unknown - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
unknown bilinmeyen adj.
  • The Council is the unknown on the far side of beyond.
  • Konsey, öte tarafın bilinmeyenidir.
  • This is an unknown virus.
  • Bu bilinmeyen bir virüstür.
  • The European Investment Bank may be said to be one of the European Union's unknown powers that be.
  • Avrupa Yatırım Bankası'nın Avrupa Birliği'nin bilinmeyen güçlerinden biri olduğu söylenebilir.
Show More (48)
unknown bilinmiyor expr.
  • How we are to respond to this in the 2003 Budget remains unknown.
  • 2003 Bütçesinde buna nasıl yanıt vereceğimiz henüz bilinmemektedir.
  • The precise consequences for fish stocks and the environment are unfortunately still unknown.
  • Balık stokları ve çevre üzerindeki kesin sonuçları ne yazık ki hala bilinmemektedir.
  • The scale of the tragedy we are facing is as yet unknown.
  • Karşı karşıya olduğumuz trajedinin boyutu henüz bilinmemektedir.
Show More (46)
unknown nedeni bilinmeyen adj.
  • The cause of the accident is unknown.
  • Kazanın nedeni bilinmiyor.
  • The cause of the fire is unknown.
  • Yangının nedeni bilinmiyor.
  • The motive is unknown.
  • Nedeni bilinmiyor.
Show More (4)
unknown yabancı adj.
  • Kayla got a text from an unknown man.
  • Kayla, yabancı bir adamdan mesaj aldı.
  • I come from Belgium where we had the dioxin crisis, which is certainly not unknown to you.
  • Ben dioksin krizinin yaşandığı Belçika'dan geliyorum, ki bu kesinlikle size yabancı değil.
  • The Latin language is not entirely unknown to me, but I altogether lack the ability to speak it.
  • Latin dili benim için tamamen yabancı değil, ancak konuşma yeteneğinden tamamen yoksunum.
Show More (0)
unknown tanınmamış adj.
  • Many great thinkers who were unknown while alive became famous after death.
  • Yaşarken tanınmayan birçok büyük düşünür öldükten sonra ünlü olmuştur.
  • He's a star in Germany, but completely unknown in America.
  • Almanya'da bir yıldız ama Amerika'da hiç tanınmıyor.
  • Tom is an unknown artist.
  • Tom tanınmayan bir sanatçı.
Show More (0)
unknown kimliği belirsiz adj.
  • An unknown intruder shot Fadil in his Cairo home.
  • Kimliği belirsiz bir saldırgan Fadıl'ı Kahire'deki evinde vurdu.
  • Tom was attacked by an unknown man in the subway.
  • Tom metroda kimliği belirsiz bir adam tarafından saldırıya uğradı.
Show More (-1)
unknown ünlü olmayan kimse n.
  • It had to be challenging for an unknown to be among those stars.
  • Ünlü olmayan biri için bu kadar ünlü yıldızın arasında olmak zor olmalıydı.
Show More (-2)
unknown tanınmayan adj.
  • She remained an unknown painter her whole life.
  • Hayatı boyunca, tanınmayan bir ressam olarak yaşadı.
Show More (-2)
unknown bilinmeyen n.
  • What the future holds for them is unknown.
  • Gelecekte onları nelerin beklediği bilinmiyor.
Show More (-2)
unknown bilinmez adj.
  • A change of opinions is almost unknown in an elderly military man.
  • Yaşlı bir askerde fikir değişikliği neredeyse bilinmez.
Show More (-2)
unknown meçhul adj.
  • The meaning is unknown to me.
  • Anlamı benim için meçhul.
Show More (-2)