İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | sieve i. | elek | ||
In the meantime, the external borders are like leaky sieves, letting everything through. Bu arada, dış sınırlar sızdıran elekler gibi her şeyin geçmesine izin veriyor. More Sentences |
||||
Yaygın Kullanım | sieve i. | süzgeç | ||
Water doesn't stay in a sieve. Su süzgeçte kalmaz. More Sentences |
||||
Construction | ||||
İnşaat | sieve i. | elek | ||
She gave the boy a sieve in which to carry water from the well. Çocuğa kuyudan su taşıması için bir elek verdi. More Sentences |
||||
Food Engineering | ||||
Gıda | sieve i. | elek | ||
Tom says I've got a memory like a sieve because I forget everything. Tom, ben her şeyi unuttuğum için elek gibi bir hafızam olduğunu söylüyor. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | sieve i. | kalbur | ||
General | ||||
Genel | sieve i. | boşboğaz | ||
Genel | sieve i. | ot sepeti | ||
Genel | sieve i. | delikli materyal | ||
Genel | sieve i. | süzgece benzer nesne | ||
Genel | sieve i. | dedikodu | ||
Genel | sieve i. | gıybet | ||
Genel | sieve f. | kalburdan geçirmek | ||
Genel | sieve f. | kalburlamak | ||
Genel | sieve f. | elek ile ayrıştırmak | ||
Genel | sieve f. | taramak | ||
Genel | sieve f. | (belirli bir bölümü bulmak için) dikkatle araştırmak | ||
Genel | sieve f. | dikkatlice çalışmak | ||
Genel | sieve f. | ayırmak | ||
Genel | sieve f. | ayrıştırmak | ||
Genel | sieve f. | delmek | ||
Genel | sieve f. | nüfuz etmek | ||
Genel | sieve f. | elekten geçmek | ||
Genel | sieve f. | elenmek | ||
Technical | ||||
Teknik | sieve i. | kevgir | ||
Teknik | sieve i. | kare elek | ||
Teknik | sieve i. | eratosten kalburu | ||
Teknik | sieve f. | elekten geçirmek | ||
Teknik | sieve f. | elemek | ||
Gastronomy | ||||
Mutfak | sieve f. | süzmek | ||
Chemistry | ||||
Kimya | sieve i. | analiz eleği | ||
Kimya | sieve i. | laboratuvar eleği | ||
Slang | ||||
Argo | sieve i. | (kurşunlanmaktan) eleğe dönmüş vücut |