| 1 |
driving |
sürme |
n. |
|
- That is only the driving time.
- Bu sadece sürüş süresidir.
- This should prevent a proliferation of driving bans from being imposed.
- Böylece sürüş yasaklarının çoğalması engellenmiş olacaktır.
- There has to be recognition that there is a world of difference between motorway and urban driving.
- Otoyol ve şehir içi sürüş arasında dünya kadar fark olduğu kabul edilmelidir.
- It is insufficient to reduce the weekly driving time, which is currently set at 56 hours, to 45 hours.
- Halihazırda 56 saat olarak belirlenen haftalık sürüş süresinin 45 saate indirilmesi yeterli değildir.
- Nobody needs to cut down the current weekend driving bans by even one minute.
- Hiç kimsenin mevcut hafta sonu sürüş yasaklarını bir dakika bile azaltmasına gerek yok.
- This is therefore not about harmonising driving times.
- Dolayısıyla bu, sürüş sürelerinin uyumlaştırılmasıyla ilgili değildir.
- We Greens think that the working times in this sector, the driving times, need to be reduced.
- Biz Yeşiller, bu sektördeki çalışma sürelerinin, sürüş sürelerinin azaltılması gerektiğini düşünüyoruz.
- At the moment, the increasing number of uncoordinated new driving bans is a nightmare for the sector.
- Şu anda, artan sayıda koordine edilmemiş yeni sürüş yasakları sektör için bir kabus.
- It is insufficient to reduce the weekly driving time, which is currently set at 56 hours, to 45 hours.
- Halihazırda 56 saat olarak belirlenen haftalık sürüş süresinin 45 saate indirilmesi yetersizdir.
- For all other roads, the Member States can determine themselves whether they wish to introduce driving bans.
- Diğer tüm yollar için, Üye Devletler sürüş yasağı getirip getirmeyeceklerine kendileri karar verebilirler.
- This will, in fact, hardly affect the driving ban.
- Bu aslında sürüş yasağını pek etkilemeyecektir.
- The social conditions which drivers face as a result of driving bans can rightly be termed tragic.
- Sürüş yasakları sonucunda sürücülerin karşı karşıya kaldığı sosyal koşullar haklı olarak trajik olarak adlandırılabilir.
- Run as fast as you can and show your nice driving stunts.
- Olabildiğince hızlı koşun ve güzel sürüş hareketlerinizi gösterin.
- So for the ultimate in clean, green driving, perhaps hydrogen really is the answer.
- Demem o ki temiz, çevreci bir sürüş için belki de nihai çözüm gerçekten hidrojendir.
- Run as fast as you can and show your nice driving stunts.
- Olabildiğince hızlı koşun ve güzel sürüş becerilerinizi gösterin.
- Driving crazy fast on an open road.
- Açık bir yolda deli gibi hızlı sürmek.
- Run as fast as you can and show your nice driving stunts.
- Elinden geldiği kadar hız yap ve muhteşem sürüş becerilerini göster.
- He'll have an accident one of these days if he keeps driving like that.
- Böyle sürmeye devam ederse bir gün kaza yapacak.
- I continued driving.
- Sürmeye devam ettim.
- She prides herself on her driving skill.
- O sürüş becerisiyle gurur duyar.
- I started driving.
- Sürmeye başladım.
- His driving privileges were revoked.
- Sürüş ayrıcalıkları iptal edildi.
- Tom agrees that Mary should do most of the driving on their upcoming trip.
- Tom yaklaşan gezilerinde arabayı en fazla Mary'nin sürmesi gerektiği konusunda aynı fikirdedir.
- Layla started driving towards the beach.
- Leyla sahile doğru sürmeye başladı.
- Don't speak to the driver while he is driving.
- Sürüş sırasında şoförle konuşmayın.
- I failed the driving test.
- Ben sürüş testinde başarısız oldum.
- I don't plan on driving my car today.
- Arabamı bugün sürmeyi planlamıyorum.
- Tom gave Mary a driving lesson.
- Tom, Mary'ye sürüş dersi verdi.
- Tom is a driving instructor.
- Tom bir sürüş eğitmeni.
- Can you take over the driving for a while?
- Bir süre için sürmeyi devralabilir misin?
- Keep driving.
- Sürmeye devam et.
- The accident was due to careless driving.
- Kaza dikkatsiz sürüş nedeniyle oldu.
- We do not become good drivers by concentrating on driving as such.
- Sürüşe bu şekilde konsantre olarak iyi sürücü olamayız.
- Sami started driving to the dorms.
- Sami yurtlara doğru sürmeye başladı.
- Layla started driving towards the beach.
- Layla sahile doğru sürmeye başladı.
- I'm used to driving on the left.
- Soldan sürmeye alışkınım.
- She continued driving fast.
- Hızlı sürmeye devam etti.
- Layla kept driving.
- Leyla araç sürmeye devam etti.
- Careless driving causes accidents.
- Dikkatsiz sürüş kazalara neden olur.
- Tom just kept driving.
- Tom sürmeye devam etti.
- Drowsy driving kills.
- Uykulu sürüş öldürür.
- She continued driving fast.
- Hızla sürmeye devam etti.
- You have no driving experience.
- Senin hiçbir sürüş deneyimin yok.
- His driving privileges were revoked.
- Onun sürüş ayrıcalıkları iptal edildi.
- You have no driving experience.
- Sürüş tecrüben yok.
- Layla just kept driving.
- Layla sürmeye devam etti.
- Just keep driving.
- Sürmeye devam et.
- She prides herself on her driving skill.
- Sürüş becerisiyle gurur duyuyor.
- Tom gave Mary a driving lesson.
- Tom, Mary'ye bir sürüş dersi verdi.
- Layla continued driving.
- Leyla araç sürmeye devam etti.
- Tom kept driving.
- Tom sürmeye devam etti.
- Tom got his learner's permit yesterday, so he's out with his father practicing driving.
- Tom dün ehliyet aldı, bu yüzden babasıyla birlikte sürüş alıştırmaları yapıyor.
- Please do not talk to the driver while he's driving.
- Lütfen sürüş esnasında sürücüyle konuşmayın.
- Dangerous driving should be punished.
- Tehlikeli sürüş cezalandırılmalıdır.
- Tom failed to pass his driving test.
- Tom sürüş sınavını geçmekte başarısız oldu.
- The car broke down after half an hour's driving.
- Araba, yarım saatlik sürüşten sonra bozuldu.
- Careful driving prevents accidents.
- Dikkatli sürmek kazaları önler.
- The car broke down after half an hour's driving.
- Araba yarım saatlik bir sürüşten sonra bozuldu.
- Please don't talk to the driver while he's driving.
- Lütfen sürüş esnasında sürücüyle konuşmayın.
- Layla continued driving.
- Layla sürmeye devam etti.
- Leave the driving to me.
- Sürme işini bana bırak.
- Dangerous driving should be punished.
- Tehlikeli sürüş cezalandırılmalı.
- I'm not used to driving on the left.
- Soldan sürmeye alışık değilim.
- Tom isn't used to driving on the left side of the road.
- Tom yolun sol tarafından sürmeye alışık değil.
- I'm trying to get used to driving on the left side of the road.
- Ben yolun sol tarafında sürmeye alışmaya çalışıyorum.
- Jim is not yet used to driving on the left side of the road.
- Jim henüz yolun sol tarafından sürmeye alışamadı.
- I kept driving.
- Sürmeye devam ettim.
- I don't have much experience driving on the left-side of the road.
- Yolun sol tarafında çok sürüş deneyimim yok.
- Tom is used to driving a pickup truck, but he's never driven one of those really big trucks.
- Tom kamyonet sürmeye alışkındır, ama hiç şu büyük kamyonlardan birini sürmemiştir.
- You'll soon get used to driving on the right.
- Yakında sağdan sürmeye alışacaksın.
- Tom congratulated Mary for her driving test.
- Tom Mary'yi sürüş testi için kutladı.
Show More (68)
|
| 2 |
driving |
sürüş |
n. |
|
- They would be insulted by a requirement to constantly improve their driving.
- Sürüşlerini sürekli olarak geliştirme zorunluluğu onları aşağılayacaktır.
- So for the ultimate in clean, green driving, perhaps hydrogen really is the answer.
- Yani temiz ve çevreci sürüşte son nokta için belki de gerçekten hidrojendir.
- So for the ultimate in clean, green driving, perhaps hydrogen really is the answer.
- Dolayısıyla, temiz ve çevreci sürüşte son nokta belki de gerçekten hidrojendir.
- His careless driving caused the accident.
- Dikkatsiz sürüşü kazaya neden oldu.
- The fog made driving difficult.
- Sis sürüşü zorlaştırdı.
- His driving was pathetic.
- Sürüşü acınasıydı.
- The fog made driving difficult.
- Sis, sürüşü zorlaştırdı.
- Tom had a lot on his mind, so he wasn't paying enough attention to his driving.
- Tom'un aklında çok şey vardı, bu yüzden sürüşüne yeterince dikkat etmiyordu.
- His careless driving caused the accident.
- Onun dikkatsiz sürüşü kazaya sebep oldu.
Show More (6)
|
| 3 |
driving |
sürücü |
n. |
|
- He managed to pass his driving test even though he was a poor driver.
- Kötü bir sürücü olmasına rağmen ehliyet sınavını geçmeyi başardı.
- Every student passed the driving test.
- Her öğrenci sürücü testini geçti.
- Tom isn't likely to pass the driving test.
- Tom muhtemelen sürücü testini geçmeyecek.
- Why do you think Tom wasn't able to pass his driving test?
- Tom'un niçin sürücü testini geçemediğini düşünüyorsun?
- He amazed everyone by passing his driving test.
- Sürücü sınavını geçerek herkesi şaşırttı.
- I think Tom will fail his driving test.
- Tom'un sürücü testinde başarısız olacağını düşünüyorum.
- He managed to pass his driving test even though he was a poor driver.
- Yetersiz bir sürücü olmasına rağmen sürücü sınavını geçebildi.
- He failed to pass his driving test.
- O, sürücü sınavını geçemedi.
- I hope I can pass the driving test.
- Sürücü testini geçebileceğimi umuyorum.
Show More (6)
|
| 4 |
driving |
itici |
adj. |
|
- The European Union must continue to be a driving force in combating climate change.
- Avrupa Birliği iklim değişikliğiyle mücadelede itici bir güç olmaya devam etmelidir.
- There are some elements in the resolution that I can support, but I am suspicious of some of its driving elements.
- Karar tasarısında destekleyebileceğim bazı unsurlar var ancak bazı itici unsurlara şüpheyle yaklaşıyorum.
- This programme constitutes a driving force for development on the European scale.
- Bu program, Avrupa ölçeğinde kalkınma için itici bir güç oluşturmaktadır.
Show More (0)
|
| 5 |
driving |
sürücülük |
n. |
|
- The vote on this directive tomorrow will give a significant impetus to driving as a profession.
- Bu direktifin yarın oylanması, bir meslek olarak sürücülüğe önemli bir ivme kazandıracaktır.
Show More (-2)
|
| 6 |
driving |
ilerletme |
n. |
|
- The pretext for driving forward this liberalisation, furthermore, is delays in flights.
- Bu serbestleşmeyi ilerletmenin bahanesi de uçuşlardaki gecikmelerdir.
Show More (-2)
|
