seek - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
seek aramak v.
  • New graduates seek jobs with decent pay.
  • Yeni mezunlar iyi maaş veren işler arıyor.
  • We eventually succeeded in finding the compromise we sought.
  • Sonunda aradığımız uzlaşmayı bulmayı başardık.
  • Thirdly, Belarus is seeking a bargaining counter, or something to play off against the European Union.
  • Üçüncü olarak, Belarus bir pazarlık kozu ya da Avrupa Birliği'ne karşı kullanabileceği bir şey arıyor.
Show More (124)
seek istemek v.
  • We are seeking information and not the resignation of the Commission as some have rumoured.
  • Biz bilgi istiyoruz, bazılarının söylediği gibi Komisyon'un istifasını değil.
  • In short, the bulk of immigrants seeking access to the European Union Member States are economic migrants.
  • Kısacası Avrupa Birliği Üye Devletlerine giriş yapmak isteyen göçmenlerin büyük bir kısmı ekonomik göçmenlerdir.
  • The Parliament had sought an austerity budget.
  • Parlamento kemer sıkma bütçesi istemişti.
Show More (48)
seek amaçlamak v.
  • What is more, many of the amendments seek to remove paragraphs.
  • Dahası, değişikliklerin birçoğu paragrafları kaldırmayı amaçlamaktadır.
  • It is ambitious in that it seeks to strengthen the multifunctional nature of European agriculture.
  • Avrupa tarımının çok işlevli yapısını güçlendirmeyi amaçlaması bakımından iddialıdır.
  • The Commission proposal seeks to ensure that the training of safety advisers is standardised.
  • Komisyon teklifi, güvenlik danışmanlarının eğitiminin standart hale getirilmesini sağlamayı amaçlamaktadır.
Show More (30)
seek aranmak v.
  • The reasons for the difficulties must be sought both in the Member States and in the EU Commission.
  • Zorlukların nedenleri hem Üye Devletlerde hem de AB Komisyonunda aranmalıdır.
  • This is why replacement employment in coastal areas must be sought, as well as the protection of the Third World.
  • Bu nedenle, Üçüncü Dünyanın korunmasının yanı sıra kıyı bölgelerinde ikame istihdam aranmalıdır.
  • The real solutions must be sought in a completely different direction.
  • Gerçek çözümler tamamen farklı bir yönde aranmalıdır.
Show More (14)
seek araştırmak v.
  • We are not seeking the causes of the failure to implement them.
  • Bunları uygulamadaki başarısızlığın nedenlerini araştırmıyoruz.
  • We also find it encouraging that the proposal seeks the reasons why refugees are persecuted.
  • Ayrıca teklifin mültecilerin zulme uğrama nedenlerini araştırmasını da cesaret verici buluyoruz.
Show More (-1)
seek peşinde koşmak v.
  • However, this is a different Europe from the Europe which sides with the few who are out to seek personal gain.
  • Ancak bu Avrupa, kişisel çıkar peşinde koşan azınlığın yanında yer alan Avrupa'dan farklı bir Avrupa'dır.
  • He was seeking re-election.
  • O, yeniden seçilmenin peşinde koşuyordu.
Show More (-1)
seek gayretinde olmak v.
  • Animal shelters are seeking to increase adoption.
  • Hayvan barınakları sahiplenmeleri artırma gayreti içerisinde.
Show More (-2)
seek talepte bulunmak v.
  • All human beings are entitled to seek asylum within the EU.
  • Tüm insanlar AB içerisinde sığınma talebinde bulunma hakkına sahiptir.
Show More (-2)
seek çabalamak v.
  • Be someone who others will seek to know and like.
  • Başkalarının tanımaya ve sevmeye çabalayacağı biri olun.
Show More (-2)