1 |
pit |
çukur |
n. |
|
- Dig a pit and put the stolen money in it.
- Bir çukur kazın ve çalınan parayı içine koyun.
- The teflon cylinder avoids the small pit which can hold humidity to effect magnesium oxide inside.
- Teflon silindir, içindeki magnezyum oksidi etkilemek için nemi tutabilecek küçük çukurun oluşmasını önler.
- The teflon cylinder avoids the small pit which can hold humidity to effect magnesium oxide inside.
- Teflon silindir, nemi tutabilen küçük çukurun oluşarak içeride magnezyum oksidi etkilemesini önler.
- Tom discovered Mary's body in a pit.
- Tom, Mary'nin cesedini bir çukurda buldu.
- His stomach seemed a bottomless pit.
- Midesi dipsiz bir çukur gibi görünüyordu.
- He fell into the bottomless pit.
- O, dipsiz bir çukura düştü.
- Tom discovered Mary's body in a pit.
- Tom bir çukurda Mary'nin cesedini buldu.
- Chaos isn't a pit, but a ladder.
- Kaos çukur değil, merdivendir.
- Chaos isn't a pit, but a ladder.
- Kaos bir çukur değil, bir merdivendir.
Show More (6)
|
2 |
pit |
çekirdek |
n. |
|
- Burying a peach pit in the dirt will not grow a peach tree.
- Bir şeftali çekirdeğini toprağa gömmekle şeftali ağacı yetişmez.
- Have you ever swallowed an apricot pit?
- Hiç kaysı çekirdeği yuttun mu?
- Have you ever swallowed an apricot pit?
- Hiç kayısı çekirdeği yuttun mu?
Show More (0)
|
3 |
pit |
borsa salonu |
n. |
|
- After the declaration of war, the pit had its most crowded day, everyone was trying to sell their shares.
- Savaş ilanından sonra borsa salonu en kalabalık gününü yaşadı, herkes hisselerini satmaya çalışıyordu.
Show More (-2)
|
4 |
pit |
ocak |
n. |
|
- The company sent three trucks to the gravel pit.
- Şirket çakıl ocağına üç kamyon gönderdi.
Show More (-2)
|
5 |
pit |
maden ocağı |
n. |
|
- The workers went down the pit and never came back.
- İşçiler maden ocağına inmiş ve bir daha geri dönmemişler.
Show More (-2)
|
6 |
pit |
iz (ciltte kalan çiçek izi gibi) |
n. |
|
- He has dozens of pits on his face left by smallpox.
- Yüzünde çiçek hastalığından kalan düzinelerce iz var.
Show More (-2)
|
7 |
pit |
mağara |
n. |
|
- Get out of your dirty pit and take a shower for a change!
- Kirli mağaranızdan çıkın ve değişiklik olsun diye bir duş alın!
Show More (-2)
|
8 |
pit |
çukurlar açmak (bir yerde) |
v. |
|
- The earthquake in 1999 pitted the surface quite remarkably.
- 1999'daki deprem yüzeyde oldukça belirgin çukurlar açmıştı.
Show More (-2)
|
9 |
pit |
çekirdeğini çıkarmak |
v. |
|
- Wash and pit the apricot before eating.
- Kayısıyı yemeden önce yıkayın ve çekirdeklerini çıkarın.
Show More (-2)
|
10 |
pit |
pit alanına girmek |
v. |
|
- Lewis Hamilton pits for the second time this race!
- Lewis Hamilton bu yarışta ikinci kez pit alanına giriyor!
Show More (-2)
|
11 |
pit |
pit çukuru |
n. |
|
- The mechanic is in the pit, trying to figure out the problem.
- Tamirci pit çukurunda, sorunu çözmeye çalışıyor.
Show More (-2)
|
12 |
pit |
koltukaltı |
n. |
|
- Shaving your pits regularly is a good habit.
- Koltukaltlarınızı düzenli olarak tıraş etmek iyi bir alışkanlıktır.
Show More (-2)
|
13 |
pit |
(orkestra çukuru |
n. |
|
- Go to your positions in the pit and prepare your instruments.
- Orkestra çukurundaki yerlerinizi alın ve enstrümanlarınızı hazırlayın.
Show More (-2)
|