halen - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

halen



"halen" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 8 sonuç

Türkçe İngilizce
General
halen manner of telling i.
halen at present zf.
halen currently zf.
halen presently zf.
halen now zf.
halen already zf.
halen actually zf.
halen still zf.

"halen" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 37 sonuç

Türkçe İngilizce
General
halen daha tartışılmak be still discussed f.
halen devam eden still-continuing s.
halen oturulan (ev vb) still-habitable s.
daha önce başka birinin sahip olduğu fakat halen iyi durumda olan ürün nearly-new s.
halen bir görevi yürütmekte olan incumbent s.
halen kullanılan living s.
araba halen garanti kapsamı altında the car is still under warranty expr.
Idioms
geçmişte populer olmuş ve halen daha dillerde olan şarkı a golden oldie i.
halen daha umudu olmak hope against hope f.
halen daha umudu olmak hope against all hope f.
(halen daha) zamanı olmak have time on one's side f.
(halen daha) zamanı olmak time is on one's side f.
(teklif vb) halen daha geçerli olmak hold good for someone f.
halen/şu an devam etmekte olan bir şeyi olmak have something on the go [uk/australia] f.
Speaking
anlaşılan halen daha pek yemek yemiyorsun look like you still don't eat much expr.
bunu yapan herkimse halen içerdeydi whoever it was was still in there expr.
çantamı hazırlıyorum halen I am still preparing my suitcase expr.
eski sevgilime karşı halen bir şeyler hissediyorum I’m not quite over my ex expr.
halen daha meşgul müsün? are you still busy? expr.
halen daha bekliyorum I'm still waiting expr.
halen çantamı hazırlıyorum I am still preparing my suitcase expr.
halen daha belirsiz it remains to be seen expr.
Trade/Economic
halen piyasada mevcut olan bir menkul değerin ihracı seasoned issue i.
halen yapılan bir üretimin karşılığı durumunda olmadan devletin kişi veya ailelere mal ve hizmet biçimindeki ödemeleri transfer in kind i.
halen çalışsın veya çalışmasın iş arayan insanların sayısı actual labor force i.
halen mevcut bir piyasası bulunmayan menkul değer ihracı unseasoned issue i.
işçilerden halen sahip oldukları ücret ve sosyal haklardan fedakarlık etmeleri istenen toplu pazarlık concession bargaining i.
yeni ihraç olunan veya halen var olan süresi bir yıldan uzun borç araçlarının alınıp satıldığı piyasa bond market i.
ihraç edilmiş ve halen tedavülde bulunan issued and outstanding s.
Computer
halen çalışmakta already running i.
Medical
halen sigara içen current smoker i.
Marine Biology
avustralya'da halen var olan akciğerli bir balık neoceratodus i.
halen hayatta olan ve soyu tükenmiş kolsu ayaklıları kapsayan geniş bir familya terebratulidae i.
halen hayatta olan ve soyu tükenmiş kolsu ayaklıları kapsayan geniş familyayla ilgili terebratuloid s.
halen hayatta olan ve soyu tükenmiş kolsu ayaklıları kapsayan geniş familyaya benzeyen terebratuloid s.
Geology
halen çökelimini sürdürmekte olan alüvyal çökeller contemporaneous alluvial deposits i.
Military
halen karşılanmamış talep current unfilled demand i.