dirty - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
dirty kirli adj.
  • Dirty hands are a breeding ground for germs.
  • Kirli eller mikropların üreme alanıdır.
  • A dirty war on the part of the Russians, but also on the part of the Chechen rebels.
  • Ruslar ve aynı zamanda Çeçen isyancılar açısından kirli bir savaş.
  • In the Netherlands relatively clean power stations have been shut down to enable dirty electricity to be imported.
  • Hollanda'da kirli elektriğin ithal edilebilmesi için nispeten temiz enerji santralleri kapatılmıştır.
Show More (282)
dirty pis adj.
  • They left the house dirty after the party.
  • Partiden sonra evi pis bıraktılar.
  • Tom's hair is always greasy and dirty.
  • Tom'un saçı daima yağlı ve pis.
  • It's dirty work, but someone has to do it.
  • Pis bir iş ama biri bunu yapmak zorunda.
Show More (27)
dirty edepsiz adj.
  • He tells dirty jokes even to children.
  • Çocuklara bile edepsiz şakalar yapar.
  • You're dirty.
  • Edepsizsin.
  • You sure are dirty.
  • Sen kesinlikle edepsizsin.
Show More (13)
dirty kirletmek v.
  • All the clothes were dirtied after they were done with painting.
  • Boyama işi bittikten sonra tüm giysiler kirlenmişti.
  • Don't dirty it!
  • Bunu kirletmeyin!
  • I dirtied one.
  • Ben bir tanesini kirlettim.
Show More (2)
dirty açık saçık adj.
  • He had better stop telling dirty jokes all the time.
  • Sürekli açık saçık şakalar yapmayı bıraksa iyi olur.
  • I don't like dirty jokes, but I get a kick out of it when you tell them.
  • Açık saçık şakaları sevmem ama sen anlatınca çok hoşuma gidiyor.
  • I never listen to dirty jokes.
  • Asla açık saçık fıkralar dinlemem.
Show More (1)
dirty iğrenç adj.
  • Don't give in to such a dirty method of interrogation.
  • Böyle iğrenç bir sorgulama yöntemine teslim olmayın.
  • Layla is a dirty slut.
  • Leyla iğrenç bir sürtük.
  • I really hate his dirty jokes.
  • Gerçekten onun iğrenç şakalarından nefret ediyorum.
Show More (0)
dirty müptezel adj.
  • She was a dirty girl who was into heavy drugs.
  • Ağır uyuşturucular kullanan müptezel bir kızdı.
Show More (-2)
dirty kirleten adj.
  • The dirty fumes pose a serious threat to the animals living in the area.
  • Çevreyi kirleten dumanlar bölgede yaşayan hayvanları ciddi anlamda tehdit etmektedir.
Show More (-2)
dirty lekelemek v.
  • The gossips about her affair dirtied her reputation.
  • İlişkisi hakkındaki dedikodular itibarını lekeledi.
Show More (-2)
dirty yozlaşmış adj.
  • Only a dirty cop would shoot an unarmed man.
  • Sadece yozlaşmış bir polis silahsız birini vurur.
Show More (-2)
dirty hileli adv.
  • Even his teammates dislike it when he plays dirty.
  • Takım arkadaşları bile onun hileli oynamasından hoşlanmıyorlar.
Show More (-2)
dirty sportmence olmayan adj.
  • The match was labelled as a dirty game because of the doped athletes.
  • Karşılaşma, dopingli sporcular nedeniyle sportmence olmayan bir maç olarak etiketlendi.
Show More (-2)
dirty pislik n.
  • You're very dirty.
  • Seni pislik götürüyor.
Show More (-2)
dirty müstehcen adj.
  • This is a dirty movie.
  • Bu müstehcen bir film.
Show More (-2)