1 |
grind |
öğütmek |
v. |
|
- I grind my own coffee beans every morning.
- Her sabah kendi kahve çekirdeğimi öğütürüm.
- Mame uses a coffee mill to grind coffee beans.
- Mame kahve çekirdeklerini öğütmek için kahve değirmeni kullanır.
- Do you know how to grind beef?
- Sığır eti nasıl öğütülür biliyor musun?
- Where did you grind them?
- Onları nerede öğüttün?
- Mame uses a coffee mill to grind coffee beans.
- Mame kahve çekirdeklerini öğütmek için kahve değirmeni kullanıyor.
- I grind my own coffee beans every morning.
- Her sabah kendi kahve çekirdeklerimi ben öğütürüm.
- We grind our coffee by hand.
- Kahvemizi elle öğütüyoruz.
Show More (4)
|
2 |
grind |
gıcırdamak |
v. |
|
- Tom grinds his teeth in his sleep.
- Tom uykusunda dişlerini gıcırdatır.
- What causes teeth grinding?
- Diş gıcırdatmaya ne sebep olur?
- This decision was accepted with grinding teeth.
- Bu karar diş gıcırdatarak kabul edildi.
- This decision was accepted with grinding teeth.
- Bu karar gıcırdayan dişlerle kabul edildi.
- What causes teeth grinding?
- Diş gıcırdatmaya ne neden olur?
Show More (2)
|
3 |
grind |
ezilmek |
v. |
|
- Our farmers have been ground down, and we must help them.
- Çiftçilerimiz ezilmiş durumda ve onlara yardım etmeliyiz.
Show More (-2)
|
4 |
grind |
eti kıymak |
v. |
|
- The butcher ground the meat.
- Kasap eti kıydı.
Show More (-2)
|