1 |
trip |
gezi |
n. |
|
- My father promised me a trip to Disneyland.
- Babam bana Disneyland gezisi sözü vermişti.
- As some of you may know, I went on a short trip to Vietnam recently.
- Bazılarınızın bildiği gibi kısa bir süre önce Vietnam'a kısa bir gezi yaptım.
- On this full-day trip, you will boat through the lush green vegetation of these famous canals.
- Bu tam günlük gezide bu ünlü kanalların yemyeşil bitki örtüsü arasında tekneyle gezineceksiniz.
- On this full-day trip, you will boat through the lush green vegetation of these famous canals.
- Tam günlük bu gezide bu ünlü kanalların yemyeşil bitki örtüsü arasında tekneyle dolaşacaksınız.
- On this full-day trip, you will boat through the lush green vegetation of these famous canals.
- Bu tam günlük gezide bu ünlü kanalların yemyeşil bitki örtüsünün içinden tekneyle geçeceksiniz.
- It's exactly the same thing that happened on that French trip.
- Fransa gezisinde de aynı şey oldu.
- In spite of the rain, this trip very much pleased me, on the whole.
- Yağmura rağmen bu gezi genel olarak beni çok memnun etti.
- I do suggest learning some basic travel French before your trip.
- Gezinizden önce temel seyahat Fransızcası öğrenmenizi öneririm.
- It's exactly the same thing that happened on that French trip.
- Bu Fransa gezisinde olan şeyin aynısı.
- Suppose you come out of the mountains and tell me about your trip.
- Sanırım o dağlardan çıkıp bana gezinizi anlatabilirsiniz.
- I'd like to take a small trip this weekend.
- Bu hafta sonu küçük bir geziye çıkmak istiyorum.
- My business trip was canceled.
- İş gezim iptal edildi.
- Tom's trip lasted three months.
- Tom'un gezisi üç ay sürdü.
- Tom and Mary had to cancel their trip to Australia.
- Tom ve Mary Avustralya gezilerini iptal etmek zorunda kaldılar.
- He won a free trip to Tunis.
- O, Tunus'a ücretsiz bir gezi kazandı.
- Do you like trips?
- Gezileri sever misin?
- We discussed our plans for a trip to Italy over coffee.
- İtalya gezisi planlarımızı kahve eşliğinde tartıştık.
- I'm going on a business trip.
- Bir iş gezisine gidiyorum.
- Your sister didn't go on a trip, did she?
- Kız kardeşin bir geziye gitmedi, değil mi?
- I am taking Tom on a boat trip tomorrow.
- Yarın Tom'u bir tekne gezisine götürüyorum.
- Tom won a free trip to Australia.
- Tom Avustralya'ya bedava bir gezi kazandı.
- How many suitcases are you taking on your trip?
- Gezinde kaç tane valiz alıyorsun?
- Sami made a trip to Cairo with his wife and baby.
- Sami karısı ve bebeğiyle Kahire'ye gezi yaptı.
- Don't miss the opportunity of taking this trip!
- Bu geziye katılma fırsatını kaçırmayın!
- Isn't the trip to Australia quite expensive?
- Avustralya gezisi oldukça pahalı değil mi?
- We're planning a trip to Boston.
- Boston'a bir gezi planlıyoruz.
- A travel agent arranged everything for our trip.
- Bir seyahat acentesi, gezimiz için her şeyi düzenledi.
- Tell her about your trip.
- Ona gezinden bahset.
- We felt dead from the five-hour trip.
- Beş saatlik gezi yüzünden elimizi kaldıracak halimiz kalmadı.
- He took a trip to Europe.
- O, Avrupa'ya geziye gitti.
- Tom told me that the trip had been canceled.
- Tom bana gezinin iptal edildiğini söyledi.
- It was difficult to persuade him to cancel the trip.
- Geziyi iptal etmesi için onu ikna etmek zor oldu.
- Tom is away on a trip.
- Tom geziye çıktı.
- It was a good trip.
- Güzel bir geziydi.
- The trip was very informative.
- Gezi çok bilgilendiriciydi.
- I found the field trip very educational.
- Saha gezisini çok eğitici buldum.
- I enjoyed my trip to the museum very much.
- Müzeye yaptığım geziden çok zevk aldım.
- His parents were in favor of his trip.
- Ailesi onun gezisini destekliyordu.
- We're going on a trip to the South of France.
- Güney Fransa'ya bir geziye gidiyoruz.
- The trip will take at least eight hours.
- Gezi en az sekiz saat sürecek.
- My father is on an international trip.
- Babam uluslararası bir gezide.
- This trip will become a pleasant memory.
- Bu gezi hoş bir anı olacak.
- I had a hard time trying to persuade him to cancel the trip.
- Geziyi iptal etmesi için onu ikna etmekte çok zorlandım.
- I hope you'll have a lot of fun on your trip.
- Gezinde çok eğleneceğini umuyorum.
- Tell me all about the trip you've made.
- Bana yaptığınız geziyi anlatın.
- We don't go on trips.
- Gezilere çıkmıyoruz.
- I hope this trip isn't a waste of time.
- Umarım bu gezi zaman kaybı değildir.
- Nothing out of the ordinary happened on our trip.
- Gezimizde sıradışı hiçbir şey olmadı.
- Tom won a free trip to Boston.
- Tom Boston'a bedava bir gezi kazandı.
- It's a trip I won't forget.
- Bu unutmayacağım bir gezi.
- Tom took a trip to Boston.
- Tom Boston'a bir gezi yaptı.
- During my last spring vacation I took a job in a restaurant to help pay the costs of my trip abroad.
- Son bahar tatilim sırasında yurt dışındaki gezi masraflarımı ödemek için bir restoranda iş buldum.
- Did Marika like her trip to Japan?
- Marika, Japonya gezisini beğendi mi?
- Why don't we take a trip?
- Neden bir geziye çıkmıyoruz?
- I'm going to keep track of all the expenses on this trip.
- Bu gezideki tüm giderleri takip edeceğim.
- Tom won a free trip to Australia.
- Tom, Avustralya'ya ücretsiz bir gezi kazandı.
- By the end of the trip we were very thirsty.
- Gezinin sonunda çok susamıştık.
- I had a hard time trying to persuade him to cancel the trip.
- Geziyi iptal etmesi için onu ikna etmekte epey zorlandım.
- I'm thinking about going on a trip.
- Bir geziye gitmeyi düşünüyorum.
- This guide book will help you to make plans for the trip.
- Bu rehber kitap gezi için plan yapmanıza yardımcı olacak.
- Tom's class went on a field trip last Monday.
- Tom'un sınıfı geçen pazartesi okul gezisine gitti.
- It was the most boring trip of my entire life.
- Hayatım boyunca en sıkıcı geziydi.
- Just 3 days left before my trip.
- Gezime sadece üç gün kaldı.
- The trip was canceled because of a terrible storm.
- Gezi, korkunç bir fırtına nedeniyle iptal edildi.
- Tom had to cancel his trip.
- Tom gezisini iptal etmek zorunda kaldı.
- Our class is going on a field trip next Monday.
- Sınıfımız önümüzdeki pazartesi geziye gidiyor.
- We don't go on trips.
- Biz gezilere gitmeyiz.
- You shouldn't cancel your trip.
- Gezini iptal etmemelisin.
- Our trip to Africa has become a catastrophe.
- Afrika gezimiz bir felakete dönüştü.
- Did you enjoy your trip to Boston?
- Boston gezinizden hoşlandınız mı?
- Tom put off his trip to Australia.
- Tom Avustralya gezisini erteledi.
- My wife suggested to me that I take her on the trip.
- Karım bana onu geziye götürmemi önerdi.
- Last year we went on a trip around the world.
- Geçen yıl dünya çapında bir geziye çıktık.
- Why did you cancel your trip?
- Neden gezini iptal ettin?
- Our trip to Africa is turning into a catastrophe.
- Afrika gezimiz bir felakete dönüşüyor.
- Tom told me about his trip to Boston.
- Tom bana Boston'a yaptığı geziden bahsetti.
- I'm leaving on a trip at the beginning of winter.
- Kışın başında bir geziye çıkıyorum.
- Hopefully, we'll enjoy our China trip.
- Umarım, Çin gezimizde eğleniriz.
- She returned from a trip.
- O bir geziden döndü.
- Did you enjoy your trip to Boston?
- Boston geziniz hoşunuza gitti mi?
- Young people like to go on bike trips.
- Gençler bisiklet gezilerine çıkmayı sever.
- How many hours will the trip take?
- Gezi kaç saat sürecek?
- How was your trip to Boston?
- Boston geziniz nasıldı?
- It was hard to persuade him to cancel the trip.
- Geziyi iptal etmesi için onu ikna etmek zor oldu.
- Let's take another trip.
- Hadi başka bir gezip yapalım.
- We've been planning this trip for three months.
- Bu geziyi üç aydır planlıyorduk.
- I should cancel the trip to LA.
- Los Angeles'a olan geziyi iptal etmeliyim.
- She's away on a business trip.
- İş gezisinde olduğu için burada değil.
- They took a trip to the capital.
- Başkente bir gezi yaptılar.
- Tom went on a trip to Canada with his family.
- Tom, ailesiyle birlikte Kanada'ya bir geziye gitti.
- Tom went on a trip for a few days.
- Tom birkaç gün için bir geziye gitti.
- Are you planning a trip anytime soon?
- Yakın zamanda bir gezi planlıyor musun?
- I went on a car trip with a friend.
- Bir arkadaşla araba gezisine çıktım.
- Tom canceled his trip.
- Tom gezisini iptal etti.
- This is Tom's third trip to Australia.
- Bu, Tom'un Avustralya'ya yaptığı üçüncü gezisi.
- He took a trip to Europe.
- Avrupa'ya bir gezi yaptı.
- Who planned out this trip?
- Bu geziyi kim planladı?
- Our trip was canceled due to the heavy snow.
- Gezimiz yoğun kar yağışı nedeniyle iptal edildi.
- Tom is getting ready for his trip.
- Tom gezisi için hazırlanıyor.
- I'm not planning to visit Boston on this trip.
- Bu gezide Boston'ı ziyaret etmeyi planlamıyorum.
- I really should be getting ready for my trip.
- Gerçekten gezime hazırlanmam gerekiyor.
- What part of your trip did you like best?
- Gezinin en çok hangi kısmını sevdin?
- She took a trip to Paris.
- Paris'e bir gezi yaptı.
- I didn't want to pass up the chance of seeing Hong Kong, so I agreed to go on the trip.
- Hong Kong'u görme şansını kaçırmak istemedim, bu yüzden geziye gitmeyi kabul ettim.
- Tom is away on a business trip.
- Tom bir iş gezisinde.
- It seems to me that one suit is sufficient for this trip.
- Bana öyle geliyor ki bu gezi için bir takım elbise yeterli.
- Tom had to prepare for his trip.
- Tom gezisi için hazırlanmak zorundaydı.
- We hired a guide for our white-water rafting trip.
- Beyaz su raftingi gezimiz için bir rehber tuttuk.
- How often do you take trips?
- Ne sıklıkta gezi yapıyorsun?
- Unfortunately, we must inform you that the trip was canceled.
- Ne yazık ki, gezinin iptal olduğunu size bildirmeliyim.
- He's away on a trip.
- O bir geziye çıktı.
- What trips are you planning?
- Ne tür geziler planlıyorsun?
- Maybe Tom won't go to Boston on this trip.
- Belki Tom bu gezide Boston'a gitmez.
- She set off on a trip last week.
- O, geçen hafta gezi için yola çıktı.
- I understand you're planning a trip.
- Anladığım kadarıyla bir gezi planlıyorsun.
- Tom is away on a business trip.
- Tom uzakta bir iş gezisindedir.
- Tell us more about your trip.
- Bize gezinizden biraz daha bahsedin.
- He had to continue his trip in secret.
- Gezisine gizlice devam etmek zorunda kaldı.
- We heard it was bad weather, so we decided to cancel the trip.
- Havanın kötü olduğunu duyduk, bu yüzden geziyi iptal etmeye karar verdik.
- Tom is on a business trip.
- Tom bir iş gezisinde.
- Tom is in charge of making all the arrangements for our trip to Boston.
- Tom, Boston'a yapacağımız gezi için tüm düzenlemeleri yapmakla görevli.
- Tom has canceled his trip.
- Tom gezisini iptal etti.
- My father is going to make a trip to New York.
- Babam New York'a bir gezi yapacak.
- Their trip has been cancelled due to rain.
- Yağmur nedeniyle onların gezisi ertelendi.
- I still don't have enough money for the trip.
- Gezi için hâlâ yeterli param yok.
- She took a ten-day trip to Europe with her friends.
- Arkadaşlarıyla on günlük bir Avrupa gezisine çıktı.
- Buy our newspaper and win a trip to Khmelnytsky!
- Gazetemizi alın ve Khmelnytsky'ye bir gezi kazanın!
- He took adequate clothes for a weekend trip.
- Hafta sonu gezisi için yeterince kıyafet aldı.
- During this trip I met several interesting and very kind individuals.
- Bu gezi sırasında birkaç ilginç ve çok nazik kişiyle tanıştım.
- I took them for a little trip in a boat.
- Onları tekneyle küçük bir geziye çıkardım.
- Tom had to cancel his trip to Australia.
- Tom, Avustralya'ya olan gezisini iptal etmek zorunda kaldı.
- Let's take a trip to Australia.
- Avustralya'ya bir gezi yapalım.
- According to the trip's itinerary, we will go to the British Museum on Monday.
- Gezi programına göre Pazartesi günü British Museum'a gideceğiz.
- We have to cancel our trip to Japan.
- Japonya gezimizi iptal etmek zorundayız.
- We decided on a trip to Singapore for our vacation.
- Biz tatilimiz için Singapur gezisine karar verdik.
- I'll take a trip to Kyoto next month.
- Gelecek ay Kyoto'ya bir gezi yapacağım.
- That was a good trip.
- O iyi bir geziydi.
- Jack bores me with stories about his trip.
- Jack, gezisi hakkındaki hikayeleri ile beni sıkıyor.
- Tom went on a business trip last week.
- Tom geçen hafta bir iş gezisine çıktı.
- I love trips.
- Gezileri seviyorum.
- They had to cancel the trip.
- Geziyi iptal etmek zorunda kaldılar.
- This trip will become a pleasant memory.
- Bu gezi hoş bir anıya dönüşecek.
- Illness frustrated his plans for the trip.
- Hastalık onun gezi planlarını bozdu.
- In spite of the rain, this trip very much pleased me, on the whole.
- Yağmura rağmen, bu gezi genel olarak beni çok memnun etti.
- Young people like to go on bike trips.
- Genç insanlar bisiklet gezilerine gitmekten hoşlanırlar.
- I need to speak with you urgently before you leave for your trip next Monday.
- Önümüzdeki Pazartesi gezin için ayrılmadan önce acilen seninle konuşmam gerekiyor.
- Tom is going on a ski trip next weekend.
- Tom önümüzdeki hafta sonu bir kayak gezisine gidiyor.
- Tell them about your trip.
- Onlara gezini anlat.
- This guidebook might be useful on your trip.
- Bu rehber kitap gezinde yararlı olabilir.
- Tom is planning a trip to Europe.
- Tom, Avrupa'ya bir gezi planlıyor.
- Tom has returned from his trip.
- Tom gezisinden geri döndü.
- I went on a ten-day trip to Easter Island.
- Paskalya Adası'na on günlük bir geziye gittim.
- I am very happy with this trip.
- Bu geziden çok memnunum.
- Tom agrees that Mary should do most of the driving on their upcoming trip.
- Tom yaklaşan gezilerinde arabayı en fazla Mary'nin sürmesi gerektiği konusunda aynı fikirdedir.
- She went on a trip for a few days.
- Birkaç gün için bir geziye gitti.
- Planning a trip can be difficult.
- Bir gezi planlamak zor olabilir.
- Have you ever gone on a bicycle trip?
- Hiç bisiklet gezisine çıktın mı?
- My uncle's on a business trip to Aomori tomorrow.
- Amcam yarın Aomori'ye iş gezisine gidiyor.
- I'm going to go off on a trip this evening.
- Ben bu akşam bir geziye çıkacağım.
- Tom talked about his trip.
- Tom gezisinden bahsetti.
- We take a lot of trips together.
- Biz birlikte çok geziye çıkarız.
- Tom has postponed his trip to Boston.
- Tom Boston'a olan gezisini erteledi.
- I gave the film of the trip to be developed.
- Gezinin filmini banyo edilmesi için verdim.
- We have to cancel our trip to Boston.
- Boston gezimizi iptal etmek zorundayız.
- Do you often take trips?
- Sık sık geziye çıkar mısın?
- Would you like to see some of the videos we took on our trip to Australia?
- Avustralya gezimizde çektiğimiz videolardan bazılarını görmek ister misiniz?
- How was the trip?
- Gezi nasıldı?
- Their trip has been cancelled due to rain.
- Yağmur yüzünden gezileri iptal oldu.
- Tom stopped in Boston on his way back from a business trip to Australia.
- Tom Avustralya'ya yaptığı bir iş gezisinden dönerken Boston'da durdu.
- He's not here because he's on a business trip to Osaka.
- O, Osaka'da bir iş gezisinde olduğu için burada değil.
- Let's figure out the cost of the trip.
- Gezinin maliyetini hesaplayalım.
- Have you ever gone on a bicycle trip?
- Hiç bisiklet gezisine çıktınız mı?
- Would you like to go on a trip with me?
- Benimle bir geziye gitmek ister misin?
- Tom told me about his trip.
- Tom bana gezisinden bahsetti.
- I'm waiting for this trip.
- Bu geziyi bekliyorum.
- I was on a business trip all last week.
- Tüm geçen hafta iş gezisindeydim.
- Sami is going on a field trip.
- Sami okul gezisine gidiyor.
- Tom doesn't carry much luggage on trips.
- Tom gezilerde çok bagaj taşımaz.
- We have just returned from a trip around the world.
- Dünya çapında bir geziden az önce döndük.
- I was on a business trip all last week.
- Geçen hafta boyunca iş gezisindeydim.
- I'm going to take a trip to Boston.
- Boston'a bir gezi yapacağım.
- We had lots of adventures on our trip.
- Gezimizde bir sürü maceramız oldu.
- The purpose of my visit is to persuade you to take a trip with me.
- Ziyaretimin amacı, sizi benimle bir geziye çıkmaya ikna etmektir.
- Tell us about your fishing trip.
- Bize balık tutma gezinden bahset.
- I should cancel the trip to LA.
- Los Angeles gezisini iptal etmeliyim.
- I had to put the trip on hold for the moment.
- Geziyi şimdilik askıya almak zorunda kaldım.
- The purpose of our trip is to visit friends and see some tourist spots.
- Gezimizin amacı arkadaşlarımızı ziyaret etmek ve bazı turistik yerleri görmek.
- She has been busy preparing for her trip to the U.S.
- O, ABD'ne gezisi için hazırlanmakla meşgul.
- Tell him about your trip.
- Ona gezinden bahset.
- Tom was in Boston last week on a business trip.
- Tom geçen hafta Boston'da bir iş gezisindeydi.
- Tom loves taking trips.
- Tom gezilere çıkmayı sever.
- I want you to tell me about your trip.
- Bana gezinden bahsetmeni istiyorum.
- It was an amazing trip.
- O şaşırtıcı bir geziydi.
- If it rains, we'll cancel the trip.
- Yağmur yağarsa, geziyi iptal ederiz.
- Do you often take business trips?
- Sık sık iş gezilerine çıkar mısın?
- Do you often go on business trips?
- Sık sık iş gezilerine mi gidiyorsunuz?
- Tom and Mary are planning a trip to Europe.
- Tom ve Mary Avrupa'ya bir gezi planlıyorlar.
- The trip was really fun.
- Gezi gerçekten eğlenceliydi.
- We would've enjoyed our trip if it wasn't for the rain.
- Yağmur olmasaydı gezimizden çok keyif alacaktık.
- I plan to make a trip to China in the winter or soon after.
- Kışın ya da hemen sonrasında Çin'e bir gezi yapmayı planlıyorum.
- Bill put aside a hundred dollars for his trip.
- Bill, gezisi için bir kenara yüz dolar koydu.
- I love taking trips.
- Gezilere çıkmayı severim.
- Tom's class went on a field trip last Monday.
- Tom'un sınıfı geçen pazartesi bir arazi gezisine çıktı.
- He took adequate clothes for a weekend trip.
- Hafta sonu gezisi için yeterli kıyafet aldı.
- Tom went on a trip to Canada with his family.
- Tom ailesiyle birlikte Kanada'ya bir geziye gitti.
- They went on a trip a few days ago.
- Birkaç gün önce bir geziye çıktılar.
- We had to put off our trip.
- Gezimizi ertelemek zorunda kaldık.
- A trip to Hawaii costs around 200 dollars.
- Hawaii gezisi yaklaşık 200 dolar tutar.
- Tom is planning a trip to Boston.
- Tom Boston'a bir gezi planlıyor.
- We must cancel our trip to Japan.
- Japonya gezimizi iptal etmeliyiz.
- I'd like to take a small trip this weekend.
- Bu hafta sonu küçük bir gezi yapmak istiyorum.
- He won a free trip to Tunis.
- Tunus'a bedava bir gezi kazandı.
- Many thanks for this wonderful trip.
- Bu harika gezi için çok teşekkürler.
- She's gone on a trip.
- O bir geziye gitti.
- Tom recently came back from his trip in Sicilia.
- Tom geçenlerde Sicilya'daki gezisinden geri geldi.
- This trip was your idea.
- Bu gezi senin fikrindi.
- I was on a trip to India.
- Hindistan'a bir geziye gittim.
- My uncle's on a business trip to Aomori tomorrow.
- Amcam yarın Aomori'ye bir iş gezisine gidiyor.
- I have a business trip to France in the fall.
- Sonbaharda Fransa'ya bir iş gezim var.
- Taking trips is a lot of fun.
- Gezi yapmak çok eğlencelidir.
- I don't want you on the trip.
- Seni gezide istemiyorum.
- Sami is going on a field trip.
- Sami bir okul gezisine çıkıyor.
- It's a lot of fun going on trips.
- Gezilere çıkmak çok eğlencelidir.
- Tom told us about his trip.
- Tom bize gezisinden bahsetti.
- Everything was ready for the trip.
- Gezi için her şey hazırdı.
- Tom didn't take many pictures on his trip.
- Tom gezide çok resim çekmedi.
- He put off his trip to Okinawa.
- Okinawa gezisini erteledi.
- Weather permitting, we'll start on our trip tomorrow.
- Hava iyi olursa, gezimize yarın başlayacağız.
- Tom is planning a trip, isn't he?
- Tom bir gezi planlıyor, değil mi?
- It seems to me that one suit is sufficient for this trip.
- Bana bu gezi için bir takım elbise yeterli görünüyor.
- Tell your mother about the trip.
- Annene geziden bahset.
- I took a trip to Boston.
- Boston'a bir gezi yaptım.
- Brian studied English for this trip.
- Brian, bu gezi için İngilizce çalıştı.
- This was a really exhausting trip.
- Bu gerçekten yorucu bir geziydi.
- He could not go on a trip for lack of money.
- Parası olmadığı için geziye gidemedi.
- Who planned that trip?
- O geziyi kim planladı?
- How much is this trip costing us?
- Bu gezi bize kaça mal oluyor?
- Was it a nice trip?
- Güzel bir gezi miydi?
- I like trips.
- Ben gezileri severim.
- Tom really should be getting ready for his trip.
- Tom gerçekten gezisine hazırlanıyor olmalı.
- He went on a one-day trip.
- Bir günlük bir geziye çıktı.
- The trip was canceled because of the terrible storm.
- Şiddetli fırtına sebebiyle gezi iptal edildi.
- Mary's kids are going on a field trip to the zoo tomorrow.
- Mary'nin çocukları yarın hayvanat bahçesine geziye çıkıyor.
- I withdrew some money from the bank for my trip.
- Gezim için bankadan bir miktar para çektim.
- Mary's kids are going on a field trip to the zoo tomorrow.
- Mary'nin çocukları yarın hayvanat bahçesine geziye gidecekler.
- A trip by boat takes more time than one by car.
- Tekneyle gezi, arabayla olandan daha fazla zaman alır.
- Did you and Tom go on lots of trips together?
- Tom'la birlikte çok geziye çıktınız mı?
- Tom disapproved of my trip to Boston.
- Tom Boston'a gezimi onaylamadı.
- It was necessary to find a guide for the trip.
- Gezi için bir rehber bulmak gerekliydi.
- Tom is away on a trip.
- Tom uzakta bir gezide.
- Did Tom and Mary go on lots of trips together?
- Tom ve Mary birlikte birçok geziye çıktılar mı?
- This is going to be a great trip.
- Bu harika bir gezi olacak.
- When did you get back from your trip?
- Gezinizden ne zaman döndünüz?
- Hopefully, we'll enjoy our China trip.
- Umarım Çin gezimizden keyif alırız.
- He contemplated taking a trip to Paris.
- Paris'e bir gezi yapmayı düşündü.
- Let's plan a trip to Australia.
- Avustralya'ya bir gezi planlayalım.
- Tom and Mary had to postpone their trip.
- Tom ve Mary gezilerini ertelemek zorunda kaldılar.
- I didn't want to pass up the chance of seeing Hong Kong, so I agreed to go on the trip.
- Hong Kong'u görme şansını kaçırmak istemedim, bu yüzden geziye çıkmayı kabul ettim.
- She's not coming on the trip because her parents won't let her.
- O ebeveynleri ona izin vermeyeceği için geziye gelmiyor.
- Tom is planning a trip to Japan.
- Tom, Japonya'ya bir gezi planlıyor.
- Don't miss the opportunity of taking this trip!
- Bu geziye çıkma fırsatını kaçırmayın!
- A trip to Hawaii costs around 200 dollars.
- Hawaii'ye bir gezi yaklaşık 200 dolar tutuyor.
- This will be a good souvenir of my trip around the United States.
- Bu, Amerika Birleşik Devletleri etrafındaki gezimle ilgili iyi bir hatıra olacak.
- Tom canceled his trip at the last minute.
- Tom son dakikada gezisini iptal etti.
- Our trip to Africa turned out to be a disaster.
- Afrika gezimiz tam bir felakete dönüştü.
- Fine weather added to the joy of our trip.
- Güzel hava gezimizin keyfini daha da arttırdı.
- Tom's class went on a field trip last Monday.
- Tom'un sınıfı geçen pazartesi geziye gitti.
- My wife went on a two-day trip.
- Karım iki günlük bir geziye gitti.
- I am very happy with this trip.
- Bu geziden çok mutluyum.
- He postponed his trip to Istanbul.
- İstanbul gezisini erteledi.
- Tom is planning a trip to Australia with Mary.
- Tom, Mary ile Avustralya'ya bir gezi planlıyor.
- I'm going on a business trip.
- Bir iş gezisine çıkıyorum.
- You should cancel your trip.
- Gezini iptal etmelisin.
- We are planning a trip to New York.
- New York'a bir gezi planlıyoruz.
- He doesn't carry much baggage on his trips.
- Gezilerinde çok bagaj taşımaz.
- Tom wrote to me, telling me about his trip.
- Tom bana yazdı, gezisinden bahsetti.
- I've been invited on a trip abroad, but I don't want to go.
- Yurt dışında bir geziye davet edildim, ama ben gitmek istemiyorum.
- How many people are going for the trip?
- Geziye kaç kişi gidiyor?
- We were supposed to go on a road trip to the grand canyon.
- Bizim Büyük Kanyon'a bir geziye gitmemiz gerekiyordu.
- Tell them about your trip.
- Onlara gezinden bahset.
- I know you didn't really want to come on this trip.
- Bu geziye gelmeyi gerçekten istemediğini biliyorum.
- Many thanks for organizing this really wonderful trip.
- Bu harika geziyi organize ettiğiniz için çok teşekkürler.
- The trip was canceled because of the terrible storm.
- Korkunç fırtına yüzünden, gezi iptal edildi.
- A trip to Hawaii will cost you about 200 dollars.
- Hawaii'ye bir gezi size yaklaşık 200 dolara mal olur.
- My friends started the trip three days ago.
- Arkadaşlarım üç gün önce geziye başladılar.
- I would like to take that trip with you.
- O geziye seninle çıkmak istiyorum.
- The trip was exhausting.
- Gezi yorucuydu.
- I want to rent a car for my trip.
- Gezim için bir araba kiralamak istiyorum.
- Tom's class went on a field trip last Monday.
- Tom'un sınıfı geçen pazartesi bir okul gezisine çıktı.
- Tom is planning a trip to Japan.
- Tom Japonya'ya bir gezi planlıyor.
- Did you enjoy your trip to Boston?
- Boston'a olan gezinizden hoşlandınız mı?
- Did Tom and Mary go on lots of trips together?
- Tom ve Mary birlikte bir sürü geziye çıktı mı?
- Tom and Mary talked about the trip.
- Tom ve Mary gezi hakkında konuştular.
- I am taking Tom on a boat trip tomorrow.
- Yarın Tom'u tekne gezisine götüreceğim.
- I will go on a trip.
- Ben bir geziye gideceğim.
- I'll postpone my trip to England until it gets warmer.
- İngiltere'ye olan gezimi havalar ısınana kadar erteleyeceğim.
- A typhoon prevented us from going on our trip to Okinawa.
- Tayfun Okinawa gezimize çıkmamızı engelledi.
- We would've enjoyed our trip if it hadn't been for the rain.
- Yağmur olmasaydı gezimizden çok keyif alacaktık.
- Tell me about your trip to Boston.
- Boston'a yaptığın geziyi anlat.
- I gave the film of the trip to be developed.
- Gezide çektiğimiz fotoğrafların banyo edilmesi için verdim.
- I plan to make a trip to China during or soon after the winter.
- Kış aylarında ya da hemen sonrasında Çin'e bir gezi yapmayı planlıyorum.
- It was the best part of the whole trip.
- Tüm gezinin en iyi kısmıydı.
- We've been planning this trip for three months.
- Bu geziyi üç aydır planlıyoruz.
- I am against this trip.
- Ben bu geziye karşıyım.
- Tell us about your trip to Boston.
- Bize Boston gezinizden bahsedin.
- Our trip to Africa is turning into a catastrophe.
- Afrika'ya gezimiz bir felakete dönüşüyor.
- More and more couples go on honeymoon trips abroad.
- Gittikçe daha fazla çift balayı gezilerine yurt dışına gitmektedir.
- I postponed my trip because of the bad weather.
- Kötü hava nedeniyle gezimi erteledim.
- He called off the trip.
- Geziyi iptal etti.
- Tom won a free trip to Boston.
- Tom Boston'a ücretsiz bir gezi kazandı.
- The purpose of our trip is to visit a new factory.
- Gezimizin amacı, yeni bir fabrikayı ziyaret etmektir.
- This'll delay my trip a long time.
- Bu, benim gezimi uzun bir süre geciktirecek.
- Tom is making preparations for a trip.
- Tom bir gezi için hazırlıklar yapıyor.
- We've been planning this trip for 6 months.
- Bu geziyi 6 aydır planlıyoruz.
- Tom stopped in Boston on his way back from a business trip to Australia.
- Tom Avustralya'ya yaptığı iş gezisinden dönerken Boston'da durdu.
- This trip is purely for pleasure.
- Bu gezi tamamen zevk için.
- She's away on a business trip.
- Bir iş gezisinde.
- Did you and Tom go on lots of trips together?
- Sen ve Tom birlikte bir sürü geziye gittiniz mi?
- A burglar broke into my house while I was away on a trip.
- Ben bir gezi için uzaktayken bir hırsız evime girdi.
- Even though it was raining, they went on their field trip.
- Yağmur yağmasına rağmen okul gezisine gittiler.
- Tom is going on a ski trip next weekend.
- Tom gelecek hafta sonu kayak gezisine gidiyor.
- Taking trips is a lot of fun.
- Gezilere çıkmak çok eğlencelidir.
- I'm taking a trip to Australia next year.
- Gelecek yıl Avustralya'ya bir gezi yapacağım.
- If it rains, we'll cancel the trip.
- Yağmur yağarsa, geziyi iptal edeceğiz.
- They set out for Turkey on a two-day trip.
- İki günlük bir gezi için Türkiye'ye doğru yola çıktılar.
- Tom recently came back from his trip in Sicilia.
- Tom Sicilya'daki gezisinden yeni döndü.
- Would you like to go on a trip together?
- Birlikte bir geziye çıkmak ister misiniz?
- I took them for a little trip in a boat.
- Ben onları bir tekneyle küçük bir geziye götürdüm.
- Unfortunately, we must inform you that the trip was canceled.
- Maalesef, gezinin iptal edildiğini bildirmek zorundayız.
- Did you really bring everything we'll need for the trip?
- Gezi için ihtiyacımız olan her şeyi gerçekten getirdin mi?
- Illness prevented her from taking a trip.
- Hastalık onun geziye çıkmasını engelledi.
- It was difficult to convince him to cancel the trip.
- Onu geziyi iptal etmeye ikna etmek zor oldu.
- I understand you're planning a trip.
- Bir gezi planladığını anlıyorum.
- I am planning on a 3-month long trip to Turkey.
- Türkiye'ye üç aylık bir gezi planlıyorum.
- She made a trip to Europe last month.
- Geçen ay Avrupa'ya bir gezi yaptı.
- Tom is planning a trip.
- Tom bir gezi planlıyor.
- Jim is about to take a trip to southeast Asia.
- Jim, Güneydoğu Asya gezisine çıkmak üzere.
- She's planning a trip.
- Bir gezi planlıyor.
- As a matter of fact, I won the trip to Hawaii as a prize.
- Aslına bakarsanız Hawaii gezisini bir ödül olarak kazandım.
- Tom went on a three-day trip.
- Tom üç günlük bir geziye çıktı.
- I had a hard time trying to talk him out of taking the trip.
- Onu geziye katılmaktan vazgeçirmeye çalışırken çok zorlandım.
- She took a trip to Paris.
- O, Paris'e bir gezi yaptı.
- I am looking forward to the trip.
- Gezi için sabırsızlanıyorum.
- Why didn't Tom want to come on this trip with us?
- Tom neden bizimle bu geziye gelmek istemedi?
- Tom took a trip around the world.
- Tom bir dünya gezisine çıktı.
- I'm cutting my trip short.
- Ben gezimi kısa kesiyorum.
- He put off his trip to Okinawa.
- O, Okinawa gezisini erteledi.
- Illness frustrated his plans for the trip.
- Hastalık onun gezi planlarını engelledi.
- Tom enjoys fishing trips.
- Tom balık tutma gezilerinden hoşlanıyor.
- I suggest you to go absolutely on a trip to Ferrara and Ravenna.
- Size kesinlikle Ferrara ve Ravenna'ya bir gezi yapmanızı öneririm.
- Tell us about your trip to Boston.
- Bize Boston gezinizi anlatın.
- Our trip to Africa turned out to be a disaster.
- Afrika gezimiz bir felakete dönüştü.
- I suggest you to go absolutely on a trip to Ferrara and Ravenna.
- Mutlaka Ferrara ve Ravenna'ya bir gezi yapmanı öneririm.
- He was talking about the delicious food they had eaten on their trip.
- Gezileri sırasında yediği enfes yemeklerden bahsediyordu.
- I've decided to quit my job and take a trip around the world.
- İşimi bırakmaya ve dünya çapında bir gezi yapmaya karar verdim.
- Tom spent the day shopping for the trip.
- Tom günü gezi için alışveriş yaparak geçirdi.
- A trip to the Riviera should do you good.
- Riviera'ya bir gezi sana iyi gelecektir.
- I helped Tom get ready for his trip.
- Tom'a gezisi için hazırlanmasına yardım ettim.
- They went on a trip abroad for the first time.
- İlk kez bir yurtdışı gezisine çıktılar.
- Jim is about to take a trip to southeast Asia.
- Jim, Güneydoğu Asya'ya bir gezi yapmak üzere.
- I took a trip to Tokyo.
- Tokyo'ya bir gezi yaptım.
- Why don't we take a trip to Australia?
- Neden Avustralya'ya bir gezi yapmıyoruz?
- I'm learning Italian for my trip to Italy.
- İtalya gezim için İtalyanca öğreniyorum.
- He's not here because he's on a business trip to Osaka.
- Osaka'ya iş gezisine gittiği için burada değil.
- I've canceled my trip to Boston.
- Boston'a olan gezimi iptal ettim.
- Tom is helping Mary get ready for her trip.
- Tom, Mary'nin gezisi için hazırlanmasına yardım ediyor.
- I should cancel my trip to Boston.
- Boston gezimi iptal etmeliyim.
- We're going on a trip to the South of France.
- Fransa'nın güneyine bir geziye gidiyoruz.
- How many pictures did you take on your trip?
- Gezinde kaç tane resim çektin?
- Tom is busy preparing for his trip.
- Tom gezisi için hazırlanmakla meşgul.
- The trip was very expensive.
- Gezi çok pahalıydı.
- I've been invited on a trip abroad, but I don't want to go.
- Bir yurt dışı gezisine davet edildim ama gitmek istemiyorum.
- The trip is longer than I expected.
- Gezi umduğumdan daha uzun.
- We'll meet up with the guide and our trip will begin.
- Rehberle buluşuyoruz ve gezimiz başlıyor.
- Many thanks for organizing this really wonderful trip.
- Bu harika geziyi düzenlediğiniz için çok teşekkürler.
- My wife suggested to me that I take her on the trip.
- Eşim bana onu geziye götürmemi önerdi.
- I plan to make a trip to China during or soon after the winter.
- Kışın veya hemen sonrasında Çin'e bir gezi yapmayı planlıyorum.
- Tom is planning a trip to Europe.
- Tom Avrupa'ya bir gezi planlıyor.
- Tom begins his trip.
- Tom gezisine başlar.
- She's not coming on the trip because her parents won't let her.
- Ailesi izin vermediği için geziye gelmiyor.
- Some day we'll take a trip to India.
- Bir gün Hindistan'a bir gezi yapacağız.
- Who planned that trip?
- Bu geziyi kim planladı?
- I went on a car trip with a friend.
- Bir arkadaşımla araba gezisine çıktım.
- Sami isn't going on that field trip.
- Sami o geziye gitmiyor.
- Tell us about your trip.
- Bize gezinden bahset.
- She's planning a trip.
- O bir gezi planlıyor.
- Did your trip go well?
- Gezi iyi gitti mi?
- Tom is in charge of making all the arrangements for our trip to Boston.
- Tom Boston'a gezimiz için tüm düzenlemeleri yapmakla sorumlu.
- Tom is back from his trip.
- Tom gezisinden geri döndü.
- My business trip was canceled.
- İş gezim iptal oldu.
- The purpose of our trip is to visit friends and see some tourist spots.
- Gezimizin amacı arkadaşları ziyaret etmek ve bazı turistik noktaları görmektir.
- She made a trip to Europe last month.
- O geçen ay Avrupa'ya gezi yaptı.
- I'm looking forward to our ski trip.
- Kayak gezimizi iple çekiyorum.
- Even though it was raining, they went on their field trip.
- Yağmur yağmasına rağmen okul gezilerine devam ettiler.
- I enjoyed my trip to the museum very much.
- Müze gezimden çok keyif aldım.
Show More (392)
|
2 |
trip |
yolculuk |
n. |
|
- I cannot confirm that but I can confirm they will be taking an early return trip to France.
- Bunu teyit edemem ama Fransa'ya erken bir dönüş yolculuğu yapacaklarını teyit edebilirim.
- Conversely, we saw not a single cat in the whole trip.
- Tam tersi, tüm yolculuk boyunca tek bir kedi dahi görmedik.
- Conversely, we saw not a single cat in the whole trip.
- Tam tersi, tüm yolculuk boyunca tek bir kedi bile görmedik.
- In spite of the rain, this trip very much pleased me, on the whole.
- Yağmura rağmen bu yolculuk beni çok memnun etti, genel olarak.
- Conversely, we saw not a single cat in the whole trip.
- Tersine, tüm yolculuk boyunca tek bir kedi bile görmedik.
- It's been a nice trip.
- Güzel bir yolculuk oldu.
- Can she endure a long trip?
- O, uzun bir yolculuğa dayanabilir mi?
- A trip by boat takes more time than one by car.
- Tekneyle yolculuk, arabayla olandan daha fazla zaman alır.
- You should cancel your trip.
- Yolculuğunu iptal etmelisin.
- He was equipped for a trip.
- O bir yolculuk için donanımlıydı.
- Mary bought clothes and shoes for the trip.
- Mary yolculuk için kıyafet ve ayakkabı aldı.
- I'm going to keep track of all the expenses on this trip.
- Bu yolculuktaki tüm harcamaları takip edeceğim.
- Tom went on a road trip with his friends.
- Tom arkadaşlarıyla bir yolculuğa çıktı.
- Have you finished your preparations for the trip?
- Yolculuk için hazırlıklarını bitirdin mi?
- She has been busy preparing for her trip to the USA.
- O ABD'ye yolculuğu için hazırlanmakla meşguldü.
- It was a dangerous trip.
- Bu tehlikeli bir yolculuktu.
- I don't want you on the trip.
- Yolculuğa çıkmanı istemiyorum.
- Tom is helping Mary get ready for her trip.
- Tom Mary'ye yolculuğu için hazırlanmasına yardım ediyor.
- He kept a diary during the trip.
- Yolculuk sırasında günlük tuttu.
- We had lots of adventures on our trip.
- Yolculuğumuzda pek çok macera yaşadık.
- This was a really exhausting trip.
- Bu gerçekten yorucu bir yolculuktu.
- How was your trip?
- Yolculuğunuz nasıldı?
- I would like to take that trip with you.
- Seninle o yolculuğa çıklmak istiyorum.
- How was the trip?
- Yolculuk nasıldı?
- This trip is purely for pleasure.
- Bu yolculuk sadece zevk içindir.
- The trip was really fun.
- Yolculuk gerçekten eğlenceliydi.
- A trip to the Moon is no longer a dream.
- Ay'a yolculuk artık bir hayal değil.
- Our trip to Africa has become a catastrophe.
- Afrika'ya yolculuğumuz bir felaket oldu.
- It takes eight hours to fly from Zurich to Boston, but only six for the return trip.
- Zürih'ten Boston'a uçmak sekiz saat sürüyor, ancak dönüş yolculuğu için sadece altı saat.
- I've made this trip a thousand times.
- Bu yolculuğu binlerce kez yaptım.
- The trip calls for a lot of money.
- Yolculuk için çok para gerekiyor.
- After the trip, we felt very tired.
- Yolculuktan sonra kendimizi çok yorgun hissettik.
- One hundred dollars will cover all your expenses for the trip.
- 100 dolar yolculuk için tüm giderlerini karşılayacaktır.
- Tom sprained his ankle two days before the trip.
- Tom yolculuktan iki gün önce bileğini burktu.
- We had lots of adventures on our trip.
- Yolculuğumuzda bir sürü macera yaşadık.
- Take a high-speed train for a long trip.
- Uzun bir yolculuk için hızlı trene binin.
- Tom sprained his ankle two days before the trip.
- Tom yolculuğundan iki gün önce ayak bileğini burktu.
- At the most, the trip will cost $1,000.
- Yolculuk en fazla 1000 dolara mal olur.
- During this trip I met several interesting and very kind individuals.
- Bu yolculuk sırasında birçok ilginç ve çok nazik insanla tanıştım.
- I know it's been a long trip.
- Onun uzun bir yolculuk olduğunu biliyorum.
- Did you really bring everything we'll need for the trip?
- Gerçekten yolculuk için ihtiyacımız olan her şeyi getirdin mi?
- Tom was the only one without enough money for the trip.
- Yolculuk için yeterli parası olmayan tek kişi Tom'du.
- Let's take a trip to New York.
- New York'a bir yolculuk yapalım.
- Tom told me about his trip to Boston.
- Tom bana Boston'a yaptığı yolculuktan bahsetti.
- He saved money for the trip.
- O, yolculuk için para biriktirdi.
- I hope you and your wife have a nice trip.
- Umarım sen ve karın güzel bir yolculuk geçirirsiniz.
- She is busy preparing for the trip.
- O yolculuk için hazırlanmakla meşgul.
- We wish everyone a happy trip.
- Biz herkese mutlu bir yolculuk dileriz.
- The trip was amazing.
- Yolculuk inanılmazdı.
- It's going to be a long trip.
- Uzun bir yolculuk olacak.
- Tell me about your trip.
- Bana yolculuğundan bahset.
- The trip will take approximately five hours.
- Yolculuk yaklaşık beş saat sürecek.
- They had to compromise during the trip.
- Yolculuk sırasında uzlaşmak zorunda kaldılar.
- It was his first trip as a captain.
- Kaptan olarak ilk yolculuğuydu.
- Tom doesn't carry much luggage on trips.
- Tom yolculuklarda fazla bagaj taşımaz.
- I should be getting ready for my trip.
- Yolculuğum için hazırlanıyor olmalıyım.
- After the trip, we felt very tired.
- Yolculuktan sonra, kendimizi çok yorgun hissettik.
- I'm busy preparing for the trip.
- Yolculuk için hazırlanmakla meşgulüm.
- He is making preparations for a trip.
- Bir yolculuk için hazırlıklar yapıyor.
- Did you have a pleasant trip?
- Yolculuğun iyi geçti mi?
- We have to cancel our trip to Boston.
- Boston'a yolculuğumuzu iptal etmek zorundayız.
- Tom has been helping me get ready for my trip.
- Tom yolculuğuma hazırlanmama yardım ediyor.
- The trip will take about five hours.
- Yolculuk yaklaşık beş saat sürecek.
- Do we have enough gas for the trip?
- Yolculuk için yeterince yakıtımız var mı?
- The trip was canceled because of a terrible storm.
- Korkunç bir fırtına yüzünden yolculuk iptal oldu.
- Get ready for the trip at once.
- Yolculuk için derhal hazırlan.
- I came back from a long trip.
- Uzun bir yolculuktan döndüm.
- I'm going on a trip.
- Yolculuğa çıkıyorum.
- I enjoyed our trip together.
- Birlikte yaptığımız yolculuktan zevk aldım.
- I really should be getting ready for my trip.
- Yolculuğum için hazırlanmalıyım.
- How many suitcases are you taking on your trip?
- Yolculuğunuza kaç bavul götürüyorsunuz?
- Tom really should be getting ready for his trip.
- Tom gerçekten yolculuğuna hazırlanıyor olmalı.
- Tell Tom about your trip.
- Tom'a yolculuğundan bahset.
- I made the trip for nothing.
- Yolculuğu boşuna yaptım.
- I wish you a good trip!
- Sana iyi yolculuklar diliyorum!
- What's the most interesting thing you ate on your trip?
- Yolculuğunuzda yediğiniz en ilginç şey neydi?
- My friends started the trip three days ago.
- Arkadaşlarım yolculuğa üç gün önce başladılar.
- The trip will cost anywhere between $1,000 and $2,000.
- Yolculuk 1,000 ila 2,000 dolara mal olacak.
- Seeing that movie is something like taking a trip to India.
- O filmi izlemek Hindistan'a yolculuk yapmak gibi bir şey.
- How long will the trip take?
- Yolculuk ne kadar sürecek?
- He saved money for the trip.
- Yolculuk için para biriktirdi.
- She had a good time talking with him about his trip.
- Yolculuğu hakkında onunla konuşarak iyi vakit geçirdi.
- The trip was amazing.
- Yolculuk harikaydı.
- Sami made a trip to Cairo with his wife and baby.
- Sami karısı ve bebeği ile birlikte Kahire'ye bir yolculuk yaptı.
- Mary went on a road trip with her friends.
- Mary, arkadaşları ile bir yolculuğa çıktı.
- It will not be long before we can take a trip to the moon.
- Ay'a yolculuk yapmamız çok uzun sürmeyecek.
- Do you still remember your first plane trip?
- İlk uçak yolculuğunu hâlâ hatırlıyor musun?
- He is busy preparing for the trip.
- Yolculuk için hazırlanmakla meşgul.
- What will the trip cost?
- Yolculuk ne kadara mal olacak?
- We would've enjoyed our trip if it wasn't for the rain.
- Yağmur olmasaydı yolculuğumuzdan zevk alırdık.
- I helped Tom get ready for his trip.
- Tom'un yolculuğa hazırlanmasına yardım ettim.
- Tom should be getting ready for his trip.
- Tom yolculuğuna hazırlanıyor olmalı.
- Today, I'm busy getting ready for my trip.
- Bugün, yolculuğuma hazırlanmakla meşgulüm.
- He kept a diary during the trip.
- O, yolculuğu esnasında bir günlük tuttu.
- They risked their lives on the dangerous trip.
- Tehlikeli yolculukta hayatlarını riske attılar.
- I can't quit smoking on our trip.
- Yolculuğumuzda sigarayı bırakamam.
- The trip will only take a day if all goes well.
- Eğer her şey iyi giderse yolculuk sadece bir gün sürer.
- It's going to be a long trip.
- Bu uzun bir yolculuk olacak.
- Tell me about your trip to Boston.
- Bana Boston yolculuğundan bahset.
- It was an amazing trip.
- Harika bir yolculuktu.
- I wish you a good trip.
- Size iyi yolculuklar dilerim.
- Can we postpone the trip?
- Yolculuğu erteleyebilir miyiz?
- Did you have a good trip?
- Yolculuğun iyi geçti mi?
- You need to plan your wardrobe for the trip.
- Yolculuk için gardırobunu planlamalısın.
- I caught a bad cold during the trip.
- Yolculuk sırasında kötü bir soğuk algınlığına yakalandım.
- All during my trip I could not keep you out of my mind.
- Yolculuğum boyunca seni aklımdan çıkaramadım.
- He's away on a trip.
- Bir yolculuğa çıktı.
- Get ready for the trip at once.
- Yolculuk için hemen hazırlan.
- Tom and Mary talked about the trip.
- Tom ve Mary yolculuk hakkında konuştular.
- They determined the date for the trip.
- Yolculuk için tarih belirlediler.
- We should take a trip.
- Bir yolculuğa çıkmalıyız.
- They are making preparations for the trip.
- Yolculuk için hazırlık yapıyorlar.
- Do you still remember your first plane trip?
- İlk uçak yolculuğunu hala hatırlıyor musun?
- Does she have enough energy to take a long trip?
- O, uzun bir yolculuk yapmak için yeterli enerjiye sahip mi?
- A typhoon prevented us from going on our trip to Okinawa.
- Bir tayfun Okinawa'ya gitme yolculuğumuzu engelledi.
- Tom is getting ready for his trip.
- Tom yolculuk için hazırlanıyor.
- I'm going on a trip.
- Ben bir yolculuğa çıkıyorum.
- We had no unexpected incidents during our trip.
- Yolculuğumuz sırasında beklenmedik bir olay yaşamadık.
- He got sick during the trip.
- O, yolculuk sırasında hastalandı.
- I'd like you to postpone your trip.
- Yolculuğunu ertelemeni istiyorum.
- Tom told us about his last trip to Boston.
- Tom bize Boston'a son yolculuğunu anlattı.
- Can she endure a long trip?
- Uzun bir yolculuğa dayanabilir mi?
- We discussed our plans for a trip to Italy over coffee.
- Kahve içerken İtalya'ya bir yolculuk için planlarımızı görüştük.
- It was necessary to find a guide for the trip.
- Yolculuk için bir rehber bulmak gerekiyordu.
- The worst part of the trip is past.
- Yolculuğun en kötü kısmı geçti.
- Brian studied English for this trip.
- Brian, bu yolculuk için İngilizce çalıştı.
- When did you get back from your trip?
- Yolculuktan ne zaman döndün?
- Isn't the trip to Australia quite expensive?
- Avustralya'ya yolculuk oldukça pahalı değil mi?
- The trip was long and I want to rest.
- Yolculuk uzundu ve dinlenmek istiyorum.
- Tom begins his trip.
- Tom yolculuğuna başlıyor.
- Midway through our trip we realized that we hadn't brought enough money.
- Yolculuğumuzun ortasında yeterince para getirmediğimizi fark ettik.
- By the end of the trip we were very thirsty.
- Yolculuğun sonunda çok susamıştık.
- I know it's been a long trip.
- Uzun bir yolculuk olduğunu biliyorum.
- We'll meet up with the guide and our trip will begin.
- Rehberle buluşacağız ve yolculuğumuz başlayacak.
- He began his trip to the West.
- O, yolculuğuna batıya doğru başladı.
- I crossed the equator for the first time on my trip to Australia.
- Australya yolculuğumda ilk kez ekvatoru geçtim.
- That alone made the trip worthwhile.
- Sadece bu bile yolculuğa değdi.
- The trip will take at least a week.
- Yolculuk en az bir hafta sürecek.
- I wish you a good trip!
- İyi yolculuklar dilerim!
- A trip can create some beautiful memories for your family.
- Bir yolculuk aileniz için bazı güzel anıları oluşturabilir.
- When do you start on your trip?
- Yolculuğa ne zaman başlıyorsun?
- We are planning a trip to New York.
- New York'a bir yolculuk planlıyoruz.
- You could've saved me a trip if you'd just told me I didn't need to be here today.
- Bugün burada olmama gerek olmadığını söyleseydiniz beni bir yolculuktan kurtarabilirdiniz.
- I'm waiting for this trip.
- Bu yolculuğu bekliyorum.
- It was a very long trip.
- Çok uzun bir yolculuktu.
- I took a lot of pictures on my trip.
- Yolculuğumda bir sürü fotoğraf çektim.
- They decided the date for the trip.
- Yolculuk tarihine karar verdiler.
- Tom spent the day shopping for the trip.
- Tom bütün gününü yolculuk için alışveriş yaparak geçirdi.
- Mary has already left on her trip.
- Mary yolculuğa çıktı bile.
- I feel like taking a trip.
- Bir yolculuğa çıkmak istiyorum.
- Have you finished your preparations for the trip?
- Yolculuk için hazırlıklarını tamamladın mı?
- I had a hard time trying to talk him out of taking the trip.
- Onu yolculuktan vazgeçirmeye çalışırken epey zorlandım.
- The purpose of my visit is to persuade you to take a trip with me.
- Ziyaretimin amacı sizi benimle bir yolculuğa çıkmaya ikna etmek.
- Have fun on your trip!
- Yolculuğunuzda iyi eğlenceler!
- A trip to Mars may become possible in my lifetime.
- Mars'a yolculuk benim ömrüm içerisinde mümkün olabilir.
- I need to speak with you urgently before you leave for your trip next Monday.
- Gelecek pazartesi yolculuğa çıkmadan önce seninle acilen konuşmam gerek.
- Tom is making preparations for a trip.
- Tom yolculuk için hazırlık yapıyor.
- Tom and Mary are planning a trip to Europe.
- Tom ve Mary, Avrupa'ya bir yolculuk planlıyorlar.
- I've got to pack for the trip.
- Yolculuk için hazırlanmam lazım.
- That was the best part of the whole trip.
- Tüm yolculuğun en iyi kısmı buydu.
- How much is this trip costing us?
- Bu yolculuk bize ne kadara mal olur?
- I've been dreaming of this trip for a long time.
- Uzun zamandır bu yolculuğun hayalini kuruyordum.
- A trip by boat takes longer than by car.
- Tekneyle yolculuk arabadan daha uzun sürer.
- She completed the trip in less than 20 hours.
- Yirmi saatten daha az bir sürede yolculuğu tamamladı.
- It was a long and tiring trip.
- Uzun ve yorucu bir yolculuktu.
- A trip to America this summer is out of the question.
- Bu yaz Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.
- We felt dead from the five-hour trip.
- Beş saatlik yolculuktan sonra kendimizi ölü gibi hissettik.
- Tom had to prepare for his trip.
- Tom'un yolculuğu için hazırlanması gerekiyordu.
- The trip is longer than I expected.
- Yolculuk beklediğimden uzun sürdü.
- Have a safe trip home.
- Eve güvenli bir yolculuk yap.
- I'm looking forward to the trip.
- Yolculuğu dört gözle bekliyorum.
- They risked their lives on the dangerous trip.
- Bu tehlikeli yolculukta hayatlarını riske attılar.
- He got sick during the trip.
- Yolculuk sırasında hastalandı.
- I enjoyed our trip together.
- Birlikte yolculuğumuzun tadını çıkardım.
- How many hours will the trip take?
- Yolculuk kaç saat sürecek?
- He was equipped for a trip.
- Yolculuk için donanımlıydı.
- Why don't we take a trip to Boston?
- Neden Boston'a bir yolculuk yapmıyoruz?
- How are you enjoying the trip so far?
- Yolculuktan şu ana kadar keyif aldınız mı?
- Does she have enough energy to take a long trip?
- Uzun bir yolculuğa çıkmak için yeterli enerjisi var mı?
- Please tell me about your trip.
- Lütfen, bana yolculuğundan bahset.
- Have a nice trip!
- İyi yolculuklar!
- No matter how hard it snows, I have to begin my trip.
- Kar ne kadar şiddetli yağarsa yağsın, yolculuğuma başlamak zorundayım.
- The passport important on your trip.
- Yolculuğunuzda pasaport önemlidir.
- I have just come back from a long trip.
- Uzun bir yolculuktan yeni döndüm.
- I changed my mind and decided not to go on a trip after all.
- Fikrimi değiştirdim ve nihayetinde yolculuğa çıkmama kararı aldım.
- He talked about his trip.
- O yolculuğu hakkında konuştu.
- Have a nice trip.
- İyi yolculuklar.
- Is everybody ready for the trip?
- Herkes yolculuk için hazır mı?
- I've decided to postpone my trip to Boston.
- Boston'a yolculuğumu ertelemeye karar verdim.
- They took a trip to the capital.
- Onlar başkente yolculuk yaptı.
- Do you have enough money for the trip?
- Yolculuk için yeterli paranız var mı?
- Under the current conditions, I didn't feel comfortable making this trip.
- Mevcut şartlar altında bu yolculuğu yapmak içime sinmedi.
- He comes home from his trip to Europe tomorrow.
- O yarın Avrupa yolculuğundan eve gelir.
- Have a safe trip.
- Güvenli yolculuklar.
- Today, I'm busy getting ready for my trip.
- Bugün yolculuğum için hazırlanmakla meşgulüm.
- I had a hard time trying to persuade him to cancel the trip.
- Onu yolculuktan vazgeçirmeye çalışırken epey zorlandım.
- From a statistical point of view, a plane flight is much safer than a car trip.
- İstatistiksel bir bakış açısıyla, uçak yolculuğu araba yolculuğundan çok daha güvenlidir.
- It was a great trip.
- Harika bir yolculuktu.
- I'm busy getting ready for my trip.
- Yolculuğum için hazırlanmakla meşgulüm.
- Tom went on a road trip with his friends.
- Tom arkadaşlarıyla birlikte yolculuğa gitti.
- Did your trip go well?
- Yolculuğun iyi geçti mi?
- Please tell us about your trip.
- Lütfen bize yolculuğunuzdan bahsedin.
- I've been dreaming of this trip for a long time.
- Uzun süredir bu yolculuğu hayal ediyorum.
- The trip will take approximately five hours.
- Yolculuk yaklaşık 5 saat sürüyor.
- I'm exhausted after that long trip.
- O uzun yolculuktan sonra çok yoruldum.
- Tom packed his bag for his upcoming trip.
- Tom yaklaşan yolculuğu için çantasını topladı.
- The trip was exhausting.
- Yolculuk yorucuydu.
- Have a nice trip!
- İyi yolculuklar.
- We have a long trip ahead of us.
- Önümüzde uzun bir yolculuğumuz var.
- He began his trip to the West.
- Batıya doğru yolculuğuna başladı.
- Tell me more about your trip.
- Yolculuğundan biraz daha bahset.
- The long trip aggravated her injury.
- Uzun yolculuk onun yarasını ağırlaştırmış.
- I hope your business trip to France was successful.
- Fransa'ya iş yolculuğunun başarılı olduğunu umuyorum.
- I'm going to go off on a trip this evening.
- Bu akşam bir yolculuğa çıkacağım.
- My father is busy getting ready for his trip.
- Babam yolculuk için hazırlanmakla meşgul.
- You must be tired after such a long trip.
- Böyle uzun bir yolculuktan sonra yorgun olmalısınız.
- The day will soon come when we can take a trip to Mars.
- Mars'a yolculuk yapabileceğimiz gün yakında gelecek.
- Are you ready for your trip?
- Yolculuğun için hazır mısın?
- Tom agrees that Mary should do most of the driving on their upcoming trip.
- Tom, yapacakları yolculukta arabayı Mary'nin kullanması gerektiğini kabul etti.
- The trip west was hard.
- Batıya yolculuk zordu.
- We had to put off our trip.
- Yolculuğumuzu ertelemek durumunda kaldık.
- Get ready for the trip at once.
- Hemen yolculuğa hazırlan.
- I want to hear more about your trip.
- Yolculuğun hakkında daha fazla şey duymak istiyorum.
- A trip to America is out of the question.
- Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.
- Let's figure out the cost of the trip.
- Yolculuğun maliyetini hesaplayalım.
- How was your trip?
- Yolculuğun nasıldı?
- The trip back was very comfortable.
- Dönüş yolculuğu çok rahattı.
- I still don't have enough money for the trip.
- Yolculuk için hala yeterli param yok.
- We were supposed to go on a road trip to the grand canyon.
- Büyük Kanyon'a bir yolculuğa çıkmamız gerekiyordu.
- What will the trip cost?
- Yolculuk kaça mal olacak?
- Mary bought clothes and shoes for the trip.
- Mary yolculuk için kıyafetler ve ayakkabılar satın aldı.
- Tom is busy preparing for his trip.
- Tom yolculuk için hazırlanmakla meşgul.
- It was a dangerous trip.
- Tehlikeli bir yolculuktu.
- The long trip aggravated her injury.
- Uzun yolculuk yarasını ağırlaştırdı.
- Tom is getting ready to leave on a trip.
- Tom bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyor.
- At the most, the trip will cost $1,000.
- En fazla, yolculuk 1,000 dolara mal olacak.
- Their trip in 1903 lasted 63 days.
- 1903'teki yolculukları 63 gün sürdü.
- Under the current conditions, I didn't feel comfortable making this trip.
- Mevcut koşullar altında, bu yolculuğu yaparken rahat hissetmedim.
- Tell me all about your trip.
- Bana yolculuğundan bahset.
- I wish you a good trip.
- Sana güzel bir yolculuk diliyorum.
- I've just returned from a long trip.
- Uzun bir yolculuktan yeni döndüm.
- I am looking forward to the trip.
- Yolculuğu dört gözle bekliyorum.
- Mary went on a road trip with her friends.
- Mary arkadaşlarıyla yolculuğa çıktı.
- Get ready for the trip at once.
- Derhal yolculuk için hazırlanın.
- Are you ready for your trip?
- Yolculuk için hazır mısın?
- This compass will be useful on your trip.
- Bu pusula yolculuğunuzda işinize yarayacak.
- Everything was ready for the trip.
- Yolculuk için her şey hazırdı.
- I withdrew some money from the bank for my trip.
- Yolculuğum için bankadan biraz para çektim.
- It rained three times during the trip.
- Yolculuk sırasında üç kez yağmur yağdı.
- Tom is away on a trip, isn't he?
- Tom bir yolculuğa çıktı, değil mi?
- We have a long trip ahead of us.
- Önümüzde uzun bir yolculuk var.
- Our trip is dependent on the weather.
- Yolculuğumuz hava durumuna bağlı.
- You could've saved me a trip if you'd just told me I didn't need to be here today.
- Bugün burada olmam gerekmediğini bana söyleseydin beni bir yolculuktan kurtarabilirdin.
- Tom and Mary embarked on a road trip.
- Tom ve Mary bir yolculuğa çıktılar.
- I accompanied him on the trip.
- Yolculukta ona eşlik ettim.
- Many thanks for this wonderful trip.
- Bu harika yolculuk için çok teşekkür ederim.
- Tell me all about the trip you've made.
- Yaptığın yolculuk hakkındaki her şeyi bana anlat.
- I asked him to begin his trip at once.
- Derhal yolculuğuna başlamasını rica ettim.
- Would you like to go on a trip with me?
- Benimle bir yolculuğa çıkmak ister misin?
- It was the most boring trip of my entire life.
- Hayatımın en sıkıcı yolculuğuydu.
- Tom should be getting ready for his trip.
- Tom yolculuk için hazırlanmalı.
- Do we have enough gas for the trip?
- Yolculuk için yeterli benzinimiz var mı?
- Our trip was canceled due to the heavy snow.
- Yolculuğumuz yoğun kar nedeniyle iptal edildi.
- Illness prevented me from taking a trip.
- Hastalık yolculuğa çıkmamı engelledi.
- It was difficult to convince him to cancel the trip.
- Onu yolculuğu iptal etmesi için ikna etmek zordu.
- Do you take trips often?
- Sık yolculuk yapar mısınız?
- Tom has been helping me get ready for my trip.
- Tom, yolculuğum için hazırlanmama yardım ediyor.
- I thought Tom would go on a road trip.
- Tom'un bir yolculuğa çıkacağını düşünmüştüm.
- We used to take long car trips when I was a kid.
- Ben çocukken uzun araba yolculukları yapardık.
- One hundred dollars will cover all your expenses for the trip.
- Yüz dolar yolculuk için tüm masraflarınızı karşılayacaktır.
- I've got to pack for the trip.
- Yolculuk için eşyalarımı toplamak zorundayım.
- She is busy preparing for the trip.
- Yolculuk için hazırlanmakla meşgul.
- How many pictures did you take on your trip?
- Yolculuğunuzda kaç fotoğraf çektiniz?
- I want to hear all about your trip.
- Yolculuğun hakkında her şeyi duymak istiyorum.
- I'm getting ready for my trip.
- Yolculuğum için hazırlanıyorum.
- Just 3 days left before my trip.
- Yolculuğuma sadece 3 gün kaldı.
- I asked him to begin his trip at once.
- Yolculuğuna hemen başlamasını istedim.
- The trip will take at least eight hours.
- Yolculuk en az sekiz saat sürecek.
- The trip was long and I want to rest.
- Yolculuk uzun sürdü ve dinlenmek istiyorum.
- He was talking about the delicious food they had eaten on their trip.
- Yolculukları sırasında yedikleri lezzetli yemeklerden bahsediyordu.
- The purpose of our trip is to visit a new factory.
- Yolculuğumuzun amacı yeni bir fabrikayı ziyaret etmek.
- They had been saving money for the trip for a year.
- Yolculuk için bir yıldır para biriktiriyorlardı.
- What do you think I should pack for my trip?
- Yolculuğum için ne hazırlamam gerektiğini düşünüyorsun?
- Let's go on a road trip.
- Hadi bir yolculuğa çıkalım.
- Have a pleasant trip.
- İyi yolculuklar.
- Tom went on a fishing trip.
- Tom bir balık tutma yolculuğuna gitti.
- I hope you had a nice trip.
- Umarım güzel bir yolculuk geçirmişsinizdir.
- What did you like best on the trip?
- Yolculukta en çok neyi sevdiniz?
- We wish everyone a happy trip.
- Herkese iyi yolculuklar dileriz.
- Have a safe trip home.
- Eve güvenli yolculuklar.
- He had plenty of money for his trip.
- Onun yolculuk için bol miktarda parası vardı.
- Tom has called off his trip.
- Tom yolculuğunu sona erdirdi.
- Tom was talking about the delicious food they had eaten on their trip.
- Tom yolculukları sırasında yedikleri lezzetli yemeklerden bahsediyordu.
- The trip will only take a day if all goes well.
- Her şey yolunda giderse yolculuk sadece bir gün sürecek.
- Have a good trip.
- İyi yolculuklar.
- Nothing out of the ordinary happened on our trip.
- Yolculuğumuzda sıra dışı bir şey olmadı.
- He is saving money for a trip abroad.
- Yurt dışında bir yolculuk için para biriktiriyor.
- I had a hard time trying to talk him out of taking the trip.
- Onu yolculuğa çıkmaktan vazgeçirmeye çalışırken zor bir zaman geçirdim.
- She is contemplating a trip.
- O bir yolculuk düşünüyor.
- Take a high-speed train for a long trip.
- Uzun bir yolculuk için yüksek hızlı bir trene binin.
- Tell your mother about the trip.
- Annene yolculuktan bahset.
- George calculated the cost of the trip.
- George yolculuğun maliyetini hesapladı.
- How long was your trip?
- Yolculuğunuz ne kadar sürdü?
- It's a trip I won't forget.
- Bu unutamayacağım bir yolculuk.
- The trip was very expensive.
- Yolculuk çok pahalıydı.
- You should check your brakes before taking off on your trip.
- Yolculuğa çıkmadan önce frenlerinizi kontrol etmelisiniz.
- She completed the trip in less than 20 hours.
- Yolculuğu 20 saatten az bir sürede tamamladı.
Show More (304)
|
3 |
trip |
seyahat |
n. |
|
- Every time you fly, you can buy a climate certificate to balance out the emission of CO2 from your trip.
- Her uçtuğunuzda, seyahatinizden kaynaklanan CO2 emisyonunu dengelemek için bir iklim sertifikası satın alabilirsiniz.
- Also, check out his fantastic pictures taken during his trip.
- Ayrıca, seyahati sırasında çektiği harika fotoğraflara bakın.
- To look like a local, check out these ten tips to enjoy the trip.
- Yerel biri gibi görünmek için, seyahatin tadını çıkarmak için bu on ipucuna göz atın.
- He set out on a trip.
- O bir seyahata çıktı.
- Why don't you ever take me with you on your trips?
- Neden seyahatlerinizde beni hiç yanınıza almıyorsunuz?
- How was your trip to Boston?
- Boston seyahatiniz nasıldı?
- She returned from a trip.
- Bir seyahatten döndü.
- The first two days of my trip were rainy.
- Seyahatimin ilk iki günü yağmurluydu.
- I've canceled my trip to Boston.
- Boston seyahatimi iptal ettim.
- I want to go somewhere on a trip.
- Bir yere seyahate gitmek istiyorum.
- Bill put aside a hundred dollars for his trip.
- Bill seyahati için 100 dolar ayırdı.
- I'll postpone my trip to Scotland until it's warmer.
- İskoçya seyahatimi havalar ısınana kadar erteleyeceğim.
- What part of your trip did you like best?
- Seyahatinizin hangi bölümünü en çok sevdiniz?
- Because of the typhoon, my parents ended their trip one day early.
- Tayfun yüzünden ailem seyahatlerini bir gün erken bitirdi.
- I crossed the equator for the first time on my trip to Australia.
- Ekvatoru ilk kez Avustralya seyahatimde geçtim.
- Jack bores me with stories about his trip.
- Jack, seyahati hakkında anlattığı hikayelerle beni sıkıyor.
- Did Marika like her trip to Japan?
- Marika Japonya seyahatini beğendi mi?
- Tom's trip turned into a nightmare when his passport and credit cards were stolen.
- Pasaportu ve kredi kartları çalınınca Tom'un seyahati kâbusa döndü.
- I went on a ten-day trip to Easter Island.
- Paskalya Adası'na on günlük bir seyahate gittim.
- Is this your first foreign trip?
- Bu senin ilk yurt dışı seyahatin mi?
- Tom went on a three-day trip.
- Tom üç günlük bir seyahate gitti.
- As a matter of fact, I won the trip to Hawaii as a prize.
- Aslına bakarsanız, ödül olarak Hawaii seyahati kazandım.
- Tom is away on a trip, isn't he?
- Tom seyahate çıktı, değil mi?
- Tom packed his bag for his upcoming trip.
- Tom yaklaşan seyahati için çantasını hazırladı.
- She's gone on a trip.
- Seyahate çıktı.
- Are you planning a trip anytime soon?
- Yakın zamanda bir seyahat planlıyor musun?
- After I had planned everything I went on a trip.
- Her şeyi planladıktan sonra bir seyahate çıktım.
- Is this your first trip to Boston?
- Bu Boston'a ilk seyahatin mi?
- Let's take another trip.
- Başka bir seyahate çıkalım.
- During hard times, people might not go on a trip, but they might be willing to pay extra for good coffee.
- Zor zamanlarda insanlar seyahate çıkmayabilir, ancak iyi bir kahve için fazladan ödeme yapmaya istekli olabilirler.
- I look forward to seeing you on my next trip to your city.
- Şehrinize bir sonraki seyahatimde sizi görmek için sabırsızlanıyorum.
- Tom is leaving on a trip on Friday.
- Tom cuma günü bir seyahata çıkıyor.
- Tom talked about his trip.
- Tom seyahati hakkında konuştu.
- Tom made several trips around the world, but never told anybody about a single one of them.
- Tom dünya çapında birçok seyahat yaptı ama hiçbirinden kimseye bahsetmedi.
- Tom has returned from his trip.
- Tom seyahatinden döndü.
- They asked me for my name, my address, and the purpose of my trip.
- Bana adımı, adresimi ve seyahatimin amacını sordular.
- Tom didn't take many pictures on his trip.
- Tom seyahatinde çok fazla fotoğraf çekmedi.
- Can we postpone the trip?
- Seyahati erteleyebilir miyiz?
- Have fun on your trip!
- Size seyahatinizde iyi eğlenceler!
- Tom is leaving on a trip on Friday.
- Tom Cuma günü bir seyahate çıkıyor.
- My father is busy getting ready for his trip.
- Babam seyahatine hazırlanmakla meşguldür.
- He talked about his trip.
- Seyahatinden bahsetti.
- Tom wrote to me, telling me about his trip.
- Tom bana seyahatini anlatan bir mektup yazdı.
- He is making preparations for a trip.
- Seyahat için hazırlıklar yapıyor.
- This guidebook might be useful on your trip.
- Bu rehber kitap seyahatinizde işinize yarayabilir.
- I'm learning Italian for my trip to Italy.
- İtalya seyahatim için İtalyanca öğreniyorum.
- She has been busy preparing for her trip to the U.S.
- ABD'ye yapacağı seyahat için hazırlık yapmakla meşgul.
- Tom's trip lasted three months.
- Tom'un seyahati üç ay sürdü.
- Tom bought a small camera to take on his trip.
- Tom seyahatine götürmek için küçük bir fotoğraf makinesi aldı.
- I changed my mind and decided not to go on a trip after all.
- Fikrimi değiştirdim ve sonunda seyahate gitmemeye karar verdim.
- Cancel or postpone your foreign trips.
- Yurt dışı seyahatlerinizi iptal edin ya da erteleyin.
- They went on a trip abroad for the first time.
- Onlar ilk kez yurt dışına bir seyahate gitti.
- Did you enjoy your trip to Boston?
- Boston seyahatinden keyif aldın mı?
- Tom postponed his trip to Australia.
- Tom Avustralya seyahatini erteledi.
- This'll delay my trip a long time.
- Bu seyahatimi uzun süre erteleyecek.
- I'll take a trip to Kyoto next month.
- Gelecek ay Kyoto'ya bir seyahat yapacağım.
- Tell Tom about your trip.
- Tom'a seyahatini anlat.
- Do you take trips often?
- Sık sık seyahate çıkar mısın?
- His parents were in favor of his trip.
- Ailesi seyahatini destekliyordu.
- I can't quit smoking on our trip.
- Seyahatimizde sigarayı bırakamam.
- Tom had to cancel his trip to Australia.
- Tom Avustralya seyahatini iptal etmek zorunda kaldı.
- They had been saving money for the trip for a year.
- Bir yıldır seyahat için para biriktiriyorlardı.
- Tell me about your trip.
- Bana seyahatinden bahset.
- He was called back from his trip.
- Seyahatinden geri çağrıldı.
- I hope you'll have a lot of fun on your trip.
- Umarım seyahatinizde çok eğlenirsiniz.
- Tom is back from his trip.
- Tom seyahatinden döndü.
- Have you finished packing your bags for your trip to China?
- Çin seyahatin için bavullarını hazırladın mı?
- I never heard any details about Tom's trip.
- Tom'un seyahati hakkında hiçbir detay duymadım.
- They determined the date for the trip.
- Seyahat için tarihi belirlediler.
- The only time he feeds the dog is when his wife is away on a trip.
- Köpeği sadece karısı seyahate çıktığında besliyor.
- Cancel or postpone your foreign trips.
- Yurt dışı seyahatlerinizi iptal edin veya erteleyin.
- I want to go on a trip with you.
- Seninle bir seyahate çıkmak istiyorum.
- We take a lot of trips together.
- Birlikte pek çok seyahate çıkıyoruz.
- The trip was canceled because of the terrible storm.
- Şiddetli fırtına sebebiyle, seyahat iptal edildi.
- I'll postpone my trip to England until it gets warmer.
- İngiltere seyahatimi havalar ısınana kadar erteleyeceğim.
- You may want to consider postponing your trip to Boston.
- Boston seyahatini ertelemeyi düşünebilirsin.
- When does your trip begin?
- Seyahatiniz ne zaman başlıyor?
- They make frequent trips to Europe.
- Sık sık Avrupa'ya seyahatler yaparlar.
- She had a good time talking with him about his trip.
- Onunla seyahati hakkında konuşurken iyi vakit geçirdi.
- He is busy preparing for the trip.
- Seyahate hazırlanmakla meşgul.
- The trip was canceled because of the terrible storm.
- Berbat fırtına nedeniyle, seyahat iptal edildi.
- When was the last time you went on a trip?
- En son ne zaman bir seyahat yaptın?
- More and more couples go on honeymoon trips abroad.
- Giderek daha fazla çift yurtdışında balayı seyahatlerine çıkıyor.
- I really need this camera for my trip to Osaka.
- Osaka seyahatim için bu kameraya gerçekten ihtiyacım var.
- All during my trip I could not keep you out of my mind.
- Seyahatim boyunca sizi kafamdan atamadım.
- I'll postpone my trip to Scotland until it's warmer.
- Havalar daha sıcak oluncaya kadar seyahatimi erteleyeceğim.
- He postponed his trip to Istanbul.
- İstanbul seyahatini erteledi.
- Is this your first trip abroad?
- Bu sizin yurt dışına ilk seyahatiniz mi?
- I'm getting ready for my trip.
- Seyahatim için hazırlanıyorum.
- What do you think I should pack for my trip?
- Sence seyahatim için bavula ne almalıyım?
- I'd like you to postpone your trip.
- Seyahatinizi ertelemenizi istiyorum.
- I postponed my trip because of the bad weather.
- Kötü hava yüzünden seyahatimi erteledim.
- I'm leaving on a trip at the beginning of winter.
- Kışın başında bir seyahate çıkıyorum.
- Tom postponed his trip to Boston.
- Tom Boston seyahatini erteledi.
- Is this your first trip to Rome?
- Bu Roma'ya ilk seyahatiniz mi?
- It was difficult to persuade him to cancel the trip.
- Onu seyahati iptal etmeye ikna etmek zor oldu.
- He went on a one-day trip.
- O bir günlük seyahate çıktı.
- Would you like to see some photos of my trip?
- Seyahatimin bazı fotoğraflarını görmek ister misiniz?
- A burglar broke into my house while I was away on a trip.
- Ben seyahatteyken evime hırsız girdi.
- He looks as happy as if he had won a trip to Hawaii.
- Hawaii'ye seyahat kazanmış gibi mutlu görünüyordu.
- Tell her about your trip.
- Ona seyahatinden bahset.
- Because of the typhoon, my parents ended their trip one day early.
- Tayfundan dolayı ebeveynlerim seyahatlarını bir gün erken bitirdiler.
- My father is on an international trip.
- Babam uluslararası bir seyahatte.
- Do you have enough money for the trip?
- Seyahat için yeterli paran var mı?
- It's a lot of fun going on trips.
- Seyahatlara çıkmak çok eğlenceli.
- Our trip is dependent on the weather.
- Seyahatimiz hava durumuna bağlıdır.
- I'd like to hear a lot more about your trip.
- Seyahatiniz hakkında daha çok şey duymak isterim.
- He's very fastidious when it comes to booking trips.
- Seyahat rezervasyonu konusunda çok titizdir.
- I am short of money for my trip.
- Seyahatim için param yok.
- It was my first trip aboard.
- Bu benim gemiyle ilk seyahatimdi.
- The only time he feeds the dog is when his wife is away on a trip.
- Köpeği sadece karısı seyahate çıktığında beslermiş.
- I'm getting ready for my trip to Italy.
- İtalya seyahatim için hazırlanıyorum.
- John was busy preparing for his trip.
- John seyahati için hazırlanmakla meşguldü.
- How long was your trip?
- Seyahatin ne kadar sürdü?
- He doesn't carry much baggage on his trips.
- Seyahatlerinde fazla bagaj taşımaz.
- She went on a trip for a few days.
- Birkaç günlüğüne seyahate çıktı.
- Do you often take trips?
- Sık sık seyahate çıkar mısınız?
- My trip to Australia is officially booked.
- Avustralya seyahatim resmen ayarlandı.
- I'm cutting my trip short.
- Seyahatimi kısa kesiyorum.
- She is contemplating a trip.
- Seyahate çıkmayı düşünüyor.
- Why did Tom cancel his trip?
- Tom neden seyahatini iptal etti?
- I want you to tell me about your trip.
- Bana seyahatini anlatmanı istiyorum.
- The first item on Tom's list of things to take with him on his trip is his mobile phone recharger.
- Tom'un seyahate çıkarken yanına alması gerekenler listesindeki ilk madde cep telefonu şarj cihazı.
- We are looking forward to hearing about your trip.
- Seyahatiniz hakkında bilgi almak için sabırsızlanıyoruz.
- I want to rent a car for my trip.
- Seyahatim için bir araba kiralamak istiyorum.
- Tom canceled his trip.
- Tom seyahatini iptal etti.
- Please tell me about your trip.
- Lütfen bana seyahatinizden bahsedin.
- She set off on a trip last week.
- Geçen hafta bir seyahate çıktı.
- I am short of money for my trip.
- Seyahatim için yeterli param yok.
- Tom went on a trip for a few days.
- Tom birkaç günlüğüne seyahate çıktı.
- Tom and Mary had to postpone their trip.
- Tom ve Mary seyahatlerini ertelemek durumunda kaldılar.
- Tom wants to ask you about your trip to Boston.
- Tom sana Boston seyahatin hakkında soru sormak istiyor.
- Your sister didn't go on a trip, did she?
- Kız kardeşiniz seyahate çıkmadı, değil mi?
- I was on a trip to India.
- Hindistan'a bir seyahatteydim.
- Tom told us about his trip.
- Tom bize seyahatini anlattı.
- Please tell us about your trip.
- Lütfen bize seyahatinizden bahsedin.
- I should cancel my trip to Boston.
- Boston seyahatimi iptal etmeliyim.
- I'm not planning to visit Boston on this trip.
- Ben bu seyahatte Boston'a uğramayı planlamıyorum.
- Tom told us about his last trip to Boston.
- Tom bize Boston'a yaptığı son seyahati anlattı.
- Kenji told his friends a story about his trip to India.
- Kenji, arkadaşlarına Hindistan seyahati hakkında bir hikaye anlattı.
- She postponed her trip to Istanbul.
- İstanbul seyahatini erteledi.
- Tell him about your trip.
- Ona seyahatinizden bahsedin.
- My wife went on a two-day trip.
- Karım iki günlük bir seyahate çıktı.
- I hope you have enjoyed your trip.
- Umarım seyahatinizden keyif almışsınızdır.
- Tom has called off his trip.
- Tom seyahatini iptal etti.
- Tell us about your trip.
- Bize seyahatini anlat.
- Is this your first trip to Australia?
- Bu Avustralya'ya ilk seyahatin mi?
- They went on a trip a few days ago.
- Onlar birkaç gün önce bir seyahate çıktılar.
- I've decided to postpone my trip to Boston.
- Boston seyahatimi ertelemeye karar verdim.
- It was his first trip as a captain.
- Bu onun kaptan olarak ilk seyahatiydi.
- I want to hear all about your trip to Boston.
- Boston seyahatinle ilgili her şeyi duymak istiyorum.
- Tom postponed his trip to Australia.
- Tom Avustralya'ya seyahatini erteledi.
- They set out for Turkey on a two-day trip.
- Türkiye'ye iki günlük bir seyahat için yola çıktılar.
- Easily find the best prices for your train trip.
- Tren seyahatiniz için en iyi fiyatları kolayca bulun.
- The only time he feeds the dog is when his wife is away on a trip.
- O, sadece karısı seyahate çıktığında köpeği besler.
- A little knowledge of Spanish will go a long way toward making your trip to Mexico enjoyable.
- Biraz İspanyolca bilmek, Meksika seyahatinizi keyifli hale getirmek için çok yararlı olacaktır.
- I'm going on a trip.
- Seyahate çıkıyorum.
- Tom told me about his trip.
- Tom bana seyahatini anlattı.
- How was your trip to Australia?
- Avustralya seyahatiniz nasıldı?
- I will go on a trip.
- Seyahate çıkacağım.
- What did you like best on the trip?
- Seyahatte en çok neyi sevdin?
- He could not go on a trip for lack of money.
- Parası olmadığı için seyahate çıkamadı.
- A trip can create some beautiful memories for your family.
- Bir seyahat aileniz için güzel anılar yaratabilir.
- We have to cancel our trip to Japan.
- Japonya'ya seyahatimizi iptal etmeliyiz.
- How often do you take trips?
- Ne sıklıkla seyahate çıkarsınız?
- Did you have a good time on your trip to London?
- Londra seyahatinde iyi eğlendin mi?
- I've just returned from a trip.
- Bir seyahatten yeni döndüm.
- A travel agent arranged everything for our trip.
- Seyahatimiz için her şeyi bir seyahat acentesi ayarladı.
- Tom went on a trip by himself.
- Tom tek başına seyahate çıktı.
- Don't forget to follow my examples during your trip abroad.
- Yurt dışı seyahatiniz sırasında benim örneklerimi takip etmeyi unutmayın.
- You will benefit by a trip abroad.
- Bir yurt dışı seyahatinin faydasını göreceksiniz.
- I want to go on a trip with you.
- Seninle bir seyahate gitmek istiyorum.
- I'm busy preparing for the trip.
- Ben seyahat için hazırlanmakla meşgulüm.
- Let's talk about your trip to Boston.
- Boston seyahatin hakkında konuşalım.
- Since Tom is sick in bed, I'm going to postpone my trip.
- Tom hasta olduğu için seyahatimi erteleyeceğim.
- He comes home from his trip to Europe tomorrow.
- Avrupa seyahatinden yarın dönüyor.
- Do you have everything you'll need for your trip?
- Seyahatin için ihtiyacın olan her şey var mı?
- Enjoy your trip.
- Seyahatin tadını çıkarın.
- Tom put off his trip to Australia.
- Tom Avustralya seyahatini erteledi.
- When does he get back from his trip?
- Seyahatinden ne zaman dönecek?
- Tom is getting ready to leave on a trip.
- Tom seyahate çıkmaya hazırlanıyor.
- I'm thinking about going on a trip.
- Bir seyahate çıkmayı düşünüyorum.
- I took a lot of pictures on my trip.
- Seyahatimde bir sürü fotoğraf çektim.
- He had to continue his trip in secret.
- Seyahatine gizlice devam etmek zorundaydı.
- Why did you cancel your trip?
- Seyahatini neden iptal ettin?
- When was the last time you went on a trip?
- En son ne zaman seyahate çıktın?
- Tom and Mary had to cancel their trip to Australia.
- Tom ve Mary Avustralya seyahatlerini iptal etmek zorunda kaldılar.
- She has been busy preparing for her trip to the USA.
- ABD'ye yapacağı seyahat için hazırlık yapmakla meşguldü.
- She was in charge of the office while I was away on a trip to Kyoto for a week.
- Ben bir haftalığına Kyoko seyahatindeyken, o ofisten sorumluydu.
- I am planning on a 3-month long trip to Turkey.
- Türkiye'ye 3 ay sürecek bir seyahat planlıyorum.
- He had plenty of money for his trip.
- Seyahati için bol miktarda parası vardı.
- He looks as happy as if he had won a trip to Hawaii.
- O, Havayi'ye bir seyahat kazanmış kadar mutlu görünüyor.
- A trip to America is out of the question.
- Amerika'ya bir seyahat söz konusu değil.
- Tell me all about your trip.
- Bana seyahatini anlat.
- This is Tom's third trip to Australia.
- Bu Tom'un Avustralya'ya üçüncü seyahati.
- Tom and I have taken a lot of trips together.
- Tom ve ben birlikte birçok seyahate çıktık.
- The only time he feeds the dog is when his wife is away on a trip.
- Onun köpeği beslediği tek zaman karısı seyahate gittiği zamandır.
- Tom has postponed his trip to Boston.
- Tom Boston seyahatini erteledi.
- Did you have a good time on your trip to London?
- Londra seyahatinizde iyi vakit geçirdiniz mi?
- The passport important on your trip.
- Pasaport seyahatiniz için önemlidir.
Show More (197)
|
4 |
trip |
takılmak |
v. |
|
- What did I trip over?
- Neye takıldım?
- Tom tripped.
- Tom takıldı.
- I tripped on a stone, and if he hadn't caught me, I would have fallen into the gorge.
- Bir taşa takıldım ve eğer beni yakalamasaydı, vadiye düşecektim.
- He tripped over a stone.
- Ayağı taşa takıldı.
- Entering the house, I tripped over the mat.
- Eve girerken paspasa takıldım.
- Be careful not to trip over this rock.
- Bu kayaya takılmamaya dikkat edin.
- She tripped on the stone.
- Ayağı taşa takıldı.
- I tripped over a stone and fell to the ground.
- Bir taşa takıldım ve yere düştüm.
- She tripped on the stone.
- O taşa takıldı.
- Be careful not to trip over this rock.
- Dikkat et de şu taşa takılma.
- Not five minutes after he started running, he tripped on a rock.
- Koşmaya başladıktan beş dakika sonra ayağı bir kayaya takıldı.
- I tripped on a stone, and if he hadn't caught me, I would have fallen into the gorge.
- Ben bir taşa takıldım ve o beni yakalamasaydı, boğaza düşerdim.
- I tripped on a stone and twisted my ankle.
- Bir taşa takıldım ve bileğimi burktum.
- I tripped over the mat when I came in the house.
- Eve girdiğimde paspasa takıldım.
Show More (12)
|
5 |
trip |
tökezlemek |
v. |
|
- I saw them trip and fall.
- Tökezleyip düştüklerini gördüm.
- I saw you trip and fall.
- Tökezleyip düştüğünü gördüm.
- What did I trip over?
- Neye takılıp tökezledim.
- I tripped and nearly fell.
- Tökezledim ve neredeyse düşüyordum.
- Watch out that you don't trip.
- Dikkat et, tökezleme.
- Did Tom really laugh when Mary tripped and fell down?
- Mary tökezleyip düştüğünde Tom gerçekten güldü mü?
- I saw Tom trip and fall.
- Tom'un tökezlediğini ve düştüğünü gördüm.
- I'm trying not to be trip and fall.
- Tökezleyip düşmemeye çalışıyorum.
- Tom tripped and fell.
- Tom tökezledi ve düştü.
- Be careful not to trip and fall.
- Tökezlememek ve düşmemek için dikkatli ol.
- Be careful not to trip.
- Tökezlememeye dikkat et.
- I tripped over the mat when I came in the house.
- Eve geldiğim zaman, paspasın üzerinde tökezledim.
- Tom tripped and fell flat on his face in the snow.
- Tom tökezledi ve karda yüz üstü kapaklandı.
Show More (10)
|
6 |
trip |
tur |
n. |
|
- Tom's been on an around the world trip since I last saw him.
- Tom'u son gördüğümden beri dünya turuna çıktı.
- I've decided to quit my job and take a trip around the world.
- İşimi bırakıp dünya turuna çıkmaya karar verdim.
- You can take a boat trip to the island.
- Adaya tekne turuyla gidebilirsiniz.
- I'm saving up money for a trip around the world.
- Dünya turu için para biriktiriyorum.
- Tom took a trip around the world.
- Tom dünya turuna çıktı.
- Tom's been on an around the world trip since I last saw him.
- Kendisini son görüşümden beri Tom dünya turunda.
- She is saving her money with a view to taking a trip around the world.
- Dünya turuna çıkmak için para biriktiriyor.
- We have just returned from a trip around the world.
- Dünya turundan yeni döndük.
- If I had the money, I would make a trip around the world.
- Param olsaydı, dünya turu yapardım.
- She advised him to take a long holiday, so he immediately quit work and took a trip around the world.
- Ona uzun bir tatile çıkmasını tavsiye etti, o da hemen işi bıraktı ve dünya turuna çıktı.
- Last year we went on a trip around the world.
- Geçen yıl dünya turuna çıkmıştık.
Show More (8)
|
7 |
trip |
ayağı takılmak |
v. |
|
- I saw you trip and fall.
- Ayağının takıldığını ve düştüğünü gördüm.
- One of the youngsters tripped and fell.
- Gençlerden birinin ayağı takıldı ve düştü.
- I tripped and nearly fell.
- Ayağım takıldı ve neredeyse düşüyordum.
- One of the youngsters tripped and fell.
- Gençlerden biri ayağı takıldı ve düştü.
- Tom tripped and fell.
- Tom ayağı takıldı ve düştü.
- My son tripped and cut his forehead on the corner of the coffee table.
- Oğlumun ayağı takıldı ve alnını sehpanın köşesi kesti.
- I tripped and fell.
- Ayağım takıldı ve düştüm.
- My son tripped and cut his forehead on the corner of the coffee table.
- Oğlumun ayağı takıldı ve sehpanın köşesi alnını yardı.
- Tom tripped and fell flat on his face in the snow.
- Tom'un ayağı takıldı ve karda yüzüstü düştü.
- Watch out that you don't trip.
- Dikkat et de ayağın takılmasın.
Show More (7)
|
8 |
trip |
çelme takmak |
v. |
|
- Our right fielder was tripped and brought down.
- Sağ saha oyuncumuz çelme takılarak yere düşürüldü.
- Tom tried to trip me.
- Tom bana çelme takmaya çalıştı.
- I tripped my sister.
- Ben kız kardeşime çelme taktım.
- I tripped my sister.
- Kız kardeşime çelme taktım.
- I tried to trip Tom.
- Tom'a çelme takmaya çalıştım.
- He always tries to trip people up.
- Her zaman insanlara çelme takmaya çalışır.
- I tried to trip Tom.
- Tom'a çelme takmaya başladım.
- You always like to trip me up, don't you?
- Bana çelme takmak her zaman hoşuna gidiyor, değil mi?
Show More (5)
|
9 |
trip |
(uyuşturucu vb.) kafa |
n. |
|
- He took magic mushrooms and had a bad trip.
- Sihirli mantar almış ve kafası çok kötü olmuş.
Show More (-2)
|
10 |
trip |
devreye sokmak |
v. |
|
- The robbers were unaware that they had tripped a silent alarm.
- Soyguncular sessiz bir alarmı devreye soktuklarının farkında değillerdi.
Show More (-2)
|
11 |
trip |
takılma |
n. |
|
- Trips and falls can cause serious fractures.
- Takılıp düşmeler ciddi kırıklara neden olabilir.
Show More (-2)
|
12 |
trip |
süzülmek |
v. |
|
- Luna came tripping down the corridor with a smile on her face.
- Luna yüzünde bir gülümsemeyle koridordan aşağıya süzülüyordu.
Show More (-2)
|
13 |
trip |
kafayı bulmak |
v. |
|
- When I was young, I spent most weekends tripping out on LSD.
- Gençken hafta sonlarımın çoğunu LSD ile kafayı bularak geçirirdim.
Show More (-2)
|
14 |
trip |
çılgın |
n. |
|
- I love that comedian! She is a trip!
- Bu komedyene bayılıyorum! Tam bir çılgın!
Show More (-2)
|
15 |
trip |
hata |
n. |
|
- He always tries to trip people up.
- O her zaman insanların hatasını yakalar.
Show More (-2)
|
16 |
trip |
sendelemek |
v. |
|
- I tripped and fell.
- Sendeledim ve düştüm.
Show More (-2)
|