1 |
familiar |
tanıdık |
adj. |
|
- You know that I have repeated this request during every Budget procedure; it has become a familiar refrain.
- Bu talebimi her bütçe görüşmesinde tekrarladığımı biliyorsunuz; bu artık tanıdık bir nakarat haline geldi.
- It has been an interesting debate, focusing on some familiar and central themes.
- Bazı tanıdık ve merkezi temalara odaklanan ilginç bir tartışma oldu.
- This debate on the EU's own resources and on EU tax is familiar to us all.
- AB'nin öz kaynakları ve AB vergileri konusundaki bu tartışma hepimize tanıdık geliyor.
- Here we are dealing with familiar topics, of which there are, in essence, four, all of them closely interconnected.
- Burada, özünde dört tane olan ve hepsi birbiriyle yakından bağlantılı olan tanıdık konularla uğraşıyoruz.
- You know that I have repeated this request during every Budget procedure; it has become a familiar refrain.
- Bu talebimi her bütçe görüşmesi sırasında tekrarladığımı biliyorsunuz; bu artık tanıdık bir nakarat haline geldi.
- I'm here because I realized why you look so familiar to me.
- Buradayım çünkü bana neden bu kadar tanıdık geldiğini çözdüm.
- I'm here because I realized why you look so familiar to me.
- Buradayım çünkü bana neden bu kadar tanıdık geldiğini anladım.
- I pick up the phone, and I hear this very familiar voice.
- Telefonu açtım ve çok tanıdık bir ses duydum.
- The issue is quite familiar to us.
- Konu bizim için oldukça tanıdık.
- Tom does seem familiar.
- Tom tanıdık görünüyor.
- Sound familiar?
- Sesi tanıdık mı?
- They look familiar.
- Onlar tanıdık görünüyorlar.
- Tom looks really familiar.
- Tom gerçekten tanıdık görünüyor.
- This looks very familiar.
- Bu çok tanıdık geliyor.
- Modern music is familiar to him.
- Modern müzik ona tanıdıktır.
- This song sounds somewhat familiar.
- Bu şarkı biraz tanıdık geliyor.
- Tom looks really familiar.
- Tom gerçekten tanıdık geliyor.
- Your name isn't familiar to me.
- İsmin bana tanıdık gelmiyor.
- Modern music is familiar to him.
- Modern müzik ona tanıdık geliyor.
- The tune was not familiar to me.
- Melodi bana tanıdık değildi.
- I thought this looked familiar.
- Bunun tanıdık göründüğünü düşündüm.
- That sounds vaguely familiar.
- Bu kulağa tanıdık geliyor.
- That book is familiar to all young children.
- Bu kitap, tüm küçük çocuklar için tanıdıktır.
- You really look familiar.
- Sen gerçekten tanıdık görünüyorsun.
- Tom saw many familiar faces.
- Tom birçok tanıdık sima gördü.
- This is familiar.
- Bu tanıdık.
- This tune is quite familiar to us all.
- Bu melodi hepimize oldukça tanıdık geliyor.
- You look very familiar to me.
- Bana çok tanıdık geliyorsun.
- It seems so familiar.
- Bu çok tanıdık görünüyor.
- Tom does look familiar.
- Tom tanıdık görünüyor.
- There are many familiar words.
- Birçok tanıdık kelime var.
- Tom heard a familiar voice.
- Tom tanıdık bir ses duydu.
- Layla heard a familiar sound.
- Layla tanıdık bir ses duydu.
- The familiar place had a new significance for her.
- Tanıdık bir yerin onun için yeni bir önemi vardı.
- Your face is familiar to me.
- Yüzünüz bana tanıdık geliyor.
- Sami looked familiar.
- Sami tanıdık görünüyordu.
- Tom's story is a familiar one.
- Tom'un hikayesi tanıdık bir hikaye.
- Does that guy look familiar to you?
- Şu adam sana tanıdık görünüyor mu?
- We are familiar with the legend of Robin Hood.
- Robin Hood efsanesi bize tanıdık.
- Tom heard a familiar sound.
- Tom tanıdık bir ses duydu.
- Your name is familiar to me.
- İsminiz bana tanıdık geliyor.
- The saying is quite familiar to us.
- Bu söz bize oldukça tanıdık geliyor.
- Why do you look familiar?
- Neden tanıdık görünüyorsun?
- The author's name is familiar to us.
- Yazarın adı bize tanıdık.
- You look really familiar.
- Gerçekten tanıdık görünüyorsun.
- Tom does seem familiar.
- Tom tanıdık geliyor.
- Tom looked somewhat familiar.
- Tom biraz tanıdık geldi.
- Tom looked familiar to Mary.
- Tom Mary'ye tanıdık görünüyordu.
- This song is familiar to us.
- Bu şarkı bize tanıdık.
- You look really familiar.
- Çok tanıdık geliyorsun.
- Your name is familiar to me.
- Adın bana tanıdık geliyor.
- Tom and Mary look familiar.
- Tom ve Mary tanıdık görünüyor.
- I thought they looked familiar.
- Onların tanıdık göründüğünü düşündüm.
- Tom looked somewhat familiar.
- Tom biraz tanıdık geliyordu.
- The tale is familiar to us.
- Masal, bizim için tanıdıktır.
- There's something oddly familiar about Tom.
- Tom'da garip bir şekilde tanıdık gelen bir şeyler var.
- I am familiar with your name.
- Adınız bana tanıdık geliyor.
- This tune is quite familiar to us all.
- Bu melodi hepimiz için oldukça tanıdık.
- That book is familiar to all young children.
- Bu kitap, tüm küçük çocuklara tanıdık geliyor.
- The song is now very familiar to us.
- Şarkı şimdi bize çok tanıdık geliyor.
- This melody is familiar to many Japanese.
- Bu melodi birçok Japon'a tanıdık geliyor.
- Layla heard a familiar voice.
- Layla tanıdık bir ses duydu.
- That seems familiar to me.
- Bu bana tanıdık geliyor.
- She looks familiar.
- Tanıdık görünüyor.
- That Schubert sonata sounds really familiar to me.
- Bu Schubert sonatı bana çok tanıdık geliyor.
- Your voice sounds very familiar to me.
- Sesin bana çok tanıdık geliyor.
- This all sounds extremely familiar.
- Bunun hepsi son derece tanıdık geliyor.
- The proverb is familiar.
- Atasözü tanıdık.
- You seem really familiar.
- Gerçekten tanıdık geliyorsun.
- That man looks vaguely familiar.
- Şu adam belli belirsiz tanıdık görünüyor.
- Sounds vaguely familiar.
- Belli belirsiz tanıdık geliyor.
- Why does that man look so familiar?
- Neden o adam bu kadar tanıdık geliyor?
- I knew there was something familiar about him.
- Onda tanıdık bir şeyler olduğunu biliyordum.
- There's a lot of familiar words.
- Bir sürü tanıdık kelime var.
- You look familiar.
- Tanıdık görünüyorsun.
- It seems so familiar.
- Çok tanıdık geliyor.
- The tale is familiar to us.
- Hikaye bize tanıdık geliyor.
- This kind of experience is familiar to everyone.
- Bu tür bir deneyim herkese tanıdık gelir.
- This all sounds extremely familiar.
- Tüm bunlar kulağa çok tanıdık geliyor.
- I thought you looked familiar.
- Tanıdık göründüğünü düşünmüştüm.
- There's something awfully familiar about Tom.
- Tom'da çok tanıdık bir şeyler var.
- Why is this so familiar?
- Bu neden bu kadar tanıdık?
- You seem real familiar to me.
- Bana çok tanıdık geliyorsun.
- You look very familiar.
- Çok tanıdık geliyorsun.
- The song is now very familiar to us.
- Şarkı artık bize çok tanıdık geliyor.
- Your face is familiar to me.
- Sizin yüzünüz bana tanıdık.
- Layla heard a familiar voice.
- Leyla tanıdık bir ses işitti.
- It is still difficult for me to talk about abstract topics such as the economy or philosophy, because those are not very familiar words for me.
- Ekonomi veya felsefe gibi soyut konular hakkında konuşmak benim için hala zor, çünkü bunlar benim için çok tanıdık kelimeler değil.
Show More (85)
|
2 |
familiar |
bildik |
adj. |
|
- Who is not yet familiar with the scandal surrounding Mike Trace?
- Mike Trace ile ilgili skandalı henüz bilmeyen var mı?
- Anyway, we are all familiar with the internal situation.
- Her neyse, hepimiz iç durumu biliyoruz.
- You yourselves are familiar with the hundred franc note in Belgium, which is worth about 2 euro.
- Belçika'da yaklaşık 2 euro değerinde olan yüz franklık banknotu biliyorsunuzdur.
- We are all familiar with the enormous problems that we face.
- Karşı karşıya olduğumuz devasa sorunları hepimiz biliyoruz.
Show More (1)
|
3 |
familiar |
aşina |
adj. |
|
- Please accept my apologies, for I am not all that familiar yet with the procedures.
- Lütfen özürlerimi kabul edin, çünkü prosedürlere henüz o kadar aşina değilim.
- The pattern is familiar from cooperation on issues of legal policy.
- Bu yol, hukuk politikasına ilişkin konulardaki işbirliğinden aşinadır.
- Why are you so familiar with one another?
- Birbirinize neden bu kadar aşinasınız?
Show More (0)
|
4 |
familiar |
bilinen |
adj. |
|
- We can continue in familiar fashion and prepare a fundamental reform with the next Intergovernmental Conference.
- Bilinen şekilde devam edebilir ve bir sonraki Hükûmetlerarası Konferans ile köklü bir reform hazırlayabiliriz.
- We can continue in familiar fashion and prepare a fundamental reform with the next Intergovernmental Conference.
- Bilinen şekilde devam edebilir ve bir sonraki Hükümetlerarası Konferans ile köklü bir reform hazırlayabiliriz.
Show More (-1)
|
5 |
familiar |
alışık |
adj. |
|
- None of the Member States can hope that the uniform system will correspond to what it has been familiar with at home.
- Üye Devletlerden hiçbiri, tek tip sistemin kendi ülkelerinde alışık oldukları sisteme karşılık geleceğini umamaz.
Show More (-2)
|
6 |
familiar |
bilindik |
adj. |
|
- That is a familiar argument in this House.
- Bu, bu Meclis'te bilindik bir argüman.
Show More (-2)
|
7 |
familiar |
tanınan |
adj. |
|
- His name is familiar to everybody in the country.
- Onun adı ülkedeki herkes tarafından tanınıyor.
Show More (-2)
|