1 |
intimidate |
korkutmak |
v. |
|
- The government denies that farmers were intimidated in connection with the culls and it asks for evidence.
- Hükümet, çiftçilerin itlaflarla bağlantılı olarak korkutulduğunu reddediyor ve kanıt istiyor.
- Those people who have stayed are intimidated, imprisoned and badly treated.
- Kalmaya devam eden insanlar korkutuluyor, hapsediliyor ve kötü muamele görüyor.
- Tom is rather intimidating.
- Tom oldukça korkutucu.
- Tom can't intimidate me.
- Tom beni korkutamaz.
- Tom felt a little intimidated.
- Tom kendini biraz korkutulmuş hissetti.
- Tom finds Mary's mother quite intimidating.
- Tom, Mary'nin annesini oldukça korkutucu buluyor.
- Dan tried to intimidate Linda.
- Dan, Linda'yı korkutmaya çalıştı.
- You can't intimidate us.
- Bizi korkutamazsınız.
- Tom was intimidated by Mary.
- Tom, Mary tarafından korkutulmuştu.
- Don't try to intimidate us.
- Bizi korkutmaya çalışma.
- Tom isn't the kind of person who is intimidated by anyone or anything.
- Tom herhangi biri ya da herhangi bir şey tarafından korkutulan biri değildir.
- You intimidate them.
- Onları korkutuyorsun.
- Tom wasn't intimidated by Mary.
- Tom Mary tarafından korkutulmadı.
- Tom was intimidated by Mary.
- Tom, Mary tarafından korkutuldu.
- You can't intimidate me.
- Beni korkutamazsın.
- Tom has never been intimidated by anyone or anything.
- Tom hiç kimse ya da hiçbir şey tarafından korkutulmadı.
- I don't find it intimidating.
- Bunu korkutucu bulmuyorum.
- Tom can't intimidate us.
- Tom bizi korkutamaz.
- It's no use trying to intimidate me.
- Beni korkutmaya çalışmanın faydası yok.
- You intimidate me.
- Beni korkutuyorsun.
- You intimidate us.
- Bizi korkutuyorsun.
- Don't let me intimidate you.
- Benim seni korkutmama izin verme.
- You intimidate him.
- Onu korkutuyorsun.
- Don't let them intimidate you.
- Onların seni korkutmasına izin verme.
- It's quite intimidating.
- Oldukça korkutucu.
- You intimidate her.
- Sen onu korkutuyorsun.
- They love to intimidate.
- Onlar korkutmayı severler.
- Tom didn't intimidate me.
- Tom beni korkutmadı.
- Tom wasn't intimidated.
- Tom korkutulmadı.
Show More (26)
|
2 |
intimidate |
gözünü korkutmak |
v. |
|
- I don't think Tom is intimidated.
- Tom'un gözünün korkutulduğunu sanmıyorum.
- You intimidate us.
- Gözümüzü korkutuyorsunuz.
- Tom intimidated Mary.
- Tom Mary'nin gözünü korkuttu.
- Tom wasn't intimidated.
- Tom'un gözü korkmadı.
- Don't let Tom intimidate you.
- Tom'un gözünü korkutmasına izin verme.
- You intimidate them.
- Sen onların gözünü korkutuyorsun.
- Don't let me intimidate you.
- Gözünüzü korkutmama izin vermeyin.
- Don't let her intimidate you.
- Gözünüzü korkutmasına izin vermeyin.
- I think they're trying to intimidate us.
- Sanırım gözümüzü korkutmaya çalışıyorlar.
- You intimidate Tom.
- Tom'un gözünü korkutuyorsun.
- Tom was a little intimidated by Mary.
- Tom'un Mary'den biraz gözü korkmuştu.
- Tom tried to intimidate Mary.
- Tom, Mary'nin gözünü korkutmaya çalıştı.
- Don't let her intimidate you.
- Senin gözünü korkutmasına izin verme.
- It's no use trying to intimidate me.
- Gözümü korkutmaya çalışmanın faydası yok.
- Sami was intimidated.
- Sami'nin gözü korkmuştu.
- You can't intimidate me.
- Benim gözümü korkutamazsın.
- I won't be intimidated.
- Gözümü korkutamayacaklar.
- Dan tried to intimidate Linda.
- Dan, Linda'nın gözünü korkutmaya çalıştı.
- Don't let him intimidate you.
- Onun gözünüzü korkutmasına izin vermeyin.
- Tom tried to intimidate Mary.
- Tom Mary'nin gözünü korkutmaya çalıştı.
- Don't try to intimidate us.
- Gözümüzü korkutmaya çalışma.
- Don't let us intimidate you.
- Gözünüzü korkutmamıza izin vermeyin.
- You intimidate me.
- Sen benim gözümü korkutuyorsun.
- You intimidate her.
- Gözünü korkutuyorsun.
- It might intimidate them.
- Bu onların gözünü korkutabilir.
- Don't let them intimidate you.
- Gözünüzü korkutmalarına izin vermeyin.
- They love to intimidate.
- Göz korkutmaya bayılırlar.
Show More (24)
|
3 |
intimidate |
yıldırmak |
v. |
|
- Tom can't intimidate us.
- Tom bizi yıldıramaz.
Show More (-2)
|
4 |
intimidate |
sindirmek |
v. |
|
- I think they're trying to intimidate us.
- Onlar bizi sindirmeye çalışıyorlar sanırım.
Show More (-2)
|