|
- I deeply regret that the Member States did not adopt them as proposed.
- Üye Devletlerin bunları önerildiği şekilde kabul etmemesinden derin üzüntü duyuyorum.
- I am deeply concerned about the European Union's policy towards Iran.
- Avrupa Birliği'nin İran'a yönelik politikası konusunda derin endişelerim var.
- In Genoa, they encountered a state and a Europe which have deeply traumatised them.
- Cenova'da onları derinden sarsan bir devlet ve Avrupa ile karşılaştılar.
- But we remain deeply concerned about the general human rights situation.
- Ancak genel insan hakları durumuyla ilgili derin endişelerimiz devam etmektedir.
- The Commission deeply regrets the death of Ms Sánchez in Equatorial Guinea.
- Komisyon, Bayan Sánchez'in Ekvator Ginesi'nde hayatını kaybetmesinden derin üzüntü duymaktadır.
- Nevertheless, we remain deeply attached to the safety of our ports.
- Bununla birlikte limanlarımızın güvenliğine derinden bağlı kalmaya devam ediyoruz.
- I deeply regret that this is happening.
- Bunun gerçekleşiyor olmasından derin üzüntü duyuyorum.
- I deeply regret this and think that it will have consequences for our relations with these States.
- Bu durumdan derin üzüntü duyuyor ve bunun bu Devletlerle ilişkilerimiz açısından sonuçları olacağını düşünüyorum.
- I deeply regret the losses suffered by the Scottish salmon industry.
- İskoç somon endüstrisinin uğradığı kayıplardan dolayı derin üzüntü duyuyorum.
- The position of the Council of Ministers is deeply disappointing on all fronts.
- Bakanlar Kurulu'nun tutumu tüm cephelerde derin bir hayal kırıklığı yaratmıştır.
- In fact, we have fully to take into account the deeply held views of our citizens.
- Aslında vatandaşlarımızın derin görüşlerini tamamen dikkate almalıyız.
- I deeply regret this and think that it will have consequences for our relations with these States.
- Bundan derin üzüntü duyuyorum ve bunun bu Devletlerle ilişkilerimiz açısından sonuçları olacağını düşünüyorum.
- Parliament is concerned about this; we are concerned about it; European public opinion is deeply troubled by it.
- Parlamento bu konuda endişeli; biz endişeliyiz; Avrupa kamuoyu bu konuda derin bir rahatsızlık duyuyor.
- I am deeply grateful to Parliament that this perspective has been understood for this budget period.
- Bu perspektifin bu bütçe dönemi için anlaşılmış olmasından dolayı Parlamento'ya derin şükranlarımı sunuyorum.
- I can only say that these remarks have shocked me deeply.
- Sadece bu sözlerin beni derinden sarstığını söyleyebilirim.
- I deeply regret the actions of President Chandrika Kumaratunga.
- Başkan Chandrika Kumaratunga'nın davranışlarından derin üzüntü duyuyorum.
- I am deeply disappointed by the Commission's statement here today.
- Komisyon'un bugün burada yaptığı açıklama beni derin bir hayal kırıklığına uğrattı.
- I am deeply grateful for the constructive teamwork that this made possible.
- Bunun mümkün kıldığı yapıcı ekip çalışması için derinden minnettarım.
- The Commission too is deeply concerned by the repetition of such a dramatic event.
- Komisyon da böylesine dramatik bir olayın tekrarlanmasından derin endişe duymaktadır.
- I deeply regret that in contrast to the Pirker report it was not possible to achieve a broad compromise in committee.
- Pirker raporunun aksine komitede geniş bir uzlaşma sağlanamamış olmasından derin üzüntü duyuyorum.
- Mr Khodabandeh's family and friends are deeply concerned about his fate.
- Bay Khodabandeh'in ailesi ve arkadaşları onun akıbeti konusunda derin endişe duymaktadır.
- This is a state of affairs which we liberals deeply regret.
- Bu, biz liberallerin derin üzüntü duyduğu bir durumdur.
- The Commission is deeply concerned at these events, which it considers contrary to established democratic practice.
- Komisyon, yerleşik demokratik uygulamalara aykırı olduğunu düşündüğü bu olaylardan derin endişe duymaktadır.
- The Commission has been deeply concerned by the possible application of harsh penalties in Nigeria.
- Komisyon, Nijerya'da sert cezaların uygulanması ihtimalinden derin endişe duymaktadır.
- I deeply regret that Member States did not adopt them as proposed.
- Üye Devletlerin bunları önerildiği şekilde kabul etmemesinden derin üzüntü duyuyorum.
- I should like to underline yet again how deeply I regret this.
- Bundan ne kadar derin bir üzüntü duyduğumun altını bir kez daha çizmek isterim.
- What was said in our deeply moving session last week is still true today.
- Geçen haftaki derin duygulu oturumumuzda söylenenler bugün hala geçerlidir.
- It is also deeply concerned at the continuing repression of members of the opposition.
- Muhalefet üyelerine yönelik devam eden baskılardan da derin endişe duymaktadır.
- They express the feelings of authorities that are deeply hurt.
- Derinden incinen yetkililerin duygularını ifade ederler.
- I am deeply concerned both about what has happened and about the reaction caused by the events in the US and in Europe.
- Hem yaşananlardan hem de ABD ve Avrupa'daki olayların yol açtığı tepkilerden derin endişe duyuyorum.
- These views are individually deeply and honestly held, as indeed are my personal and private ones.
- Bu görüşler, benim kişisel ve özel görüşlerim gibi, bireysel olarak derinden ve dürüstçe benimsenmiş görüşlerdir.
- We are all deeply affected by the bloody events in the Middle East, following which hopes of peace are fading.
- Barış umutlarının giderek azaldığı Orta Doğu'daki kanlı olaylardan hepimiz derinden etkileniyoruz.
- It is alleged that local authorities have tried to force highlanders to renounce their deeply held beliefs.
- Yerel yetkililerin dağlıları derin inançlarından vazgeçmeye zorladıkları iddia edilmektedir.
- I deeply regret that we were unable to deliver a joint response, but had to have a discussion instead.
- Ortak bir yanıt veremediğimiz, bunun yerine bir tartışma yapmak zorunda kaldığımız için derin üzüntü duyuyorum.
- The European Union is deeply divided.
- Avrupa Birliği derinden bölünmüş durumda.
- I deeply regret that only limited funds are available for this initiative.
- Bu girişim için yalnızca sınırlı fonların mevcut olmasından derin üzüntü duyuyorum.
- It is also deeply concerned at the continuing repression of members of the opposition.
- Konsey ayrıca muhalefet üyelerine yönelik devam eden baskılardan da derin endişe duymaktadır.
- On that issue Member States remained deeply split.
- Bu konuda Üye Devletler arasında derin görüş ayrılıkları bulunmaktadır.
- We remain deeply concerned regarding the grave deterioration of the human rights situation in the country.
- Ülkedeki insan hakları durumunun ciddi şekilde kötüleşmesinden derin endişe duymaya devam ediyoruz.
- With regard to the Middle East, the European Union continues to be deeply concerned by the situation there.
- Orta Doğu ile ilgili olarak Avrupa Birliği oradaki durumdan derin endişe duymaya devam etmektedir.
- I therefore find it deeply regrettable that Amendment No 13, which calls attention to this fact, was not adopted.
- Bu nedenle, bu gerçeğe dikkat çeken 13 No'lu Değişikliğin kabul edilmemiş olmasını derin bir üzüntüyle karşılıyorum.
- I should like to underline yet again how deeply I regret this.
- Bundan ne kadar derin bir üzüntü duyduğumu bir kez daha vurgulamak isterim.
- We deeply appreciate that work.
- Bu çalışmayı derinden takdir ediyoruz.
- We are deeply concerned about the death sentence passed on Lobsang Dhondup and Tenzin Delek on 2 December.
- Lobsang Dhondup ve Tenzin Delek hakkında 2 Aralık'ta verilen ölüm cezasından derin endişe duyuyoruz.
- People want to be like those they deeply admire.
- İnsanlar derinden hayranlık besledikleri kişiler gibi olmak isterler.
- Unfortunately, this doesn't mean that simply breathing deeply will help us lose weight.
- Ne yazık ki bu, sadece derin nefes almanın kilo vermemize yardımcı olacağı anlamına gelmez.
- Tom is deeply in love with his wife.
- Tom karısına derinden aşık.
- Tom inhaled deeply.
- Tom derin nefes aldı.
- I deeply admire Frida Kahlo's life and work.
- Frida Kahlo'nun hayatına ve çalışmalarına derin bir hayranlık duyuyorum.
- He breathed deeply.
- Derince bir nefes aldı.
- Tom and Mary are deeply in love.
- Tom ve Mary derinden âşıklar.
- Tom sighed deeply.
- Tom derin biçimde içini çekti.
- You must be deeply relieved.
- Derinden rahatlamış olmalısınız.
- As she sang with all her heart, the audience was deeply moved.
- O tüm kalbiyle şarkı söylerken, seyirciler derinden etkilendi.
- The news moved him deeply.
- Bu haber onu derinden etkiledi.
- Tom was deeply involved.
- Tom derinden ilgiliydi.
- I was deeply moved after I saw the movie.
- Filmi izledikten sonra derinden etkilendim.
- The news upset her deeply.
- Haber onu derinden üzdü.
- I was deeply impressed with his courage.
- Cesaretinden derinden etkilendim.
- Fadil fell deeply in love with a Muslim woman from Egypt.
- Fadıl Mısırlı Müslüman bir kadına derin bir aşkla bağlandı.
- Sami felt deeply indebted to Layla.
- Sami, Layla'ya derinden borçlu hissediyordu.
- Don't sleep too deeply.
- Fazla derin uyuma.
- He woke up to his 100th birthday, deeply disappointed.
- 100. doğum gününe derin bir hayal kırıklığıyla uyandı.
- Realize deeply that the present moment is all you ever have.
- Bu anın şimdiye kadar sahip olduğun her şey olduğunu derinden fark et.
- I am deeply grateful to you for your kindness.
- İyiliğin için sana derinden minnettarım.
- She is deeply attached to her parents.
- O anne ve babasına derinden bağlıdır.
- He could not breathe deeply.
- Derin nefes alamadı.
- People regretted his sudden death deeply.
- İnsanlar onun ani ölümüne derinden üzüldüler.
- We were deeply impressed by the lecturer's eloquent speech.
- Konuşmacının etkili konuşması bizi derinden etkiledi.
- Breathe in deeply.
- Derin bir nefes alın.
- Being deeply thankful, he tried to express his thanks.
- Derinden minnettar olduğu için, teşekkürlerini ifade etmeye çalıştı.
- Layla was deeply in love with Sami.
- Layla, Sami'ye derinden aşıktı.
- Layla was deeply in love with Sami.
- Leyla, Sami'ye derinden aşıktı.
- The driver is deeply attached to his old car.
- Sürücü eski arabasına derinden bağlandı.
- Tom was deeply moved by what Mary said.
- Tom, Mary'nin söylediklerinden derinden etkilendi.
- We're deeply saddened by this loss.
- Bu mağlubiyet bizi derinden üzdü.
- She breathed deeply.
- Derin nefes aldı.
- Breathe in deeply.
- Derin nefes al.
- She breathed in deeply and started to tell about her situation.
- O, derin bir nefes alıp durumunu anlatmaya başladı.
- She slept deeply.
- Derin bir uyku çekti.
- He breathed deeply before entering his boss's office.
- Patronunun ofisine girmeden önce derin bir nefes aldı.
- I deeply admire Frida Kahlo's life and work.
- Ben Frida Kahlo'nun hayatına ve çalışmalarına derinden hayranlık duyuyorum.
- Tom breathed slowly and deeply to calm his nerves before going into the interview room.
- Tom görüşme odasına girmeden önce sinirlerini yatıştırmak için yavaş ve derinden nefes alıp verdi.
- He woke up to his 100th birthday, deeply disappointed.
- Yüzüncü doğum gününe derin bir hayal kırıklığıyla uyandı.
- Fadil fell deeply in love with a Muslim woman from Egypt.
- Fadıl, Mısırlı bir Müslüman kadına derinden aşık oldu.
- Breathe deeply through your mouth.
- Ağzınızdan derin bir nefes alın.
- He slept deeply.
- Derin bir uyku çekti.
- The news moved him deeply.
- Haber onu derinden etkiledi.
- We were deeply moved by her story.
- Onun hikayesinden derinden etkilendik.
- Tom is deeply in love with Mary.
- Tom, Mary'ye derinden aşıktır.
- We were deeply in love.
- Birbirimize derinden aşıktık.
- Tom and Mary are deeply in love with each other.
- Tom ve Mary birbirlerine derinden âşıklar.
- Their friendship moved us deeply.
- Dostlukları bizi derinden etkiledi.
- I was deeply shocked.
- Derinden sarsıldım.
- She is deeply attached to her parents.
- Ailesine derinden bağlıdır.
- I was deeply impressed by the scenery.
- Manzaradan derinden etkilendim.
- Sami is deeply in love with Layla.
- Sami, Leyla'ya derinden aşık.
- She regretted deeply when she looked back on her life.
- Hayatında geriye baktığında, o derin üzüntü duymuştur.
- I deeply regret that decision.
- O karardan derin biçimde pişmanım.
- I was deeply touched by the story.
- Hikayeden derinden etkilendim.
- Tom breathed slowly and deeply to calm his nerves before going into the interview room.
- Tom görüşme odasına girmeden önce sinirlerini yatıştırmak için yavaş ve derin nefes aldı.
- Tom and Mary are deeply in love with each other.
- Tom ve Mary birbirlerine derinden aşıktırlar.
- Sami is deeply in love with Layla.
- Sami, Layla'ya derinden aşık.
- Tom is deeply in love with Mary.
- Tom Mary'ye derinden âşık.
- Sami felt deeply indebted to Layla.
- Sami kendini Leyla'ya derinden borçlu hissetti.
- Tom is deeply in love with Mary.
- Tom Mary'ye derinden aşıktır.
- Tom was deeply involved.
- Tom derinden ilgileniyordu.
- Tom sighed deeply.
- Tom derin bir iç çekti.
- Tom became deeply interested in art history.
- Tom, sanat tarihiyle derinden ilgilenmeye başladı.
- So friendly was his letter that she was deeply moved and began to cry.
- Mektubu o kadar arkadaşçaydı ki, o derinden etkilendi ve ağlamaya başladı.
- Tom was deeply shocked.
- Tom derinden sarsılmıştı.
- I was deeply impressed by the scenery.
- Manzara beni derinden etkiledi.
- Breathe deeply through your mouth.
- Ağzınızdan derin nefes alın.
- They admire her deeply.
- Ona derin bir hayranlık duydular.
- We're deeply concerned by that.
- Bu bizi derinden endişelendiriyor.
- We were deeply impressed by the lecturer's eloquent speech.
- Konferansçının belâgatlı konuşmasından derinden etkilendik.
- People regretted his sudden death deeply.
- İnsanlar onun ani ölümüne derinden üzüldü.
- Tom and Mary are deeply in love.
- Tom ve Mary birbirlerine derinden aşıklar.
- I'm deeply sorry for my actions.
- Eylemlerim için derinden üzgünüm.
- I'm deeply disappointed.
- Derin bir hayal kırıklığına uğradım.
- We were deeply moved by Tom's story.
- Tom'un hikayesi bizi derinden etkiledi.
- Tom inhaled deeply.
- Tom derinden nefes aldı.
- The economy is deeply connected to politics.
- Ekonomi siyasetle derinden bağlantılıdır.
- We were deeply moved by her story.
- Hikayesi bizi derinden etkiledi.
- Tom was deeply in love with Mary.
- Tom, Mary'ye derinden aşıktı.
- I'm deeply in love with you.
- Sana derinden aşığım.
- So friendly was his letter that she was deeply moved and began to cry.
- Mektup o kadar dostçaydı ki, kadın derinden etkilendi ve ağlamaya başladı.
- He was deeply moved by the story.
- Hikayeden derin şekilde etkilendi.
- We were deeply in love.
- Biz derinden aşıktık.
- Tom was deeply impressed.
- Tom derinden etkilendi.
- I deeply appreciate your advice and kindness.
- Tavsiyenize ve nezaketinize derin minnet duyuyorum.
- She breathed in deeply and started to tell about her situation.
- O, derin bir nefes alıp hâlini anlatmaya başladı.
- Tom looked deeply into Mary's eyes and smiled.
- Tom May'nin gözlerine derinden baktı ve gülümsedi.
- I was deeply moved after I saw the movie.
- Filmi gördükten sonra derinden etkilendim.
- He is deeply attached to her.
- Ona derinden bağlı.
- Tom is deeply grateful for all Mary's help.
- Tom Mary'nin tüm yardımları için derinden minnettardır.
- She blushed deeply.
- Derinden kızardı.
- Tom was deeply involved.
- Tom derinden etkilenmişti.
- Tom breathed deeply.
- Tom derin biçimde nefes aldı.
- Jack seems to regret it deeply.
- Jack, buna derinden pişman olmuş gibi görünüyor.
- I'm deeply grateful for your kindness.
- Kibarlığın için derinden minnettarım.
- We're deeply saddened by this loss.
- Bu kayıp bizi derinden üzüyor.
- As she sang with all her heart, the audience was deeply moved.
- O bütün kalbiyle şarkı söylerken seyirci derinden etkilendi.
- He breathed deeply.
- Derin nefes aldı.
- They love each other deeply.
- Birbirlerini derinden seviyorlar.
- Tom was breathing deeply.
- Tom derin nefes alıyordu.
- She breathed in deeply and started to tell about her situation.
- Derin nefes aldı ve durumunu anlatmaya başladı.
- I was deeply moved by that.
- Bu beni derinden etkiledi.
- I'm deeply disappointed.
- Derinden hayal kırıklığına uğradım.
- She breathed in deeply and started to tell about her situation.
- Derin bir nefes aldı ve durumunu anlatmaya başladı.
- The economy is deeply connected to politics.
- Ekonomi, siyasete derinden bağlı.
- Their friendship moved us deeply.
- Onların dostluğu bizi derinden duygulandırdı.
- He was deeply moved by the story.
- Hikaye onu derinden etkiledi.
- Tom breathed deeply.
- Tom derin nefes aldı.
- It's healthy to breathe deeply.
- Derin nefes almak sağlıklıdır.
- Even if an intelligent man loves a woman deeply, he will never show his love to her, but merely keep it in his heart.
- Akıllı bir erkek bir kadını derinden sevse bile, sevgisini ona asla göstermez, sadece kalbinde saklar.
Show More (153)
|