wrong - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
wrong yanlış adj.
  • One of the calculations must be wrong as we found different results.
  • Farklı sonuçlar bulduğumuza göre hesaplamalardan biri yanlış herhalde.
  • The police officers caught the wrong man.
  • Polis memurları yanlış adamı yakalamış.
  • It is wrong to judge people according to their physical appearance.
  • İnsanları fiziksel görünüşlerine göre yargılamak yanlıştır.
Show More (1513)
wrong hatalı adj.
  • I do not know; perhaps we were wrong to campaign for the Agreement in the way we did, or perhaps we were right.
  • Bilemiyorum; belki de Anlaşma için yürüttüğümüz kampanyada hatalıydık ya da belki de haklıydık.
  • I do not know; perhaps we were wrong to campaign for the Agreement in the way we did, or perhaps we were right.
  • Bilmiyorum; belki de Anlaşma için yürüttüğümüz kampanyada hatalıydık ya da belki de haklıydık.
  • Frankly speaking, he's wrong.
  • Dürüstçe konuşmak gerekirse, o hatalıdır.
Show More (333)
wrong ters adj.
  • I knew something was wrong.
  • Bir şeylerin ters gittiğini biliyordum.
  • Tom tried to act like nothing was wrong.
  • Tom ters giden hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya çalıştı.
  • Do you have any idea what's wrong?
  • Neyin ters gittiği hakkında bir fikrin var mı?
Show More (64)
wrong haksız adj.
  • The Chechens are not wrong by definition, and nor are the Russians.
  • Çeçenler tanım gereği haksız değildir, Ruslar da öyle.
  • I hope that the next few months will prove me wrong.
  • Umarım önümüzdeki birkaç ay beni haksız çıkarır.
  • Let us now prove these critics wrong and vote for conciliation.
  • Şimdi bu eleştirileri haksız çıkaralım ve oyumuzu uzlaşmadan yana kullanalım.
Show More (30)
wrong hata n.
  • It is never late to right a wrong.
  • Bir hatayı düzeltmek için asla geç değildir.
  • The Commission is very wrong to put adherence to the rules side by side with political judgment.
  • Komisyon, kurallara bağlılığı siyasi kararlarla yan yana koymakla büyük bir hata yapmaktadır.
  • Please tell us what's wrong.
  • Lütfen bize hatanın ne olduğunu söyle.
Show More (21)
wrong kötü adj.
  • It is not wrong to want to look better.
  • Daha iyi görünmek istemek kötü bir şey değil.
  • We got off on the wrong foot.
  • Kötü bir başlangıç yaptık.
  • I think we got off on the wrong foot.
  • Sanırım kötü bir başlangıç yaptık.
Show More (5)
wrong haksızlık etmek v.
  • He accused us of wronging him.
  • Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
  • You should forgive those who wrong you.
  • Sana haksızlık edenleri affetmelisin.
  • When have I ever wronged you?
  • Ben sana ne zaman haksızlık ettim?
Show More (4)
wrong bozuk adj.
  • Something is wrong with the car's engine.
  • Arabanın motorunda bozuk bir şeyler var.
  • Something seems to be wrong with my clock.
  • Saatim bozuk gibi görünüyor.
  • There is nothing wrong with the Turkish people's power of perception.
  • Türk toplumunun algılama yeteneği bozuk değildir.
Show More (0)
wrong fena adj.
  • Your comment is just wrong!
  • Yorumunuz çok fena!
Show More (-2)
wrong ters giden adj.
  • There is something wrong as far as I can understand from her voice.
  • Sesinden anladığım kadarıyla ters giden bir şeyler var.
Show More (-2)
wrong uygun olmayan adj.
  • It is the wrong day to buy a plane ticket.
  • Uçak bileti almak için uygun olmayan bir gün.
Show More (-2)
wrong yanlış adv.
  • She wrote the name of the book wrong.
  • Kitabın adını yanlış yazmış.
Show More (-2)
wrong yanlış n.
  • Children can't separate right from wrong.
  • Çocuklar doğruyu yanlıştan ayıramazlar.
Show More (-2)
wrong haksızlık n.
  • It's wrong to trick people like that.
  • Bir insanı öyle kandırmak haksızlık.
Show More (-2)