weakness - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
weakness zayıflık n.
  • His main problem is his weakness of character.
  • Asıl sorunu karakterinin zayıflığı.
  • If there is a major weakness then it has to be the salaries of the overwhelming majority of European workers.
  • Eğer ortada büyük bir zayıflık varsa, o da Avrupalı çalışanların ezici çoğunluğunun maaşları olmalıdır.
  • Infectious animal diseases, like swine fever, show the weaknesses of current agricultural policy.
  • Domuz vebası gibi bulaşıcı hayvan hastalıkları, mevcut tarım politikasının zayıflıklarını göstermektedir.
Show More (78)
weakness zaaf n.
  • Once under pressure from more competition, these weaknesses might pose a real problem.
  • Daha büyük bir rekabetin baskısı altına girdiklerinde, bu zaaflar gerçek bir sorun yaratabilir.
  • SME's weaknesses reside in the low level of management skills, and access to technology.
  • KOBİ’lerin zaafları, yönetim becerilerinin düşük düzeyde olması ve teknolojiye erişim konularında yatmaktadır.
  • Weaknesses in the sector include enforcement of health standards and inefficient processing methods.
  • Sektördeki zaaflar arasında, sağlık standartlarının yetersiz uygulanması ve verimsiz işleme yöntemleri vardır.
Show More (5)
weakness zayıf nokta n.
  • Honestly, pasta is my weakness.
  • Dürüst olmak gerekirse, makarna benim zayıf noktam.
  • This is all well and good, but the regulation did have two weaknesses.
  • Bunların hepsi iyi ve güzel, ancak düzenlemenin iki zayıf noktası vardı.
  • This is all well and good, but the regulation did have two weaknesses.
  • Tüm bunlar iyi ve güzel, ancak düzenlemenin iki zayıf noktası var.
Show More (1)
weakness güçsüzlük n.
  • You're taking advantage of her weakness.
  • Onun güçsüzlüğünden yararlanıyorsunuz.
  • We were in a state of incredible weakness.
  • Biz inanılmaz bir güçsüzlük durumundaydık.
Show More (-1)
weakness (para) değer kaybetme n.
  • There are some worries about the weakness of the dollar.
  • Doların değer kaybetmesi konusunda bazı endişeler var.
Show More (-2)
weakness zafiyet n.
  • The company is troubled by the weakness in customer service.
  • Şirket, müşteri hizmetlerindeki zafiyetten rahatsız.
Show More (-2)
weakness dermansızlık n.
  • The weakness in her foot didn't let her exercise.
  • Ayağındaki dermansızlık egzersiz yapmasına izin vermiyordu.
Show More (-2)