İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | ridicule i. | alay | ||
The proposals for training on a healthy diet have already attracted widespread ridicule in the British press. Sağlıklı beslenme eğitimi önerileri şimdiden İngiliz basınında alay konusu oldu. More Sentences |
||||
Yaygın Kullanım | ridicule f. | dalga geçmek | ||
It is not good to ridicule him in public. Kamusal alanda onunla dalga geçmek iyi değil. More Sentences |
||||
Yaygın Kullanım | ridicule f. | alay etmek | ||
It is a pity that we always go too far and end up ridiculing fundamental rights. Ne yazık ki her zaman çok ileri gidiyor ve sonunda temel haklarla alay ediyoruz. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | ridicule f. | alaya almak | ||
This is a discerning way of ridiculing the Kremlin's authoritarian press policy. Bu, Kremlin'in otoriter basın politikasını alaya almanın zeki bir yoludur. More Sentences |
||||
Genel | ridicule f. | ile alay etmek | ||
Sami would ridicule Layla. Sami, Layla ile alay ederdi. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Teknik | ridicule i. | alay | ||
If you do that, you're going to subject yourself to ridicule. Bunu yaparsan, kendini alay konusu edersin. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | ridicule i. | dalga geçme | ||
Genel | ridicule i. | taşlama | ||
Genel | ridicule i. | gülünç eleştirme | ||
Genel | ridicule i. | yergi | ||
Genel | ridicule i. | eğlenme | ||
Genel | ridicule i. | hiciv | ||
Genel | ridicule i. | istihza | ||
Genel | ridicule i. | retikül çanta | ||
Genel | ridicule i. | çok amaçlı büzgülü kadın çantası | ||
Genel | ridicule f. | eğlenmek | ||
Genel | ridicule f. | alay konusu yapmak | ||
Genel | ridicule f. | tefe koymak | ||
Genel | ridicule f. | gülmek | ||
Genel | ridicule f. | ile eğlenmek | ||
Genel | ridicule f. | istihza etmek | ||
Technical | ||||
Teknik | ridicule i. | eğlenme | ||
Teknik | ridicule f. | gülmek | ||
Teknik | ridicule f. | ile alay etmek |