train - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
train tren n.
  • The train infrastructure, in particular, will cost citizens billions in the future.
  • Özellikle tren altyapısı gelecekte vatandaşlara milyarlarca dolara mal olacaktır.
  • Furthermore, the new rules must not jeopardise the free circulation of trains.
  • Ayrıca yeni kurallar trenlerin serbest dolaşımını tehlikeye atmamalıdır.
  • Let us take a moment to consider the train in this light.
  • Treni bir an için bu açıdan ele alalım.
Show More (1546)
train eğitmek v.
  • It is necessary to train our own people, as it is to provide adequate financial support for the policy.
  • Politika için yeterli mali desteği sağlamak kadar kendi insanlarımızı eğitmek de gereklidir.
  • It trains, arms and sends out that terrorist group and has done so for a long time now.
  • Bu terörist grubu eğitiyor, silahlandırıyor ve gönderiyor ve bunu uzun zamandır yapıyor.
  • We should be training people in research management and ethics.
  • İnsanları araştırma yönetimi ve etiği konusunda eğitmeliyiz.
Show More (63)
train antrenman yapmak v.
  • I love training with my friends.
  • Arkadaşlarımla antrenman yapmayı seviyorum.
  • I'm training for the triathlon.
  • Triatlon için antrenman yapıyorum.
  • I am training hard so that I may win the race.
  • Yarışı kazanabileyim diye çok antrenman yapıyorum.
Show More (26)
train eğitim vermek v.
  • The Commission does, however, provide them with regular training sessions.
  • Bununla birlikte Komisyon onlara düzenli eğitimler veriyor.
  • Support for SMEs, research and professional training should also be increased.
  • KOBİ'lere, araştırma ve mesleki eğitime verilen destek de arttırılmalıdır.
  • Lastly, businesses can give practical training.
  • Son olarak işletmeler uygulamalı eğitim verebilirler.
Show More (6)
train çalışmak v.
  • I am training hard so that I may win the race.
  • Yarışı kazanabilmek için çok çalışıyorum.
  • We've been training a lot harder.
  • Çok daha sıkı çalışıyoruz.
  • Isaac Herschel encouraged all six of his children to train in mathematics, French and music.
  • Isaac Herschel, altı çocuğunun hepsini matematik, Fransızca ve müzik alanında çalışmaları için teşvik etti.
Show More (0)
train çalıştırmak v.
  • Exercise trains the muscles.
  • Egzersiz kasları çalıştırır.
  • If he had trained himself harder at that time, he would be healthier now.
  • O zamanlar kendini daha sıkı çalıştırmış olsaydı şimdiye daha sağlıklı olurdu.
Show More (-1)
train alıştırmak v.
  • I'm training my cat to go to the litter box.
  • Kedimi kuma alıştırıyorum.
  • Tom can't ride a bicycle very well yet, so his bicycle has training wheels.
  • Tom henüz bisiklete çok iyi binemiyor, bu yüzden bisikletinin alıştırma tekerlekleri var.
Show More (-1)
train eğitim görmek v.
  • It must be sensible to allow those who wish to work, train or acquire an education to do so.
  • Çalışmak, eğitim görmek veya eğitim almak isteyenlerin bunu yapmalarına izin vermek mantıklı olmalıdır.
Show More (-2)
train terbiye etmek v.
  • Sami is training his nafs.
  • Sami nefsini terbiye ediyor.
Show More (-2)
train sürü n.
  • A long train of camels was moving to the west.
  • Uzun bir deve sürüsü batıya doğru ilerliyordu.
Show More (-2)
train kervan n.
  • A long train of camels was moving to the west.
  • Develerden oluşan uzun bir kervan batıya doğru ilerliyordu.
Show More (-2)