|
- Who is this polite young gentleman?
- Kim bu kibar genç beyefendi?
- This is really a polite euphemism for the true state of affairs.
- Bu, gerçek durum için gerçekten de kibar bir örtmece.
- Let us stop being polite and politically correct.
- Kibar ve siyaseten doğru olmayı bırakalım.
- Mr McCartin is far too polite to make any such accusation.
- Bay McCartin böyle bir suçlamada bulunmayacak kadar kibardır.
- You were right, but you were excessively polite.
- Haklıydınız, ama aşırı derecede kibardınız.
- I read about myself in polite journals that I am loquacious.
- Kibar dergilerde kendim hakkında geveze olduğumu okudum.
- Anytime I've gone to coal country, everyone was all polite.
- Ne zaman kömür ülkesine gitsem, herkes kibardı.
- Anytime I've gone to coal country, everyone was all polite.
- Ne zaman kömür bölgesine gitsem, herkes kibar davranıyordu.
- Don't be so polite, you little drug addict.
- Bu kadar kibar olma, seni küçük keş.
- I was polite to Tom.
- Tom'a karşı kibardım.
- Generally, the Japanese are polite.
- Genel olarak, Japonlar kibardırlar.
- He's smart, handsome and polite.
- Akıllı, yakışıklı ve kibar biri.
- He is polite to a fault.
- Haddinden fazla kibar biri.
- Tom isn't polite.
- Tom kibar değildir.
- She's always very polite.
- O her zaman çok kibardır.
- He speaks four languages, but doesn't know how to be polite in any of them.
- Dört dil bilmesine rağmen hiçbirinde kibar konuşmayı bilmiyor.
- Tom speaks five languages, but doesn't know how to be polite in any of them.
- Tom beş dil biliyor ama hiçbirinde nasıl kibar olunacağını bilmiyor.
- Tom is always very polite.
- Tom her zaman çok kibar.
- Tom is often too polite.
- Tom genellikle çok kibardır.
- Please be polite.
- Lütfen kibar olun.
- You cannot be too polite in front of her.
- Ona ne kadar kibar davransan azdır.
- He's always very polite.
- Daima çok kibardır.
- He is bright, and what is more, he is polite.
- O zekidir, üstelik kibardır da.
- Tom was being polite.
- Tom kibarlaşıyordu.
- Though he is young, he is quite polite.
- Genç olmasına rağmen, o çok kibar.
- Working part-time at a supermarket, I found that some customers were polite whereas others weren't.
- Bir süpermarkette yarı zamanlı çalışırken, bazı müşterilerin kibar olduğunu, bazılarının ise olmadığını gördüm.
- Tom wasn't polite to Mary.
- Tom Mary'ye karşı kibar değildi.
- Tom is very polite.
- Tom çok kibar.
- Tom tried to be polite.
- Tom kibar olmayı denedi.
- Are you guys polite?
- Siz kibar mısınız?
- Tom doesn't seem very polite.
- Tom pek kibar görünmüyor.
- This boy is polite.
- Bu oğlan kibar.
- Generally speaking, the Japanese are polite.
- Genel olarak konuşursak, Japonlar kibardır.
- Tom wasn't very polite.
- Tom pek kibar değildi.
- Tom tried to be polite.
- Tom kibar olmaya çalıştı.
- I think Tom is polite.
- Bence Tom kibar.
- It's not polite to speak with your mouth full.
- Ağzınız doluyken konuşmak kibar bir davranış değildir.
- I was very polite.
- Ben çok kibardım.
- I was just trying to be polite.
- Kibar olmaya çalışıyordum.
- You have to be polite.
- Kibar olmak zorundasın.
- You're a very polite guy.
- Sen çok kibar bir adamsın.
- Tom is always polite.
- Tom her zaman kibar.
- Tony is a polite boy.
- Tony, kibar bir çocuk.
- Tom is soft-spoken and polite.
- Tom yumuşak dilli ve kibardır.
- I always try to be polite.
- Her zaman kibar olmaya çalışırım.
- You were polite, I hope.
- Umarım kibar davranmışsındır.
- I'm not always as polite as I should be.
- Her zaman olmam gerektiği kadar kibar değilim.
- The dentist is very polite to the patient.
- Diş hekimi, hastaya karşı çok kibardır.
- Tom is always very polite.
- Tom her zaman çok kibardır.
- We've got to be polite.
- Kibar olmak zorundayız.
- He is polite to a fault.
- Son derece kibar biri.
- Are you polite?
- Kibar mısın?
- Tom is polite and sensitive.
- Tom kibar ve duyarlıdır.
- Generally, the Japanese are polite.
- Genelde Japonlar kibardır.
- That doesn't sound very polite.
- Kulağa pek kibar gelmiyor.
- I was just trying to be polite.
- Sadece kibar olmaya çalışıyordum.
- Tom wasn't polite.
- Tom kibar değildi.
- Tom was being polite.
- Tom kibar davranıyordu.
- Tom isn't very polite, is he?
- Tom pek kibar değil, değil mi?
- Tom is often too polite.
- Tom genellikle fazla kibardır.
- That's not very polite.
- O çok kibar değil.
- Tom isn't very polite.
- Tom çok kibar değil.
- Tom is always polite.
- Tom her zaman kibardır.
- Maria is a very polite, simple girl.
- Maria çok kibar, sıradan bir kız.
- She is very polite.
- O çok kibar.
- We don't have to be so polite.
- Bu kadar kibar olmak zorunda değiliz.
- Tom is a polite boy.
- Tom kibar bir çocuk.
- Tom is a very polite young man.
- Tom çok kibar bir genç adam.
- Tom said that Mary had been polite.
- Tom, Mary'nin kibar davrandığını söyledi.
- Generally speaking, the Japanese are polite.
- Genel olarak konuşulursa, Japonlar kibardırlar.
- He's always very polite.
- Her zaman çok kibardır.
- Japanese people in general are polite.
- Japonlar genel olarak kibardır.
- We treated him in the politest manner possible.
- Ona, olabilecek en kibar şekilde davrandık.
- In general, the Japanese are polite.
- Genel olarak Japonlar kibardır.
- You're not very polite.
- Çok kibar değilsin.
- What is polite in one culture may not be polite in another.
- Bir kültürde kibar olan başka bir kültürde kibar olmayabilir.
- I think we've been polite.
- Sanırım biz kibardık.
- I think Tom is polite.
- Tom'un kibar olduğunu düşünüyorum.
- You cannot be too polite in front of her.
- Onun önünde ne kadar kibar davransan azdır.
- Try to be as polite as you can before Mr Green.
- Bay Green'in önünde elinden geldiğince kibar olmaya çalış.
- Are you polite?
- Kibar mısınız?
- We don't have to be so polite.
- Çok kibar olmak zorunda değiliz.
- Tom isn't polite.
- Tom kibar değil.
- Another, less polite, word for perspiration is sweat.
- Terleme için daha az kibar olan başka bir kelime de terdir.
- Try to be as polite as you can before Mr Green.
- Bay Green'in önünde olabildiğince kibar olmaya çalışın.
- I'm not very polite.
- Çok kibar değilim.
- Tom said that Mary had been polite.
- Tom, Mary'nin kibar olduğunu söyledi.
- Tom was polite but distant.
- Tom kibardı ama mesafeliydi.
- All the children in this class are very polite.
- Bu sınıftaki bütün çocuklar çok kibar.
- She is always polite!
- O her zaman kibardır!
- Tony is a polite boy.
- Tony kibar bir çocuktur.
- Tom is just trying to be polite, I think.
- Tom sadece kibar olmaya çalışıyor, sanırım.
- What is or is not considered polite varies from culture to culture.
- Neyin kibar sayılıp sayılmayacağı kültürden kültüre değişir.
- Tom is polite, isn't he?
- Tom kibar, değil mi?
- Tom is always polite, isn't he?
- Tom her zaman kibar, değil mi?
- Tom is a very polite young man.
- Tom çok kibar bir genç adamdır.
- Tom is just trying to be polite, I think.
- Sanırım Tom sadece kibar olmaya çalışıyor.
- Tom is soft-spoken and polite.
- Tom tatlı dilli ve kibar.
- Tom is being very polite today.
- Tom bugün çok kibar davranıyor.
- There's no need to be polite with this kind of person.
- Böyle bir insana karşı kibar olmaya gerek yok.
- I'm not very polite.
- Ben pek kibar değilim.
- He's very polite.
- Çok kibar biri.
- He is bright, and what is more, he is polite.
- Zeki ve dahası kibar.
- Tom doesn't seem very polite.
- Tom çok kibar görünmüyor.
- Tom was quiet, polite and respectful.
- Tom sessiz, kibar ve saygılıydı.
- This boy is polite.
- Bu çocuk kibar.
- Tom is always polite, isn't he?
- Tom her zaman kibardır, değil mi?
- He's very polite.
- O çok kibardır.
- Tom is just being polite, isn't he?
- Tom sadece kibar davranıyor, değil mi?
- What is polite in one culture may not be polite in another.
- Bir kültürde kibar olan şey diğerinde kibar olmayabilir.
- Tom is polite.
- Tom kibar.
- This boy is polite.
- Bu çocuk çok kibar.
- Japanese people in general are polite.
- Japonlar genellikle kibardırlar.
- I think we've been polite.
- Bence kibar davrandık.
- Tom certainly was polite.
- Tom kesinlikle kibardı.
- Maria is a very polite, simple girl.
- Maria çok kibar ve sade bir kız.
- Tom was polite but distant.
- Tom kibar ama uzaktı.
- Tom is too polite to say no.
- Tom hayır demek için çok kibar.
- Try to be polite.
- Kibar olmaya çalış.
- Tom was really polite on the phone.
- Tom telefonda gerçekten kibardı.
- He's always very polite.
- O her zaman çok kibar.
- Please be polite.
- Lütfen kibar ol.
- We've got to be polite.
- Kibar olmalıyız.
- You must be polite.
- Kibar olmalısın.
- If you make fun of our company again, we certainly won’t be polite to you.
- Eğer şirketimizle bir daha dalga geçersen, sana karşı kesinlikle kibar olmayız.
- What is or is not considered polite varies from culture to culture.
- Neyin kibar görülüp görülmediği kültürden kültüre değişir.
- Tom was so polite.
- Tom çok kibardı.
- Tom was too polite to say no.
- Tom hayır diyemeyecek kadar çok kibardı.
- The dentist is very polite to the patient.
- Dişçi hastaya karşı çok kibar.
- You're too polite.
- Çok kibarsın.
- They were very polite.
- Çok kibarlardı.
- Tom was really polite on the phone.
- Tom telefonda çok kibardı.
- Mr Smith is too polite to say anything bad about others.
- Bay Smith, başkaları hakkında kötü bir şey söyleyemeyecek kadar kibardır.
- I try to always be polite.
- Her zaman kibar olmaya çalışırım.
- He speaks four languages, but doesn't know how to be polite in any of them.
- Dört dil biliyor ama hiçbirinde nasıl kibar olunacağını bilmiyor.
- The Japanese are generally polite.
- Japonlar genellikle kibardır.
- Tom wanted to be polite.
- Tom kibar olmak istiyordu.
- I tried to be polite.
- Kibar olmaya çalıştım.
- She is very polite.
- Çok kibardır.
- She is by no means polite.
- O hiçbir şekilde kibar değil.
- His attitude is by no means polite.
- Tutumu kibar olmadığını gösteriyor.
- Tom is very polite.
- Tom çok kibardır.
- Japanese people are considered to be polite.
- Japonlar kibar insanlar olarak kabul edilirler.
- Tom was very polite.
- Tom çok kibardı.
- Everybody likes polite people.
- Herkes kibar insanları sever.
- Tom told Mary to be polite.
- Tom, Mary'ye kibar olmasını söyledi.
- He is being very polite today.
- O bugün çok kibar.
- Even though Tom didn't want to, he was too polite not to invite Mary to his party.
- Tom istememesine rağmen, Mary'yi partisine davet etmeyecek kadar çok kibardı.
- I was very polite.
- Çok kibardım.
- He is being very polite today.
- Bugün çok kibar davranıyor.
- Tom was nice and polite.
- Tom kibar ve nazikti.
- I was trying to be polite.
- Kibar olmaya çalışıyordum.
- He's always very polite.
- O daima çok kibardır.
- Tom was too polite to say anything.
- Tom bir şey söyleyemeyecek kadar kibardı.
- His behavior was anything but polite.
- Davranışları hiç de kibar değildi.
- I am a polite and very responsible person.
- Ben kibar ve sorumluluk sahibi bir insanım.
- Tom wanted to be polite.
- Tom kibar olmak istedi.
- Tom is extremely polite.
- Tom son derece kibar.
- Tom is too polite to say no.
- Tom hayır diyemeyecek kadar kibar.
- Was I polite enough?
- Yeterince kibar mıydım?
- Mary wants you to be polite.
- Mary kibar olmanı istiyor.
- He's smart, handsome and polite.
- O akıllı, yakışıklı ve kibardır.
- She is by no means polite.
- Asla kibar değildir.
- Tom was polite.
- Tom kibardı.
- Though he is young, he is quite polite.
- Genç olmasına rağmen oldukça kibar.
- Tom is a polite boy, isn't he?
- Tom kibar bir çocuk, değil mi?
- You're polite.
- Sen kibarsın.
- Tom wasn't very polite.
- Tom çok kibar değildi.
- He's always very polite.
- O her zaman çok kibardır.
- Be polite to our clients, then they will pay you.
- Müşterilerimize kibar olun, o zaman onlar da karşılığını verecektir.
- You have to be polite.
- Kibar olmalısın.
- Tom is polite and sensitive.
- Tom kibar ve duyarlı biri.
- Even though Tom didn't want to, he was too polite not to invite Mary to his party.
- Tom istemediği halde Mary'yi partisine davet etmeyecek kadar kibardı.
- His attitude is by no means polite.
- Tavırları hiçbir şekilde kibar değil.
- Tom is a polite boy.
- Tom kibar bir çocuktur.
- I try to always be polite.
- Ben her zaman kibar olmaya çalışıyorum.
- You're both very polite.
- Siz ikiniz de çok kibarsınız.
- The Japanese are generally polite.
- Japonlar genelde kibardırlar.
- Be polite, but firm.
- Kibar ama kararlı ol.
Show More (177)
|
|
- We have polite conversation about the share prices.
- Hisse fiyatları hakkında nazik bir sohbet yapıyoruz.
- The European Parliament wanted a binding directive rather than polite recommendations.
- Avrupa Parlamentosu nazik tavsiyeler yerine bağlayıcı bir direktif istiyordu.
- Mr President, I would like to make a personal statement, given your extremely polite reference.
- Sayın Başkan, son derece nazik referansınız üzerine kişisel bir açıklama yapmak istiyorum.
- As we have come to expect of you, you are being extremely polite to the European Parliament.
- Sizden beklediğimiz gibi Avrupa Parlamentosu'na karşı son derece nazik davranıyorsunuz.
- Tom was quiet, polite and respectful.
- Tom sessiz, nazik ve saygılıydı.
- That nurse is very kind and polite.
- O hemşire çok nazik ve kibar.
- We treated him in the politest manner possible.
- Ona mümkün olan en nazik şekilde davrandık.
- Children must always be polite to older people in France.
- Fransa'da çocuklar yaşlılara karşı her zaman nazik olmalıdır.
- Tom wasn't polite to us.
- Tom bize karşı nazik değildi.
- She made a polite bow to me.
- O bana nazik bir şekilde selam verdi.
- It is polite of him to write me back at once.
- Bana hemen cevap yazması çok nazik bir davranış.
- You really should've been a little more polite.
- Gerçekten biraz daha nazik olmalıydın.
- That nurse is very kind and polite.
- O hemşire çok nazik ve kibardır.
- Tom wasn't polite to us.
- Tom bize nazik değildi.
- Be polite to everyone.
- Herkese karşı nazik olun.
- Tom told Mary to be polite.
- Tom, Mary'ye nazik olmasını söyledi.
- My mother taught me that it's not polite to point.
- Annem bana işaret etmenin nazik olmadığını öğretti.
- He's always very polite.
- O her zaman çok nazik.
- Be polite to everyone.
- Herkese karşı nazik ol.
- Tom wasn't polite to Mary.
- Tom Mary'ye karşı nazik değildi.
- Children must always be polite to older people in France.
- Fransa'da çocuklar yaşlı insanlara karşı her zaman nazik olmalıdırlar.
- You're both very polite.
- İkiniz de çok naziksiniz.
- It is polite of her to write me back at once.
- Bana hemen cevap yazması nazik bir davranış.
- I said I liked what he had made for dinner, but I was only being polite.
- Yaptığı akşam yemeğini beğendiğimi söylemiştim, ama sadece nazik davranıyordum.
- Japanese people are considered to be polite.
- Japon halkının nazik olduğu düşünülür.
- He's always very polite.
- O her zaman çok naziktir.
- Tom wasn't polite.
- Tom nazik değildi.
- You should've been a little more polite.
- Biraz daha nazik olman gerekirdi.
- Tom isn't very polite.
- Tom pek nazik biri değil.
- She wasn't polite to him.
- Ona karşı nazik değildi.
- His behavior was anything but polite.
- Onun davranışı hiçte nazik değildi.
- You're not very polite.
- Pek nazik değilsin.
- Be polite to our clients, then they will pay you.
- Müşterilerimize karşı nazik olun, o zaman size ödeme yaparlar.
- Tom isn't very polite, is he?
- Tom pek nazik değildir, değil mi?
- Tom was too polite to say no.
- Tom hayır diyemeyecek kadar nazikti.
- Japanese people in general are polite.
- Japonlar genellikle naziktirler.
- I always try to be polite.
- Ben her zaman nazik davranmaya çalışırım.
Show More (34)
|