slip - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
slip kaymak v.
  • My glasses keep slipping down my nose.
  • Gözlüklerim sürekli burnumdan aşağı kayıyor.
  • The blade slipped and cut the curtain.
  • Bıçak kaydı ve perdeyi kesti.
  • They are sharks that slip through the net.
  • Bunlar ağdan kayan köpekbalıklarıdır.
Show More (42)
slip kaçmak v.
  • They are sharks that slip through the net.
  • Onlar ağdan kaçan köpekbalıklarıdır.
  • Tom slipped away unnoticed.
  • Tom fark edilmeden kaçtı.
  • Mary slipped away unnoticed.
  • Mary fark edilmeden kaçtı.
Show More (7)
slip dil sürçmesi n.
  • I believe that a slip of the tongue has crept in here.
  • Sanırım burada bir dil sürçmesi oldu.
  • This is not, however, a slip of the tongue.
  • Ancak bu bir dil sürçmesi de değil.
  • I believe that a slip of the tongue has crept in here.
  • Burada bir dil sürçmesi olduğuna inanıyorum.
Show More (3)
slip düşmek (değer) v.
  • This will enable us to prevent the percentage of women Members in the European Parliament slipping even further.
  • Bu sayede Avrupa Parlamentosundaki kadın üye oranının daha da düşmesini engelleyebileceğiz.
  • He slipped on a banana peel.
  • Muz kabuğuna basıp düştü.
  • Your grades are slipping.
  • Notların düşüyor.
Show More (3)
slip ayağı kaymak v.
  • She slipped.
  • Ayağı kaydı.
  • He slipped while crossing the street.
  • Karşıdan karşıya geçerken ayağı kaydı.
  • Tom slipped and hit his head.
  • Tom'un ayağı kaydı ve başını çarptı.
Show More (3)
slip sıkıştırmak v.
  • Tina slipped a note into my hand and left.
  • Tina elime bir not sıkıştırdı ve gitti.
  • Tom slipped some money into Mary's hand.
  • Tom, Mary'nin eline biraz para sıkıştırdı.
  • She slipped some money into her son's hand.
  • Oğlunun eline biraz para sıkıştırdı.
Show More (0)
slip ağzından kaçırmak v.
  • Tom talked too much and let the secret slip.
  • Tom çok konuştu ve sırrı ağzından kaçırdı.
  • Tom talked too much and let the secret slip.
  • Tom, çok fazla konuştu ve sırrı ağzından kaçırdı.
Show More (-1)
slip kaçırmak v.
  • I think I can't let this opportunity slip by.
  • Sanırım bu fırsatı kaçıramam.
  • Don't let this chance slip by.
  • Bu fırsatı kaçırmayın.
Show More (-1)
slip (krikette) slips bölgesi n.
  • Fielding in the slips requires steady hands and good reflexes.
  • Slips bölgesinde sahaya çıkmak ellerin sabit ve reflekslerin iyi olmasını gerektirir.
Show More (-2)
slip (duruma) gelmek v.
  • The drugs caused her to slip into unconsciousness.
  • İlaçlar onun bilincinin kapalı hale gelmesine neden oldu.
Show More (-2)
slip kayma n.
  • He experienced a couple of unfortunate slips on ice.
  • Buz üzerinde birkaç talihsiz kayma yaşadı.
Show More (-2)
slip kurtarmak v.
  • How he managed to slip his collar is still a mystery.
  • Yakasını nasıl kurtardığı hâlâ gizemini koruyor.
Show More (-2)
slip hata n.
  • He knew he made some slips lately, but he's trying.
  • Son dönemde bazı hatalar yaptığının farkındaydı ama çabalıyordu işte.
Show More (-2)
slip kötüye gitmek (durum) v.
  • That's the third time I've beaten you. You must be slipping!
  • Bu seni üçüncü yenişim. Kötüye gidiyorsun besbelli!
Show More (-2)
slip akıp gitmek v.
  • She noticed that precious time was slipping away.
  • Değerli zamanın akıp gittiğini fark etti.
Show More (-2)
slip basıp düşmek v.
  • Jerry actually slipped on a banana peel and fell.
  • Aslında Jerry bir muz kabuğuna basıp düşmüş.
Show More (-2)
slip giymek v.
  • He slipped into his uniform before the ceremony.
  • Törenden önce üniformasını giydi.
Show More (-2)
slip düşüş n.
  • There is a considerable slip in car prices.
  • Araba fiyatlarında çarpıcı bir düşüş söz konusu.
Show More (-2)
slip gizlice vermek v.
  • He slipped the bouncer a twenty to get in the club.
  • Kulübe girmek için fedaiye gizlice yirmilik verdi.
Show More (-2)
slip çamur n.
  • Slip can be clay-colored, or you can just add colorants.
  • Çamur kil renginde olabilir ya da sadece renklendirici ekleyebilirsiniz.
Show More (-2)
slip kombinezon n.
  • She wore a silk slip under her dress.
  • Elbisesinin altına ipek bir kombinezon giymişti.
Show More (-2)
slip kağıt parçası n.
  • Inside the book was a slip of paper.
  • Kitabın içinde bir kâğıt parçası vardı.
Show More (-2)
slip dışarı çıkmak v.
  • She slipped outside for a smoke.
  • Sigara içmek için dışarı çıktı.
Show More (-2)
slip sürçme n.
  • It's a slip of the pen.
  • Bu bir kalem sürçmesi.
Show More (-2)
slip kaydırmak v.
  • I slipped an ice cube down her shirt.
  • Gömleğinden aşağı bir buz küpü kaydırdım.
Show More (-2)
slip sürçmek v.
  • It was a slip of the tongue.
  • Dilim sürçmüştü.
Show More (-2)
slip tutuşturmak v.
  • Tom slipped Mary a note.
  • Tom Mary'nin eline bir not tutuşturdu.
Show More (-2)
slip geçirmek v.
  • She slipped her arm into his.
  • O, kolunu onunkine geçirdi.
Show More (-2)