|
- Without water and energy, not only can there be no development, even survival is impossible.
- Su ve enerji olmadan sadece kalkınma değil, hayatta kalmak bile mümkün değildir.
- Do we not realise that poverty and the need for survival are a crisis waiting to happen in Africa?
- Yoksulluğun ve hayatta kalma ihtiyacının Afrika'da gerçekleşmeyi bekleyen bir kriz olduğunun farkında değil miyiz?
- If free trade is implemented, this will mean survival of the fittest.
- Serbest ticaret uygulanırsa, bu en güçlü olanın hayatta kalması anlamına gelecektir.
- Weapons of mass destruction constitute a real threat to the survival and health of populations.
- Kitle imha silahları halkların hayatta kalması ve sağlığı için gerçek bir tehdit oluşturmaktadır.
- If free trade is implemented, this will mean survival of the fittest.
- Eğer serbest ticaret uygulanırsa, bu en uygun olanın hayatta kalması anlamına gelecektir.
- Those for whom every day is a struggle for survival are not readily going to be won over by lofty objectives.
- Her günü hayatta kalma mücadelesi olan kişiler, yüce hedefler tarafından kolayca kazanılmayacaktır.
- We cannot afford more failures, above all the developing world, and this is a question of survival.
- Başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere daha fazla başarısızlığı göze alamayız ve bu bir hayatta kalma meselesidir.
- However, there is a crucial level for the survival of the stocks.
- Bununla birlikte, rezervlerin hayatta kalması için çok önemli bir seviye vardır.
- The Info-Points do not depend on us for survival.
- Bilgilendirme Noktaları hayatta kalmak için bize muhtaç değil.
- We cannot afford more failures, above all the developing world, and this is a question of survival.
- Başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere daha fazla başarısızlığı kaldıramayız ve bu bir hayatta kalma meselesidir.
- Protecting and preserving them is essential to our survival.
- Onları korumak ve muhafaza etmek hayatta kalmamız için elzemdir.
- They are elected representatives and they are denied the means of survival.
- Onlar seçilmiş temsilciler ve hayatta kalmaları için gerekli araçlardan mahrum bırakılıyorlar.
- Those who have chosen stagnation as their only strategy, maybe as a strategy for survival, should respect this will.
- Tek strateji olarak belki de hayatta kalma stratejisi olarak durgunluğu seçmiş olanlar bu iradeye saygı duymalıdır.
- We must show some instinct for survival.
- Hayatta kalmak için biraz içgüdü göstermeliyiz.
- We are concerned here with survival on the roads and life in our society, and we must therefore be careful.
- Biz burada yollarda hayatta kalmak ve toplumumuzdaki yaşamla ilgileniyoruz ve bu nedenle dikkatli olmalıyız.
- It is a matter of the very survival of the people there.
- Bu, oradaki insanların hayatta kalmasıyla ilgili bir mesele.
- They are an attempt to provide a period of basic survival.
- Bunlar temel hayatta kalma süresini sağlamaya yönelik bir girişimdir.
- It enables us to take several steps forward in a debate that is essential for the very survival of part of the world.
- Dünyanın bir kısmının hayatta kalması için elzem olan bir tartışmada ileriye doğru birkaç adım atmamızı sağlıyor.
- Two hundred and fifty million children are regarded by their parents as an investment in their whole family's survival.
- İki yüz elli milyon çocuk, ebeveynleri tarafından tüm ailenin hayatta kalması için bir yatırım olarak görülüyor.
- All too often children are seen as an investment to secure the survival of the family.
- Çoğu zaman çocuklar ailenin hayatta kalmasını sağlayacak bir yatırım olarak görülmektedir.
- Catching cancer early increases survival odds.
- Kanseri erken yakalamak hayatta kalma şansını arttırır.
- Food is essential for survival.
- Yiyecek hayatta kalmak için gereklidir.
- Tom's survival was considered miraculous.
- Tom'un hayatta kalması mucizevi kabul edildi.
- It's survival of the fittest.
- Güçlü olanın hayatta kalmasıdır.
- This is not a vacation, it's a survival course!
- Bu bir tatil değil, bu bir hayatta kalma kursu!
- Air pollution will be a threat to our survival.
- Hava kirliliği, bizim hayatta kalmamız için bir tehdit olacaktır.
- This is not a vacation, it's a survival course!
- Bu, tatil değil hayatta kalma kursu!
- Food, clothing and shelter are the foundations of survival.
- Yiyecek, giyecek ve barınak hayatta kalmanın temelleridir.
- What is the likelihood of survival?
- Hayatta kalma olasılığı nedir?
- It's survival of the fittest.
- Güçlü olan hayatta kalır.
- Food is essential for survival.
- Hayatta kalmak için yemek şarttır.
- Air pollution will be a threat to our survival.
- Hava kirliliği hayatta kalmamız için bir tehdit olacaktır.
- I gave up all hope of survival.
- Hayatta kalma umudumu yitirdim.
- Our survival depends on finding drinking water soon.
- Hayatta kalmamız en kısa zamanda içme suyu bulmamıza bağlı.
- Food, clothing and shelter are the foundations of survival.
- Gıda, giyim ve barınak hayatta kalmanın temelleridir.
- Fear is essential for survival.
- Korku, hayatta kalmak için gereklidir.
- Survival analysis showed a significant reduction.
- Hayatta kalma analizi önemli bir azalma gösterdi.
- Adaptation is the key to survival.
- Adaptasyon hayatta kalmanın anahtarıdır.
- Tom's survival was considered miraculous.
- Tom'un hayatta kalması mucizevi olarak değerlendirildi.
- During the time period known as Paleolithic, man had to struggle for his survival.
- Paleolitik olarak bilinen zaman diliminde insanoğlu hayatta kalmak için mücadele etmek zorundaydı.
- Tom taught Mary basic survival skills.
- Tom, Mary'ye temel hayatta kalma teknikleri öğretti.
Show More (38)
|