|
- Meredith suddenly burst into laughter.
- Meredith aniden kahkahalara boğuldu.
- Your child’s laughter, the colour of its skin and eyes, all were already present in the embryo.
- Çocuğunuzun kahkahası, teninin ve gözlerinin rengi, hepsi embriyoda zaten mevcuttu.
- I can hear a ripple of laughter from the Socialists.
- Sosyalistlerden bir kahkaha dalgası duyabiliyorum.
- Laughter is a feature of mankind.
- Kahkaha insanoğlunun bir özelliğidir.
- Her laughter is an authentic expression of the joy of living.
- Onun kahkahası yaşamanın keyfinin otantik bir ifadesi.
- Deep laughter brings tears.
- Derin kahkahalar gözyaşı getirir.
- The circus and the show are brimful of fun and laughter.
- Sirk ve gösteri eğlence ve kahkahalarla doludur.
- The room exploded in laughter.
- Oda kahkahalara boğuldu.
- He was so funny at the party that I simply couldn't restrain my laughter.
- Partide o kadar komikti ki kahkahalarımı tutamadım.
- A day without laughter is a day wasted.
- Kahkahasız bir gün, boşa geçmiş bir gündür.
- Laughter filled the room.
- Kahkahalar odayı doldurdu.
- Laughter is essential in a good relationship.
- Kahkaha iyi bir ilişkide esastır.
- There was occasional laughter.
- Ara sıra kahkahalar geliyordu.
- Laughter is essential in a good relationship.
- İyi bir ilişkide kahkaha esastır.
- Her laughter echoed through the house.
- Onun kahkahası evde yankılandı.
- Laughter has no foreign accent.
- Kahkahanın hiçbir yabancı aksanı yoktur.
- Laughter is good for your health.
- Kahkaha, sağlık için iyidir.
- The room filled with laughter.
- Oda kahkahalarla doldu.
- Tom could hear laughter through the wall.
- Tom duvardan kahkahaları duyabiliyordu.
- The circus and the show are brimful of fun and laughter.
- Sirk ve gösteri eğlence ve kahkaha doluydu.
- Children's laughter could be heard in the distance.
- Çocukların kahkahası uzaktan duyulabiliyordu.
- We'll miss your laughter.
- Biz kahkahanı özleyeceğiz.
- The hyena's bark sounds like laughter.
- Sırtlanın havlaması kahkaha gibi geliyor.
- When I saw his new hairstyle I tried hard to suppress my laughter.
- Yeni saç modelini gördüğümde kahkahalarımı bastırmak için çok uğraştım.
- Laughter is contagious.
- Kahkaha bulaşıcıdır.
- Laughter filled the room.
- Kahkaha odayı doldurdu.
- The room exploded in laughter.
- Oda kahkahalarla patladı.
- When I saw his new hairstyle I tried hard to suppress my laughter.
- Onun yeni saç stilini gördüğümde kahkahamı bastırmaya çalıştım.
- On the speaker's saying so, the audience burst out into laughter.
- Konuşmacının bunu söylemesi üzerine dinleyiciler kahkahalara boğuldu.
- I heard laughter in the next room.
- Yan odada kahkahalar duydum.
- Laughter is the best medicine.
- Kahkaha en iyi ilaçtır.
- The room filled with laughter.
- Oda kahkahayla dolu.
- Laughter can kill.
- Kahkaha öldürebilir.
- Tom heard laughter outside.
- Tom dışarıda kahkahalar duydu.
- Laughter is infectious.
- Kahkaha bulaşıcıdır.
- She discombobulated me with her feckless laughter.
- Saçma sapan kahkahalarıyla beni şaşkına çevirdi.
- The demon grabbed my sister and, with howling laughter, cast her into a bottomless pit.
- İblis kız kardeşimi yakaladı ve uluyan kahkahalarla onu dipsiz bir kuyuya attı.
- The boy was not humiliated by the laughter of his classmates.
- Çocuk, sınıf arkadaşlarının kahkahalarından gocunmadı.
- Her laughter echoed through the house.
- Kahkahaları evin içinde yankılandı.
- I hear your childish laughter.
- Çocukça kahkahalarını duyuyorum.
- Sami's home was filled with love and laughter.
- Sami'nin evi sevgi ve kahkaha ile doluydu.
- There was occasional laughter.
- Ara sıra kahkaha vardı.
- The boy was not humiliated by the laughter of his classmates.
- Çocuk sınıf arkadaşlarının kahkahaları karşısında utanmadı.
- Laughter is good for your health.
- Kahkaha sağlığınız için iyidir.
- The crowd erupted into laughter.
- Kalabalık kahkahalara boğuldu.
- Laughter has no foreign accent.
- Kahkahanın yabancı aksanı yoktur.
- Children's laughter could be heard in the distance.
- Uzaktan çocuk kahkahaları duyuluyordu.
- Tom could hear laughter through the wall.
- Tom duvarın arkasından kahkahaları duyabiliyordu.
- Sami's home was filled with love and laughter.
- Sami'nin evi sevgi ve kahkahalarla doluydu.
- A day without laughter is a day wasted.
- Kahkaha olmayan bir gün, boşa harcanmış bir gündür.
- Laughter rippled through the audience.
- Kahkaha izleyiciler arasında yayıldı.
- I can't hold back my laughter any longer.
- Kahkahalarımı daha fazla tutamıyorum.
- Laughter rippled through the audience.
- Seyirciler arasında kahkahalar yükseldi.
- Tom answered with laughter.
- Tom kahkaha ile cevap verdi.
Show More (51)
|