| 1 |
routine |
rutin |
adj., n. |
|
- This might appear to be a minor issue, almost a routine matter.
- Bu küçük bir mesele, neredeyse rutin bir konu gibi görünebilir.
- This might appear to be a minor issue, almost a routine matter.
- Bu küçük bir sorun, neredeyse rutin bir mesele gibi görünebilir.
- G8 summits looked like they were becoming a routine sort of affair.
- G8 zirveleri rutin bir olay haline gelmeye başlamış gibi görünüyordu.
- We need to do without time-consuming routine resolutions, even though many Members have become attached to them.
- Birçok Üye bu kararlara bağlanmış olsa da, zaman alan rutin kararlar almamalıyız.
- The proviso, of course, is that routine statutory maintenance should have been fully carried out.
- Elbette, rutin yasal bakımın tam olarak yerine getirilmiş olması şartı vardır.
- It is important, then, for the administrative routines to operate similarly everywhere.
- O halde, idari rutinlerin her yerde benzer şekilde işlemesi önemlidir.
- Recently, Ireland brought forward a routine modification which is now blocked by the Commission's services.
- Kısa bir süre önce İrlanda, Komisyon servisleri tarafından engellenen rutin bir değişikliği gündeme getirmiştir.
- The Greek Presidency must therefore not simply be allowed to be the umpteenth routine presidency.
- Bu nedenle Yunanistan Dönem Başkanlığının sadece rutin onuncu dönem başkanlığı olmasına izin verilmemelidir.
- We have chosen to deal with the routine procedures which ships have to go through each time they enter or leave a port.
- Gemilerin bir limana her giriş veya çıkışlarında geçmeleri gereken rutin prosedürlerle ilgilenmeyi tercih ettik.
- G8 summits looked like becoming a routine sort of affair.
- G8 zirveleri rutin bir olay haline gelmiş gibi görünüyordu.
- The report looks more like a routine job than a fundamental approach.
- Rapor, temel bir yaklaşımdan ziyade rutin bir iş gibi görünüyor.
- The report looks more like a routine job than a fundamental approach.
- Rapor, temel bir yaklaşımdan ziyade rutin bir iş gibi görünmektedir.
- That may be true, Prime Minister Guterres, for the routine tasks.
- Başbakan Guterres, rutin görevler için bu doğru olabilir.
- Only in this way can routine long-term measures also be maintained.
- Ancak bu şekilde rutin uzun vadeli tedbirler de sürdürülebilir.
- Everybody goes about their morning routine as if nothing had happened.
- Herkes hiçbir şey olmamış gibi sabah rutinlerine devam ediyor.
- Create a new morning routine that gives you the time and peace.
- Size zaman ve huzur veren yeni bir sabah rutini oluşturun.
- Everybody goes about their morning routine as if nothing had happened.
- Herkes hiçbir şey olmamış gibi sabah rutinini sürdürmekte.
- Create a new morning routine that gives you the time and peace.
- Size zaman kazandıran ve huzur veren yeni bir sabah rutini oluşturun.
- Everybody goes about their morning routine as if nothing had happened.
- Herkes hiçbir şey olmamış gibi sabah rutinine devam ediyor.
- It's routine procedure.
- Bu rutin bir işlem.
- Routine exercise is great for your health.
- Rutin egzersiz sağlığın için iyidir.
- Routine exercise is great for your health.
- Rutin egzersiz sağlığınız için harikadır.
- My wife is getting tired of the daily routine.
- Eşim günlük rutinden yorulmaya başladı.
- I'm sure you already know the routine.
- Eminim rutini zaten biliyorsundur.
- Detective Dan Anderson gave Linda a routine polygraph test.
- Dedektif Dan Anderson Linda'ya rutin bir yalan makinesi testi uyguladı.
- What remains after ten years of marriage is the routine.
- On yıllık evlilikten sonra geriye kalan şey rutindir.
- My wife is getting tired of the daily routine.
- Karım günlük rutinden sıkılmaya başladı.
- Sami has his own morning routine.
- Sami'nin kendine has bir sabah rutini var.
- These are just routine questions we ask everyone.
- Bunlar herkese sorduğumuz rutin sorulardır.
- It's a routine procedure.
- Bu rutin bir prosedür.
- It's a routine procedure.
- Bu rutin bir işlemdir.
- Nothing is routine.
- Hiçbir şey rutin değildir.
- It's routine procedure.
- O rutin bir prosedür.
- Nothing is routine.
- Hiçbir şey rutin değil.
- I'm sticking to the routine.
- Rutine sadık kalıyorum.
- They know the routine.
- Onlar rutini biliyorlar.
- Such questioning is routine police business.
- Bu tür sorgulamalar rutin polis işleridir.
- They know the routine.
- Rutini biliyorlar.
- The routine has changed.
- Rutin değişti.
- My daily routine of English has been greatly reduced.
- Günlük İngilizce rutinim büyük ölçüde azaldı.
- We expected the routine, but we got the extraordinary.
- Rutin bir şey bekliyorduk ama sıra dışı bir şeyle karşılaştık.
- Have you changed your daily routine as of now?
- Şu an itibariyle günlük rutininizi değiştirdiniz mi?
- Ten years after the wedding, everything is just routine.
- Düğünden on yıl sonra, her şey rutin.
- Detective Dan Anderson gave Linda a routine polygraph test.
- Dedektif Dan Anderson, Linda'yı rutin yalan testine soktu.
- Tom never varies his routine.
- Tom rutinini asla değiştirmez.
- It's pretty routine.
- Oldukça rutin.
- Sami has his own morning routine.
- Sami'nin kendi sabah rutini var.
- I'm sticking to the routine.
- Rutinden ayrılmıyorum.
- I don't mind routines at all.
- Rutinleri hiç umursamıyorum.
Show More (46)
|
| 2 |
routine |
rutin iş |
n. |
|
- The maid was totally tired of her household routine.
- Hizmetçi evdeki rutin işlerinden tümüyle yorulmuştu.
- They became acquainted with the routine.
- Rutin işlerle tanıştılar.
Show More (-1)
|
| 3 |
routine |
rutin |
adj. |
|
- Mrs. Berrycloth never misses her routine examinations.
- Bayan Berrycloth rutin muayenelerini asla aksatmaz.
Show More (-2)
|
| 4 |
routine |
tekdüze |
adj. |
|
- He got bored with his routine tasks at work.
- İşteki tekdüze görevlerden sıkılmıştı.
Show More (-2)
|
| 5 |
routine |
yordam |
n. |
|
- After the routine is completed, the program goes to the return address.
- Yordam tamamlandıktan sonra program dönüş adresine gider.
Show More (-2)
|
| 6 |
routine |
rutin |
n. |
|
- Wells' daily routine starts at 6.30 every day.
- Wells'in günlük rutini her gün 6.30'da başlıyor.
Show More (-2)
|
| 7 |
routine |
(bir oyunda oyuncu tarafından oynanan) numara |
n. |
|
- The group of girls had little time to practice their dance routine.
- Kızlar grubunun dans numaralarını çalışmak için çok az zamanı vardı.
Show More (-2)
|
| 8 |
routine |
sıradan işler |
n. |
|
- They became acquainted with the routine.
- Sıradan işlerle tanıştılar.
Show More (-2)
|
| 9 |
routine |
alışkanlık |
n. |
|
- Tom never varies his routine.
- Tom asla alışkanlıklarını değiştirmez.
Show More (-2)
|
| 10 |
routine |
sıradan |
adj. |
|
- These are just routine questions we ask everyone.
- Bunlar sadece herkese sorduğumuz sıradan sorular.
Show More (-2)
|
