|
- There will always be a warm welcome for you from us in Parliament.
- Parlamento'da sizi her zaman sıcak bir şekilde karşılayacağız.
- I wish to extend to them a very warm welcome on behalf of this House.
- Bu Meclis adına kendilerine çok sıcak bir karşılama sunmak istiyorum.
- That is why I do not warm to this document.
- Bu yüzden bu belgeye sıcak bakmıyorum.
- In countries with warm summers, volatility increases and therefore vapour pressure will have to be increased.
- Yazları sıcak geçen ülkelerde uçuculuğun artması nedeniyle buhar basıncının artırılması gerekecektir.
- President Fas Alzamora, I would like to extend a very warm welcome to you and your delegation.
- Başkan Fas Alzamora, size ve heyetinize çok sıcak bir karşılama sunmak istiyorum.
- On those occasions, warm words were spoken about the Pact.
- Bu vesilelerle Pakt hakkında sıcak sözler söylenmiştir.
- Even when modified at the margins, I do not warm to the draft as it stands.
- Kenarlarda değişiklik yapılsa bile, taslağın bu haline sıcak bakmıyorum.
- Up to now, a warm motorcycle was tested at 50 km.
- Şimdiye kadar sıcak bir motosiklet 50 km'de test edildi.
- I fear that such warm, optimistic rhetoric is little more than that.
- Korkarım ki bu tür sıcak ve iyimser söylemler bundan biraz daha fazlasıdır.
- Nevertheless, I would like to extend a warm welcome to them.
- Bununla birlikte, kendilerine sıcak bir hoş geldiniz demek istiyorum.
- It would not give me the same warm feeling, the feeling that I have now.
- Bana aynı sıcak duyguyu, yani şu anda sahip olduğum duyguyu vermeyecekti.
- This receives my warm support.
- Bu benim sıcak desteğimi alıyor.
- That makes me wonder just how many of these warm words will be turned into reality.
- Bu da bana bu sıcak sözlerin ne kadarının gerçeğe dönüşeceğini merak ettiriyor.
- Nevertheless, I would like to extend a warm welcome to them.
- Bununla birlikte kendilerine sıcak bir hoş geldiniz demek istiyorum.
- Humanity has not existed on a planet so warm.
- İnsanlık daha önce bu kadar sıcak bir gezegende var olmamıştı.
- On cold winter days, all you want is a warm drink.
- Soğuk kış günlerinde herkes sıcak bir şeyler içmek ister.
- On cold winter days, all you want is a warm drink.
- Soğuk kış günlerinde tek istediğiniz sıcak bir içecektir.
- However, it is the warm climate that draws people here.
- Ancak insanları buraya çeken şey sıcak atmosferi.
- Amaranth is a warm season crop that requires full sun.
- Amaranth sürekli güneşe ihtiyaç duyan bir sıcak mevsim bitkisidir.
- Amaranth is a warm season crop that requires full sun.
- Amaranth, tam güneşe ihtiyaç duyan bir sıcak mevsim mahsulüdür.
- Humanity has not existed on a planet so warm.
- İnsanlık bu kadar sıcak bir gezegende hiç yaşamadı.
- Humanity has not existed on a planet so warm.
- İnsanlık, şu ana kadar böyle sıcak bir gezegenle karşılaşmamıştı.
- Amaranth is a warm season crop that requires full sun.
- Amaranth, tam güneş gerektiren bir sıcak mevsim ürünüdür.
- It has become very warm.
- Çok sıcak oldu.
- It was a warm day.
- Sıcak bir gündü.
- It's warm all year here.
- Burası bütün yıl sıcaktır.
- These flowers grow in warm countries.
- Bu çiçekler sıcak ülkelerde yetişir.
- The TV is off but it is still warm.
- Televizyon kapalı ama hala sıcak.
- Tom can't leave the warm bed and goes back to sleep.
- Tom sıcak yatağından ayrılamaz ve tekrar uykuya dalar.
- Tom has a warm heart.
- Tom'un sıcak bir kalbi var.
- His skin was warm.
- Onun cildi sıcaktı.
- Put on warm clothes, the night air is very cold.
- Sıcak giysiler giyin, gece çok soğuktur.
- It's been unusually warm this week.
- Bu hafta hava alışılmadık derecede sıcaktı.
- I'm so glad it's warm today.
- Bugün sıcak olduğuna çok memnun oldum.
- President Taft wrote a warm goodbye letter to his friend.
- Başkan Taft arkadaşına sıcak bir veda mektubu yazdı.
- Cairo has a very warm climate.
- Kahire çok sıcak bir iklime sahip.
- After days of warm weather, it became cold.
- Sıcak geçen günlerin ardından hava soğudu.
- He has a warm heart.
- Onun sıcak bir kalbi vardır.
- It's unusually warm today.
- Bugün hava alışılmadık derecede sıcak.
- It's warm in here.
- Burası sıcak.
- It's quite warm today.
- Bugün oldukça sıcak.
- The visitors were greeted with warm handshakes.
- Ziyaretçiler sıcak tokalaşmalarla karşılandı.
- I feel warm.
- Sıcak hissediyorum.
- Tom took a long warm bath.
- Tom uzun ve sıcak bir banyo yaptı.
- It was still warm.
- Hâlâ sıcaktı.
- Wouldn't it be nice if this warm weather could last?
- Bu sıcak hava sürse güzel olmaz mıydı?
- Eat while it's warm.
- Sıcakken yiyin.
- Spring brings warm weather and beautiful flowers.
- Bahar sıcak hava ve güzel çiçekleri getirir.
- It's warm today so you can swim in the sea.
- Bugün hava sıcak, denize girebilirsin.
- It's too warm in here.
- Burası çok sıcak.
- It's still warm.
- Hala sıcak.
- Let's eat while the food is still warm.
- Yemekler hala sıcakken yiyelim.
- Let's go someplace warm.
- Sıcak bir yere gidelim.
- It's warm today.
- Bugün hava sıcak.
- It's quite warm here, isn't it?
- Burası oldukça sıcak, değil mi?
- You should keep yourself warm.
- Kendini sıcak tutmalısın.
- The water's not very warm.
- Su çok sıcak değil.
- Tom is warm.
- Tom sıcaktır.
- These blankets are very warm.
- Bu battaniyeler çok sıcak.
- Let's eat while the food is still warm.
- Yemek hâlâ sıcakken yiyelim.
- The visitors were greeted with warm handshakes.
- Ziyaretçiler, sıcak el sıkışma ile karşılandılar.
- This family gave me a warm welcome.
- Bu aile beni sıcak bir şekilde karşıladı.
- The discovery took place on a warm August day in 1896.
- Keşif, 1896 yılında sıcak bir Ağustos gününde gerçekleşti.
- It is as warm today as yesterday.
- Bugün de dünkü kadar sıcak.
- Meat decays quickly in warm weather.
- Et sıcak havada çabuk çürür.
- Tom filled the bathtub with warm water.
- Tom küveti sıcak suyla doldurdu.
- It's pretty warm out for a jacket.
- Dışarısı ceket için oldukça sıcak.
- The bread is still warm.
- Ekmek hala sıcak.
- The water feels really warm.
- Su gerçekten sıcak.
- Tropical rainforests are located near the equator, where it's almost always warm and wet.
- Tropikal yağmur ormanları, neredeyse her zaman sıcak ve yağışlı olan ekvatorun yakınında yer alır.
- Let's eat while the food is warm.
- Yemek sıcakken yiyelim.
- Wouldn't it be nice if this warm weather could last?
- Bu sıcak hava devam etse hoş olmaz mıydı?
- She's such a warm and noble person.
- O çok sıcak ve asil bir insan.
- It was a warm summer night.
- O sıcak bir yaz gecesiydi.
- Hey, it's still warm.
- Hey, hava hâlâ sıcak.
- There's still some warm tea in my cup.
- Fincanımda hâlâ biraz sıcak çay var.
- Let's go somewhere warm.
- Hadi sıcak bir yere gidelim.
- The weather was warm but rainy.
- Hava sıcaktı ama yağışlıydı.
- He was not wearing a warm coat.
- O, sıcak bir ceket giymiyordu.
- I'm looking for a warm, woolen skirt.
- Sıcak, yünlü bir etek arıyorum.
- I'm enjoying this warm weather.
- Bu sıcak havanın tadını çıkarıyorum.
- It was still warm.
- Hava hâlâ sıcaktı.
- Shall I prepare you a warm meal?
- Sana sıcak bir yemek hazırlayayım mı?
- Oranges grow in warm countries.
- Portakal sıcak ülkelerde yetişir.
- Let's go back inside where it's warm.
- Hadi içeri dönelim, sıcak olan yere.
- Sugar dissolves in warm coffee.
- Şeker sıcak kahvede çözünür.
- I often wear sandals during warm weather.
- Sıcak havalarda sık sık sandalet giyerim.
- Is it warm in here or is it just me?
- Burası sıcak mı yoksa bana mı öyle geliyor?
- Sugar dissolves in warm coffee.
- Şeker sıcak kahvede çözülür.
- It's warm today, isn't it?
- Bugün sıcak, değil mi?
- His warm way with people had made him hugely popular.
- İnsanlarla kurduğu sıcak ilişki onu son derece popüler yapmıştı.
- Don't you think it is rather warm for December?
- Sence de Aralık ayı için oldukça sıcak değil mi?
- It was a warm summer evening.
- Sıcak bir yaz akşamıydı.
- It's very warm in my room.
- Odam çok sıcak.
- Are your slippers warm?
- Terliklerin sıcak mı?
- Tom was warm.
- Tom sıcaktı.
- His skin was warm.
- Teni sıcaktı.
- It's warm here all the year round.
- Burada bütün yıl boyunca hava sıcak.
- The stew is still warm.
- Yahni hala sıcak.
- The sand was warm.
- Kum sıcaktı.
- Today is very warm.
- Bugün çok sıcak.
- The stew is still warm.
- Güveç hâlâ sıcak.
- Wear warm clothes.
- Sıcak giysiler giy.
- The water was warm and inviting.
- Su sıcak ve davetkardı.
- The water feels really warm.
- Su gerçekten çok sıcak.
- It's a bit warm in here, isn't it?
- Burası biraz sıcak, değil mi?
- Wool is warm.
- Yün sıcaktır.
- Tom has a warm heart.
- Tom'un sıcak bir kalbi vardır.
- I'm taking off my jacket because it's warm.
- Sıcak nedeniyle ceketimi çıkarıyorum.
- It's warm and cozy here.
- Burası sıcak ve rahat.
- I'm taking off my jacket because it's warm.
- Ceketimi çıkarıyorum çünkü hava sıcak.
- Let's go inside where it's warm.
- Hadi sıcak olan yere içeriye girelim.
- It was a warm day, so we went swimming.
- Sıcak bir gündü, bu yüzden yüzmeye gittik.
- I don't like warm winters.
- Sıcak kışları sevmem.
- The bread is still warm.
- Ekmek hâlâ sıcak.
- This warm weather is abnormal for February.
- Bu sıcak hava, Şubat ayı için anormal.
- It's moist and warm.
- Hava nemli ve sıcak.
- The discovery took place on a warm August day in 1896.
- Keşif 1896 yılının sıcak bir Ağustos gününde gerçekleşti.
- It's warm today so you can swim in the sea.
- Bugün hava sıcak bu yüzden denizde yüzebilirsin.
- The water is warm.
- Su sıcak.
- It seems warm outside.
- Dışarıda hava sıcak görünüyor.
- Is your room warm?
- Odanız sıcak mı?
- Drinking warm milk makes me sleepy.
- Sıcak süt içmek uykumu getiriyor.
- It was a warm day.
- Bu sıcak bir gündü.
- Is it warm in here or is it just me?
- Burada hava sıcak mı yoksa bana mı öyle geliyor?
- It was warm yesterday.
- Dün hava sıcaktı.
- Eat while it's warm.
- Sıcakken ye.
- These warm socks are made from alpaca fiber.
- Bu sıcak çoraplar alpaka lifinden yapılmıştır.
- It was a warm summer night.
- Sıcak bir yaz gecesiydi.
- My hand is in warm water.
- Elim sıcak suyun içinde.
- Her skin was warm.
- Onun teni sıcaktı.
- Mary buried her toes in the warm sand.
- Mary ayak parmaklarını sıcak kuma gömdü.
- Her skin was warm.
- Teni sıcaktı.
- I paid him a visit on a warm afternoon in May.
- Mayıs ayında sıcak bir öğleden sonra onu ziyaret ettim.
- It was sunny and warm.
- Hava güneşli ve sıcaktı.
- It is too warm for me.
- Benim için çok sıcak.
- It was summer and the weather was warm.
- Yaz mevsimiydi ve hava sıcaktı.
- It's been warm the last few days.
- Son birkaç gündür hava sıcak.
- It was a warm, friendly meeting.
- Sıcak, dostane bir görüşmeydi.
- The room was warm.
- Oda sıcaktı.
- We're resting naked in the warm sand.
- Sıcak kumda çıplak dinleniyoruz.
- A warm, sunny day is ideal for a picnic.
- Sıcak ve güneşli bir gün piknik için idealdir.
- These alpaca wool mittens are soft and warm.
- Bu alpaka yünü eldivenler yumuşak ve sıcak.
- It is rather warm today.
- Bugün hava oldukça sıcak.
- You should eat this while it's still warm.
- Bunu hala sıcakken yemelisin.
- The walnut tree prefers a dry and warm climate.
- Ceviz ağacı, kuru ve sıcak bir iklimi tercih eder.
- Tom was given a warm reception.
- Tom sıcak bir şekilde karşılandı.
- It's pretty warm today.
- Bugün hava oldukça sıcak.
- I often wear sandals during warm weather.
- Sıcak havalarda genellikle sandalet giyerim.
- The climate is moist and warm.
- İklim nemli ve sıcak.
- Meat decays quickly in warm weather.
- Et sıcak havalarda çabuk bozulur.
- The air became warm.
- Hava sıcak oldu.
- Cairo has a very warm climate.
- Kahire'nin çok sıcak bir iklimi var.
- Warm this morning, isn't it?
- Bu sabah sıcak değil mi?
- Thank you for your warm words.
- Sıcak sözleriniz için teşekkür ederim.
- It is warm there all the year round.
- Orada hava bütün yıl boyu sıcak.
- It's fairly warm today.
- Bugün hava oldukça sıcak.
- The weather was warm but rainy.
- Hava sıcaktı ama yağmurluydu.
- Are you too warm?
- Çok mu sıcak?
- It's warm here all the year round.
- Burası tüm yıl boyunca sıcaktır.
- Tropical rainforests are located near the equator, where it's almost always warm and wet.
- Tropikal yağmur ormanları hemen hemen her zaman sıcak ve nemli olan ekvator yakınında yer alırlar.
- It's been unusually warm this week.
- Bu hafta aşırı derecede sıcaktı.
- These alpaca wool mittens are soft and warm.
- Bu alpaka yün eldiven yumuşak ve sıcak.
- Flowers grow in warm countries.
- Çiçekler sıcak ülkelerde yetişir.
- It's moist and warm.
- Nemli ve sıcak.
- Wear warm clothes.
- Sıcak giysiler giyin.
- The island is warm all year.
- Ada. bütün yıl sıcaktır.
- Let's go somewhere warm.
- Sıcak bir yere gidelim.
- It's rather cold today, but I think it'll be fairly warm tomorrow.
- Bugün oldukça soğuk, ama sanırım yarın oldukça sıcak olacak.
- Her warm personality adds charm to her beauty.
- Onun sıcak kişiliği güzelliğine çekicilik katıyor.
- Let's go inside where it's warm.
- Hadi içeri girelim, orada hava sıcak.
- It's been warm the last few days.
- Son birkaç gün sıcaktı.
- I'm so glad it's warm today.
- Bugün havanın sıcak olmasına çok sevindim.
- Is your room warm?
- Odan sıcak mı?
- Today the sea was warm!
- Bugün deniz sıcaktı!
- Let's eat while the food is warm.
- Yemekler sıcakken yiyelim.
- Flowers grow in warm countries.
- Çiçekler sıcak ülkelerde yetişirler.
- I bought myself a warm pair of gloves.
- Kendime sıcak bir eldiven çifti satın aldım.
- The sea was warm today.
- Deniz bugün sıcaktı.
- Meat decays quickly in warm weather.
- Et sıcak havalarda hızla çürür.
- Unusually warm weather caused problems for the apple harvest.
- Olağandışı sıcak hava elma hasadında sorunlara neden oldu.
- It's very warm today.
- Bugün hava çok sıcak.
- It was warm, so I opened the window.
- Hava sıcaktı, bu yüzden pencereyi açtım.
- The summer here is quite warm.
- Burada yaz oldukça sıcaktır.
- The sun was shining and it was warm, so I took the day off.
- Güneş parlıyordu ve hava sıcaktı, bu yüzden o gün izin aldım.
- Scotland can be very warm in September.
- İskoçya eylül ayında çok sıcak olabilir.
- Tom gave Mary a warm smile.
- Tom, Mary'ye sıcak bir tebessüm verdi.
- It looks warm.
- Sıcak görünüyor.
- He shows warm affection for his children.
- Çocuklarına sıcak bir şefkat gösteriyor.
- The TV is off but it is still warm.
- Televizyon kapalı, ama hala sıcak.
- Oh how warm the water in the sea is!
- Aa, denizin suyu ne kadar sıcak!
- I don't like warm winters.
- Ben sıcak kışları sevmiyorum.
- Warm greetings!
- Sıcak selamlar!
- Warm this morning, isn't it?
- Bu sabah sıcak, değil mi?
- If you watch the sun setting on a warm, damp day, you can see the moisture changing the shape of the sun.
- Sıcak ve nemli bir günde güneşin batışını izlerseniz, nemin güneşin şeklini değiştirdiğini görebilirsiniz.
- It is pretty warm today.
- Bugün oldukça sıcak.
- He has to wait until I bring him some warm milk.
- Ben ona sıcak süt getirene kadar beklemek zorunda.
- It's unusually warm today.
- Bugün aşırı derecede sıcak.
- How warm is it where you live?
- Yaşadığınız yer ne kadar sıcak?
- Tom is warm and generous.
- Tom sıcak ve cömerttir.
- It's warm today, isn't it?
- Bugün hava sıcak, değil mi?
- She's such a warm and noble person.
- O böyle sıcak ve asil bir insan.
- The sun was shining and it was warm, so I took the day off.
- Güneş parlıyordu ve hava sıcaktı, bu yüzden işten bir gün izin aldım.
- Tom wrapped himself in a warm blanket.
- Tom kendini sıcak bir battaniyeye sardı.
- The summer here is quite warm.
- Burada yazlar oldukça sıcak geçer.
- Hey, it's still warm.
- Hey, hala sıcak.
- It was a warm night.
- Sıcak bir geceydi.
- This room is very warm.
- Bu oda çok sıcak.
- It's fairly warm today.
- Hava bugün oldukça sıcak.
- I want to live somewhere warm.
- Sıcak bir yerde yaşamak istiyorum.
- It was warm, so I opened the window.
- Hava sıcaktı, ben de pencereyi açtım.
- The sand is warm.
- Kum sıcak.
- I enjoy warm weather, but this heat is too much for me!
- Sıcak havayı severim, ama bu sıcak bana fazla geliyor!
- You're so warm and soft.
- Çok sıcak ve yumuşaksın.
- Mary doesn't seem very warm.
- Mary pek sıcak görünmüyor.
- Oranges grow in warm countries.
- Portakallar sıcak ülkelerde yetişirler.
- If you watch the sun setting on a warm, damp day, you can see the moisture changing the shape of the sun.
- Sıcak, nemli bir günde güneşin batışını seyrederseniz, güneşin şeklini değiştiren nemi görebilirsiniz.
- It's very warm here.
- Burası çok sıcak.
- You should eat this while it's still warm.
- Hâlâ sıcakken bunu yemelisin.
- Let's go someplace warm.
- Hadi sıcak bir yere gidelim.
- The new president was a warm and friendly man.
- Yeni başkan sıcak ve dost canlısı bir adamdı.
- It's warm for this time of year.
- Yılın bu zamanı için hava sıcak.
- The water was warm.
- Su sıcaktı.
- It seems warm outside.
- Dışarısı sıcak görünüyor.
- It is too warm for me.
- Hava benim için çok sıcak.
- It's too warm in here.
- Burada hava çok sıcak.
- I don't feel too warm.
- Ben çok sıcak hissetmiyorum.
- It is rather warm today.
- Bugün oldukça sıcak.
- It's warm all year here.
- Burası tüm yıl sıcak.
- Our summer is short, but warm.
- Yazımız kısa ama sıcaktır.
- It is pretty warm today.
- Bugün hava oldukça sıcak.
- It's unusually warm.
- Hava alışılmadık derecede sıcak.
- Her warm personality adds charm to her beauty.
- Sıcak kişiliği güzelliğine çekicilik katıyor.
- The sun shined, and the sand of the desert seemed warm.
- Güneş parlıyordu ve çölün kumu sıcak görünüyordu.
- Spring brings warm weather and beautiful flowers.
- Bahar sıcak hava ve güzel çiçekler getiriyor.
- Tom's house is warm inside even on cold days.
- Tom'un evinin içi soğuk günlerde bile sıcaktır.
- It's warm under the blanket.
- Battaniyenin altı sıcak.
- It's very warm today.
- Bugün çok sıcak.
- He has a warm heart.
- Sıcak bir kalbi var.
- Eat your soup while it's warm.
- Çorbanı sıcakken iç.
- Luckily, it was warm this week.
- Neyse ki bu hafta hava sıcaktı.
- Don't you think it is rather warm for December?
- Aralık için oldukça sıcak olduğunu düşünmüyor musun?
- It was a warm day, so we went swimming.
- Sıcak bir gündü, biz de yüzmeye gittik.
- Today is a warm day.
- Bugün sıcak bir gün.
- It's very warm here.
- Burada hava çok sıcak.
- Why don't we eat while the food is still warm?
- Neden yemek hala sıcakken yemiyoruz?
- It is warm there all the year round.
- Orası yıl boyunca sıcaktır.
- She wants to drink some warm milk.
- Biraz sıcak süt içmek istiyor.
- I don't feel too warm.
- Çok sıcak hissetmiyorum.
Show More (250)
|
|
- Drinking warm milk should help you sleep.
- Ilık süt içmek uyumana yardımcı olacaktır.
- I like my soup to be warm, not hot.
- Çorbamın sıcak değil, ılık olmasını isterim.
- Drinking warm milk makes me sleepy.
- Ilık süt içmek beni beni uyutuyor.
- I like my soup to be warm, not hot.
- Çorbamı ılık severim, sıcak değil.
- There's one cup of warm water on the table.
- Masanın üzerinde bir bardak ılık su var.
- The weather became warm.
- Hava ılık oldu.
- The water was warm and inviting.
- Su ılık ve davetkardı.
- The island is warm all year.
- Ada, yıl boyunca ılıktır.
- My hand is in warm water.
- Elim ılık suda.
- The long cruel winter at last came to an end, giving place to a gentle warm spring.
- Uzun ve acımasız kış nihayet sona erdi ve yerini ılık bir bahara bıraktı.
- Wash your face with warm water and soap.
- Ilık su ve sabunla yüzünü yıka.
- Drinking warm milk before going to sleep helps you sleep well.
- Uyumadan önce ılık süt içmek iyi uyumanıza yardımcı olur.
- Mary took a long warm bath.
- Mary uzun ve ılık bir banyo yaptı.
- The climate is moist and warm.
- İklim nemli ve ılık.
- Wash your face with warm water and soap.
- Yüzünüzü ılık su ve sabunla yıkayın.
- She wants to drink some warm milk.
- Biraz ılık süt içmek istiyor.
- This winter is warm.
- Bu kış ılık geçecek.
- The sea was warm today.
- Deniz bugün ılıktı.
- Warmer waters harm coral reefs and alter the distribution, abundance, and productivity of many marine species.
- Ilık sular mercan resiflerine zarar verir ve birçok deniz türünün dağılımını, bolluğunu ve üretkenliğini değiştirir.
- The egg won't cook in warm water.
- Yumurta ılık suda pişmez.
- Tom filled the bathtub with warm water.
- Tom küveti ılık suyla doldurdu.
- It's warm today.
- Bugün hava ılık.
- Cold water has a higher density than warm water.
- Soğuk suyun yoğunluğu ılık sudan daha fazladır.
- This winter is warm.
- Bu kış ılık.
- A warm, sunny day is ideal for a picnic.
- Ilık, güneşli bir gün piknik için idealdir.
- It's still warm.
- Hava hâlâ ılık.
- The water was warm.
- Su ılıktı.
- Rinse with warm water.
- Ilık suyla durula.
- The room was warm.
- Oda ılıktı.
- Rinse with warm water.
- Ilık su ile durulayın.
- Drinking warm milk before going to sleep helps you sleep well.
- Uyumaya gitmeden önce ılık süt içmek iyi uyumana yardımcı olur.
- The water is warm.
- Su ılık.
- The sand is warm.
- Kum ılık.
- It was nice and warm inside the house.
- Evin içi hoş ve ılıktı.
- Unfortunately, the soup is only warm.
- Ne yazık ki çorba sadece ılık.
- The water's warm.
- Su ılık.
- Tom washed the lenses of his glasses with warm, soapy water and dried them on a cloth.
- Tom gözlük camlarını ılık sabunlu suyla yıkadı ve bir bez üzerinde kuruttu.
Show More (34)
|
|
- I should like to offer my warmest thanks for your suggestion.
- Öneriniz için en içten teşekkürlerimi sunmak isterim.
- I would like to extend a warm thank you to the rapporteur for his report.
- Raportöre de raporu için içtenlikle teşekkür etmek isterim.
- Mr Sjöstedt's report therefore receives my warm support.
- Bu nedenle Sayın Sjöstedt'in raporunu içtenlikle destekliyorum.
- The rapporteur has taken the right approach here, for which she has our warmest thanks.
- Raportör burada doğru bir yaklaşım benimsemiştir ve bunun için kendisine en içten teşekkürlerimizi sunarız.
- But what we got was the usual warm words.
- Ama duyduklarımız her zamanki içten sözlerdi.
- I should like to offer you my warmest thanks for having tabled these proposals.
- Bu teklifleri sunduğunuz için size en içten teşekkürlerimi sunmak isterim.
- That is why I should like to extend warm thanks to the Commission for the initiative.
- Bu nedenle Komisyona girişiminden dolayı içten teşekkürlerimi sunmak isterim.
- As President-in-Office, may I offer the European Parliament my warmest congratulations on its selection.
- Dönem Başkanı olarak, Avrupa Parlamentosu'nu seçiminden dolayı en içten tebriklerimi sunarım.
- I want to pay a particularly warm tribute to him for his courage and steadfastness and wise advice.
- Cesareti, kararlılığı ve akıllıca tavsiyeleri için ona özellikle içten bir saygı sunmak istiyorum.
- I should like to offer you my warmest thanks for having tabled these proposals.
- Bu önerileri sunduğunuz için size en içten teşekkürlerimi sunmak isterim.
- Once again, my warmest thanks to Giorgio Napolitano for his excellent report.
- Giorgio Napolitano'ya mükemmel raporu için bir kez daha en içten teşekkürlerimi sunarım.
- I would now like to extend warm thanks to the Commission.
- Şimdi Komisyon'a içten teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
- I would also like to begin by offering Karl-Heinz Florenz my warmest congratulations.
- Ben de Karl-Heinz Florenz'e en içten tebriklerimi sunarak başlamak istiyorum.
- We Liberals can give our warm support to this proposal.
- Biz Liberaller bu öneriye içten desteğimizi verebiliriz.
- This receives my warm support.
- Bu benim içten desteğimi alıyor.
- For the time being, I offer you my warmest congratulations on this.
- Şimdilik bu konuda sizi en içten dileklerimle kutluyorum.
- Mr President, I should like to present my warmest congratulations to the rapporteur for her excellent work.
- Sayın Başkan, raportörü mükemmel çalışmalarından dolayı en içten dileklerimle tebrik ediyorum.
- I should like to extend to him, via yourself, my warmest wishes for a very speedy recovery.
- Sizin aracılığınızla kendisine en içten geçmiş olsun dileklerimi iletmek isterim.
- For that, I wish to extend to you all my warmest thanks.
- Bunun için hepinize en içten teşekkürlerimi sunuyorum.
- Mr Sjöstedt's report therefore receives my warm support.
- Bu nedenle, Sayın Sjöstedt'in raporunu içtenlikle destekliyorum.
- Warm congratulations to both Members.
- Her iki Üyeye de içten tebrikler.
- My warmest thanks on behalf of the Commission.
- Komisyon adına en içten teşekkürlerimi sunarım.
- Therefore, our warmest thanks to the Committee on Budgets members.
- Bu nedenle Bütçe Komitesi üyelerine en içten teşekkürlerimizi sunarız.
- I send my warm regards to your close friends and constituents.
- Yakın dostlarınıza ve seçmenlerinize en içten selamlarımı gönderiyorum.
- My brother sends you his warm regards.
- Kardeşim size en içten selamlarını yolladı.
- Warm greetings!
- İçten selamlar!
- She extended a warm welcome to them.
- Onları çok içten bir biçimde karşıladı.
- Thank you for your warm words.
- İçten sözleriniz için teşekkür ederim.
Show More (25)
|