kadar - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

kadar



Bedeutungen von dem Begriff "kadar" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 35 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
kadar degree n.
kadar amount n.
kadar proportion n.
kadar amounting adj.
kadar what adj.
kadar to adv.
kadar some adv.
kadar till adv.
kadar as far as adv.
kadar or so adv.
kadar about adv.
kadar so adv.
kadar as adv.
kadar inasmuch as prep.
kadar as... as prep.
kadar so as prep.
kadar as near as prep.
kadar something like prep.
kadar insomuch as prep.
kadar as prep.
kadar as much prep.
kadar until prep.
kadar by prep.
kadar up to prep.
kadar as much ... as prep.
kadar til prep.
kadar what pron.
kadar as much as conj.
kadar as well as conj.
kadar til conj.
kadar as far forth as conj.
kadar as ferforth as conj.
Colloquial
kadar 'til prep.
kadar 'til conj.
kadar comme expr.

Bedeutungen, die der Begriff "kadar" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
sonsuza kadar forever adv.
sonuna kadar all the way adv.
başından sonuna kadar through prep.
-e kadar till prep.
her ne kadar although conj.
General
belli şartlar karşılanıncaya kadar malın üçüncü bir şahsın kontrolü altında tutulması escrowing n.
kıl kadar mesafe hairbreadth n.
virginia'dan güney kaliforniya'ya kadar uzanan abd'nin güney bölgesi sunbelt n.
otobüs gibi taşıtlarda bulunan ve yapılan hızı, duraklamaların süresini ve sürücünün ne kadar direks tachograph n.
sıfırdan dokuza kadar tamsayıların her biri digit n.
1600'e kadar olan beyanlar early accounts to 1600 n.
geçinip gidecek kadar gelir competence n.
belirli yükümlülükler gerçekleşene kadar bir şeyin tarafsız bir kişiye emaneti escrow n.
bilumum menkullerinin alacaklının alacağı ödeninceye kadar davacının eline teslimini öngören müzekkere elegit n.
kadar etme amounting n.
tam katları kadar kromozom içerme durumu euploidy n.
dize kadar gelen çizme knee boot n.
fransa'nın güneybatı kıyısında, gironde halicinden ispanya sınırına kadar uzanan kıyı şeridi cote d'argent n.
ağzına kadar dolu kadeh bumper n.
bir tatlı kaşığı kadar dessertspoonful n.
geçinip gidecek kadar gelir subsistence n.
onsekiz yaşına kadar erkek çocuk boy n.
dağ kadar yüksek olmayan yer yükseltisi hill n.
anımsanamayacak kadar eski zaman time immemorial n.
ağzına kadar dolu bardak bumper n.
ms 100'den ms 1432'ye kadar süren kadim kamboçya medeniyeti khmer n.
1800’e kadar ilk çalışmalar early works to 1800 n.
gavle'den finlandiya sınırına kadar isveç'in doğu kıyısı midnight sun coast n.
göz açıp kapayıncaya kadar the twinkling of an eye n.
güney afrika'da durban kentinden kuzeyde tugela nehrinin döküldüğü yere kadar olan sahil şeridi dolphin coast n.
belli şartlar karşılanıncaya kadar kontrolü altında tutan escrowee n.
ölümcül hastaların ölene kadar bakıldığı bakımevi hospice n.
zerre kadar diddlysquat n.
iğneden ipliğe kadar including even the smallest items n.
dünya kadar para pots of money n.
gümüş kıyı, kuzeyde oporto'dan güneyde costa de lisboa'ya kadar uzanan portekiz sahil şeridi costa de prata n.
bırakılan izlerin birini belirli bir yere kadar götürmesi trace to n.
avazı çıktığı kadar bağıran shrieker n.
bir kattan merdiven sahanlığına kadar giden merdiven bölümü flight of stairs n.
bir kattan merdiven sahanlığına kadar giden merdiven bölümü flight of steps n.
yolculuğun sonuna kadar geçerli bilet through ticket n.
yok denecek kadar minute amount n.
yok denecek kadar az minute amount n.
ceplerinin içine kadar yapılan arama body search n.
15. yüzyıla kadar ispanya ve portekiz'de yaşamış museviler sephardic jew n.
organizmanın doğumdan ölüme kadar geçirdiği evrelerin bütünü life cycle n.
hakkında konuşulacak kadar olgunlaşmış fikir a speech-ripe idea n.
artık eskisi kadar etki uyandırmayan sanat eseri war-horse n.
ağzına kadar doldurma cram n.
ölçülemeyecek kadar az bir miktar olan skerrick n.
üzerinde durmaya değmeyecek kadar önemsiz konu dead letter n.
üzerinde durmaya değmeyecek kadar önemsiz konu nonissue n.
sonuna kadar direnme perseverance n.
okunamayacak kadar küçük basılmış bölüm the small print n.
pabuç kadar ciklet a wad of gum n.
yolculuğun sonuna kadar olan bilet through ticket n.
ağzına kadar dolu bardak brimmer n.
üç yaşına kadar olan çocuklar children up to three years of age n.
yok denecek kadar az şans a slight chance n.
yeteri kadar para enough money n.
omuza kadar uzamış saç shoulder length hair n.
bilgisayar oyunlarında bir oyunun konusunun ve temel oyun mekaniğinin ne kadar iyi tasarlanmış ve oyunda ne kadar verimli bir şekilde uygulanmış olduğunu ifade eden sözcük gameplay n.
mevcut yılın başından günümüze kadar olan süre ytd (year-to-date) n.
taklit edilemeyecek kadar iyi inimitability n.
Ekoseli kumaştan yapılmış ayak bileğine kadar inen kadınların giydiği kilit arisaidh n.
bileğe kadar (derin) ankle-deep n.
bileğe kadar kar ankle-deep snow n.
isa'nın çarmıha gerildiği yere kadar yürüdüğü yol via dolorosa n.
batı mısır'dan atlantik okyanusu'na kadar uzanan bölge barbary n.
fasulye kadar beans n.
tavana kadar kitaplık book stack n.
başkalarının yararını da kendi yararı kadar gözetme altruism n.
reddedilmeyecek kadar iyi bir teklif an offer too good to refuse n.
1950 ve 60'larda popüler olmuş genelde küt saç olarak kullanılan kulak altına kadar uzanan, perçemli bir saç modeli pageboy haircut n.
şimdiye kadar yazılmış en iyi şarkı best song ever written n.
ilk tamire kadar geçen süre time-to-first-fix n.
sabah dokuzdan akşam beşe kadar süren iş nine-to-five job n.
yayınevi için orijinal çalışmalara erişimde, bu çalışmaların incelenmesinden ve değerlendirilmesinden basıma kadar süreçten sorumlu görevli acquisitions editor n.
ne kadar tartışılırsa tartışılsın bir önemi olmayan, sonuca varılamayan durum moot point n.
şimdilik bu kadar (kısaltma) that's all for now (tafn) n.
bir onsun yarısı kadar olan sıvı ölçü birimi tablespoonful n.
6 cubit (dirsekten orta parmağın ucuna kadar olan mesafe) uzunluğa eşdeğer ibrani uzunluk ölçüsü caneh n.
dirsekten orta parmağın ucuna kadar olan mesafeye eşit eski bir uzunluk ölçüsü birimi cubit n.
zerre kadar şey (bile) the first thing n.
kasım ayından ocak ayının başına kadar geçen, birçok tatilin kutlandığı zaman aralığı the holidays [usa] n.
kasım ayından ocak ayının başına kadar geçen, birçok tatilin kutlandığı zaman aralığı the holiday season [usa] n.
belden veya dizden ayak bileğine kadar kaplayan koruyucu zırh greave n.
sayılamayacak kadar çok miktar trillion n.
bütün gece yetecek kadar ışık allnight n.
bütün gece yetecek kadar yakıt allnight n.
bütün gece yetecek kadar yiyecek allnight n.
göz büyüklüğü 200 olan bir elekten geçecek kadar ince öğütme all-sliming n.
oyuncuların sadece bir kişi kalana kadar rakip oyuncuları paintball, çorap, lastik bant veya benzeri nesnelerle ebeledikleri bir oyun assassin n.
2000'den 2009'un sonuna kadar süren on yıllık dönem aughts n.
çin'de 1949 yılına kadar çeşitli devlet kurumlarına verilen isim yamen n.
dünya harikaları arasına girebilecek kadar muhteşem olduğu düşünülen şey the eighth wonder of the world n.
en ince ayrıntısına kadar açıklama elementation n.
arasından seçim yapılamayacak kadar bolluk embarras de richesses n.
ispanya'da sokaktan ringe kadar devam eden boğa koşusu encierro n.
(bir şeyin) ne kadar az harcandığı underspend n.
yerine daha iyisi bulunana kadar koleksiyonda tutulan düşük kaliteli eşya filler n.
bir çaydanlık kadar olan miktar kettle n.
dar eteğin arkasındaki etek ucu çizgisine kadar çıkan plikaşe kick pleat n.
karşılaşınca öpüşülecek kadar samimi olunan uzak akraba kissing cousin n.
ağzına kadar dolu olan kül saklama vazosu urnful n.
sıkacak kadar uzun olma lengthiness n.
kıl kadar mesafe eyelash n.
göz açıp kapayana kadar geçen zaman eyewink n.
hüküm giymiş kimsenin hücresinden idam edileceği yere kadar yürüdüğü mesafe last mile n.
randevuya çıkan bir kadının üzerinde taşıdığı, partneri ile kavga etmeleri durumunda eve dönmesine yetecek kadar yol parası mad money n.
tüm teklifler alınana kadar açılmayan gizli yazılı teklif bid n.
yok denecek kadar az haet [scotland] n.
(mecazi anlamda) göz açıp kapayıncaya kadar geçen süre blink n.
göz açıp kapayıncaya kadar geçen süre blink of an eye n.
elde idare edilecek kadar küçük olan şey hand-held n.
1970'lerden 1993'te liderleri öldürülene kadar kokain üretimini kontrol etmiş kolombiyalı bir uyuşturucu karteli medellin cartel n.
bir pistteki belirtilen gün kadar süren at veya köpek yarışı sezonu meeting n.
çocukların sersemleyene kadar ipte sallandıkları bir oyun meritot [obsolete] n.
baş makale kadar önemi olmayıp gazetelerde veya haftalık yayınlarda basılan veya basılmaya uygun, popüler veya hafif içerikli edebi deneme veya makale middle n.
ağzına kadar doldurma heaping n.
tatillerde de açık olup geç saatlere kadar kapanmayan, acil ihtiyaç maddeleri bulunduran ve görece yüksek fiyattan satış yapan bir tür perakendeci mini-mart n.
ağzına kadar dolu olma brimfulness [obsolete] n.
ağzına kadar dolu olma brimfullness [obsolete] n.
dize kadar uzanan bir tür deri ayakkabı brogan shoe n.
yarış pistinin son dönüşünden bitiş çizgisine kadar olan kısmı homestretch n.
kadınların abiye kıyafetlerle giydiği, parmakları açıkta bırakan ve genellikle dirsek ve üstüne kadar uzanan eldiven mit n.
tek bir isimle tanınacak kadar ünlü kimse mononym n.
mö. 5. yüzyıldan ms. 16. yüzyıla kadar ohio ve mississippi vadilerinde etkili olmuş kızılderili kabilelerine mensup kimse mound-builder n.
ayak bileğinin üstüne kadar uzanan şoson gaiter n.
M.Ö. 4. yüzyılda sirakuza'da hükümdar olan dionysios'un sarayında yaşamış ve dünyaca ünlü damokles'in kılıcı deyiminin zamanımıza kadar gelmesine sebep olmuş kişi damocles n.
atlı avcının zıplayarak geçemeyeceği kadar yüksek çit bullfinch n.
çene hizasına kadar barfiks çekme chin-up n.
tutsakların işlem istasyonuna götürülene kadar toplandığı yer detainee collecting point n.
ağzına kadar dolu full to the gunwales n.
taşacak kadar dolu full to the gunwales n.
bir dereceye kadar icra yetkisi gerektiren mevki office n.
yok denecek kadar az miktar one-tenth n.
taşacak kadar dolu olma overfill n.
tadın yenemeyecek kadar berbat olması disgustingness n.
algılanamayacak kadar kısa anlar instants n.
göbek bağı düşene kadar bebeğin karnına sarılan kuşak belly button band n.
göbek bağı düşene kadar bebeğin karnına sarılan kuşak bellyband n.
evrenin büyüklüğü içinde kendinin ne kadar küçük ve önemsiz bir varlık olduğunu hissetme duygusu occhiolism n.
en ince ayrıntısına kadar açıklanma circumstantiality n.
(hanedan armalarında) genişliğinin yarısı kadar küçültülmüş şerit closet n.
uygun biri atanana kadar makamı başka birinin tutması commendam n.
ağzına kadar doldurulabilir crammable n.
(özellikle tokası olmayıp bileğe kadar uzanan) kauçuk şoson india rubber n.
zamanı saniyesine kadar doğru gösteren saat isochronon n.
bardak işaretine kadar gelen içecek miktarı peg [uk] n.
(belirtilen kadar) sterlin değerinde olan şey pounder n.
temmuz başından eylül başına kadar yazın en sıcak günlerinin yaşandığı zaman aralığı dog days n.
1930'lardan 1970'lere kadar üretilmiş bir seramik yemek takımı markası fiesta ware® n.
parmak kadar şey fingerling n.
sonsuza kadar dönen kart flexagon n.
bayrağın direkten açıktaki kenarına kadar olan uzunluğu fly n.
kılıcın kesici kısmının ortasından ucuna kadar olan, nispeten zayıf bölümü foible n.
serveti milyonlarla ölçülemeyecek kadar zengin kimse gazillionaire n.
yarış atlarına başlangıç çizgisine kadar eşlik eden atlı görevli outrider n.
ölçülemeyecek kadar küçük boyutlu ideal madde particle n.
kitabın kütüphane raflarına yerleştirilene kadar tabi tutulduğu işlemler preparation n.
uyluklara veya daha da aşağıya kadar uzanan bol giysi shirt n.
el kadar kıyafet skimp n.
zilzurna sarhoş edecek kadar alkol skinful n.
… gece kadar süre sleep n.
çubuk kadar miktar stick n.
çubuk kadar miktar stickful n.
sonuna (kadar) last n.
sertleşene/ağrıyana kadar ovalanmış yer rub n.
yeteri kadar yararlanmamak underutilize v.
tırnaklarını dibine kadar kesmek cut one's nails to the quick v.
ağzına kadar doldurmak cram v.
belirli bir hizaya kadar gelmek come up to v.
kapıya kadar geçirmek see somebody out v.
bir iş için istediği kadar zaman harcamak take one's time on v.
gemiyi kullanımdan çıkarıp tekrar kullanılıncaya kadar muhafaza altına almak mothball v.
belirli bir saate kadar yatmamak stay up until v.
sabaha/geç vakte kadar çalışmak lucubrate v.
avazı çıktığı kadar bağırmak shout at the top of one's voice v.
sonuna kadar yaşamak live out v.
ağzına kadar dolu olmak brim v.
ağzına kadar dolu olmak brim with v.
geç saate kadar kalmak stay late v.
avazı çıktığı kadar bağırmak shriek v.
kendini belirli bir şeyi yapacak kadar güçlü hissetmek feel up to v.
başkalarının duyabileceği kadar yükseltmek (sesini) project v.
bir şeyden zarar görmeyecek kadar bir mesafede durmak stand clear v.
bir şeyi iyi kötü kullanabilecek kadar bilmek have a working knowledge of v.
bıktıracak kadar konuşmak go on about v.
kadar etmek amount to v.
sabaha kadar eğlenmek make a night of it v.
kadar yayılmak (bir yere) spill over into v.
kadar iyi olmak measure up to v.
birini eskisi kadar saymamak come down in one's opinion v.
kemiklerine kadar işlemek penetrate right to one's bones v.
bir şeyden zarar görmeyecek kadar bir mesafede durmak stand clear of v.
gırtlağına kadar borçlu olmak be up to one's ears in debt v.
gırtlağına kadar borçlu olmak be up to one's eyes in debt v.
ağzına kadar doldurmak heap v.
saptamak (silsileyi geçmişte belirli bir zamana kadar) trace to v.
bir iş sonuçlanıncaya kadar boş yere gecikmelerle uğramak drift v.
gece yarısına kadar çalışmak burn the midnight oil v.
sonuna kadar yapmak perform to the end v.
ayağına kadar gitmek condescend to visit v.
altından kalkamayacak kadar çok iş üstlenmek overreach oneself v.
mümkün olduğu kadar büyütmek maximize v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat somebody to a pulp v.
yeteri kadar vurgulamamak underemphasize v.
özü kalana kadar kaynamak boil down v.
yarışın veya zor bir olayın sonuna kadar dayanmak stay the course v.
kadar uzanmak go back to v.
zerre kadar şüphe kalmamak be beyond a shadow of a doubt v.
istediği kadar zaman harcamak take one's time v.
sonsuza kadar sürmek last forever v.
arada dağlar kadar fark olmak be far apart v.
... kadar ... olmak rival v.
yakalayıncaya kadar peşini bırakmamak hunt down v.
fenalıklar geçirmeye veya o zamana kadar gizli tuttuğu her şeyi ifşa etmeye başlamak go to pieces v.
avazı çıktığı kadar bağırmak squall v.
bir şeyi sonuna kadar oturarak izlemek sit through something v.
ayağına kadar gelmek show modesty by visiting v.
iliklerine kadar ıslanmak be soaked to the skin v.
birini kapıya kadar uğurlamak show someone out v.
sonuna kadar dinlemek hear out v.
ayağına kadar gitmek be obliged to visit v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek clobber v.
avazı çıktığı kadar bağırmak shout out v.
avazı çıktığı kadar bağırmak bawl v.
son kuruşuna kadar harcamak spend to the last penny v.
sonuna kadar oturmak sit out v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek beat the hell out of somebody v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek give somebody a good thrashing v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek tan somebody's hide v.
göz açıp kapayıncaya kadar olmak happen in the blinking of an eye v.
iliklerine kadar işlemek jar every bone in somebody's body v.
göz açıp kapayıncaya kadar olmak happen in a blink v.
öldürene kadar dövmek beat to death v.
gece geç saatlere kadar uyanık kalmak stay up late v.
sonuna kadar dayanmak stand the gaff v.
ağzına kadar dolmak brim v.
aralarında dağlar kadar fark olmak be poles apart v.
eşek sudan gelinceye kadar dövmek whale the tar out of v.
biri kadar başarılı olmaya çalışmak emulate v.
son yudumuna kadar içmek drink up v.
-e kadar uzanmak extend over v.
boyunu aşacak kadar açılmak get out of one's depth v.
duymayacak kadar uzaklaşmak get out of earshot v.
ulaşılamayacak kadar ileri gitmek get out of reach v.
ulaşılmayacak kadar uzakta olmak get out of reach v.
olabileceği kadar olmamak get behind (with) v.
yükselebileceği kadar yükselmemek get behind (with) v.
yüzemeyeceği kadar açılmak get out of one's depth v.
gözle görülemeyecek kadar uzaklaşmak get out of view v.
gözle görülemeyecek kadar uzaklaşmak get out of sight v.
duyulmayacak kadar uzaklaşmak get out of earshot v.
ulaşılmayacak kadar uzaklaşmak get out of reach v.
uzanmak (geçmişte belirli bir zamana kadar) trace to v.
birini pestili çıkana kadar dövmek pound someone into a jelly v.
temele kadar yıkmak pull down v.
yeteri kadar vermemek stint v.
son noktaya kadar gitmek land up v.
kuş kadar yemek peck v.
sonuna kadar direnmek persevere v.
aşağıya kadar uğurlamak hand down v.
ölene kadar kırbaçlamak flog someone to death v.
dünyalar kadar sevmek love to bits v.
günümüze kadar gelmek come until today v.
geç saate kadar ayakta kalmak keep late hours v.
günümüze kadar gelmek survive until today v.
yerden göğe kadar haklı olmak be absolutely right v.
gece geç saatlere kadar çalışmak work until very late v.
gece geç saatlere kadar çalışmak work or study late into the night v.
geç vakte kadar kalmak be up late v.
evine kadar eşlik etmek accompany someone to his/her house v.
-e kadar ceşitlilik göstermek vary up to v.
geç saatlere kadar çalışmak work until late v.
geç saate kadar çalışmak work until late v.
-e (kadar) ulaşmak reach up to v.
avazı çıktığı kadar bağırmak scream at the top of one’s voice v.
avazı çıktığı kadar bağırmak scream at the top of one’s lungs v.
kemiğe kadar kesmek cut something to the bone v.
en ince ayrıntısına kadar tasarlamak planify v.
temeline kadar sarsmak shake to its very foundations v.
geç saate kadar çalışmak work late v.
geri dönemeyecek kadar yol almış olmak be too far gone to go back now v.
yolun sonuna kadar koşmak run to the end of the road v.
gördüğü evi almaya yetecek kadar para kazanmak make enough money to buy the house she/he saw v.
patlayıncaya kadar bira içmek swill beer v.
yeteri kadar uyumamak not sleep enough v.
araba kullanamayacak/süremeyecek kadar sarhoş olmak be too drunk to drive v.
-e kadar ulaşmak extend all the way to v.
günde 100 bin kadar hit almak get about 100,000 hits a day v.
tıka basa/ağzına kadar dolmak engorge v.
altmış sekiz yaşına kadar yaşamak live to the age of sixty-eight v.
...diyecek/iddia edecek kadar ileriye gitmek go on to claim that v.
soğanları pembeleşinceye kadar kavurmak fry the onions until pink in colour v.
soğanları pembeleşinceye kadar kızartmak fry the onions until pink in colour v.
soğanları pembeleşinceye kadar kızartmak fry the onions until they turn golden brown v.
soğanları pembeleşinceye kadar kavurmak fry the onions until they turn golden brown v.
ay sonunda/ay sonuna kadar ödemek pay by the end of the month v.
çatlayana kadar içmek drink until burst v.
biriyle köşeye kadar yarışmak race someone to the corner v.
(markete kadar) gidip gelmek run up to the store v.
soğuyana kadar bekletmek let it sit until it cools down v.
sonuna kadar kalmak stay to the end v.
(hamileliği) sonuna kadar götürmek carry to term v.
95 yaşına kadar yaşamak live to the age of 95 v.
evlenene kadar bakire kalmak remain a virgin until marriage v.
sonuna kadar plana bağlı kalmak stick to the plan till the end v.
birine evine kadar eşlik etmek accompany someone home v.
birine evine kadar eşlik etmek see someone home v.
ağzına kadar doldurmak fill to overflowing v.
gece geç saate kadar dışarıda kalmak stay out late v.
yeteri kadar vurgulamamak underemphasise v.
yeteri kadar yararlanmamak underutilise v.
mümkün olduğu kadar büyütmek maximise v.
birbirinden gece gündüz kadar farklı olmak be as different as night and day v.
kapıdan geçemeyecek kadar iri olmak not fit through the door v.
geç vakitlere kadar dışarıda olmak/kalmak stay out until the early hours v.
doyana kadar yemek eat till you're full v.
doyana kadar yemek eat until you're full v.
elinden geldiği kadar hızlı ve acele bir şekilde koşmak dead run v.
sonuna kadar beklemek outwait v.
sonuna kadar kullanmak leverage v.
-nın kapısına (kadar) gelmek come to one's door v.
gözü başka hiçbir şeyi göremeyecek kadar bir şeyden etkilenmek be so affected by something that one can't think of anything else v.
bilinci kaybolana kadar tekmelemek kick someone senseless v.
hayvanları, arazideki bitki örtüsü aşırı zarar görene kadar otlatmak overgraze v.
ağzına kadar doldurmak fill to the brim v.
duruşmaya kadar tutmak remand v.
dört işlem yapabilecek kadar matematik bilgisine sahip olmak numerate v.
yatmamak (belirli bir saate kadar) stay up v.
bir dereceye kadar etkili olmak carry weight v.
bir dereceye kadar sözünü geçirmek carry weight v.
geç saate kadar uyumak sleep late v.
bir şeyin/bir yerin derinliğine/içlerine kadar uzanmak/varmak reach deep into something/somewhere v.
orijinal sayının onda biri kadar azaltmak tithe [obsolete] v.
kanının son damlasına kadar mücadele etmek die game v.
kanının son damlasına kadar mücadele etmek die in harness v.
ölene kadar işkence etmek die in the pain v.
yabani arıları uçuş güzergahlarına bakarak yuvalarına kadar takip etmek line bees v.
son kuruşuna kadar ödemek pay scot and lot v.
yakalayana kadar kovalamak truck v.
donma noktasına kadar soğumak undercool v.
yeteri kadar tanıtmamak underexpose v.
yeteri kadar göstermemek underexpose v.
(başka bir şey kadar) iyi performans gösterememek underperform v.
sapına kadar sokmak uphilt v.
kabzasına kadar saplamak uphilt v.
oğlak derisi kadar esnek hale getirmek cheverliize v.
sonuna kadar çabalamak extend v.
son raddeye kadar zorlamak extend v.
sonuna kadar zorlamak extend oneself v.
devam edemeyecek kadar bitap düşmek knock up [dated] v.
kadar etmek make v.
(bir şeyi) delininceye kadar kullanmak wear through v.
sonuna kadar içmek quass [obsolete] v.
(bir şeyi) vın sesi çıkaracak kadar hızlı atmak whiz v.
(bir şeyi) vın sesi çıkaracak kadar hızlı atmak whizz v.
bilgisayar programını çalışana kadar parça parça düzeltmek hack v.
ağzına kadar dolu olmak be stuffed v.
(hayvanı) yuvasına kadar takip etmek harbour v.
(çömleği) optimum dayanıklılığa ulaşana kadar pişirmek mature v.
(çömlek) sağlamlaşana kadar pişmek mature v.
(belirli bir alfabe, dil) yazılı iletişim kuracak kadar iyi bilmek write v.
(nehir) özellikle kütüklerin yüzeceği seviyeye kadar aniden yükselmek boom v.
dakikasına kadar belirlemek minute v.
doygunluk noktasına kadar doldurmak replete v.
doyana kadar doldurmak replete v.
(zaman göstergesi belirlenen süre kadar) yavaşlamak lose v.
… miktar kadar etmek bulk v.
kadehi ağzına kadar doldurup içerek boşaltmak bumper v.
tutuşup yok olana kadar yanmak burn up v.
ağzına kadar dolu olmak burst v.
patlayana kadar yemek glut v.
(geyiği) yuvasına kadar takip etmek lodge v.
son damlasına kadar içmek buzz [dialect] [uk] v.
(belirli noktaya kadar) sürdürmek go v.
-e kadar büyümek go v.
ağzına kadar sıkıştırmak chock (up) [uk] v.
ağzına kadar doldurmak chock (up) [uk] v.
ağzına kadar doldurmak choke v.
ağzına kadar dolmak choke v.
(hayvanı) inine kadar kovalamak den v.
(hayvanı) inine kadar takip etmek den v.
doğuma kadar karnında taşımak gestate v.
(istekleri yerine gelene kadar) binanın etrafını sarmak gherao [india] v.
inletecek kadar şiddetli acı yaşamak groan v.
feryat edecek kadar çok istemek groan v.
ağzına kadar doldurmak overcram v.
taşacak kadar dolu olmak overfill v.
'-e kadar uzanmak overspan v.
ağzına kadar doldurmak overstuff v.
ağzına kadar dolmak overswell v.
pembeleşene kadar kızartmak rissoler v.
yetişkinliğe kadar hayatta kalmak survive into adulthood v.
uzun süre hız yapmaktan ne kadar hızlandığını fark edemez olmak velocitize v.
uzun süre hız yapmaktan ne kadar hızlandığını fark edemez olmak velocitise v.
(şahin) kursağı dolana kadar yemek gorge v.
iç bayacak kadar doyurucu olmak cloy v.
(içeceği) son damlasına kadar içmek drain v.
damlayarak taşacak kadar doymak drip v.
ağzına kadar dolmak pack v.
(özellikle yanından geçerken) dokunacak kadar yaklaşmak clip v.
sonuna kadar dolmak pack v.
ağzına kadar doldurmak pang [scotland] v.
baca havası ile tütsülenmiş tütünü yüksek sıcaklığa kadar ısıtmak sap v.
ağzına kadar doldurmak saturate v.
(tuz) çatlaması durana kadar kızartmak veya kireçlemek decrepitate v.
sağır edecek kadar gürültülü olmak deafen v.
ince ayrıntısına kadar irdelemek flyspeck v.
sonuna kadar takip etmek follow out v.
sonuçlanana kadar takip etmek follow out v.
(bir yere kadar) çekmek gather v.
(haritayı) herhangi iki nokta arasındaki yön çizgisi doğadaki konumuna karşılık gelene kadar döndürmek orient v.
(ipliği) sonuna kadar döndürmek outspin v.
ortadan kayboluncaya kadar izlemek outwatch v.
sonlanana kadar izlemek outwatch v.
yeteri kadar vermemek scantle v.
bir uçtan diğer uca kadar sürmek school v.
ağzına kadar doldurmak scram [dialect] [uk] v.
(resim) görünmeyecek kadar tepeye asmak sky v.
geç saatlere kadar uyanık kalmak sleep in v.
alt edemeyecek kadar kurnaz beat v.
tahmin edilemeyecek kadar kaprisli beat v.
taşacak kadar dolu olmak spill v.
ağzına kadar doldurmak stive v.
ağzına kadar doldurmak supply v.
en ufak ayrıntısına kadar denetlemek micromanage v.
(kadar) geçirmek guide v.
en ufak ayrıntısına kadar denetlemek micromanage v.
kadar geçirmek precede v.
rakip olacak kadar iyi olmak rival v.
kadar yakın as near as adj.
kadar sert as firm as adj.
kadar sağır as deaf as adj.
kadar şişman as fat as adj.
kadar küçük as small as adj.
tiksindirecek kadar kirli nasty adj.
kadar zengin as rich as adj.
inanılmayacak kadar iyi too good to be true adj.
iliğine kadar üşümüş chilled to the marrow adj.
kadar tatlı as sweet as adj.
kadar çok as plentiful as adj.
kadar geniş as large as adj.
kadar hareketli as unstable as adj.
kadar karanlık as dark as adj.
dağlar kadar great adj.
kadar yumuşak as smooth as adj.
bacak kadar squat adj.
kazık kadar huge adj.
kadar büyük as big as adj.
kadar sarı as yellow as adj.
kadar siyah as black as adj.
kadar zayıf as weak as adj.
ardına kadar açık wide open adj.
kadar benzer as like as adj.
kadar ince as slender as adj.
kadar hızlı as quick as adj.
kadar kurnaz as tricky as adj.
kadar çabuk as rapid as adj.
ne kadar hor görüldüğünü belirten (birinin/bir şeyin) supercilious adj.
kadar özgür as free as adj.
kadar sabit as steady as adj.
kadar dümdüz as flat as adj.
avuç içi kadar poky adj.
imanına kadar overflowing adj.
dünya kadar lots of adj.
kadar çabuk as quickly as adj.
avuç içi kadar very small adj.
kadar gevşek as yielding as adj.
kadar hızlı as fleet as adj.
kadar sessiz as quiet as adj.
kadar mutlu as happy as adj.
eşek kadar grown up adj.
kadar yumuşak as soft as adj.
zerre kadar a modicum of adj.
kadar ince as thin as adj.
bit kadar tiny adj.
kadar uzun as tall as adj.
kadar sert as tough as adj.
kadar çılgın as mad as adj.
kurşun kadar ağır leadier adj.
ağzına kadar dolu brimful adj.
günümüze kadar gelen extant adj.
el kadar very small adj.
karun kadar zengin as rich as croesus adj.
o zamana kadar karşılaşılmamış unprecedented adj.
kadar sıcak as warm as adj.
kadar zayıf as poor as adj.
kadar gürültülü as loud as adj.
kadar meşgul as busy as adj.
kadar hareketsiz as dumb as adj.
kadar ürkek as timid as adj.
başından sonuna kadar aynı güçle sürdürülen sustained adj.
kadar sessiz as still as adj.
bacak kadar very short adj.
kadar iyi as good as adj.
kadar kolay kırılır as brittle as adj.
sayılmayacak kadar çok numberless adj.