İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | deadlock i. | çıkmaz | ||
The Council and the Commission have repeatedly stated that they are willing to make every effort to break the deadlock. Konsey ve Komisyon, çıkmazı kırmak için her türlü çabayı göstermeye hazır olduklarını defalarca ifade etmişlerdir. More Sentences |
||||
Genel | deadlock i. | durgunluk | ||
The deadlock was inevitable. Durgunluk kaçınılmazdı. More Sentences |
||||
Genel | deadlock i. | çözümsüzlük | ||
Sami's first trial ended in a deadlock. Sami'nin ilk duruşması çözümsüzlükle bitti. More Sentences |
||||
Genel | deadlock i. | kilitlenme | ||
Given the deadlock at the political level, the Association Council has not been able to hold a meeting since April 1997. Politik düzeydeki kilitlenme nedeniyle, Ortaklık Konseyi Nisan 1997'den beri toplanamamıştır. More Sentences |
||||
Genel | deadlock f. | tıkanmak | ||
It is clear that the only way of breaking the current deadlock is through the intervention of a third party. Mevcut tıkanıklığı aşmanın tek yolunun üçüncü bir tarafın müdahalesi olduğu açıktır. More Sentences |
||||
Genel | deadlock f. | çıkmaza girmek | ||
The Bush administration is largely responsible for the deadlock in negotiations. Müzakerelerin çıkmaza girmesinden büyük ölçüde Bush yönetimi sorumludur. More Sentences |
||||
Idioms | ||||
Deyim | deadlock f. | çıkmaza girmek | ||
The Bush administration is largely responsible for the deadlock in negotiations. Bush yönetimi müzakerelerin çıkmaza girmesinden büyük ölçüde sorumludur. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | deadlock i. | kördüğüm | ||
Genel | deadlock i. | tıkanıklık | ||
Genel | deadlock i. | hareketin tamamen durması | ||
Genel | deadlock i. | sürmeli kilit | ||
Genel | deadlock i. | karşılıklı kilitlenme | ||
Genel | deadlock i. | açmaz | ||
Genel | deadlock i. | sürme dilli kilit | ||
Genel | deadlock i. | sürgü kilit | ||
Genel | deadlock i. | çözümlenemeyen anlaşmazlık | ||
Genel | deadlock i. | hücre hapsinde kullanılan maksimum güvenlikli oda | ||
Genel | deadlock f. | çıkmaza sokmak | ||
Genel | deadlock f. | yerinde saymak | ||
Idioms | ||||
Deyim | deadlock f. | tamamen durmak | ||
Technical | ||||
Teknik | deadlock i. | kaynak bekleme | ||
Computer | ||||
Bilgisayar | deadlock i. | ölükilit | ||
Telecom | ||||
Telekom | deadlock i. | kilitlenme | ||
Railway | ||||
Demiryolu | deadlock i. | demiryolu makasında ray kilitleme aygıtı | ||
Military | ||||
Askeri | deadlock i. | kilitlenme |