
- Fırtınadan dolayı kayıp çocuğu arayamadık.
- Tom thought he was a celebrity and so he gave his child a stupid name.
- Tom ünlü biri olduğunu düşünüyordu ve bu yüzden çocuğuna aptalca bir isim verdi.
- That child talks as if he were an adult.
- O çocuk, sanki bir yetişkin gibi konuşuyor.
- Charlie was a mere child when I saw him last.
- Charlie, onu son gördüğümde sadece bir çocuktu.
- The child's fear worried the parents.
- Çocuğun korkusu ebeveynleri endişelendirdi.
- She put the infant in the child seat.
- Bebeği çocuk koltuğuna oturttu.
- The child was constantly interrupting her mother's conversation.
- Çocuk sürekli annesinin konuşmasını kesiyordu.
- Layla had a child from her ex-boyfriend.
- Leyla'nın eski erkek arkadaşından bir çocuğu vardı.
- Tom and Mary only have one child.
- Tom ve Mary'nin sadece bir çocuğu var.
- And what would you do if your child was like that?
- Ya çocuğunuz böyle olsaydı ne yapardınız?
- I used to sing every day when I was a child.
- Ben çocukken her gün şarkı söylerdim.
- As a child, he went to Paris three times.
- Çocukken üç kez Paris'e gitti.
- That child is always fretting.
- O çocuk her zaman sızlanıyor.
- The child is crying, because it wants to eat.
- Çocuk ağlıyor, çünkü yemek istiyor.
- The child burst out crying.
- Çocuk ağlamaya başladı.
- The child followed me to the park.
- Çocuk, beni parka kadar izledi.
- Is it more fun being a child or an adult?
- Çocuk olmak mı yoksa yetişkin olmak mı daha eğlenceli?
- This child has been adopted.
- Bu çocuk evlat edinildi.
- Layla murdered her own child.
- Layla öz çocuğunu öldürdü.
- The child drew a picture.
- Çocuk bir resim çizdi.
- The child missed his mother very much.
- Çocuk annesini çok özledi.
- John has been collecting stamps since he was a child.
- Çocukluğundan beri John, pul toplamaktadır.
- Even though she was a child, she wasn't afraid.
- Çocuk olmasına rağmen korkmadı.
- Drinking alcohol during pregnancy can result in the child being born with foetal alcohol disorder.
- Hamilelik sırasında içki içmek çocuğun fetal alkol bozukluğu ile doğmasına neden olabilir.
- Even when I was a child, I was able to swim well.
- Çocukken bile iyi yüzebiliyordum.
- I've known Jim since I was a child.
- Jim'i çocukluğumdan beri tanırım.
- Tom is no longer a child.
- Tom artık bir çocuk değil.
- As a child, I loved picking peaches in my grandfather's garden.
- Bir çocukken dedemin bahçesinde şeftali toplamayı severdim.
- I must save the drowning child by all means.
- Ne olursa olsun boğulan çocuğu kurtarmalıyım.
- He did everything he could for his child.
- O, çocuğu için yapabileceği her şeyi yaptı.
- I have taken care of this child ever since his parents died.
- Ailesi öldüğünden beri bu çocuğa ben bakıyorum.
- Tears are a child's weapon.
- Gözyaşları bir çocuğun silahıdır.
- I'm tired of being treated like a child.
- Çocuk gibi davranılmasından bıktım.
- Even a child knows that.
- Bir çocuk bile onu bilir.
- I have never been sick since I was a child.
- Çocukluğumdan beri hiç hasta olmadım.
- He cannot follow in the footsteps of his child.
- O çocuğunun ayak izlerini takip edemez.
- You are responsible for the death of the child.
- Çocuğun ölümünden sen sorumlusun.
- As a child, I’d only wear trousers.
- Çocukken sadece pantolon giyerdim.
- The child's face glowed when he saw Santa Claus.
- Noel Baba'yı görünce çocuğun yüzü parladı.
- That child threw a stone at the dog.
- O çocuk, köpeğe bir taş fırlattı.
- I wonder where that child went.
- O çocuğun nereye gittiğini merak ediyorum.
- At the beach the child likes to play with the sand.
- Çocuk plajda kumla oynamayı sever.
- When I saw him last, he was still a child.
- Onu son gördüğümde hâlâ çocuktu.
- Sami tried to kill his own child.
- Sami kendi çocuğunu öldürmeye çalıştı.
- Tom was a sickly child and was mollycoddled by his parents.
- Tom hasta bir çocuktu ve ailesi tarafından şımartılmıştı.
- Tom was a picky eater when he was a child.
- Tom çocukken seçici bir yiyiciydi.
- How old must a child be to be able to stay at home alone?
- Evde yalnız kalabilmesi için bir çocuk kaç yaşında olmalı?
- That child wanted to try on that blue shirt.
- O çocuk o mavi gömleği denemek istedi.
- I was a quiet child.
- Ben sessiz bir çocuktum.
- A Japanese child is a member of a group even while sleeping.
- Japon bir çocuk, uyuyorken bile bir grubun mensubudur.
- I went to Canada when I was a child.
- Çocukken Kanada'ya gittim.
- The child's behaviour and attitude towards his fellow students was exemplary.
- Çocuğun öğrenci arkadaşlarına karşı davranışları ve tutumu örnek teşkil ediyordu.
- Though he was a child, he made up his mind to do the work himself.
- Çocuk olmasına rağmen, işi kendi başına yapmaya karar verdi.
- This child believes that the earth is flat.
- Bu çocuk dünyanın düz olduğuna inanmaktadır.
- The poor child was born deaf and dumb.
- Zavallı çocuk sağır ve dilsiz doğdu.
- A child is crying somewhere.
- Bir yerde bir çocuk ağlıyor.
- The child is always begging for something.
- Çocuk her zaman bir şey istiyor.
- She bent over the child.
- Çocuğun üzerine eğildi.
- That's so simple that even a child can do it.
- O kadar basit ki bir çocuk bile yapabilir.
- The child talked with his eyes shining.
- Çocuk, gözleri parlayarak konuştu.
- I could swim well even when I was a child.
- Bir çocukken bile iyi yüzebiliyordum.
- What kind of games were popular when you were a child?
- Sen bir çocukken ne tür oyunlar popülerdi?
- That child was clinging to his mother.
- O çocuk annesine sarılıyordu.
- Even a child can read this.
- Bir çocuk bile bunu okuyabilir.
- Tom is no longer a lazy child.
- Tom artık tembel bir çocuk değil.
- One of my favourite fairytales when I was a child was the story of a mischievous fox spirit.
- Çocukken en sevdiğim masallardan biri yaramaz bir tilki ruhunun hikayesiydi.
- He was delicate as a child.
- O bir çocuk olarak narindi.
- He is a slim child.
- O narin bir çocuktur.
- My little sister is crying like a child.
- Küçük kız kardeşim bir çocuk gibi ağlıyor.
- I dreamed I was a child again.
- Tekrar çocuk olduğumu hayal ettim.
- As a child, my daughter had frequent asthma attacks.
- Çocukken kızım sık sık astım krizi geçirirdi.
- Now the child has already fallen in the fountain.
- Şimdi çocuk çoktan çeşmeye düştü.
- That's so simple that even a child can do it.
- O kadar basit ki bir çocuk bile bunu yapabilir.
- This book is easy enough for a five-year-old child to read.
- Bu kitap beş yaşındaki bir çocuğun okuyabileceği kolaylıkta.
- The child doesn't cry anymore.
- Çocuk artık ağlamıyor.
- When a child, I used to go fishing with him.
- Çocukken onunla balık tutmaya giderdim.
- Tom is our oldest child and Mary is the youngest.
- Tom en büyük çocuğumuz, Mary ise en küçüğümüz.
- Even a child can understand that.
- Bir çocuk bile bunu anlayabilir.
- I object to being treated like a child.
- Bana bir çocuk gibi davranılmasına itirazım var.
- He is merely a child.
- O daha bir çocuk.
- I'm a child.
- Ben bir çocuğum.
- She can't stand being treated like a child.
- Ona çocuk muamelesi edilmesine katlanamıyor.
- Mother makes soup for the child once again.
- Anne, çocuk için bir kez daha çorba yapıyor.
- Wherever she goes, her child follows her.
- Nereye giderse gitsin, çocuğu onu takip ediyor.
- Mary is Tom's oldest child from his third marriage.
- Mary Tom'un üçüncü evliliğinden olan en büyük çocuğu.
- I think if someone acts like a child they should be treated like a child.
- Bence biri çocuk gibi davranıyorsa ona bir çocuk gibi davranılmalı.
- He came to Japan as a child.
- O, Japonya'ya çocukken geldi.
- This is way too dangerous for a child to play with.
- Bu bir çocuğun oynayamayacağı kadar tehlikeli.
- Have you seen a child with curly hair?
- Kıvırcık saçlı bir çocuğu gördünüz mü?
- The child is always begging for something.
- Çocuk sürekli bir şey için yalvarıyor.
- I am a child in a man's body.
- Ben erkek bedeninde bir çocuğum.
- Tom is a child prodigy.
- Tom harika bir çocuk.
- The child had no overcoat on although it was very cold.
- Hava çok soğuk olmasına rağme,n çocuğun üzerinde palto yoktu.
- Tom and Mary adopted a handicapped child.
- Tom ve Mary özürlü bir çocuk evlat edindiler.
- This book is so easy that a child can read it.
- Bu kitap bir çocuğun okuyabileceği kadar kolay.
- This is something she has done since she was a child.
- Bu, onun çocukluğundan beri yaptığı bir şeydir.
- This child is teething now.
- Bu çocuk şimdi diş çıkarıyor.
- He was delicate as a child.
- Çocukken çok hassastı.
- He was accused of murdering his wife and child.
- O eşini ve çocuğunu öldürmekle suçlanıyordu.
- My aunt treats me as if I were a child.
- Halam bana çocukmuşum gibi davranıyor.
- The child sits in the back of the car while the parents sit in front.
- Ebeveynleri önde otururken çocuk arabanın arkasında oturur.
- When I was a child, my mother made me eat everything on my plate.
- Ben bir çocukken, annem bana tabağımdaki her şeyi yedirirdi.
- They had only one child.
- Yalnızca bir çocukları vardı.
- She was a child, but she wasn't afraid.
- Çocuktu ama korkmuyordu.
- Every mother has affection for her child.
- Her anne çocuğuna şefkat duyar.
- I am a child in a man's body.
- Bir erkeğin bedenindeki bir çocuğum.
- The child offered a flower to the visitor.
- Çocuk ziyaretçiye bir çiçek sundu.
- He's a former child actor.
- O eski bir çocuk oyuncu.
- We should consider the problem from a child's point of view.
- Problemi bir çocuğun bakış açısıyla düşünmeliyiz.
- I gave each child three pieces of candy.
- Her çocuğa üç parça şeker verdim.
- Mary kept Tom from seeing his child.
- Mary Tom'un çocuğunu görmesini engelledi.
- There was not one child in the park yesterday.
- Dün parkta bir çocuk yoktu.
- Tom is a child.
- Tom bir çocuk.
- Tom is a sensitive child.
- Tom hassas bir çocuk.
- Did you receive immunization shots as a child?
- Çocukken aşı yaptırdınız mı?
- How do you know if your child is ready for preschool?
- Çocuğunuzun anaokuluna hazır olup olmadığını nasıl anlarsınız?
- Even when he was a child, Fadil tormented his siblings.
- Çocukken bile, Fadıl kardeşlerine eziyet etti.
- I dreamed I was a child again.
- Ben yine bir çocuk olduğumu hayal ettim.
- The child felt scared when he saw a ghost.
- Çocuk bir hayalet gördüğünde korktuğunu hissetti.
- I gave tree candies to every child.
- Her çocuğa üç tane şeker verdim.
- She is a child after all.
- Sonuçta o bir çocuk.
- Tom was a delicate child.
- Tom narin bir çocuktu.
- You shouldn't leave the child alone.
- Çocuğu yalnız bırakmamalısın.
- This child did nothing but cry.
- Bu çocuk ağlamaktan başka bir şey yapmadı.
- I used to do that when I was a child.
- Bunu çocukken yapardım.
- At the beach the child likes to play with the sand.
- Plajda çocuk kumla oynamayı sever.
- She is a snotty child.
- O sümüklü bir çocuk.
- When I was a child, I spent most of my time indoors reading.
- Çocukken zamanımın çoğunu içeride kitap okuyarak geçirirdim.
- Since I am the mother of the child, he should live with me.
- Ben çocuğun annesi olduğum için o benimle yaşamalı.
- She told the child to eat up the food.
- Çocuğuna yemek yemesini söyledi.
- A mother kissed the child.
- Bir anne çocuğu öptü.
- That child is only four, but he can already count to 100.
- Bu çocuk sadece dört yaşında ama şimdiden 100'e kadar sayabiliyor.
- The child's ball fell into the creek.
- Çocuğun topu dereye düştü.
- The mother was still grieving over her child's death.
- Anne hala çocuğunun ölümünün yasını tutuyordu.
- The child will be circumcised when he reaches the age of eight.
- Çocuk sekiz yaşına geldiğinde sünnet olacak.
- Your child tore my book to shreds.
- Çocuğunuz kitabımı paramparça etti.
- That tall boy saved the drowning child.
- Şu uzun boylu genç boğulan çocuğu kurtardı.
- He lost his eyesight when he was still a child.
- Daha çocukken görme yetisini kaybetti.
- He seized the child's hand.
- O, çocuğun elini yakaladı.
- He always treats me like a child.
- Bana hep çocukmuşum gibi davranır.
- It is essential that every child have the same educational opportunities.
- Her çocuğun aynı eğitim fırsatlarına sahip olması esastır.
- Tom doesn't look like a child anymore.
- Tom artık bir çocuk gibi görünmüyor.
- Tom was a spoiled child.
- Tom şımarık bir çocuktu.
- When I was a child, I often went swimming in the sea.
- Çocukken sık sık denize girerdim.
- I can't raise our child by myself.
- Çocuğumuzu tek başıma büyütemem.
- That child did nothing but cry all day.
- O çocuk bütün gün ağlamaktan başka bir şey yapmadı.
- Don't spoil your child.
- Çocuğunu şımartma.
- She is a snotty child.
- O kendini beğenmiş bir çocuk.
- When I was a child, I enjoyed destroying anthills.
- Çocukken karınca yuvalarını yok etmekten zevk alırdım.
- When a child, I used to go fishing with him.
- Bir çocukken, onunla balık tutmaya giderdim.
- When I was a child, I didn't think that monsters were that scary.
- Çocukken canavarların bu kadar ürkütücü olduğunu düşünmezdim.
- I would never hurt a child.
- Asla bir çocuğa zarar vermem.
- She's just a child.
- Çocuk işte.
- This child looks like its father.
- Bu çocuk babasına benziyor.
- Mary is Tom's oldest child from his third marriage.
- Mary, Tom'un üçüncü evliliğinden olan en büyük çocuğudur.
- Any child could do that.
- Her çocuk bunu yapabilirdi.
- I used to swim every day when I was a child.
- Bir çocukken her gün yüzerdim.
- That child has no fear of water.
- O çocuğun su korkusu yok.
- Tom and Mary are expecting their second child.
- Tom ve Mary ikinci çocuklarını bekliyor.
- The child burst out crying.
- Çocuk birden ağlamaya başladı.
- They are treating me like a child.
- Bana çocukmuşum gibi davranıyorlar.
- Any child can answer that.
- Herhangi bir çocuk, buna cevap verebilir.
- Stop treating me like a child.
- Bana bir çocuk gibi davranmayı bırak.
- Even a child would notice the difference.
- Bir çocuk bile farkı farkederdi.
- The lost child was identified by his clothes.
- Kayıp çocuk kıyafetlerinden teşhis edildi.
- Tom and Mary have only one child.
- Tom ve Mary'nin sadece bir çocuğu var.
- My wife wants to adopt a child.
- Karım bir çocuk evlat edinmek istiyor.
- Tom isn't a lazy child.
- Tom tembel bir çocuk değil.
- The child knows how to swim, so she won't drown in the water.
- Çocuk nasıl yüzeceğini biliyor bu yüzden suda boğulmayacak.
- You kiss your child a hundred times a day, don't you?
- Çocuğunu günde yüz kere öpüyorsun, değil mi?
- This child has grown up normally.
- Bu çocuk normal bir biçimde büyüdü.
- In what country did you receive your immunizations as a child?
- Çocukluk aşılarınızı hangi ülkede olmuştunuz?
- When I was a child, I was always drinking milk.
- Çocukken hep süt içiyordum.
- That child has few friends.
- Bu çocuğun az arkadaşı var.
- No matter the age, a child is a child.
- Yaşı ne olursa olsun, çocuk çocuktur.
- That child stuck out his tongue at me.
- O çocuk bana dilini çıkardı.
- They're treating me like a child.
- Bana çocukmuşum gibi davranıyorlar.
- I had one child.
- Bir çocuğum oldu.
- The woman stays at home with the child.
- Kadın evde çocukla kalıyor.
- He saved the child at the risk of his own life.
- Kendi canını tehlikeye atarak çocuğu kurtardı.
- I will look after your child this evening.
- Bu akşam çocuğunuza ben bakacağım.
- The child is in the care of his aunt.
- Çocuk teyzesinin gözetiminde.
- That child's easily distracted.
- O çocuğun kolayca dikkati dağılır.
- The child recovered by a miracle.
- Çocuk bir mucize eseri iyileşti.
- He rescued the child from the burning house.
- Çocuğu yanan evden kurtardı.
- The woman managed the drunk as if he were a child.
- Kadın sarhoşu bir çocuk gibi idare etti.
- What will a child learn sooner than a song?
- Bir çocuk bir şarkıdan daha çabuk ne öğrenir?
- He isn't a child.
- O bir çocuk değil.
- She entrusted the care of her child to her aunt.
- Çocuğunun bakımını teyzesine emanet etti.
- The rough material hurt the child's tender skin.
- Pürüzlü malzeme çocuğun hassas cildini acıttı.
- The poor child was born deaf and dumb.
- Zavallı çocuk sağır ve dilsiz doğmuş.
- The child who ate almost all this cake must be very fat.
- Bu pastanın neredeyse hepsini yiyen çocuk çok şişman olmalı.
- Tom and Mary adopted a child from Russia.
- Tom ve Mary Rusya'dan bir çocuk evlat edindiler.
- Tom had one child.
- Tom'un bir çocuğu vardı.
- Just as the fairy tale finished, the child had already fallen asleep.
- Masal bittiğinde çocuk çoktan uykuya dalmıştı.
- She's still a child after all.
- Sonuçta o hala bir çocuk.
- This child's very naughty.
- Bu çocuk çok yaramaz.
- I could swim well even when I was a child.
- Çocukken bile iyi yüzebiliyordum.
- He's not a child anymore.
- O artık bir çocuk değil.
- The rough material hurt the child's tender skin.
- Kaba kumaş çocuğun nazik cildine zarar verdi.
- You wouldn't give a child a gun, would you?
- Bir çocuğa bir tabanca vermezdin, değil mi?
- That child was happy to get the gift.
- Şu çocuk, hediye aldığı için mutluydu.
- I was only a child then.
- O zaman ben sadece bir çocuktum.
- The sick child sat up in bed.
- Hasta çocuk yatakta dik oturdu.
- At a glance, he knew that the child was hungry.
- Bir bakışta, çocuğun aç olduğunu anladı.
- The child pretended that it was asleep.
- Çocuk uyuyor numarası yaptı.
- That child is a headache.
- O çocuk tam bir baş belası.
- He gave his remembering of race horse names when he was a child as the source of his language ability.
- Dil yeteneğinin kaynağı olarak çocukken yarış atlarının isimlerini hatırlamasını gösterdi.
- How do you tell somebody that their child has died?
- Birine çocuğunun öldüğünü nasıl söylersin?
- You are no longer a child.
- Artık bir çocuk değilsin.
- The inactive child is far more inclined to live in a world of fantasy.
- Durgun olan çocuk bir hayal dünyasında yaşamaya daha meyillidir.
- Though only a child, he was interested in reading books on philosophy.
- Henüz bir çocuk olmasına rağmen felsefe kitapları okumaya ilgi duyuyordu.
- Any child can do that.
- Herhangi bir çocuk bunu yapabilir.
- Layla was a good mom to her child.
- Layla çocuğuna karşı iyi bir anneydi.
- The child sits in the back of the car while the parents sit in front.
- Anne baba önde otururken çocuk arabanın arkasında oturuyor.
- He was a weak child with poor eyesight.
- Gözleri iyi görmeyen zayıf bir çocuktu.
- You're acting like a child.
- Bir çocuk gibi davranıyorsun.
- I was only a little child then.
- Ben o zamanlar küçük bir çocuktum.
- It was my book that your child tore to pieces.
- Senin çocuğun parçaladığı benim kitabımdı.
- We also invited the child's mother to Seoul.
- Biz de çocuğun annesini Seul'e davet ettik.
- Even a child can do it.
- Bir çocuk bile bunu yapabilir.
- Mother and child are both doing well.
- Anne de çocuk da iyi gidiyor.
- That child is full of mischief.
- O çocuk çok yaramaz.
- The child came near being drowned.
- Çocuk, boğulmanın eşiğine geldi.
- It was surprising to see how fast the child grew up.
- Çocuğun ne kadar hızlı büyüdüğünü görmek şaşırtıcıydı.
- I'm the youngest child.
- Ben en küçük çocuğum.
- I used to sing every day when I was a child.
- Çocukken her gün şarkı söylerdim.
- Good, good, you're a sweet child so you're going to bed now.
- Güzel, güzel, sen tatlı bir çocuksun, şimdi yatağa gidiyorsun.
- In Italy the child is a symbol of innocence.
- İtalya'da çocuk masumiyetin sembolüdür.
- I was not a lovable child.
- Sevilesi bir çocuk değildim.
- Good, good, you're a sweet child so you're going to bed now.
- İyi, iyi, sen tatlı bir çocuksun, bu nedenle şimdi yatacaksın.
- Wherever she goes, her child follows her.
- O nereye giderse gitsin, çocuğu onu takip eder.
- The child is on the left side of the house.
- Çocuk evin sol tarafında.
- If you act like a child, you will be treated as such.
- Bir çocuk gibi davranırsan öyle davranılırsın.
- I was only a child then.
- O zamanlar sadece bir çocuktum.
- I met a child once.
- Bir keresinde bir çocukla tanışmıştım.
- They named their child Thomas.
- Onlar çocuklarına Thomas adını verdiler.
- He behaves like a child.
- Bir çocuk gibi davranıyor.
- Even a child would understand this.
- Bir çocuk bile bunu anlardı.
- He treats me like a child.
- Bana çocukmuşum gibi davranıyor.
- She was a child, but she wasn't afraid.
- O bir çocuktu ama korkmuyordu.
- The lost child was found after two days.
- Kayıp çocuk iki gün sonra bulundu.
- A child needs a mother.
- Bir çocuğun anneye ihtiyacı vardır.
- I tried to soothe the child.
- Ben çocuğu yatıştırmaya çalıştım.
- He would often come to see us when I was a child.
- Ben bir çocukken o çoğunlukla bizi görmeye gelirdi.
- This question is like asking a parent which child they love the most.
- Bu soru bir ebeveyne en çok hangi çocuğunu sevdiğini sormak gibi.
- As a child I often went fishing with my father.
- Çocukken sık sık babamla birlikte balığa gittim.
- You can ask the child who's playing over there.
- Orada oynayan çocuğa sorabilirsin.
- The child who ate almost all this cake must be very fat.
- Bu pastanın neredeyse tamamını yiyen çocuk çok şişman olmalı.
- Layla was abused as a child.
- Layla çocukken tacize uğramış.
- She told the child to eat up the food.
- Çocuğa yemeği yemesini söyledi.
- Is this your child?
- Bu senin çocuğun mu?
- She scolded the child for coming home so late.
- Eve çok geç geldiği için çocuğu azarladı.
- Why are you acting like a child?
- Neden çocuk gibi davranıyorsun?
- You have a face of a child.
- Çocuk gibi bir yüzün var.
- When I was a child, I played with Play-Doh.
- Ben bir çocukken oyun hamuruyla oynardım.
- This child internalizes his emotions and does not express them.
- Bu çocuk duygularını içselleştiriyor ve ifade etmiyor.
- That child talks as if he were an adult.
- O çocuk, sanki bir yetişkinmiş gibi konuşuyor.
- When you were a child you feared the gloom.
- Sen bir çocukken kasvetten korkardın.
- Each child was given a present.
- Her çocuğa bir hediye verildi.
- The child was exceptionally intelligent.
- Çocuk son derece akıllıydı.
- Does a child's musical talent depend on heredity?
- Bir çocuğun müzik yeteneği kalıtıma mı bağlıdır?
- A sleeping child is like an angel.
- Uyuyan bir çocuk melek gibidir.
- We've decided to adopt a child.
- Bir çocuk evlat edinmeye karar verdik.
- When he was a child, he lived in a small town.
- Çocukken küçük bir kasabada yaşıyordu.
- That child dug a tunnel in the sandpit.
- O çocuk, kum havuzunda bir tünel kazdı.
- She put the blanket over the child sleeping on the sofa.
- Kanepede uyuyan çocuğun üzerine battaniyeyi örttü.
- She looked her child in the face.
- Çocuğunun yüzüne baktı.
- The child tumbled down the stairs.
- Çocuk merdivenlerden aşağıya yuvarlandı.
- The child was hiding behind a big tree.
- Çocuk büyük bir ağacın arkasında saklanıyordu.
- Tom and Mary are expecting their second child.
- Tom ve Mary ikinci çocuklarını bekliyorlar.
- Tom is a special-needs child.
- Tom özel ihtiyaçları olan bir çocuk.
- This child talks like an adult.
- Bu çocuk bir yetişkin gibi konuşur.
- When you were a child you feared the gloom.
- Çocukken kasvetten korkardınız.
- Tom is quite a mischievous child.
- Tom oldukça yaramaz bir çocuk.
- This child's mother is an announcer.
- Bu çocuğun annesi bir spiker.
- You expect too much of your child.
- Çocuğunuzdan çok şey bekliyorsunuz.
- The child was permitted two pieces of candy.
- Çocuğun iki parça şeker almasına izin verildi.
- No child should starve.
- Hiçbir çocuk açlık çekmemeli.
- He's always been on the side of the weak and oppressed since he was a child.
- Çocukluğundan beri zayıf ve mazlumdan yana olan bir karakteri vardı.
- Are you an adult or a child?
- Yetişkin misin yoksa çocuk musun?
- That child was happy to get the gift.
- O çocuk, hediye aldığı için mutluydu.
- The child cries instead of laughing.
- Çocuk gülmek yerine ağlıyor.
- Tom asked Mary to tell him about the house she had lived in when she was a child.
- Tom, Mary'den çocukken yaşadığı evi anlatmasını istedi.
- She's not a child anymore.
- O artık bir çocuk değil.
- Don't make fun of that child.
- O çocukla alay etmeyin.
- Mother makes soup for the child once again.
- Anne yine çocuğa çorba yapıyor.
- Sami and Layla divorced after the death of their child.
- Sami ve Layla çocuklarının ölümünden sonra boşandılar.
- If your child drinks poison, rush him to the hospital.
- Eğer çocuğunuz zehir içerse, derhal hastaneye götürün.
- Keli’s child is funny.
- Keli'nin çocuğu komik.
- Tom doesn't like being treated like a child.
- Tom bir çocuk gibi davranılmaktan hoşlanmıyor.
- Our child likes dogs, but I prefer cats.
- Bizim çocuğumuz köpekleri sever ama ben kedileri tercih ederim.
- She refused to let her child go out in the rain.
- Çocuğunun yağmurda dışarı çıkmasına izin vermedi.
- I must save the drowning child by all means.
- Boğulan çocuğu ne pahasına olursa olsun kurtarmalıyım.
- The child is stroking a cat.
- Çocuk bir kediyi okşuyor.
- I want to be a child.
- Çocuk olmak istiyorum.
- I've known Jim since I was a child.
- Ben çocukluğumdan beri Jim'i tanıyorum.
- Tom was behaving like a spoiled child.
- Tom şımarık bir çocuk gibi davranıyordu.
- The child was rescued from a burning house.
- Çocuk, yanan bir evden kurtarıldı.
- Even a child knows right from wrong.
- Bir çocuk bile doğruyu yanlışı bilir.
- I was able to swim well when I was a child.
- Ben bir çocukken iyi yüzebiliyordum.
- Whose child is this?
- Bu çocuk kimin?
- Where is your child?
- Çocuğunuz nerede?
- Don't act like a child.
- Bir çocuk gibi davranma.
- That child could barely manage to tie his shoes.
- O çocuk ayakkabılarını bağlamayı zar zor başardı.
- The child was crying for her mother.
- Çocuk annesi için ağlıyordu.
- I used to like walking in the rain when I was a child.
- Çocukken yağmurda yürümeyi severdim.
- Physical contact with a child is very important.
- Bir çocukla fiziksel temas çok önemlidir.
- His wife is pregnant with their second child.
- Karısı ikinci çocuklarına hamile.
- Since I am the mother of the child, he should live with me.
- Çocuğun annesi ben olduğuma göre, o benimle yaşamalı.
- In the Netherlands, if a child is too insistent on asking for a cookie, he might be punished and get no cookie.
- Hollanda'da bir çocuk kurabiye istemek konusunda fazla ısrarcı davranıyorsa cezalandırılabilir ve kurabiye alamaz.
- As a child, I was chubby.
- Çocukken tombuldum.
- I have taken care of this child ever since his parents died.
- Ebeveynleri öldüğünden beri bu çocuğa ben bakıyorum.
- If the child needs to eat, cook something healthy for him.
- Çocuğun yemek yemeye ihtiyacı varsa, ona sağlıklı bir şey pişirin.
- As a child, Van Horne collected fossils.
- Van Horne, çocukken fosil topladı.
- This work is simple enough that even a child can do it.
- Bu iş bir çocuğun bile yapabileceği kadar kolaydır.
- Tom and Mary want to adopt a child.
- Tom ve Mary bir çocuk evlat edinmek istiyorlar.
- The child is playing with Meccano.
- Çocuk Meccano ile oynuyor.
- What was your favorite toy when you were a child?
- Çocukken en sevdiğin oyuncak neydi?
- Tom was acting like a child.
- Tom bir çocuk gibi davranıyordu.
- The parents were worried that their child might be autistic.
- Aileler çocuklarının otistik olabileceğinden endişeleniyorlardı.
- She loves the boy as if he were her own child.
- Çocuğu kendi çocuğu gibi sevdi.
- This child has grown up normally.
- Bu çocuk normal bir şekilde büyüdü.
- Mary is a really intelligent child.
- Mary gerçekten zeki bir çocuk.
- After the birth of your child, you should make your work part-time.
- Çocuğunuz doğduktan sonra işinizi yarı zamanlı yapmalısınız.
- Due to severe educational influence the child became a wholly different person.
- Şiddetli eğitim etkisi nedeniyle çocuk tamamen farklı bir insan haline geldi.
- She had a little child, not at all pretty.
- Küçük bir çocuğu vardı, hiç de güzel değildi.
- Don't treat me like a child.
- Bana çocukmuşum gibi davranma.
- What kind of games were popular when you were a child?
- Sen çocukken ne tür oyunlar popülerdi?
- This child can speak English.
- Bu çocuk İngilizce konuşabilir.
- Tom thought he was a celebrity and so he gave his child a stupid name.
- Tom ünlü biri olduğunu düşündü ve bu yüzden çocuğuna aptalca bir isim verdi.
- That child is only four, but he can already count to 100.
- O çocuk sadece dört yaşında fakat şimdiden yüze kadar sayabiliyor.
- Tom is a talkative child.
- Tom konuşkan bir çocuk.
- Tom will never forgive those who abused him as a child.
- Tom çocukken onu istismar edenleri asla affetmeyecek.
- The child does not even know how to add.
- Çocuk, nasıl toplama yapılacağını bile bilmiyor.
- The child grabbed the candy.
- Çocuk, şekeri kaptı.
- What name will be given to the child?
- Çocuğa hangi isim verilecek?
- Tom lived in Boston when he was a child.
- Tom çocukken Boston'da yaşıyordu.
- It is possible that he came here when he was a child.
- Buraya çocukken gelmiş olması mümkün.
- His child's life is in danger.
- Onun çocuğunun hayatı tehlikededir.
- I was a quiet child.
- Sessiz bir çocuktum.
- Even the smallest child knows that kind a thing.
- Küçücük çocuk bile bu tür bir şeyi bilir.
- Is your child a boy or a girl?
- Çocuğunuz oğlan mı yoksa kız mı?
- He came to Japan as a child.
- Japonya'ya çocukken geldi.
- When I was a child, I used to spend time reading alone in my room.
- Ben çocukken, odamda yalnız başıma okuyarak vakit geçirirdim.
- I was able to swim well when I was a child.
- Çocukken iyi yüzebiliyordum.
- The mother kissed the child.
- Anne çocuğu öptü.
- My dear child, stay down here, otherwise the mean geese will bite you to death.
- Sevgili çocuğum, burada kal, yoksa zalim kazlar seni ölümüne ısırır.
- I want to be a child.
- Bir çocuk olmak istiyorum.
- Mary was a child prodigy.
- Mary dahi bir çocuktu.
- The child was told to apologize for being rude to the guests.
- Misafirlere kaba davrandığı için çocuğa özür dilemesi söylendi.
- Tom came to Boston when he was a child.
- Tom, çocukken Boston'a gelmişti.
- We should consider the problem from a child's perspective.
- Problemi bir çocuğun bakış açısıyla düşünmeliyiz.
- The mother took her child in her arms.
- Anne çocuğunu kucağına aldı.
- That child felt secure in his mother's arms.
- Çocuk, annesinin kollarında kendini güvende hissetti.
- Tom wasn't surprised where he found the lost child.
- Tom kayıp çocuğu nerede bulduğuna şaşırmadı.
- Did you learn to speak French when you were a child?
- Bir çocukken Fransızca konuşmayı öğrendin mi?
- Whose child is this?
- Bu kimin çocuğu?
- I used to sing that song when I was a child.
- Çocukken bu şarkıyı söylerdim.
- Did you climb trees when you were a child?
- Çocukken ağaçlara tırmanır mıydınız?
- She laid the child down gently.
- Çocuğu nazikçe yatırdı.
- They decided to adopt a child rather than having one of their own.
- Kendi çocuklarına sahip olmak yerine evlat edinmeye karar verdiler.
- Tom was always a quiet child.
- Tom her zaman sessiz bir çocuktu.
- Even a child could do it.
- Onu bir çocuk bile yapabilirdi.
- Even though he's a child, he can understand her story.
- Çocuk olmasına rağmen onun hikayesini anlayabiliyor.
- He hid his child's birthday present behind the couch.
- Çocuğunun doğum günü hediyesini koltuğun arkasına sakladı.
- When I was a child, I would often call on him on Sunday.
- Çocukken pazar günleri sık sık onu ziyaret ederdim.
- You are acting like a three-year-old child.
- Üç yaşında bir çocuk gibi davranıyorsun.
- The child was nearly run over by a car.
- Çocuk neredeyse bir araba tarafından eziliyordu.
- The king had only one child, and that was a daughter, so he foresaw that she must be provided with a husband who would be fit to be king after him.
- Kralın tek bir çocuğu vardı, o da kızıydı, bu yüzden kendisinden sonra kral olmaya uygun bir koca bulması gerektiğini öngörmüştü.
- Mary used to go to Boston every summer when she was a child.
- Maria çocukken her yaz Boston'a giderdi.
- That child wants some friends to play with.
- O çocuk birlikte oynamaya arkadaş istiyor.
- It was not until the sun had set that the child came home.
- Güneş batana kadar çocuk eve gelmedi.
- Did you learn to speak French when you were a child?
- Çocukken Fransızca konuşmayı öğrendiniz mi?
- The child caught a cold.
- Çocuk üşüttü.
- Tom has a wife and a young child.
- Tom'un bir eşi ve küçük bir çocuğu var.
- He came to Japan when he was a child.
- Bir çocukken Japonya'ya geldi.
- The more foolish a child is, the cuter he seems to his parents.
- Bir çocuk ne kadar aptalsa ailesine o kadar sevimli görünür.
- He walked slowly so the child could follow.
- O yavaşça yürüdü böylece çocuklar yetişebildi.
- Even tough he's a child, he knows the difference between right and wrong.
- Çocuk olmasına rağmen doğru ile yanlış arasındaki farkı biliyor.
- She is buying a toy for her child.
- Çocuğu için bir oyuncak satın alıyor.
- The child is learning quickly.
- Çocuk çabucak öğreniyor.
- Are you breastfeeding your child?
- Çocuğunuzu emziriyor musunuz?
- When Mary was a child, her family was very poor.
- Mary bir çocukken ailesi çok fakirdi.
- The criminal did evil things as a child.
- Suçlu çocukken kötü şeyler yapmış.
- Maria adopted an orphan child.
- Maria yetim bir çocuğu evlat edindi.
- He is a slim child.
- Zayıf bir çocuk.
- Come here, child, and let me have a look at you.
- Buraya gel çocuğum, sana bir bakayım.
- Bill dived into the river to save the drowning child.
- Bill boğulan çocuğu kurtarmak için nehre daldı.
- When I was a little child, I used to play baseball after school.
- Küçük bir çocukken okuldan sonra beyzbol oynardım.
- This book is so easy that even a child can read it.
- Bu kitap o kadar kolay ki bir çocuk bile okuyabilir.
- I have great difficulty in handling the child.
- Çocuğu idare etmekte çok zorlanıyorum.
- I used to sing that song when I was a child.
- Ben bir çocukken o şarkıyı söylerdim.
- The child captivates everyone with his sunny smile.
- Çocuk, neşeli gülüşüyle herkesi cezbediyor.
- Even though he's a child, he can understand her story.
- Çocuk olmasına rağmen, onun hikayesini anlayabilir.
- She braked hard when she saw a child run out into the road.
- Bir çocuğun yola çıktığını gördüğünde sert frenledi.
- There is no treasure more precious than a child.
- Bir çocuktan daha değerli hazine yoktur.
- Don't treat me like a child.
- Bana bir çocuk gibi davranma.
- I tried to soothe the child.
- Çocuğu yatıştırmaya uğraştım.
- That child threw a stone at the dog.
- O çocuk köpeğe taş atmış.
- We should consider the problem from a child's point of view.
- Sorunu bir çocuğun bakış açısından değerlendirmeliyiz.
- It was not until the sun had set that the child came home.
- Güneş batana kadar, çocuk eve gelmedi.
- Dan and Linda decided to adopt a little child.
- Dan ve Linda küçük bir çocuğu evlat edinmeye karar verdi.
- She's a former child actor.
- O eski bir çocuk oyuncu.
- The child is crying, because it wants to eat.
- Çocuk ağlıyor çünkü yemek istiyor.
- The stupider the child, the more lovely.
- Bir çocuk ne kadar aptalsa o kadar sevimlidir.
- I'm not a child.
- Ben çocuk değilim.
- She entrusted the care of her child to her aunt.
- O, çocuğunun bakımını halasına emanet etti.
- Do you have a child?
- Çocuğun var mı?
- She is a mere child.
- O sadece bir çocuk.
- He gave the child a toy.
- Çocuğa bir oyuncak verdi.
- A burnt child dreads fire.
- Yanmış bir çocuk ateşten korkar.
- As a child, I loved picking peaches in my grandfather's garden.
- Çocukken büyükbabamın bahçesinde şeftali toplamaya bayılırdım.
- She risked her life to save her child.
- Çocuğunu kurtarmak için hayatını riske attı.
- They treat me like a child.
- Bana çocuk muamelesi yapıyorlar.
- He saved a child from drowning in a pond.
- Bir çocuğu gölette boğulmaktan kurtardı.
- I was a shy child.
- Ben utangaç bir çocuktum.
- I used to play here as a child.
- Bir çocukken burada oynardım.
- That child has no fear of water.
- Bu çocuk, sudan korkmuyor.
- You expect too much of your child.
- Çocuğunuzdan çok fazla şey bekliyorsunuz.
- Are you an adult or a child?
- Sen yetişkin misin yoksa çocuk mu?
- The child stopped crying and calmed down.
- Çocuk ağlamayı durdurdu ve sakinleşti.
- I'm going to buy a toy for the child.
- Çocuk için bir oyuncak alacağım.
- They are still looking for the child.
- Onlar hâlâ çocuğu arıyorlar.
- You are not a child anymore.
- Artık bir çocuk değilsin.
- A child is not a mature person.
- Bir çocuk, olgun bir insan değildir.
- When you were a child, did you have any friends?
- Çocukken hiç arkadaşınız var mıydı?
- The child missed his mother very much.
- Çocuk annesini çok özlemiş.
- Tom was catatonically shy as a child.
- Tom, çocukken katatonik olarak utangaçtı.
- He is a mere child.
- O sadece bir çocuk.
- When I was a child, I used to spend time reading alone in my room.
- Çocukken odamda tek başıma kitap okuyarak vakit geçirirdim.
- The child's nose is bleeding.
- Çocuğun burnu kanıyor.
- She went in search of her lost child.
- Kayıp çocuğunu aramaya gitti.
- It's not easy being the eldest child.
- En büyük çocuk olmak kolay değil.
- John has been collecting stamps since he was a child.
- John çocukluğundan beri pul koleksiyonu yapıyor.
- What were you like as a child?
- Çocukken nasıl biriydin?
- He did everything he could for his child.
- Çocuğu için elinden gelen her şeyi yaptı.
- Mary used to go to Boston every summer when she was a child.
- Mary çocukken her yaz Boston'a giderdi.
- The child was named Sophia after her grandmother.
- Çocuğa büyükannesinin adı olan Sophia verildi.
- There's nothing more painful than losing one's child.
- İnsanın çocuğunu kaybetmesinden daha acı bir şey yoktur.
- Any child knows that.
- Her çocuk bunu bilir.
- Tom acts like a child.
- Tom çocukça hareketler yapıyor.
- The child puts adults to shame.
- Bu çocuk yetişkinleri mahcup ediyor.
- Whose child are you?
- Kimin çocuğusun sen?
- No one has the right to tell you how to raise your child.
- Hiç kimsenin sana çocuğunu nasıl yetiştireceğini söyleme hakkı yok.
- The child was exceptionally intelligent.
- Çocuk son derece zekiydi.
- Tom was acting like a child.
- Tom çocuk gibi davranıyordu.
- He is a mere child.
- O sadece bir çocuktur.
- He objects to being treated like a child.
- Kendisine çocuk gibi davranılmasına itiraz ediyor.
- A child is not a mature person.
- Bir çocuk olgun bir insan değildir.
- You kiss your child a hundred times a day, don't you?
- Çocuğunu günde yüz defa öpüyorsun, değil mi?
- The child cried herself to sleep.
- Çocuk ağlaya ağlaya uyuyakaldı.
- He is nothing but a child.
- Çocuktan başka bir şey değil.
- No sooner had the child seen his mother than he burst into tears.
- Çocuk annesini görür görmez gözyaşlarına boğuldu.
- Do not put child into bag!
- Çocuğu çantaya koyma!
- How old must a child be to be able to stay at home alone?
- Bir çocuğun evde yalnız kalabilmesi için kaç yaşında olması gerekir?
- I don't really want to have another child.
- Başka bir çocuk sahibi olmayı sahiden istemiyorum.
- When I was a child, I believed in Santa Claus.
- Çocukken Noel Baba'ya inanırdım.
- I was only a little child then.
- Ben o zaman sadece küçük bir çocuktum.
- Layla had a child from her ex-boyfriend.
- Layla'nın eski erkek arkadaşından bir çocuğu vardı.
- Tom couldn't eat peanuts when he was a child.
- Tom çocukken yer fıstığı yiyemezdi.
- Even though he was a child, he worked hard to help his mother.
- Çocuk olmasına rağmen annesine yardım etmek için çok çalıştı.
- The child believes that the earth is flat.
- Çocuk dünyanın düz olduğuna inanıyor.
- That child can count to twenty.
- O çocuk yirmiye kadar sayabilir.
- I'm not a child.
- Bir çocuk değilim.
- Tom treated me like a child.
- Tom bana bir çocuk gibi davranıyordu.
- That child could barely manage to tie his shoes.
- O çocuk, ayakkabılarını güçlükle bağlayabildi.
- You're probably the child's father.
- Muhtemelen çocuğun babası sensin.
- The child is very busy.
- Çocuk çok meşgul.
- He is the tallest child.
- O en uzun boylu çocuktur.
- This child talks like an adult.
- Bu çocuk bir yetişkin gibi konuşuyor.
- That child ought to be in bed.
- O çocuğun yatakta olması gerekiyor.
- The child began to cry at the sight of the dog.
- Çocuk, köpeği görünce ağlamaya başladı.
- Even a child would understand this.
- Bir çocuk bile bunu anlayabilir.
- You're acting like a small child.
- Ufak bir çocuk gibi davranıyorsun.
- The mother rubbed the sick child's back.
- Anne hasta çocuğun sırtını sıvazladı.
- No one has the right to tell you how to raise your child.
- Kimsenin size çocuğunuzu nasıl yetiştireceğinizi söylemeye hakkı yok.
- That child has few friends.
- O çocuğun birkaç arkadaşı var.
- Fadil was a child who just wanted to be loved.
- Fadıl sadece sevilmek isteyen bir çocuktu.
- Tom was a sickly child and was mollycoddled by his parents.
- Tom hastalıklı bir çocuktu ve ana babası tarafından şımartılmıştı.
- I don't like being treated as a child.
- Çocuk muamelesi görmekten hoşlanmıyorum.
- Child, my name is Jesus and I'm your father.
- Çocuk, benim adım İsa ve ben senin babanım.
- Did they do this kind of thing when you were a child?
- Siz çocukken de böyle şeyler yapıyorlar mıydı?
- When I was a child, I enjoyed destroying anthills.
- Çocukken karınca yuvalarını tahrip etmeyi severdim.
- I'm sorry I acted like a child last night.
- Dün gece bir çocuk gibi davrandığım için özür dilerim.
- Even a child can answer it.
- Bir çocuk bile cevap verebilir.
- Layla was a good mom to her child.
- Leyla çocuğu için iyi bir anneydi.
- As soon as the child saw his mother, he stopped crying.
- Çocuk, annesini görür görmez ağlamayı bıraktı.
- I'm tired of being treated like a child.
- Bir çocuk gibi muamele görmekten bıktım.
- The child is learning quickly.
- Çocuk hızlı öğreniyor.
- The child threw a stone at the dog.
- Çocuk köpeğe bir taş fırlattı.
- You can ask the child who is playing over there.
- Orada oynayan çocuğa sorabilirsin.
- Mary waited till the child goes off.
- Mary çocuk gidinceye kadar bekledi.
- Fadil was acting like a child.
- Fadıl çocuk gibi davranıyordu.
- She risked her life to protect her child.
- Çocuğunu korumak için hayatını tehlikeye attı.
- My second child doesn't like school as much as the first one.
- İkinci çocuğum okulu birincisi kadar sevmiyor.
- They are treating me like a child.
- Onlar bana bir çocuk gibi davranıyor.
- In our class, there is no child more diligent than Jack.
- Sınıfımızda Jack'ten daha çalışkan bir çocuk yoktur.
- Mary kept Tom from seeing his child.
- Mary, Tom'un çocuğunu görmesini engelledi.
- Tom was a very noisy child.
- Tom çok gürültü yapan bir çocuktu.
- This book is so easy that a child can read it.
- Bu kitap bir çocuğun okuyabileceği kadar basittir.
- Tom attempted to molest the eight-year-old child.
- Tom sekiz yaşındaki çocuğa taciz girişiminde bulundu.
- In Sweden it is more common for a child to have three first names than one, but here, at home, this is a more unusual phenomenon.
- İsveç'te bir çocuğun üç ilk isme sahip olması bir ilk isme sahip olmasından daha yaygındır, ancak burada, evde, bu daha sıra dışı bir olgudur.
- You should keep the medicine box away from your child.
- İlaç kutusunu çocuğunuzdan uzak tutmalısınız.
- Can a child do such a cruel thing?
- Bir çocuk böyle zalim bir şey yapabilir mi?
- Do not put child into bag!
- Çocuğu çantaya koymayın!
- The child glared impudently at its mother.
- Çocuk arsızca gözlerini annesine dikti.
- When I was a child, I spent most of my time indoors reading.
- Ben çocukken, zamanımın çoğunu evde okuyarak geçirdim.
- Mary had been waiting till her child fell asleep.
- Mary çocuğu uyuyana kadar beklemişti.
- I will look after your child this evening.
- Bu akşam senin çocuğuna ben bakacağım.
- The lost child was identified by his clothes.
- Kayıp çocuk giysilerinden tespit edildi.
- He rescued the child from the fire.
- Çocuğu yangından kurtardı.
- I've always wanted a child.
- Her zaman bir çocuk istedim.
- How often did you go to the dentist when you were a child?
- Sen bir çocukken ne sıklıkla dişçiye gittin?
- She kisses her child a hundred times a day.
- Çocuğunu günde yüz kere öpüyor.
- I've known him ever since he was a child.
- Çocukluğundan beri onu tanıyorum.
- The child was constantly interrupting her mother's conversation.
- Çocuk sürekli annesinin konuşmasını bölüyordu.
- I don't want our child to grow up here.
- Çocuğumuzun burada büyümesini istemiyorum.
- You are no longer a mere child.
- Artık sadece bir çocuk değilsin.
- And what if your child was like that?
- Ya senin çocuğun da böyle olsaydı?
- The stupider the child, the more lovely.
- Çocuk ne kadar aptalsa, o kadar sevimlidir.
- At the moment only a child can save my marriage.
- Şu anda evliliğimi yalnızca bir çocuk kurtarabilir.
- He is but a child.
- O daha bir çocuk.
- The child has already gone to bed.
- Çocuk çoktan yatağa gitti.
- I'm a child in a man's body.
- Ben erkek bedeninde bir çocuğum.
- How often did you go to the dentist when you were a child?
- Çocukken ne sıklıkta dişçiye giderdin?
- Any child could do that.
- Herhangi bir çocuk onu yapabilirdi.
- Tom died trying to save a child from a burning building.
- Tom yanan bir binadan bir çocuğu kurtarmaya çalışırken öldü.
- Stop acting like a spoiled child.
- Şımarık bir çocuk gibi davranmayı kes.
- The child caught a cold.
- Çocuk şifayı kaptı.
- If I could be reborn, I would want to be the child of a rich family, then I'd be set for life.
- Eğer yeniden doğabilseydim, zengin bir ailenin çocuğu olmak isterdim, o zaman hayata hazır olurdum.
- He objected to being treated like a child.
- Çocuk muamelesi görmeye itiraz etti.
- I've known him ever since he was a child.
- Onu çocukluğundan beri tanırım.
- It was surprising to see how fast the child grew up.
- Çocuğun bu kadar hızlı büyüdüğünü görmek şaşırtıcıydı.
- This child's mother is an announcer.
- Bu çocuğun annesi bir sunucu.
- He hid his child's birthday present behind the couch.
- Çocuğunun doğum günü hediyesini kanepenin arkasına saklamış.
- My dear child, stay down here, otherwise the mean geese will bite you to death.
- Sevgili çocuğum, burada kal, yoksa kötü kazlar seni ısırıp öldürecek.
- When I was a child, I used to go to the seashore every summer.
- Ben bir çocukken, her yaz sahile giderdim.
- You treated me like a child.
- Bana çocuk gibi davrandın.
- The education is the birthright of every child.
- Eğitim her çocuğun doğuştan hakkıdır.
- It is essential that every child have the same educational opportunities.
- Her çocuğun aynı eğitim fırsatlarına sahip olması zorunludur.
- He's not a child anymore.
- O artık çocuk değil.
- My aunt treats me as if I were a child.
- Teyzem bana sanki bir çocukmuşum gibi davranır.
- This book is easy enough for a five-year-old child to read.
- Bu kitap beş yaşındaki bir çocuğun okuyabileceği kadar kolay.
- I broke my arm when I was a child.
- Çocukken kolumu kırmıştım.
- You're acting like a small child.
- Küçük bir çocuk gibi davranıyorsun.
- That tall boy saved the drowning child.
- O uzun çocuk boğulan çocuğu kurtardı.
- They all sought for the lost child.
- Onların hepsi kayıp çocuğu aradı.
- She certainly is an odd child.
- O kesinlikle garip bir çocuk.
- My wife wanted to adopt a child.
- Eşim bir çocuğu evlat edinmek istiyordu.
- Tom's parents both died while he was still a small child.
- Tom'un anne ve babası o henüz küçük bir çocukken öldü.
- When I was a child, I used to swim in that pond.
- Ben bir çocukken o gölette yüzerdim.
- She bought a toy for her child.
- Çocuğuna bir oyuncak aldı.
- Now that you are grown up, you must not behave like a child.
- Artık büyüdüğüne göre, bir çocuk gibi davranmamalısın.
- Tom is an unmanageable child.
- Tom ele avuca sığmaz bir çocuk.
- He is an unmanageable child.
- İdare edilemez bir çocuk.
- I've always wanted a child.
- Hep bir çocuğum olsun istemişimdir.
- Tom and Mary had only one child.
- Tom ve Mary'nin sadece bir çocuğu vardı.
- The youngest child spent every morning at a nursery.
- En küçük çocuk her sabahı kreşte geçirirdi.
- We kiss our child a hundred times a day.
- Biz çocuğumuzu günde yüz kere öperiz.
- That child got bored.
- O çocuk sıkıldı.
- Tom could sing well when he was a child.
- Tom çocukken iyi şarkı söyleyebiliyordu.
- She bought a toy for her child.
- O, çocuğu için bir oyuncak aldı.
- You lose your future when your child dies.
- Çocuğunuz öldüğünde geleceğinizi kaybedersiniz.
- That child stared at me, his mouth agape.
- Şu çocuk, ağzı bir karış açık halde bana baktı.
- Why are you acting like a child?
- Neden bir çocuk gibi hareket ediyorsun?
- The child cried for help.
- Çocuk yardım isteyerek ağlamış.
- What kind of food did you eat when you were a child?
- Çocukken ne tür yiyecekler yerdiniz?
- I could swim well when I was a child.
- Bir çocukken iyi yüzebiliyordum.
- It's a waste of time to reason with a child.
- Bir çocukla mantık ekseninde konuşmaya çalışmak zaman kaybı.
- When I was a child, I wanted to be an astronaut.
- Çocukken astronot olmak isterdim.
- She came to Japan as a child.
- Japonya'ya çocukken geldi.
- Let's choose a name for the child.
- Çocuk için bir isim seçelim.
- Let's pick a name for the child.
- Çocuk için bir isim seçelim.
- When I was a child, I used to like sliding down the staircase banister.
- Çocukken merdivenden kaymak hoşuma giderdi.
- My mother used to read stories to me when I was a young child.
- Ben küçük bir çocukken annem bana hikayeler okurdu.
- Tom is not a lazy child.
- Tom tembel bir çocuk değil.
- They named the child after the grandfather.
- Çocuğa büyükbabasının adını verdiler.
- That child's mother is a director.
- O çocuğun annesi bir yönetmen.
- Even the smallest child knows that kind a thing.
- Küçücük bir çocuk bile böyle bir şeyi bilir.
- Stop acting like a child.
- Çocuk gibi davranmayı bırak.
- This work is simple enough that even a child can do it.
- Bu iş bir çocuğun bile yapabileceği kadar basit.
- I've known Tom ever since he was a child.
- Tom'u çocukluğundan beri tanıyorum.
- We saw the child get on the bus.
- Çocuğun otobüse bindiğini gördük.
- This book is so easy that even a child can read it.
- Bu kitap o kadar kolay ki bir çocuk bile onu okuyabilir.
- The child drew a spherical triangle.
- Çocuk küresel bir üçgen çizdi.
- A Japanese child is a member of a group even while sleeping.
- Japon bir çocuk uyurken bile bir grubun üyesidir.
- Let's pick a name for the child.
- Çocuğa bir isim seçelim.
- The child was sleeping on its mothers lap.
- Çocuk annesinin kucağında uyuyordu.
- Sami is a convicted child rapist.
- Sami hüküm giymiş bir çocuk tecavüzcüsü.
- Tom is nothing but a child.
- Tom sadece bir çocuk.
- The child died from an asthma attack because the school didn't allow him to carry his inhaler with him.
- Çocuk astım krizinden öldü çünkü okul astım spreyini yanında taşımasına izin vermedi.
- The child can walk alone.
- Çocuk tek başına yürüyebilir.
- Stop treating me like a child.
- Bana çocukmuşum gibi davranmayı kes.
- My little sister is crying like a child.
- Küçük kız kardeşim çocuk gibi ağlıyor.
- The child is dirty.
- Çocuk kirli.
- He seized the child's hand.
- Çocuğun elini tuttu.
- She stripped the child and put him in the bath.
- Çocuğu soydu ve banyoya soktu.
- Did you see the child who was here?
- Burada olan çocuğu gördünüz mü?
- This child believes that the earth is flat.
- Bu çocuk dünyanın düz olduğuna inanıyor.
- You are a good hearted child.
- Sen iyi kalpli bir çocuksun.
- The child dipped his toes into the ocean to see if the water was cold.
- Çocuk suyun soğuk olup olmadığını görmek için ayak parmaklarını okyanusa daldırdı.
- Quit acting like a child.
- Çocuk gibi davranmayı bırak.
- Tom struggled with dyslexia as a child.
- Tom çocukken disleksi ile mücadele etti.
- Did you believe in Santa Claus when you were a child?
- Çocukken Noel Baba'ya inanır mıydınız?
- Unless you started learning English as a child, you're unlikely to ever sound like a native speaker.
- İngilizce öğrenmeye çocukken başlamadıysanız, anadiliniz gibi konuşmanız pek olası değildir.
- My wife wanted to adopt a child.
- Karım bir çocuk evlat edinmek istiyordu.
- That child caused a lot of trouble.
- O çocuk çok sorun çıkardı.
- Don't give a child more money than is necessary.
- Bir çocuğa gerekli olduğundan daha fazla para verme.
- The child ran to his mother.
- Çocuk annesine koştu.
- The child talked with his eyes shining.
- Çocuk, parlayan gözlerle konuştu.
- Fadil called the police and reported his child missing.
- Fadıl polisi aradı ve çocuğunu kayıp olarak bildirdi.
- They're treating me like a child.
- Onlar bana bir çocuk gibi davranıyor.
- I met a child once.
- Bir defasında bir çocukla tanıştım.
- She's giving each child two apples.
- Her çocuğa iki elma veriyor.
- He has a good deal of intelligence for a child.
- Bir çocuk için epeyce bir zekaya sahip.
- Tom isn't a child.
- Tom çocuk değil.
- Have you seen a child with curly hair?
- Kıvırcık saçlı bir çocuk gördünüz mü?
- Even though she was a child, she wasn't afraid.
- Bir çocuk olmasına rağmen, korkmuyordu.
- When I was child, whenever I did something bad, I would get spanked.
- Çocukken, ne zaman kötü bir şey yapsam tokat yerdim.
- Tom was a victim of molestation as a child.
- Tom çocukken tacize uğramıştı.
- Even a child can understand it.
- Bir çocuk bile onu anlayabilir.
- This novel is so easy that even a child can read it.
- Bu roman o kadar kolay ki onu bir çocuk bile okuyabilir.
- When I was a child, I took music lessons.
- Çocukken müzik dersleri aldım.
- In this country we condemn child exploitation.
- Bu ülkede çocuk istismarını kınıyoruz.
- The child recovered from his cold.
- Çocuk, nezlesinden kurtuldu.
- A child today would not do that.
- Bugün bir çocuk bunu yapmaz.
- Quit acting like a child.
- Çocuk gibi davranmaktan vazgeç.
- Even a child can do it.
- Bunu bir çocuk bile yapabilir.
- Tom was a child prodigy.
- Tom bir çocuk dahiydi.
- He lost his eyesight when he was still a child.
- Hâlâ bir çocukken görme yeteneğini kaybetti.
- Tom doesn't like being treated like a child.
- Tom çocuk gibi davranılmasından hoşlanmaz.
- That child caused a lot of trouble.
- O çocuk birçok soruna neden oldu.
- You are an angel of a child.
- Sen melek gibi bir çocuksun.
- Tom always treats Mary like a child.
- Tom her zaman Mary'ye bir çocuk gibi davranır.
- Mary kisses her child a hundred times a day.
- Mary çocuğunu günde yüz kere öper.
- Tom is John and Mary's third child.
- Tom, John ve Mary'nin üçüncü çocuğu.
- You cannot praise a child enough for doing something well.
- Bir çocuğu iyi bir şey yaptığı için ne kadar övsen az.
- I need something for a child.
- Bir çocuk için bir şeye ihtiyacım var.
- He didn't see the stop sign and almost hit the child crossing the street.
- Dur işaretini görmedi ve neredeyse karşıdan karşıya geçen çocuğa çarpıyordu.
- When I was a child, I could sleep anywhere.
- Çocukken her yerde uyuyabilirdim.
- She could sing well when she was a child.
- Çocukken iyi şarkı söylerdi.
- He's a child actor.
- O bir çocuk oyuncu.
- This is the house where I lived when I was a child.
- Burası çocukken yaşadığım ev.
- Smoking in a car with a child under 16 is against the law.
- Arabada 16 yaşından küçük bir çocukla sigara içmek yasalara aykırıdır.
- This is the house where I lived when I was a child.
- Çocukken yaşadığım ev burası.
- The child refused to let anyone feed him.
- Çocuk kimsenin onu beslemesine izin vermedi.
- The doctor examined the child and said she was healthy.
- Doktor, çocuğu muayene etti ve sağlıklı olduğunu söyledi.
- I'll look after your child while you are away.
- Siz yokken çocuğunuza ben bakarım.
- There was not one child in the park yesterday.
- Dün parkta bir tane bile çocuk yoktu.
- I was not a lovable child.
- Sevimli bir çocuk değildim.
- A child who has lost both his parents is called an orphan.
- Her iki ebeveynini kaybetmiş bir çocuğa yetim denir.
- Tom objected to being treated like a child.
- Tom kendisine çocuk gibi davranılmasına itiraz eder.
- She was a child, but she was brave.
- Çocuktu ama cesurdu.
- I can't raise our child by myself.
- Çocuğumuzu kendi başıma büyütemem.
- A child is missing.
- Bir çocuk kayıp.
- She put the blanket over the child sleeping on the sofa.
- O, kanepede uyuyan çocuğun üzerine battaniye örttü.
- A child is very sensitive to its mother's love.
- Bir çocuk annesinin sevgisine karşı çok hassastır.
- Don't force the child to eat.
- Çocuğu yemesi için zorlama.
- The protagonist of the new film is a child angel.
- Yeni filmin kahramanı bir çocuk melek.
- He had seldom seen a child with so much talent.
- Bu kadar yetenekli bir çocuğu nadiren görmüştü.
- Tom came to Japan as a child.
- Tom Japonya'ya çocukken geldi.
- That child is a bit shy.
- Bu çocuk biraz utangaç.
- He took care of her child.
- Onun çocuğuna baktı.
- You're no a child anymore.
- Sen artık bir çocuk değilsin.
- That child resembles his father.
- O çocuk, babasına benziyor.
- Let's choose a name for the child.
- Çocuğa bir isim seçelim.
- Tom and Mary want to adopt a child.
- Tom ve Mary bir çocuğu evlat edinmek istiyorlar.
- Tom is merely a child.
- Tom bir çocuk sadece.
- What were you like as a child?
- Çocukken ne gibiydin?
- Put the child to sleep.
- Çocuğu uyut.
- The parents were worried that their child might be autistic.
- Ebeveynler çocuklarının otistik olabileceğinden endişeliydi.
- I'll look after that child.
- O çocukla ilgileneceğim.
- Don't give a child more money than is necessary.
- Bir çocuğa gereğinden fazla para vermeyin.
- A child is playing harp.
- Bir çocuk arp çalıyor.
- She took care of the child.
- Çocuğa o baktı.
- The child stopped crying and calmed down.
- Çocuk ağlamayı kesti ve sakinleşti.
- That child looks as if he is going to cry.
- Şu çocuk ağlayacakmış gibi görünüyor.
- He can nourish his elephant, but cannot nourish his child.
- Filini besleyebilir ama çocuğunu besleyemez.
- Mary is pregnant with Tom's child.
- Mary, Tom'un çocuğuna hamile.
- Tom found the child crying in the street.
- Tom çocuğu sokakta ağlarken bulmuş.
- He behaves like a child.
- O bir çocuk gibi davranır.
- The child felt scared when he saw a ghost.
- Çocuk bir hayalet gördüğünde korktu.
- He isn't a lazy child.
- Tembel bir çocuk değil.
- Tom is a mere child.
- Tom daha bir çocuk.
- That child is sick and has been in the hospital since last Sunday.
- O çocuk hasta ve geçen pazardan beri hastanede.
- She is nothing but a child.
- Çocuktan başka bir şey değil.
- I will look after this child.
- Bu çocuğa ben bakacağım.
- The child talks as if he were a man.
- Çocuk, sanki bir adammış gibi konuşuyor.
- Tom was bullied as a child.
- Tom çocukken zorbalığa uğramıştı.
- Quit treating me like a child.
- Bana bir çocuk gibi davranmayı bırakın.
- The box is light enough for a child to carry.
- Kutu bir çocuğun taşıyabileceği kadar hafif.
- If labor pains would hurt so much as people say, everyone would only have one child!
- Eğer doğum sancıları insanların söylediği gibi çok acı verseydi, herkes sadece bir çocuk sahibi olurdu!
- Sami had a relationship that resulted in a child.
- Sami bir çocukla sonuçlanan bir ilişki yaşadı.
- The accident happened because a small child had been left alone in the street.
- Küçük bir çocuk sokakta yalnız bırakıldığı için kaza oldu.
- Mary waited till the child goes off.
- Mary çocuk gidene kadar bekledi.
- You're just a child yourself.
- Sen daha kendin bir çocuksun.
- Bill dove into the river to save the drowning child.
- Bill boğulan çocuğu kurtarmak için nehre atladı.
- Even a child could do it.
- Bir çocuk bile yapabilir.
- He treats me like a child.
- O, bana bir çocuk gibi davranır.
- Tom lived in Boston when he was a child.
- Tom çocukken Boston'da yaşadı.
- Stop acting like a child.
- Bir çocuk gibi davranmayı bırak.
- The more we spoil a child, the more problematic he will be.
- Bir çocuğu ne kadar şımartırsak, o kadar sorunlu olur.
- She is only a child.
- O daha bir çocuk.
- The child was bored.
- Çocuk sıkılmıştı.
- The child puts adults to shame.
- Çocuk, yetişkinleri utandırır.
- The little child was subjected to violence from his stepmother.
- Küçük çocuk üvey annesinden şiddet gördü.
- My daughter often had asthma attacks when she was a child.
- Kızım bir çocukken sık sık astım atakları yaşardı.
- He would go fishing in the river when he was a child.
- Çocukken nehirde balık tutmaya giderdi.
- The child bothered him with questions.
- Çocuk, sorularla onu rahatsız etti.
- There was a child involved.
- İşin içinde bir çocuk vardı.
- The child of the lady next door is already seven years old.
- Yan komşunun çocuğu şimdiden yedi yaşında.
- She acts like a child.
- Çocuk gibi davranıyor.
- That child is always fretting.
- Bu çocuk her zaman üzgün.
- She put the infant in the child seat.
- O, çocuğu bebek koltuğuna koydu.
- The child is helpless in his rage.
- Çocuk öfkesi karşısında çaresiz.
- How does it feel to be an only child?
- Tek bir çocuk olmak nasıl bir duygu?
- He was always watching TV when he was a child.
- Çocukken her zaman televizyon izliyordu.
- You lose your future when your child dies.
- Çocuğun ölünce geleceğini kaybedersin.
- I broke my arm when I was a child.
- Ben çocukken kolumu kırdım.
- Every two seconds somewhere on Earth a child dies of starvation, while elsewhere there are abundant food resources going to waste.
- Dünyanın herhangi bir yerinde her iki saniyede bir çocuk açlıktan ölürken, başka yerlerde bol miktarda gıda kaynağı boşa gidiyor.
- Tom told Mary he thought she was behaving like a child.
- Tom, Mary'ye onun bir çocuk gibi davrandığını düşündüğünü söyledi.
- Tom requested that we take care of his child.
- Tom çocuğuna bakmamızı istedi.
- Even a child can do that.
- Bir çocuk bile onu yapabilir.
- She's a child actor.
- O bir çocuk oyuncu.
- Though he was a child, he made up his mind to do the work himself.
- O bir çocuk olmasına rağmen işi kendisi yapmaya karar verdi.
- The nurse soothed the crying child.
- Hemşire ağlayan çocuğu yatıştırdı.
- Even a child can answer it.
- Bir çocuk bile ona cevap verebilir.
- The child doesn't cry anymore.
- Çocuk artık ağlamaz.
- Dan and Linda decided to adopt a little child.
- Dan ve Linda küçük bir çocuk evlat edinmeye karar verdiler.
- She is nothing but a child.
- O, bir çocuktan başka bir şey değildir.
- Christopher Columbus once met the child in Sentence 47456 and opened his eyes to the world.
- Kristof Kolomb bir zamanlar Cümle 47456'daki çocukla tanıştı ve onun gözlerini dünyaya açtı.
- It was your child who tore my book to pieces.
- Kitabımı paramparça eden senin çocuğundu.
- She abandoned her child.
- O, çocuğunu terk etti.
- Every child bowed to the teacher.
- Her çocuk öğretmenin önünde eğildi.
- We adopted a child.
- Bir çocuk evlat edindik.
- Even a little child knows its name.
- Küçük bir çocuk bile adını bilir.
- When I was a child, I was always drinking milk.
- Çocukken hep süt içerdim.
- Tom could sing well when he was a child.
- Tom çocukken iyi şarkı söyleyebilirdi.
- She is a child after all.
- Nihayetinde, o bir çocuk.
- I can't stand being treated like a child.
- Çocuk muamelesi görmeye dayanamıyorum.
- The child recovered from his cold.
- Çocuk soğuk algınlığından kurtuldu.
- It's so simple that even a child can do it.
- Bu o kadar basit ki bir çocuk bile onu yapabilir.
- The child painted flowers.
- Çocuk çiçekleri boyadı.
- Even a child knows right from wrong.
- Bir çocuk bile doğru ile yanlışı ayırt edebilir.
- Did you see the child who was here?
- Buradaki çocuğu gördünüz mü?
- She refused to let her child go out in the rain.
- Çocuğunu yağmur altında bırakmayı reddetti.
- Keli’s child is funny.
- Keli'nin çocuğu çok komik.
- I've known how to do that since I was a child.
- Çocukluğumdan beri bunu nasıl yapacağımı biliyorum.
- He is a spoiled child.
- O şımarık bir çocuk.
- I'm being treated like a child.
- Bana bir çocuk gibi davranılıyor.
- That child did nothing but cry.
- O çocuk ağlamaktan başka bir şey yapmadı.
- Any child knows it.
- Her çocuk bunu bilir.
- At a glance, he knew that the child was hungry.
- Bir bakışta çocuğun aç olduğunu anladı.
- The child's behaviour and attitude towards his fellow students was exemplary.
- Çocuğun okul arkadaşlarına karşı davranışı ve tutumu ibret vericiydi.
- A child is very sensitive to its mother's love.
- Bir çocuk annesinin sevgisine karşı çok duyarlıdır.
- The sick child's mother implored the doctor to come immediately.
- Hasta çocuğun annesi doktorun hemen gelmesi için yalvardı.
- They all sought for the lost child.
- Hepsi kayıp çocuğu aradı.
- Every child bowed to the teacher.
- Her çocuk öğretmeni selamladı.
- I was a shy child.
- Utangaç bir çocuktum.
- The child was asleep in bed.
- Çocuk, yatakta uykudaydı.
- That child insisted on going there with his parents.
- O çocuk anne va babasıyla birlikte oraya gitmek için ısrar etti.
- Tom wasn't a lazy child.
- Tom tembel bir çocuk değildi.
- This is something she has done since she was a child.
- Bu onun çocukluğundan beri yaptığı bir şey.
- This question is like asking a parent which child they love the most.
- Bu soru bir ebeveyne hangi çocuğu en çok sevdiklerini sormak gibi.
- I haven't seen her since I was a child.
- Onu çocukluğumdan beri görmedim.
- I used to go to school when I was a child.
- Çocukken okula giderdim.
- Mary is pregnant with her second child.
- Mary ikinci çocuğuna hamile.
- Tom acts like a child.
- Tom bir çocuk gibi davranıyor.
- Tom treated Mary like a child.
- Tom Mary'ye bir çocuk gibi davrandı.
- This is way too dangerous for a child to play with.
- Bu bir çocuğun oynaması için çok tehlikeli.
- Tom was catatonically shy as a child.
- Tom çocukken katatonik bir şekilde utangaçtı.
- When I was a child, I played with Play-Doh.
- Çocukken oyun hamuruyla oynardım.
- I wonder what happened to that lost child.
- O kayıp çocuğa ne olduğunu merak ediyorum.
- He had some sympathy for the child.
- Çocuğa biraz sempati duydu.
- What was your favorite toy when you were a child?
- Çocukken en sevdiğin oyuncak hangisiydi?
- That child's easily distracted.
- O çocuğun dikkati çok kolay dağılıyor.
- That child's constant screaming gives me gray hairs.
- O çocuğun sürekli çığlığı beni strese sokuyor.
- The accident happened because a small child had been left alone in the street.
- Kaza, küçük bir çocuk sokakta yalnız bırakıldığı için oldu.
- I have known him ever since he was a child.
- Onu çocukluğundan beri tanırım.
- I have great difficulty in handling the child.
- Çocuğu idare etmekte büyük zorluk çekiyorum.
- They kiss their child a hundred times a day.
- Onlar çocuklarını her gün yüzlerce kez öperler.
- That child was left in the sun too long.
- O çocuk güneşte çok uzun süre kaldı.
- The pain of losing a child never ends.
- Bir çocuğu kaybetmenin acısı asla bitmez.
- Her favourite food as a child was pizza.
- Çocukken en sevdiği yemek pizzaydı.
- Tom is no more than a child.
- Tom bir çocuktan fazlası değil.
- This child solved the complicated mathematics problem easily.
- Bu çocuk karmaşık matematik problemini kolaylıkla çözdü.
- The family mourned the tragic death of their young child.
- Aile, genç çocuklarının trajik ölümünün yasını tuttu.
- He kisses his child a hundred times a day.
- O, çocuğunu günde yüz kere öper.
- When Tom was a child, he went to Boston three times.
- Tom çocukken üç kez Boston'a gitti.
- He was a weak child with poor eyesight.
- O kötü görme yeteneği olan zayıf bir çocuktu.
- Keep the child away from the pond.
- Çocuğu göletten uzak tutun.
- He excelled in music even as a child.
- O, bir çocukken müzikte sivrildi.
- I gave tree candies to every child.
- Her çocuğa ağaç şekeri verdim.
- I have one child.
- Bir çocuğum var.
- That child teased his mother for candy.
- O çocuk şeker için annesine sataştı.
- I've known Tom ever since he was a child.
- Tom'u çocukluğundan beri tanırım.
- Layla felt she needed to have a child in order to keep Fadil.
- Leyla, Fadıl'ı elinde tutmak için bir çocuk doğurması gerektiğini hissetti.
- Which parent does the child resemble?
- Çocuk hangi ebeveyne benziyor?
- Her favourite food as a child was pizza.
- Çocukken onun en sevdiği yiyecek pizzaydı.
- The child was incapable of understanding his father's death.
- Çocuk, babasının ölümünü anlayamıyordu.
- Tom and Mary want to have their second child in Canada.
- Tom ve Mary ikinci çocuklarını Kanada'da doğurmak istiyorlar.
- I haven't seen her since I was a child.
- Çocukluğumdan beri onu görmedim.
- That child of yours needs a good talking to.
- Çocuğunuzun kulağının çekilmesi lazım.
- How old is your child?
- Çocuğun kaç yaşında?
- This child can speak English.
- Bu çocuk İngilizce konuşabiliyor.
- She looked after the child.
- O, çocukla ilgilendi.
- As a child, I liked baseball better than football.
- Çocukken beyzbolu futboldan daha çok severdim.
- Tom told Mary he thought she was behaving like a child.
- Tom Mary'ye bir çocuk gibi davrandığını düşündüğünü söyledi.
- Today a child acting like a king, tomorrow a tyrant.
- Bugün kral gibi davranan bir çocuk, yarın bir tiran.
- Even though he was a child, he worked hard to help his mother.
- Bir çocuk olmasına rağmen, annesine yardım etmek için çok çalıştı.
- She kept an all-night vigil over her sick child.
- Hasta çocuğunun başında bütün gece nöbet tuttu.
- Even when he was a child, Fadil tormented his siblings.
- Fadıl çocukken bile kardeşlerine eziyet etmişti.
- I didn't like spinach when I was a child.
- Çocukken ıspanağı sevmezdim.
- When I was a little child, I used to play baseball after school.
- Ben küçük bir çocukken okuldan sonra beyzbol oynardım.
- It's nice if a child can have a room of his own.
- Bir çocuğun kendine ait bir odası olması güzel bir şey.
- Tom and Mary want to have their second child in Canada.
- Tom ve Mary, Kanada'da ikinci çocuk sahibi olmak istiyorlar.
- What is more beautiful than the smile of a child?
- Bir çocuğun gülümsemesinden daha güzel olan nedir?
- The child was playing with wooden blocks.
- Çocuk ahşap bloklarla oynuyordu.
- At the moment only a child can save my marriage.
- Şu anda evliliğimi sadece bir çocuk kurtarabilir.
- The child cried all night long.
- Çocuk bütün gece ağladı.
- A child develops rapidly between the ages of 13 and 16.
- Bir çocuk 13 ve 16 yaşları arasında hızla gelişir.
- I'm still just a child.
- Ben hala bir çocuğum sadece.
- She risked her life to save her child.
- Çocuğunu kurtarmak için hayatını tehlikeye attı.
- The child is playing with Meccano.
- Çocuk, Meccano ile oynuyor.
- I saw an interesting program that featured a child movie star who had become a dentist.
- Diş hekimi olan bir çocuk film yıldızının yer aldığı ilginç bir program izledim.
- He saved the child at the risk of his own life.
- Kendi hayatını riske atarak çocuğu kurtardı.
- If the child needs to eat, cook something healthy for him.
- Çocuğun yemek yemesi gerekiyorsa, ona sağlıklı bir şeyler pişir.
- I used to do that when I was a child.
- Ben çocukken bunu yapardım.
- The child came near being drowned.
- Çocuk, boğulmak üzereydi.
- He objected to being treated like a child.
- Kendisine çocuk gibi davranılmasına itiraz eder.
- In the Netherlands, if a child is too insistent on asking for a cookie, he might be punished and get no cookie.
- Hollanda'da bir çocuk kurabiye istemekte çok ısrarcı olursa cezalandırılabilir ve kurabiye alamayabilir.
- Please see to it that the child does not go near the pond.
- Lütfen çocuğun göletin yakınına gitmemesine dikkat edin.
- The child was almost drowned.
- Çocuk neredeyse boğuluyordu.
- Tom is a rather smart child.
- Tom oldukça zeki bir çocuk.
- The child threw a stone at the cat.
- Çocuk kediye bir taş fırlattı.
- That child can count to twenty.
- O çocuk yirmiye kadar sayabiliyor.
- Tom behaved like a child.
- Tom bir çocuk gibi davrandı.
- He kisses his child a hundred times a day.
- Çocuğunu günde yüz kere öpüyor.
- I cannot forgive him just because he is a child.
- Sırf çocuk olduğu için onu affedemem.
- A child should honor and respect his parents at every age.
- Bir çocuk her yaşta anne ve babasına saygı göstermeli.
- Because his family traveled from place to place, Cesar Chavez attended more than thirty schools as a child.
- Ailesi oradan oraya seyahat ettiği için Cesar Chavez çocukken otuzdan fazla okula gitti.
- The child threw a stone at the cat.
- Çocuk kediye bir taş attı.
- Tom could sing quite well when he was a child.
- Tom çocukken oldukça iyi şarkı söyleyebiliyordu.
- The child can walk alone.
- Çocuk yalnız yürüyebilir.
- The child filled the bucket with sand.
- Çocuk kovayı kumla doldurdu.
- The child was scared to get into the water.
- Çocuk suya girmekten korktu.
- The child is eating meat.
- Çocuk et yiyor.
- Excessive indulgence spoiled the child.
- Aşırı düşkünlük çocuğu şımarttı.
- This child cried all night.
- Bu çocuk bütün gece ağladı.
- The child was scolded by his mother in the presence of others.
- Çocuk, başkalarının yanında annesi tarafından azarlandı.
- This child solved the complicated mathematics problem easily.
- Bu çocuk karmaşık matematik problemini kolayca çözdü.
- She's not a child.
- O bir çocuk değil.
- The young man saved the child from drowning.
- Genç adam çocuğu boğulmaktan kurtardı.
- The child does not even know how to add.
- Çocuk daha toplama yapmayı bile bilmiyor.
- Tom is nothing but a child.
- Tom bir çocuktan başka bir şey değil.
- The child was scared to get into the water.
- Çocuk suya girmeye korktu.
- Any child can do that.
- Bunu her çocuk yapabilir.
- When I was a child, my mother would often read fairy tales to me.
- Ben çocukken annem bana sık sık masal okurdu.
- I went to Canada when I was a child.
- Çocukken Kanada'ya gitmiştim.
- Much can be learned by observing how a child interacts at play with other children.
- Bir çocuğun diğer çocuklarla oyun oynarken nasıl etkileşime girdiğini gözlemleyerek çok şey öğrenilebilir.
- He was a weak and delicate child.
- Cılız ve narin bir çocuktu.
- My grandson is still a child.
- Benim erkek torunum hâlâ bir çocuk.
- Whose child are you?
- Sen kimin çocuğusun?
- The child was hiding in the box.
- Çocuk kutunun içinde saklanıyordu.
- The child was paralyzed with fear.
- Çocuk korkudan felç oldu.
- She's only a child.
- O sadece bir çocuk.
- The child pointed out her mother to me.
- Çocuk, annesini bana gösterdi.
- Layla was abused as a child.
- Leyla çocukken istismar edildi.
- Tom and Mary adopted a child from Russia.
- Tom ve Mary, Rusya'dan bir çocuk evlât edindi.
- The child was incapable of understanding his father's death.
- Çocuk, babasının öldüğünü kavrayabilecek durumda değildi.
- When I was a child, only children from wealthy families had ringed notebooks.
- Ben çocukken, sadece zengin ailelerin çocuklarının spiralli defterleri vardı.
- He was a weak and delicate child.
- Zayıf ve narin bir çocuktu.
- The child pointed out her mother to me.
- Çocuk, bana annesini işaret etti.
- As a child I was always very excited the day before a school trip and couldn't sleep.
- Çocukken okul gezilerinden bir gün önce hep çok heyecanlanırdım ve uyuyamazdım.
- We also invited the child's mother to Seoul.
- Çocuğun annesini de Seul'e davet ettik.
- I used to play here as a child.
- Çocukken burada oynardım.
- The child's fear worried the parents.
- Çocuğun korkusu ebeveynlerini endişelendirdi.
- I've known Tom since I was a child.
- Çocukluğumdan beri Tom'u tanırım.
- The child caught a cold.
- Çocuk üşütmüş.
- She's not a child anymore.
- O artık çocuk değil.
- The child was born a month ago, but still has no name.
- Çocuk bir ay önce doğdu ama hala bir ismi yok.
- Few things can compare to the joy on your child's face as they open their Christmas presents.
- Noel armağanlarını açarken çocuğunuzun yüzündeki sevinç ile kıyaslayabilecek çok az şey vardır.
- I don't know what we are going to do with that child.
- Bu çocukla ne yapacağımızı bilmiyorum.
- Smoking in a car with a child under 16 is against the law.
- 16 yaşın altındaki bir çocukla bir arabada sigara içmek yasalara aykırıdır.
- The child tumbled down the stairs.
- Çocuk merdivenlerden yuvarlandı.
- Tom is a spoiled child.
- Tom şımarık bir çocuk.
- He excelled in music even as a child.
- Çocukken bile müzikte çok başarılıydı.
- The child is not crying anymore.
- Çocuk artık ağlamıyor.
- Tom has lived in New York since he was a child.
- Tom, çocukluğundan beri New York'ta yaşıyor.
- Jimmy is my foster child.
- Jimmy benim üvey çocuğum.
- I've been practising karate since I was a child.
- Çocukluğumdan beri karate çalışıyorum.
- That child felt secure in his mother's arms.
- O çocuk, annesinin kollarında güvenli hissetti.
- Stop acting like a spoiled child.
- Şımarık bir çocuk gibi davranmayı bırak.
- Tom is just a child.
- Tom bir çocuk.
- Does a child's musical talent depend on heredity?
- Bir çocuğun müzik yeteneği irsi midir?
- Tom acts like a child.
- Tom çocuk gibi davranıyor.
- When I was a child, I used to like sliding down the staircase banister.
- Çocukken merdiven tırabzanlarından aşağı kaymayı severdim.
- Tom was a troubled child.
- Tom sorunlu bir çocuktu.
- She took care of the child.
- Çocukla ilgilendi.
- The child slept on its mother's lap.
- Çocuk, annesinin kucağında uyudu.
- You're not a child anymore so cut it out!
- Artık çocuk değilsin, kes şunu!
- I was treated like a child.
- Bana çocuk gibi davranıldı.
- Even a child knows that.
- Bir çocuk bile bilir onu.
- Even a child can do that.
- Bir çocuk bile bunu yapabilir.
- That child grew a lot in a short amount of time.
- O çocuk kısa süre içinde çok büyüdü.
- A mother kissed the child.
- Bir anne çocuğu öpmüş.
- Our grandfather learned five languages as a child.
- Büyükbabamız çocukken beş dil öğrenmiş.
- She hovers over that child like a hen with one chick.
- Tek civcivi olan tavuk gibi o çocuğun etrafında dönüyor.
- That child teased his mother for candy.
- O çocuk şeker için annesini darladı.
- She bought a nice toy for her child.
- Çocuğu için güzel bir oyuncak aldı.
- Christopher Columbus once met the child in Sentence 47456 and opened his eyes to the world.
- Kristof Kolomb bir keresinde 47456 numaralı cümledeki çocukla tanıştı ve onun dünyaya gözlerini açtı.
- I've known him since I was a child.
- Onu çocukluğumdan beri tanırım.
- I'm not a child anymore.
- Ben artık bir çocuk değilim.
- It's so simple that even a child can do it.
- O kadar basit ki bir çocuk bile yapabilir.
- I've known him since I was a child.
- Çocukluğumdan beri onu tanıyorum.
- I'm a single child.
- Ben bekar bir çocuğum.
- Do you have a child?
- Çocuğunuz var mı?
- If you act like a child, you'll be treated like a child.
- Çocuk gibi davranırsan, çocuk gibi muamele görürsün.
- The child annoyed her with questions.
- Çocuk onu sorularıyla rahatsız etti.
- I'm the youngest child in the family.
- Ben ailenin en küçük çocuğuyum.
- What an adorable child!
- Ne sevimli bir çocuk!
- She talks to him as if he were a child.
- Onunla sanki o bir çocukmuş gibi konuşur.
- The child caresses the cat.
- Çocuk kediyi okşuyor.
- Tom was a little overweight when he was a child.
- Tom çocukken biraz kiloluydu.
- What is more beautiful than the smile of a child?
- Bir çocuğun gülümsemesinden daha güzel ne olabilir?
- A fast child may win the race, but even a slow child can compete.
- Hızlı bir çocuk belki yarışı kazanır, ancak yavaş bir çocuk da yarışabilir.
- He was accused of murdering his wife and child.
- Karısını ve çocuğunu öldürmekle suçlandı.
- Every mother has affection for her child.
- Her annenin çocuğuna şefkati vardır.
- Tom has been behaving like a child.
- Tom bir çocuk gibi davranıyor.
- That child has a very large head.
- O çocuğun çok büyük bir kafası vardır.
- They all looked for the lost child.
- Hepsi kayıp çocuğu aradı.
- A child is spoiled by too much attention.
- Bir çocuk çok fazla ilgiden şımarır.
- As a child, I liked baseball better than football.
- Çocukken, beyzbolu futboldan daha çok sevdim.
- The burglar shut the child in the closet.
- Hırsız çocuğu dolaba kapattı.
- When I was a child, I used to go to the seashore every summer.
- Çocukken her yaz deniz kıyısına giderdim.
- Not every child likes apples.
- Her çocuk elmayı sevmez.
- The child is helpless in his rage.
- Çocuk onun öfkesi karşısında çaresizdir.
- Tom is Mary's youngest child.
- Tom, Mary'nin en küçük çocuğu.
- That child wants someone to play with.
- O çocuk birlikte oynayacak birini istiyor.
- I used to swim every day when I was a child.
- Çocukken her gün yüzerdim.
- You were dropped on head as a child.
- Çocukken başınızdan düştünüz.
- He has a great deal of intelligence for a child.
- Bir çocuk için oldukça fazla zekaya sahip.
- Is it more fun being a child or an adult?
- Bir çocuk olmak mı yoksa bir yetişkin olmak mı daha eğlencelidir?
- When I was a child, I always went to the sea to swim.
- Çocukken yüzmek için hep denize giderdim.
- The child was playing with wooden blocks.
- Çocuk tahta bloklarla oynuyordu.
- The mother of that child is an announcer.
- O çocuğun annesi bir spiker.
- Tom is the youngest child in his family.
- Tom ailesinin en küçük çocuğudur.
- The greedy little child ate all the food.
- Açgözlü küçük çocuk tüm yemeği yedi.
- She can't stand being treated like a child.
- Bir çocuk gibi davranılmasına tahammül edemez.
- As a child I often went fishing with my father.
- Çocukken babamla sık sık balık tutmaya giderdim.
- It was your child who tore my book to pieces.
- Kitabımı parçalara ayıran sizin çocuğunuzdu.
- The child took her mother's hand.
- Çocuk annesinin elini tuttu.
- This child internalizes his emotions and does not express them.
- Bu çocuk duygularını içselleştirir ve bunları ifade etmez.
- He has a good deal of intelligence for a child.
- Bir çocuk için oldukça zeki.
- I've been doing that since I was a child.
- Bunu çocukluğumdan beri yapıyorum.
- The child died from an asthma attack because the school didn't allow him to carry his inhaler with him.
- Okul astım spreyini yanında taşımasına izin vermediği için çocuk astım krizinden öldü.
- You're acting like a spoiled child.
- Şımarık bir çocuk gibi davranıyorsun.
- The nurse soothed the crying child.
- Hemşire ağlayan çocuğu sakinleştirdi.
- Mary was a child prodigy.
- Mary dâhi bir çocuktu.
- The child is drinking some milk.
- Çocuk biraz süt içiyor.
- The child annoyed him with questions.
- Çocuk onu sorularıyla rahatsız etti.
- She looked after the child.
- Çocuğa o baktı.
- I don't believe the child came to Tokyo alone.
- Çocuğun Tokyo'ya yalnız geldiğine inanmıyorum.
- He's always been on the side of the weak and oppressed since he was a child.
- Çocukluğundan beri hep zayıfların ve ezilenlerin yanında oldu.
- As far as politics is concerned, he's still as innocent as a child.
- Siyaset söz konusu olduğunda, o hala bir çocuk kadar masum.
- Tom always treats Mary like a child.
- Tom, Mary'ye her zaman bir çocuk gibi davranır.
- When I was a child, I used to swim in that pond.
- Çocukken şu gölette yüzerdim.
- He rescued the child from the burning house.
- Yanan evden çocuğu kurtardı.
- Tom treats me like a child.
- Tom bana çocukmuşum gibi davranıyor.
- They all searched for the lost child.
- Hepsi kayıp çocuğu aradı.
- She risked her life to protect her child.
- Çocuğunu korumak için hayatını riske attı.
- Fadil was acting like a child.
- Fadil bir çocuk gibi davranıyordu.
- Sami is a convicted child rapist.
- Sami hüküm giymiş bir çocuk tecavüzcüsüdür.
- I used to go fishing in the river when I was a child.
- Çocukken nehirde balık tutmaya giderdim.
- Tom was a child actor.
- Tom bir çocuk oyuncuydu.
- Did you believe in Santa Claus when you were a child?
- Sen bir çocukken Noel Baba'ya inanır mıydın?
- The child had no overcoat on although it was very cold.
- Çocuğun, çok soğuk olmasına rağmen üstünde paltosu yoktu.
- I used to go fishing with my father when I was a child.
- Çocukken babamla balık tutmaya giderdik.
- This is a song I learned when I was a child.
- Bu çocukken öğrendiğim bir şarkı.
- Tom is a gifted child.
- Tom yetenekli bir çocuk.
- The child received piano and singing lessons.
- Çocuk piyano ve şan dersleri aldı.
- I'm a child in a man's body.
- Erkek bedenindeki bir çocuğum.
- The rescuers searched the surroundings in hopes of finding the child.
- Kurtarma ekipleri çocuğu bulma umuduyla çevreyi aradılar.
- The child is opening the window even though his mother told him not to.
- Çocuk, annesi ona yapma demesine rağmen pencereyi açıyor.
- She braked hard when she saw a child run out into the road.
- Bir çocuğun yola doğru koştuğunu gördüğünde sert bir fren yaptı.
- The child caught a cold.
- Çocuk soğuk aldı.
- They had only one child.
- Onların sadece bir çocuğu vardı.
- Don't wake up the sleeping child.
- Uyuyan çocuğu uyandırma.
- That child is impossible.
- O çocuk katlanılmaz.
- It's difficult bringing up a child who is not your own.
- Kendi çocuğunuz olmayan bir çocuğu yetiştirmek zordur.
- No child should be left behind.
- Hiçbir çocuk geride bırakılmamalı.
- I gave each child three pieces of candy.
- Her çocuğa üç adet şeker verdim.
- Though only a child, he was interested in reading books on philosophy.
- Bir çocuk olmasına rağmen felsefe kitapları okumak ilgisini çekerdi.
- I object to being treated like a child.
- Çocuk muamelesi görmeye itiraz ediyorum.
- John has a child, that is, a daughter.
- John'un bir çocuğu var, yani bir kızı.
- Charlie was a mere child when I saw him last.
- Onu son gördüğümde Charlie daha bir çocuktu.
- Layla murdered her own child.
- Leyla kendi çocuğunu öldürdü.
- That child may have been kidnapped on his way home.
- O çocuk evine giderken kaçırılmış olabilir.
- I would never hurt a child.
- Bir çocuğu asla incitmem.
- The child was born a month ago, but still has no name.
- Çocuk bir ay önce doğdu, ancak hâlâ adı yok.
- Tom treated Mary like a child.
- Tom, Mary'ye bir çocuk gibi davranıyordu.
- They all searched for the lost child.
- Onların hepsi kayıp çocuğu aradı.
- He never talked about the trauma he suffered as a child.
- Çocukken yaşadığı travmadan hiç bahsetmedi.
- The mother breastfed her child on the bus.
- Anne çocuğunu otobüste emzirdi.
- The child has a case of chicken pox.
- Çocuk, su çiçeği olmuş.
- Every child misbehaves from time to time.
- Her çocuk zaman zaman yaramazlık yapar.
- Did you climb trees when you were a child?
- Bir çocukken ağaca tırmandın mı?
- The mother breastfed her child on the bus.
- Anne otobüste çocuğunu emzirdi.
- That child soon fell asleep.
- O çocuk, kısa sürede uykuya daldı.
- Tom is a sensitive child.
- Tom hassas bir çocuktur.
- Don't wake up the sleeping child.
- Uyuyan çocuğu uyandırmayın.
- The child cried for a toy car.
- Çocuk oyuncak araba için ağladı.
- Mary kisses her child a hundred times a day.
- Meryem çocuğunu günde yüz kere öper.
- How old is your child?
- Çocuğunuz kaç yaşında?
- Tom treated me like a child.
- Tom bana çocukmuşum gibi davrandı.
- A fast child may win the race, but even a slow child can compete.
- Hızlı bir çocuk yarışı kazanabilir fakat yavaş bir çocuk bile yarışabilir.
- Tom treats me like a child.
- Tom bana çocuk muamelesi yapıyor.
- Each child has his own room.
- Her çocuğun kendi odası var.
- She went nearly mad with grief after the child died.
- Çocuk öldükten sonra üzüntüden neredeyse çıldıracaktı.
- That child has to be restrained.
- O çocuğun zapt edilmesi gerekiyor.
- You treated me like a child.
- Bana çocukmuşum gibi davrandın.
- I saw a child called Tonio Evans.
- Tonio Evans adında bir çocuk gördüm.
- You are responsible for the death of the child.
- Sen çocuğun ölümünden sorumlusun.
- I cannot forgive him just because he is a child.
- O sadece bir çocuk olduğu için onu affedemiyorum.
- I used to go fishing with my father when I was a child.
- Ben bir çocukken babamla balık tutmaya giderdim.
- Every child needs a father or a father figure in their life.
- Her çocuğun hayatında bir babaya ya da baba figürüne ihtiyacı vardır.
- My wife wanted to adopt a child.
- Karım bir çocuk evlat edinmek istedi.
- The child knows how to swim, so she won't drown in the water.
- Çocuk yüzmeyi biliyor, bu yüzden suda boğulmayacaktır.
- She talks to him as if he were a child.
- Onunla sanki bir çocukmuş gibi konuşuyor.
- He saved a child from drowning in a pond.
- Bir gölette bir çocuğu boğulmaktan kurtardı.
- Drinking alcohol during pregnancy can result in the child being born with foetal alcohol disorder.
- Hamilelik sırasında alkol almak çocuğun fetal alkol bozukluğu ile doğmasına neden olabilir.
- Please don't behave like a child.
- Lütfen çocuk gibi davranmayın.
- Don't treat me the same way you would treat a child.
- Bana bir çocuğa davrandığın gibi aynı şekilde davranma.
- She bent over the child.
- O, çocuğun üzerine eğildi.
- You are no longer a child.
- Artık çocuk değilsin.
- You're a child.
- Sen bir çocuksun.
- The child glared impudently at its mother.
- Çocuk annesine küstahça dik dik baktı.
- You're acting like a child.
- Çocuk gibi davranıyorsun.
- Tom is a talkative child.
- Tom konuşkan bir çocuktur.
- What will a child learn sooner than a song?
- Bir çocuk şarkıdan daha çabuk ne öğrenir?
- Her heart ached for the poor child.
- Kalbi zavallı çocuk için acıyordu.
- There is no treasure more precious than a child.
- Bir çocuktan daha değerli bir hazine yoktur.
- The child will be six.
- Çocuk altı yaşında olacak.
- The child threw a tantrum because he wanted the toy.
- Çocuk öfke nöbeti geçirdi çünkü oyuncağı istiyordu.
- If your child drinks poison, rush him to the hospital.
- Eğer çocuğunuz zehir içerse, hemen hastaneye götürün.
- To my surprise, the child came here by himself all the way from Yokohama.
- Şaşırtıcı bir şekilde, çocuk Yokohama'dan buraya kadar tek başına geldi.
- He is only a child.
- O sadece bir çocuk.
- He is the tallest child.
- O en uzun çocuk.
- The child hung on his mother's arm.
- Çocuk annesinin koluna asıldı.
- The child was paralyzed with fear.
- Çocuk korkudan felç olmuştu.
- They had a child.
- Onların bir çocukları vardı.
- I don't know what we are going to do with that child.
- O çocukla ne yapacağımızı bilmiyorum.
- How could you leave a four-year-old child all alone?
- Dört yaşındaki bir çocuğu nasıl yalnız bırakabilirsin?
- A child who has lost both his parents is called an orphan.
- Anne ve babasını kaybetmiş bir çocuğa yetim denir.
- Now you've mentioned it, I remember coming here with my parents when I was a child.
- Şimdi siz bahsedince, çocukken annemle ve babamla buraya geldiğimi hatırlıyorum.
- When I was a child, I didn't think that monsters were that scary.
- Çocukken canavarların o kadar korkutucu olduğunu düşünmüyordum.
- When Mary was a child, her family was very poor.
- Mary çocukken ailesi çok fakirdi.
- Are there any foods you didn't like as a child that you like now?
- Çocukken sevmeyip şimdi sevdiğin yiyecekler var mı?
- Tom came to Japan as a child.
- Tom bir çocukken Japonya'ya geldi.
- When I was a child, my mother made me eat everything on my plate.
- Çocukken annem bana tabağımdaki her şeyi yedirirdi.
- This fairy tale is easy enough for a seven-year-old child to read.
- Bu masal yedi yaşındaki bir çocuğun okuması için yeterince kolaydır.
- The child was asleep in bed.
- Çocuk yatağında uyuyordu.
- The child cried herself to sleep.
- Çocuk uyuyana kadar ağladı.
- The most painful thing for a mother is having to bury her own child.
- Bir anne için en acı verici şey kendi çocuğunu gömmek zorunda kalmaktır.
- A child who reads becomes an adult who thinks.
- Okuyan bir çocuk düşünen bir yetişkin olur.
- He is no longer a child.
- O artık bir çocuk değil.
- Even a child could understand what I'm telling you.
- Bir çocuk bile sana ne söylediğimi anlayabilir.
- If you really want to have a child, you should adopt.
- Eğer gerçekten çocuk sahibi olmak istiyorsan, evlat edinmelisin.
- You are not a child anymore.
- Artık çocuk değilsin.
- The child pretended to cry so it could get some sympathy.
- Çocuk biraz sempati kazanmak için ağlıyormuş gibi yaptı.
- Tom seems like a happy child.
- Tom mutlu bir çocuğa benziyor.
- I was very shy when I was a child.
- Çocukken çok utangaçtım.
- Bess is simply a child.
- Bess ise sadece bir çocuk.
- That child dug a tunnel in the sandpit.
- Şu çocuk, kum havuzunda bir tünel kazdı.
- You're probably the child's father.
- Muhtemelen çocuğun babasısın.
- As a child, Bob lived in Boston.
- Bob çocukken Boston'da yaşıyordu.
- The child cries instead of laughing.
- Çocuk güleceği yerde ağlıyor.
- A child develops rapidly between the ages of 13 and 16.
- Bir çocuk 13-16 yaş arasında hızla gelişir.
- A child will depend on the television.
- Bir çocuk televizyona bağımlı olacaktır.
- Tom was a very noisy child.
- Tom çok gürültücü bir çocuktu.
- Don't cry like a child!
- Çocuk gibi ağlama!
- Don't spoil your child.
- Çocuğunuzu şımartmayın.
- I could swim well when I was a child.
- Çocukken çok iyi yüzerdim.
- A child is never too warmly dressed.
- Bir çocuk asla yeterince kalın giydirilemez.
- She certainly is an odd child.
- Kesinlikle tuhaf bir çocuk.
- He's a child actor.
- O bir çocuk aktör.
- She can't stand being treated like a child.
- Çocuk muamelesi görmeye dayanamıyor.
- When I was a child, only children from wealthy families had ringed notebooks.
- Ben çocukken, sadece varlıklı ailelerin çocuklarının halkalı defterleri vardı.
- She's an ungrateful child.
- O nankör bir çocuk.
- He is the most obstinate child I have ever seen.
- Şu ana kadar gördüğüm en inatçı çocuk.
- Did you learn to swim when you were a child?
- Bir çocukken yüzmeyi öğrendin mi?
- Bill dove into the river to save the drowning child.
- Bill boğulan çocuğu kurtarmak için nehre daldı.
- She hovers over that child like a hen with one chick.
- O çocuğun tepesinde tek civcivli tavuk gibi dolanır durur.
- No child should be left behind.
- Hiçbir çocuk geride bırakılmamalıdır.
- Quit treating me like a child.
- Bana çocukmuşum gibi davranmayı bırak.
- The child is afraid of the dark.
- Çocuk karanlıktan korkuyor.
- There, there, child, don't cry.
- Gel, gel çocuğum, ağlama.
- A child needs love.
- Bir çocuğun sevgiye ihtiyacı vardır.
- When I was a child, I spent many hours reading alone in my room.
- Çocukken odamda tek başıma kitap okuyarak saatler geçirirdim.
- A child who reads becomes an adult who thinks.
- Okuyan bir çocuk, düşünen bir yetişkin olur.
- Tom treats me like a child.
- Tom bana bir çocuk gibi davranıyor.
- He is an unmanageable child.
- O, ele avuca sığmayan bir çocuk.
- Did you learn to swim when you were a child?
- Çocukken yüzmeyi öğrendin mi?
- Even a child knows that.
- Bir çocuk bile bunu bilir.
- Tom has a wife and a young child.
- Tom'un bir karısı ve küçük bir çocuğu var.
- Why should I have a child, when there are so many orphans?
- Bu kadar çok yetim varken neden bir çocuk doğurayım ki?
- He worked hard to make his child happy.
- Çocuğunu mutlu etmek için çok çalışırdı.
- He came to Japan when he was a child.
- Japonya'ya çocukken geldi.
- Tom is hardly a child.
- Tom çocuk bile sayılmaz.
- I'm not a child anymore.
- Ben artık çocuk değilim.
- Don't treat me the same way you would treat a child.
- Bana bir çocuğa davrandığın gibi davranma.
- The child is already baptized.
- Çocuk çoktan vaftiz oldu.
- You shouldn't leave the child alone.
- Çocuğu yalnız bırakmaman gerekir.
- Tom kisses his child a hundred times a day.
- Tom çocuğunu günde yüz kere öpüyor.
- She abandoned her child.
- Çocuğunu terk etti.
- It was not until the sun had set that the child came home.
- Çocuk eve ancak güneş batınca geldi.
- Don't make fun of that child.
- O çocukla dalga geçme.
- That child has to be restrained.
- O çocuk zapt edilmeli.
- As a child, my daughter had frequent asthma attacks.
- Çocukken kızım sık sık astım atakları yaşadı.
- You're still a child.
- Hala bir çocuksun.
- She stripped the child and put him in the bath.
- O, çocuğu soydu ve onu banyoya koydu.
- He's angry at his child.
- O çocuğuna kızgın.
- He was punished for child abuse.
- O, bir çocuk tacizi için cezalandırıldı.
- If you act like a child, you will be treated as such.
- Eğer bir çocuk gibi davranırsan, sana öyle davranırlar.
- Tom and Mary hope that their next child will be a boy.
- Tom ve Mary bir sonraki çocuklarının erkek olmasını umuyorlar.
- No child should go hungry.
- Hiçbir çocuk aç kalmamalı.
- Sami's wife was left to raise her child alone.
- Sami'nin karısı çocuğunu tek başına büyütmek zorunda kaldı.
- The idea that air has weight was surprising to the child.
- Havanın ağırlığı olduğu fikri çocuğa şaşırtıcı geldi.
- Don't act like a child.
- Çocuk gibi davranma.
- The most painful thing for a mother is having to bury her own child.
- Bir anne için en acı şey, kendi çocuğunu gömmektir.
- It's a waste of time to reason with a child.
- Bir çocuğu ikna etmek zaman kaybıdır.
- My grandson is still a child.
- Torunum hala bir çocuk.
- Don't treat me as if I were a child.
- Bana çocukmuşum gibi davranma.
- Sami and Layla raised that child together.
- Sami ve Layla o çocuğu birlikte büyüttüler.
- A growing child requires more food.
- Büyüyen bir çocuk daha fazla gıdaya ihtiyaç duyar.
- When I saw him last, he was still a child.
- Onu en son gördüğümde o hâlâ bir çocuktu.
- And what if your child was like that?
- Ya sizin çocuğunuz da böyleyse?
- He took care of her child.
- O, çocuğu ile ilgilendi.
- The poor child suffers from hay fever.
- Zavallı çocuk saman nezlesinden muzdarip.
- His wife is pregnant with their second child.
- Eşi ikinci çocuklarına gebe.
- Your child tore my book to shreds.
- Çocuğun kitabımı paramparça etti.
- Because of the storm, we couldn't search for the lost child.
- Fırtına yüzünden kayıp çocuğu arayamadık.
- Tom objected to being treated like a child.
- Tom bir çocuk gibi davranılmasına itiraz etti.
- She kisses her child a hundred times a day.
- O, çocuğunu günde yüz kez öper.
- She is just a child.
- O bir çocuk.
- Even a child could understand what I'm telling you.
- Bir çocuk bile sana ne anlattığımı anlayabilirdi.
- As a child, Van Horne collected fossils.
- Van Horne çocukken fosil toplardı.
- The policeman saved the child from drowning.
- Polis çocuğu boğulmaktan kurtardı.
- Maybe a child would do such a cruel thing?
- Bu kadar zalimce bir şeyi bir çocuk yapmış olabilir mi?
- No child should starve.
- Hiçbir çocuk açlıktan ölmemeli.
- That child soon fell asleep.
- Çocuk, kısa süre sonra uyuyakaldı.
- This is the house where that poet lived when he was a child.
- Burası şairin çocukken yaşadığı ev.
- In Italy the child is a symbol of innocence.
- İtalya'da çocuk saflık sembolüdür.
- Her youngest child is five years old.
- En küçük çocuğu beş yaşında.
- The child was afraid of being left alone in the dark.
- Çocuk karanlıkta yalnız kalmaktan korkuyordu.
- Tom is quite a mischievous child.
- Tom oldukça yaramaz bir çocuktur.
- The more we spoil a child, the more problematic he will be.
- Bir çocuğu ne kadar şımartırsak, o kadar problemli olur.
- A child is afraid of the dark.
- Bir çocuk karanlıktan korkar.
- There is no mother who doesn't love her own child.
- Kendi çocuğunu sevmeyen anne yoktur.
- I'm a little child.
- Ben küçük bir çocuğum.
- Mary told the child to mind his father.
- Mary çocuğa babasını önemsemesini söyledi.
- Tom seems like a happy child.
- Tom mutlu bir çocuk gibi görünüyor.
- Did you receive immunization shots as a child?
- Çocukluğunuzda aşı oldunuz mı?
- What an adorable child!
- Ne güzel bir çocuk!
- We criticized the photographer for not rescuing the child first.
- Fotoğrafçıyı ilk önce çocuğu kurtarmadığı için eleştirdik.
- They kiss their child a hundred times a day.
- Onlar çocuklarını günde yüz kere öperler.
- Every child needs a father or a father figure in their life.
- Her çocuk, hayatında bir babaya ya da bir baba figürüne ihtiyaç duyar.
- Tom and Mary hope that their next child will be a boy.
- Tom ve Mary bir sonraki çocuklarının bir erkek olacağını umuyorlar.
- Tom's wife is pregnant with their second child.
- Tom'un karısı ikinci çocuklarına hamile.
- The child pretended that it was asleep.
- Çocuk, uyuyormuş gibi numara yaptı.
- He is just a child.
- Çocuk işte.
- Tom is merely a child.
- Tom sadece bir çocuktur.
- Tom attempted to molest the eight-year-old child.
- Tom sekiz yaşındaki çocuğu taciz etmeye çalıştı.
- Be a good child!
- İyi bir çocuk ol!
- He will kill himself if he doesn't see his child.
- Çocuğunu göremezse kendini öldürecek.
- When I was a child, I took music lessons.
- Çocukken müzik dersleri alırdım.
- Tom has lived in New York since he was a child.
- Tom, çocukluğundan beri New York'ta yaşamaktadır.
- If you really want to have a child, you should adopt.
- Gerçekten bir çocuk sahibi olmak istiyorsan evlat edinmen gerekir.
- I'm being treated like a child.
- Bir çocuk gibi muamele görüyorum.
- The mother took her child in her arms.
- Anne, çocuğunu kucağına aldı.
- That child has a very large head.
- O çocuğun çok büyük bir kafası var.
- When your child dies, you lose your future.
- Çocuğunuz öldüğünde, geleceğinizi kaybedersiniz.
- His child's life is in danger.
- Çocuğunun hayatı tehlikede.
- When you were a child, did you have any friends?
- Sen bir çocukken hiç arkadaşın var mıydı?
- Even a child can understand it.
- Bir çocuk bile bunu anlayabilir.
- That child wants a friend to play with.
- O çocuk oyun oynayacağı bir arkadaş istiyor.
Show More (1409)
|
