| 1 |
contract |
sözleşme |
n. |
|
- The Agency for Reconstruction also itself called in OLAF in relation to the contract of a questionable external advisor.
- Yeniden Yapılanma Ajansı da şüpheli bir dış danışmanla yapılan sözleşmeyle ilgili olarak OLAF'ı bizzat çağırmıştır.
- The Agency for Reconstruction also itself called in OLAF in relation to the contract of a questionable external advisor.
- Yeniden Yapılandırma Ajansı da şüpheli bir dış danışmanla yapılan sözleşmeyle ilgili olarak OLAF'ı bizzat çağırmıştır.
- Europe is a contract, not a constraint.
- Avrupa bir sözleşmedir, kısıtlama değil.
- Another area of concern is the temporary-to-permanent contract fee.
- Bir diğer endişe alanı da geçici sözleşmeden kalıcı sözleşmeye geçiş ücretidir.
- I should like to ask the Commission whether this contract has now been terminated.
- Komisyon'a bu sözleşmenin şimdi feshedilip feshedilmediğini sormak istiyorum.
- So the only way for us to audit issues concerning Europol in the context of a particular contract.
- Dolayısıyla Europol ile ilgili konuları belirli bir sözleşme bağlamında denetlememizin tek yolu budur.
- It has fulfilled its contract.
- Sözleşmesini yerine getirdi.
- Employers increasingly want ready-trained employees as part of the flexible contract culture.
- İşverenler esnek sözleşme kültürünün bir parçası olarak giderek daha fazla hazır eğitimli çalışan istiyor.
- Regarding the payment contract delays, things are now much better.
- Ödeme sözleşmelerindeki gecikmelerle ilgili olarak, işler artık çok daha iyi.
- As the honourable Member is aware, the principle of contract freedom applies to companies offering financial services.
- Sayın Üyenin de bildiği üzere, sözleşme özgürlüğü ilkesi mali hizmetler sunan şirketler için de geçerlidir.
- Then, of course, even if we do that, we still have to rely on the Council to deliver its part of the contract.
- Elbette bunu yapsak bile, sözleşmenin kendi payına düşen kısmını yerine getirmesi için Konsey'e güvenmek zorundayız.
- Last week English contract law was supposed to be under threat.
- Geçen hafta İngiliz sözleşme hukukunun tehdit altında olduğu düşünülüyordu.
- As far as the Commission is aware the matter concerns accusations of fraud unrelated to the Sensus contract.
- Komisyonun bildiği kadarıyla konu, Sensus sözleşmesiyle ilgisi olmayan dolandırıcılık suçlamalarıyla ilgilidir.
- Who can come and bid for this contract and on what terms can they obtain it?
- Kim gelip bu sözleşme için teklif verebilir ve hangi şartlarda alabilir?
- If we have a contract for Europol, when a final financial statement has been completed, we can control the issue.
- Europol için bir sözleşmemiz varsa nihai bir mali tablo tamamlandığında konuyu kontrol edebiliriz.
- In these reforms across the institutions we also introduce a new category of contract staff.
- Kurumlar arasında yapılan bu reformlarla yeni bir sözleşmeli personel kategorisi de getiriyoruz.
- Every union rep there first said that the contract was bad.
- Oradaki her sendika temsilcisi başta sözleşmenin kötü olduğunu söylüyordu.
- Every union rep there first said that the contract was bad.
- Oradaki her sendika temsilcisi önce sözleşmenin kötü olduğunu söyledi.
- We need a contract.
- Bizim bir sözleşmeye ihtiyacımız var.
- Tom negotiated a new contract.
- Tom yeni bir sözleşme görüştü.
- I've already shown the contract to Tom.
- Sözleşmeyi Tom'a gösterdim bile.
- Tom is still under contract.
- Tom hala sözleşmeli.
- You should take the time to read the contract carefully.
- Sözleşmeyi dikkatlice okumak için zaman ayırmalısın.
- I just sent the contract to Tom.
- Sözleşmeyi az önce Tom'a gönderdim.
- The contract expires next year.
- Sözleşme önümüzdeki yıl sona eriyor.
- You don't seem to have read the contract very carefully.
- Sözleşmeyi çok dikkatli okumamış gibisin.
- Tom claimed that the contract was invalid because he'd been coerced into signing it.
- Tom sözleşmenin geçersiz olduğunu iddia etti çünkü onu imzalamaya zorlanmıştı.
- That's against the contract.
- Bu, sözleşmeye aykırı.
- The contract expires today.
- Sözleşme bugün sona eriyor.
- There was no contract.
- Sözleşme yoktu.
- You should look over the contract before you sign it.
- İmzalamadan önce sözleşmeyi gözden geçirmelisin.
- I regard the contract as having been broken.
- Ben sözleşmeyi bozulmuş olarak görüyorum.
- I faxed Tom a copy of the contract.
- Tom'a sözleşmenin bir kopyasını faksladım.
- Tom wasn't supposed to show the contract to Mary.
- Tom'un sözleşmeyi Mary'ye göstermesi gerekmiyordu.
- I tore up the contract.
- Sözleşmeyi parça parça ettim.
- Don't sign the contract in pencil.
- Sözleşmeyi kurşun kalemle imzalama.
- The player's contract was renewed.
- Oyuncunun sözleşmesi yenilendi.
- I thought that Tom might be breaking the contract.
- Tom'un sözleşmeyi bozabileceğini düşündüm.
- I don't have a contract yet.
- Henüz bir sözleşmem yok.
- He was made to sign the contract against his will.
- Sözleşmeyi iradesi dışında imzalamak zorunda bırakıldı.
- Don't sign the contract with a pencil.
- Sözleşmeyi kurşun kalemle imzalamayın.
- I've already shown the contract to Tom.
- Zaten sözleşmeyi Tom'a gösterdim.
- Tom never signed the contract.
- Tom sözleşmeyi hiç imzalamadı.
- He was made to sign the contract against his will.
- Sözleşmeyi rızası dışında imzalamak zorunda bırakıldı.
- The new contract was ratified by a majority of only 56 percent.
- Yeni sözleşme yalnızca yüzde 56'lık bir çoğunlukla onaylandı.
- His contract runs for one more year.
- Sözleşmesi bir yıl daha devam ediyor.
- Tom signed the contract after his lawyer read it.
- Tom, avukatı sözleşmeyi okuduktan sonra imzaladı.
- The contract is invalid if you were forced to sign it.
- İmzalamaya zorlandıysan sözleşme geçersizdir.
- This contract is null and void.
- Bu sözleşme yok hükmünde.
- You didn't read the contract carefully, did you?
- Sözleşmeyi dikkatle okumadınız, değil mi?
- Here's the key, here's the contract.
- İşte anahtar ve işte sözleşme.
- The short term contract employees were dismissed without notice.
- Kısa dönemli sözleşmeli çalışanlar haber verilmeden işten çıkarıldı.
- His contract runs for one more year.
- Onun sözleşmesi bir yıl daha geçerlidir.
- They're going to fill in the contract.
- Onlar sözleşmeyi dolduracaklar.
- Tom isn't under contract.
- Tom'un sözleşmesi yok.
- The businessman is thinking of receding from the contract.
- İş adamı, sözleşmeden geri çekilmeyi düşünüyor.
- He had a work contract.
- Onun bir iş sözleşmesi vardı.
- The union and the company have come to terms on a new contract.
- Sendika ve şirket yeni bir sözleşme üzerinde anlaşmaya vardı.
- Someone needs to translate this contract into French.
- Birinin bu sözleşmeyi Fransızcaya çevirmesi gerekiyor.
- They are satisfied with the contract.
- Sözleşmeden memnunlar.
- Tom didn't read the contract.
- Tom sözleşmeyi okumadı.
- Tom is reading over the contract right now.
- Tom şu anda sözleşmeyi okuyor.
- The contract has been mutually terminated.
- Sözleşme karşılıklı olarak feshedildi.
- There is one point which is not noted on the contract.
- Sözleşmede belirtilmeyen bir nokta var.
- Tom said he had a contract.
- Tom bir sözleşmesi olduğunu söyledi.
- The contract lasts three years.
- Sözleşme üç yıl sürüyor.
- Everyone has a signed contract.
- Herkesin imzalı bir sözleşmesi var.
- The union and the company have come to terms on a new contract.
- Sendika ve şirket yeni bir sözleşme üzerinde anlaşma sağladılar.
- The contract is in the bag, so let's go out and celebrate.
- Sözleşme çantada keklik, o zaman hadi dışarı çıkıp kutlayalım.
- Tom is reading over the contract right now.
- Tom şimdi baştan başa sözleşmeyi okuyor.
- Tom handed the contract to Mary.
- Tom sözleşmeyi Mary'ye uzattı.
- This contract is null and void.
- Bu sözleşme hükümsüzdür.
- Tom took his time reading the contract.
- Tom sözleşmeyi okumak için zaman ayırdı.
- Tom hasn't violated his contract.
- Tom sözleşmesini ihlal etmedi.
- The contract was rather loose.
- Sözleşme oldukça serbessti.
- Tom claimed that the contract was invalid because he'd been coerced into signing it.
- Tom onu imzalamaya zorlanıldığı için sözleşmenin geçersiz olduğunu iddia etti.
- The contract is in the bag, so let's go out and celebrate.
- Sözleşme cepte, öyleyse kutlamak için dışarı çıkalım.
- This contract is totally ridiculous.
- Bu sözleşme tamamen saçmalık.
- Tom translated the contract into French.
- Tom sözleşmeyi Fransızcaya çevirdi.
- No ambiguities are allowed in a contract.
- Bir sözleşmede belirsizliklere izin verilmez.
- Here's the key, here's the contract.
- İşte anahtar, işte sözleşme.
- You didn't read the contract carefully, did you?
- Sözleşmeyi dikkatlice okumadın, değil mi?
- Look over the contract well, before you sign it.
- İmzalamadan önce sözleşmeyi iyice inceleyin.
- Tom isn't under contract.
- Tom sözleşmeli değil.
- Tom's contract expires October twentieth.
- Tom'un sözleşmesi 20 Ekim'de sona eriyor.
- The new contract enables us to demand whatever we want.
- Yeni sözleşme istediğimiz her şeyi talep etmemizi sağlıyor.
- I thought you should see this contract.
- Bu sözleşmeyi görmen gerektiğini düşündüm.
- The contract, if you were forced to sign it, is invalid.
- Eğer imzalamaya zorlandıysan, sözleşme geçersizdir.
- Instead of waiting for a contract, we can handle it over the phone.
- Bir sözleşmeyi bekleme yerine, onu telefonda halledebiliriz.
- My contract probably won't be renewed.
- Sözleşmem muhtemelen yenilenmeyecek.
- The contract lasts three years.
- Sözleşme üç yıl sürecek.
- Tom hasn't yet signed the contract.
- Tom sözleşmeyi henüz imzalamadı.
- Our lawyer drew up a contract for us to sign.
- Avukatımız imzalamamız için bir sözleşme düzenledi.
- I'd like to see that contract.
- O sözleşmeyi görmek isterim.
- I thought Tom would just sign the contract without reading it carefully.
- Tom'un sözleşmeyi dikkatlice okumadan imzalayacağını düşündüm.
- The contract states how much we have to pay.
- Sözleşme, bizim ne kadar ödemek zorunda olduğumuzu gösterir.
- The contract was awarded to the lowest bidder.
- Sözleşme en düşük teklif verene verildi.
- Tom signed the contract this morning.
- Tom sözleşmeyi bu sabah imzaladı.
- I have to check and see what the contract says.
- Sözleşmenin ne dediğini kontrol etmek ve görmek zorundayım.
- Tom suggested that I read the contract again.
- Tom sözleşmeyi tekrar okumamı önerdi.
- Look at the contract carefully.
- Sözleşmeye dikkatlice bak.
- The new contract enables us to demand whatever we want.
- Yeni sözleşme, istediğimiz her şeyi talep etmemizi sağlıyor.
- I have a three-year contract.
- Üç yıllık bir sözleşmem var.
- Tom is still under contract.
- Tom hala sözleşme altında.
- Tom's contract wasn't renewed.
- Tom'un sözleşmesi yenilenmedi.
- You should take the time to read the contract carefully.
- Sözleşmeyi dikkatli bir şekilde okumak için zaman ayırmalısın.
- I suggest you take a closer look at the contract.
- Sözleşmeye daha yakından bakmanı öneriyorum.
- We have a contract.
- Bizim bir sözleşmemiz var.
- The contract will shortly expire.
- Sözleşme kısa süre sonra bitecek.
- I suggest you take a closer look at the contract.
- Sözleşmeye daha yakından bakmanızı öneririm.
- We need a contract.
- Bir sözleşmeye ihtiyacımız var.
- Tom didn't read the contract as carefully as he should have.
- Tom sözleşmeyi gerektiği kadar dikkatli okumadı.
- The new contract was ratified by a majority of only 56 percent.
- Yeni sözleşme sadece yüzde 56'lık bir oy çokluğu ile onaylandı.
- The contract will shortly expire.
- Sözleşme yakında sona erecek.
- Tom has already signed the contract.
- Tom sözleşmeyi çoktan imzaladı.
- He shot himself in the foot by accepting the contract.
- O sözleşmeyi kabul ederek kendi ayağına sıktı.
- He was made to sign the contract against his will.
- Sözleşmeyi istemediği halde imzalamak zorunda kaldı.
- Tom doesn't like his contract.
- Tom sözleşmesini beğenmiyor.
- Dan was to sign the contract in July.
- Dan sözleşmeyi Temmuz'da imzalayacaktı.
- I haven't signed the contract yet.
- Sözleşmeyi henüz imzalamadım.
- Regarding this project, have you seen the contract?
- Bu projeyle ilgili olarak, sözleşmeyi gördünüz mü?
- Tom wasn't supposed to show the contract to Mary.
- Tom'un sözleşmeyi Mary'ye göstermemesi gerekiyordu.
- Their contract expired on October 20th.
- Sözleşmeleri 20 Ekim'de sona erdi.
- Instead of waiting for a contract, we can handle it over the phone.
- Sözleşmeyi beklemek yerine, telefonda halledebiliriz.
- I have to check and see what the contract says.
- Sözleşmede ne yazdığını kontrol etmeliyim.
- I tore up the contract.
- Sözleşmeyi yırttım.
- I would like to see the contract.
- Sözleşmeyi görmek istiyorum.
- You said you had a contract.
- Bir sözleşmen olduğunu söyledin.
- Few people take the trouble to read all the terms and conditions of a contract before signing it.
- Çok az insan, imzalamadan önce bir sözleşmenin bütün şartlarını ve koşullarını okuma zahmetine katlanır.
- Tom's contract expires October twentieth.
- Tom’un sözleşmesi 20 Ekim’de sona eriyor.
- You'd better examine the contract carefully before signing.
- İmzalamadan önce sözleşmeyi dikkatlice inceleseniz iyi olur.
- I thought that Tom might be breaking the contract.
- Tom'un sözleşmeyi bozuyor olabileceğini düşündüm.
- If you were forced to sign it, the contract is invalid.
- Eğer imzalamaya zorlandıysanız, sözleşme geçersizdir.
- Tom said that he had a contract.
- Tom bir sözleşmesi olduğunu söyledi.
- In order to avoid misunderstandings, they went through the contract again.
- Yanlış anlamaları önlemek için sözleşmeyi tekrar incelediler.
- Have you signed the contract already?
- Sözleşmeyi zaten imzaladın mı?
- If we don't finish this job, we'll lose the next contract.
- Eğer bu işi bitiremezsek, bir sonraki sözleşmeyi kaybederiz.
- You said you had a contract.
- Bir sözleşmeniz olduğunu söylediniz.
- Tom put on his glasses to read the contract.
- Tom sözleşmeyi okumak için gözlüğünü taktı.
- The contract expired on Monday.
- Sözleşme pazartesi günü sona erdi.
- Because of the contract, he is bound to deliver them.
- Sözleşme gereği, onları teslim etmek zorunda.
- The business contract ran out last month.
- İş sözleşmesi geçen ay bitti.
- You should look over the contract before you sign it.
- İmzalamadan önce sözleşmeyi gözden geçirmelisiniz.
- It's a huge contract.
- Bu büyük bir sözleşme.
- You must look over the contract before you sign it.
- İmzalamadan önce sözleşmeyi gözden geçirmelisin.
- Don't sign the contract with a pencil.
- Sözleşmeyi kurşun kalemle imzalama.
- That's against the contract.
- O, sözleşmeye aykırıdır.
- Tom negotiated a new contract.
- Tom yeni bir sözleşme için pazarlık yaptı.
- Their contract is to run out at the end of this month.
- Sözleşmeleri bu ayın sonunda bitecek.
- Tom carefully read over the contract.
- Tom sözleşmeyi dikkatlice okudu.
- Their contract is to run out at the end of this month.
- Onların sözleşmesi bu ayın sonunda bitecek.
- The details of the agreement are set forth in the contract.
- Anlaşmanın detayları sözleşmede belirtilmiştir.
- In order to avoid misunderstandings, they went through the contract again.
- Yanlış anlaşılmaları önlemek için sözleşmeyi tekrar gözden geçirdiler.
- Tom read the contract.
- Tom sözleşmeyi okudu.
- The businessman is thinking of receding from the contract.
- İş adamı sözleşmeden çekilmeyi düşünüyor.
- The actress tore up her contract angrily.
- Aktris sözleşmesini öfkeyle yırttı.
- Tom handed the contract to Mary.
- Tom sözleşmeyi Mary'ye verdi.
- I didn't sign the contract.
- Sözleşmeyi ben imzalamadım.
- Someone needs to translate this contract into French.
- Birinin bu sözleşmeyi Fransızcaya çevirmesi gerek.
- I want this contract translated word for word.
- Bu sözleşmenin kelimesi kelimesine tercüme edilmesini istiyorum.
- Regarding this project, have you seen the contract?
- Bu proje ile ilgili olarak, sözleşmeyi gördün mü?
- Tom signed the contract after reading it carefully.
- Tom sözleşmeyi dikkatlice okuduktan sonra imzaladı.
- I faxed Tom a copy of the contract.
- Sözleşmenin bir kopyasını Tom'a faksladım.
- The lawyer wrote a contract.
- Avukat bir sözleşme hazırladı.
- Tom had his secretary make three copies of the contract.
- Tom sekreterine sözleşmenin üç kopyasını yaptırdı.
- She has an indefinite contract.
- Onun süresiz bir sözleşmesi var.
- You must look over the contract before you sign it.
- İmzalamadan önce sözleşmeye bakmalısın.
- She has an indefinite contract.
- Süresiz sözleşmesi var.
- I regard the contract as having been broken.
- Sözleşmeyi bozulmuş olarak görüyorum.
- Our lawyer drew up a contract for us to sign.
- Avukatımız imzalamamız için bir sözleşme hazırladı.
- I'd like to see that contract.
- Sözleşmeyi görmek istiyorum.
- Tom renewed his contract for a further three years.
- Tom sözleşmesini üç yıllığına daha uzattı.
- Tom put on his glasses to read the contract.
- Tom sözleşmeyi okumak için gözlüklerini taktı.
- She had a work contract.
- Bir iş sözleşmesi vardı.
- I want everything you just said written into the contract.
- Az önce söylediğin her şeyin sözleşmeye yazılmasını istiyorum.
- We have a contract.
- Bir sözleşmemiz var.
- I haven't yet signed the contract.
- Sözleşmeyi henüz imzalamadım.
- She has an indefinite contract.
- Belirsiz bir sözleşmesi var.
- No ambiguities are allowed in a contract.
- Bir sözleşmede hiçbir belirsizliğe izin verilmemektedir.
- I want a new contract.
- Yeni bir sözleşme istiyorum.
- I have a permanent contract.
- Kalıcı bir sözleşmem var.
- Tom signed the contract without reading it.
- Tom sözleşmeyi okumadan imzaladı.
- The contract expires next year.
- Sözleşme gelecek yıl sona eriyor.
- The contract will expire soon.
- Sözleşme yakında sona erecek.
- I translated the contract into French.
- Sözleşmeyi Fransızcaya çevirdim.
- The contract states how much we have to pay.
- Sözleşme ne kadar ödememiz gerektiğini belirtiyor.
- The contract has been concluded.
- Sözleşme tamamlanmıştır.
- He shot himself in the foot by accepting the contract.
- Sözleşmeyi kabul ederek kendini ayağından vurdu.
- He shot himself in the foot by accepting the contract.
- Sözleşmeyi kabul ederek kendi ayağına sıktı.
- He had a work contract.
- Bir iş sözleşmesi vardı.
- He took his time reading the contract.
- Sözleşmeyi okurken aceleye getirmedi.
- The contract was rather loose.
- Sözleşme oldukça gevşekti.
- She had a work contract.
- Bir iş sözleşmesine sahipti.
- Tom had his secretary make three copies of the contract.
- Tom sekreterine sözleşmenin üç nüshasını hazırlattı.
- The union and the company have agreed upon a new contract.
- Sendika ve şirket yeni bir sözleşme üzerinde anlaştı.
Show More (192)
|
| 2 |
contract |
kontrat |
n. |
|
- I am signing my contract.
- Kontratımı imzalıyorum.
- The contract will shortly expire.
- Kontratın süresi yakında dolacak.
- I signed a three-year contract.
- Üç yıllık bir kontrat imzaladım.
- I haven't yet signed the contract.
- Henüz kontratı imzalamadım.
- I have a contract.
- Bir kontratım var.
- I've already signed the contract.
- Kontratı imzaladım bile.
- The player's contract was renewed.
- Oyuncunun kontratı yenilendi.
- I have a three-year contract.
- Üç yıllık bir kontratım var.
- I have a permanent contract.
- Kalıcı bir kontratım var.
- I want this contract translated word for word.
- Bu kontratın kelime kelime tercüme edilmesini istiyorum.
- Tom doesn't like his contract.
- Tom kontratını beğenmiyor.
- The actress tore up her contract angrily.
- Aktris öfkeyle kontratını yırttı.
- They're going to fill in the contract.
- Kontratı dolduracaklar.
- I just signed the contract.
- Kontratı az önce imzaladım.
- Tom signed the contract this morning.
- Tom bu sabah kontratı imzaladı.
- Don't forget to sign the contract.
- Kontratı imzalamayı unutma.
- I would like to see the contract.
- Kontratı görmek istiyorum.
- She has an indefinite contract.
- Onun süresi belirsiz bir kontratı var.
- I signed the contract.
- Kontratı ben imzaladım.
- Tom renewed his contract for a further three years.
- Tom kontratını üç yıl daha uzattı.
- My contract probably won't be renewed.
- Kontratım muhtemelen yenilenmeyecek.
- I haven't signed the contract yet.
- Henüz kontratı imzalamadım.
- I just sent the contract to Tom.
- Tom'a kontratı daha yeni gönderdim.
- I got Tom to sign the new contract.
- Yeni kontratı Tom'a imzalattım.
- I don't have a contract yet.
- Henüz bir kontratım yok.
Show More (22)
|
| 3 |
contract |
anlaşma |
n. |
|
- Anybody who wants to obtain that contract will have to satisfy that condition.
- Bu anlaşmayı elde etmek isteyen herkes bu koşulu yerine getirmek zorunda kalacaktır.
- There are no such contracts being made in the markets.
- Piyasalarda bu tür anlaşmalar yapılmıyor.
- He was made to sign the contract against his will.
- Anlaşmaya isteği dışında imza attırıldı.
- He was made to sign the contract against his will.
- Anlaşma ona rızası dışında imzalattırıldı.
- We might not need to sign a contract.
- Anlaşma imzalamamız gerekmeyebilir.
- The contract is invalid if you were forced to sign it.
- Eğer imzalamaya zorlandıysanız, anlaşma geçersizdir.
- It's a huge contract.
- Bu çok büyük bir anlaşma.
- Did you sign a contract?
- Bir anlaşma imzaladın mı?
- He was made to sign the contract against his will.
- Anlaşmayı cebren imzaladı.
- They are satisfied with the contract.
- Onlar anlaşmadan memnun.
- If we don't finish this job, we'll lose the next contract.
- Eğer bu işi bitirmezsek önümüzdeki anlaşmayı kaybederiz.
Show More (8)
|
| 4 |
contract |
sözleşme yapmak |
v. |
|
- The owner refused to conclude a contract with the salvager.
- Mal sahibi kurtarıcı ile bir sözleşme yapmayı reddetti.
- We should be able to conclude long-term delivery contracts for gas.
- Gaz için uzun vadeli teslimat sözleşmeleri yapabilmeliyiz.
- We want local authorities to put in contracts on a consistent open basis that will give our citizens value for money.
- Yerel makamların, vatandaşlarımıza paralarının karşılığını verecek tutarlı ve açık sözleşmeler yapmalarını istiyoruz.
- Eurostat has entered into contracts with companies that have pulled the wool over its eyes and defrauded it.
- Eurostat, gözünü boyayan ve kendisini dolandıran şirketlerle sözleşmeler yapmıştır.
- The financing agreement has been signed, the first contracts concluded and the first deliveries received.
- Finansman anlaşması imzalandı, ilk sözleşmeler yapıldı ve ilk teslimatlar alındı.
- We made a contract with the firm.
- Firma ile bir sözleşme yaptık.
- We need to have a contract.
- Bir sözleşme yapmalıyız.
- We contracted to build a railway.
- Bir demiryolu inşa etmek için sözleşme yaptık.
- We made a contract with the firm.
- Firmayla sözleşme yaptık.
Show More (6)
|
| 5 |
contract |
yakalanmak |
v. |
|
- However, 6% of people who contract SARS will die.
- Ancak SARS'a yakalanan insanların %6'sı hayatını kaybedecektir.
- Can you confirm that the French football team has contracted Legionella?
- Fransız futbol takımının Legionella hastalığına yakalandığını doğrulayabilir misiniz?
- The probability of contracting this disease increases from year to year.
- Bu hastalığa yakalanma olasılığı yıldan yıla artmaktadır.
- He contracted an incurable disease.
- O, tedavi edilemez bir hastalığa yakalandı.
- He contracted an incurable disease.
- Tedavisi olmayan bir hastalığa yakalandı.
- Tom contracted yellow fever when he was visiting Africa.
- Tom Afrika'yı ziyaret ederken sarı hummaya yakalandı.
- Tom contracted yellow fever when he was visiting Africa.
- Tom Afrika'yı ziyaret ettiğinde sarıhummaya yakalandı.
- My father contracted pneumonia last month.
- Babam geçen ay zatürreye yakalandı.
Show More (5)
|
| 6 |
contract |
ihale |
n. |
|
- Otherwise, neither contracting entities nor interested suppliers would be sure of their legal position.
- Aksi takdirde ne ihale kuruluşları ne de ilgili tedarikçiler yasal konumlarından emin olamazlar.
- Therefore we should all be in favour of more competition in the award of such immense contracts.
- Bu nedenle hepimiz böylesine büyük ihalelerin daha fazla rekabet ortamında gerçekleştirilmesinden yana olmalıyız.
- Otherwise, neither contracting entities nor interested suppliers would be sure of their legal position.
- Aksi takdirde, ne ihale kuruluşları ne de ilgili tedarikçiler yasal konumlarından emin olamazlar.
- The award of contracts across frontiers is still the exception.
- Sınır ötesi ihalelerin yapılması hala bir istisnadır.
- The contract was awarded to the lowest bidder.
- İhale en düşük teklifi verene verildi.
Show More (2)
|
| 7 |
contract |
daralmak |
v. |
|
- The economies therefore contract under the burden of public and international debts.
- Bu nedenle ekonomiler kamu ve uluslararası borçların yükü altında daralmaktadır.
- The economies therefore contract under the burden of public and international debts.
- Dolayısıyla ekonomiler kamu ve uluslararası borçların yükü altında daralıyor.
- The economy contracted in the last quarter.
- Ekonomi son çeyrekte daraldı.
Show More (0)
|
| 8 |
contract |
mukavele |
n. |
|
- Tom signed the contract.
- Tom mukaveleyi imzaladı.
- Tom signed the contract this morning.
- Tom bu sabah mukaveleyi imzaladı.
- The contract will shortly expire.
- Mukavele yakında sona erecek.
Show More (0)
|
| 9 |
contract |
kapmak |
v. |
|
- She refused to wear a mask, and she contracted the virus.
- Maske takmayı reddetti ve virüsü kaptı.
- There is a 21-day quarantine for people suspected of having contracted the Ebola virus.
- Ebola virüsü kaptığından şüphelenilen kişiler için 21 günlük karantina var.
Show More (-1)
|
| 10 |
contract |
kontrat yapmak |
v. |
|
- We need to have a contract.
- Bir kontrat yapmamız gerekiyor.
Show More (-2)
|
| 11 |
contract |
büzülmek |
v. |
|
- Metal contracts when cooled.
- Metal soğuyunca büzülür.
Show More (-2)
|
| 12 |
contract |
taahhüt etmek |
v. |
|
- By signing the contract, I committed myself to working there for another five years.
- Sözleşmeyi imzalayarak orada beş yıl daha çalışacağımı taahhüt ettim.
Show More (-2)
|
