way - Turkish English Dictionary
History

way

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "way" in Turkish English Dictionary : 100 result(s)

English Turkish
Common Usage
way n. yol
way n. taraf
way n. tarz
way n. gidişat
way n. yön
way n. yapılış şekli
way n. usul
way n. yöntem
General
way n. adet
way n. davranış
way n. yöntem
way n. gidiş
way n. kayıp
way n. halet
way n. yordam
way n. tarik
way n. yan
way n. yer
way n. huy
way n. erkan
way n. tarz
way n. ilerleme
way n. gidişat
way n. adap
way n. itiyat
way n. biçim
way n. suret
way n. cihet
way n. uzaklık
way n. iş alanı
way n. minval
way n. çığır
way n. racon
way n. zagon
way n. vasıta
way n. durum
way n. çare
way n. yapılış şekli
way n. usul
way n. şekil
way n. gelenek
way n. husus
way n. davranış tarzı
way n. hal
way n. bakım
way n. yol
way n. yön
way n. civar
way n. taraf
way n. yol yordam
way n. mesafe
way n. bir şeyi istediği gibi yapabilme
way n. canı istediği gibi hareket etme
way n. olasılık
way n. olası karar
way n. olası hareket
way n. olası sonuç
way n. iyi geçinebilme
way n. (bir şeyi) iyi yapabilme
way n. katılımcı
way n. hareket özgürlüğü
way n. fırsat, şans
way n. yer
way n. küçük ve dar sokak
way n. gemi kızağı
way n. kılavuz
way v. başarmak
way adv. çok
way adv. aşırı
way adv. fazla
way adv. uzağa
Law
way n. zorunlu geçit hakkı
way n. geçit hakkı
way n. yol hakkı
way n. (bir kimsenin mülkünden) yasal geçiş hakkı
way n. yasal geçiş hakkının olduğu bir yol
way n. üzerinden umumi bir yolun geçtiği toprak
way n. tren yolunun geçtiği toprak
way n. elektrik, doğal gaz gibi kamu hizmetleri için kullanılan toprak
Technical
way n. taraf
way n. yön
way n. (valf) uç
way n. (şalter) çalışma pozisyonu
way n. geminin üzerinde inşa edildiği ahşap yapı
way n. makinedeki kılavuz yüzey
way n. kılavuz yapı
way n. ortak özelliklere sahip olan bir grup
way n. kategori
way n. tür
way n. tanım
way n. (gemi, tekne) sudaki hız
way n. hareket
way n. hız
way yol
Textile
way n. kumaşta ipliklerin yönü
Automotive
way yol
Astronomy
way n. geceleri gökyüzünde görülen yola benzer ışık kuşağı
Religious
way n. bir dine uygun olarak benimsenen davranış, tutum ve yaşam tarzı
way n. hristiyanlık
way n. bir navaho dini töreni

Meanings of "way" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
Common Usage
way out n. çıkar yol
half-way line n. santra çizgisi
half-way line n. orta saha çizgisi
by the way adv. bu arada
all the way adv. sonuna kadar
in a messy way adv. dağınıkça
by way of prep. aracılığıyla
by way of prep. yolu ile
by way of prep. vasıtası ile
by way of prep. kanalıyla
by way of prep. vasıtasıyla
by way of prep. üzerinden
General
way of using n. kullanış
carriage way n. yolun özellikle taşıtlar için ayrılmış kısmı
right of way n. mürur hakkı
way in n. giriş
the right way n. doğru yol
milky way n. gökdere
the wrong way round n. ters
single way anova n. tek yollu anova
a way out n. çözüm yolu
way of living n. yaşayış
carriage way n. araba yolu
state/way of being made n. yapılış
taxi way n. taksi yolu
common way n. orta yol (anlaşma vb)
way of thinking n. düşünce biçimi
way back n. dönüş
way of sitting n. oturuş
way of speaking n. söyleyiş
right of way n. geçiş hakkı
a long way to hoe n. zahmetli iş
the way n. yapma şekli
way of life n. yaşam tarzı
right of way n. trafik geçiş hakkı
pedestrian way n. yaya kaldırımı
way of thinking n. düşünüş
way of reading n. okunuş
way out n. çözüm
way of seizing n. kapış
milky way n. samanyolu
way in n. girilecek yol
roundabout way n. dolambaçlı yol
way of behaviour n. davranış biçimi
way of life n. gidiş
way of life n. yaşam biçimi
three way anova n. üç yollu anova
the right way n. hak yolu
right of way n. otoyol hakkı
right of way n. geçiş üstünlüğü
a good way n. çok uzak
way of searching n. arayış
the way n. yapılış şekli
way out n. çıkış yolu
the way n. yöntem
right of way n. yol geçen arazi parçası
way out n. çıkış
water way n. nehir yolu
the right way do (something) n. yol yöntem
the right way do (something) n. yol yordam
right of way n. irtifak hakkı
right of way n. geçit hakkı
the milky way n. kehkeşan
way of thinking n. düşünme tarzı
jewish way of life n. yahudi yaşam tarzı
way home n. evin yolu
right-of-way fight n. yol verme kavgası
the way of work n. çalışma şekli
middle way n. ikisinin ortası
middle way n. ikisi ortası
way of dressing n. giyim tarzı
way of behaviour n. davranış şekli
way of behaving n. yol
the right way to do (something) n. yol erkan
searching for the right way n. hidayet
the way of thinking n. düşünme şekli
cart way n. araba yolu
covered way n. örtülü yol
by-way n. dolaşık yol
half-way house n. aşama
by-way n. yan yol
four-way n. dört yönde geçit veren
by-way n. gizli yol
half-way house n. uzlaşma
by-way n. karanlık yol
one-way street n. tekyönlü yol
one-way ticket n. dönüş bileti
two-way radio n. alıcı verici
one-way traffic n. tek yönlü trafik
two-way communication n. ikili iletişim
two-way communication n. çift yönlü iletişim
one-way slope n. tek yönlü eğim
one-way rental n. tek yönlü kiralama
one-way ticket n. tek gidiş bileti
one-way ticket n. gidiş bileti
underground way n. tünel
a good way n. hayli mesafe
way heave n. geçit hakkı
water way n. su yolu
way out n. yol çıkışı
way in n. yol girişi
the way of dressing n. giyim şekli
escape way n. çıkış yolu
easy way of doing something n. bir işi yapmanın kolay yolu
way station n. ara durak
way station n. ara istasyon
islamic way of life n. islami hayat biçimi
islamic way of life n. islami hayat tarzı
the only way to escape n. kurtulmanın tek yolu
the easiest way n. en kolay yol
milky way galaxy n. samanyolu galaksisi
way of communication n. iletişim biçimi
way of learning n. öğrenme şekli
way of addressing n. hitap şekli
way of addressing n. hitap terimi
the best way to learn language n. dil öğrenmenin en iyi yolu
the right way n. hidayet
outdated way n. çağdışı yöntem/yol
convenient way n. uygun yol
bike way n. bisiklet yolu
way of thinking n. düşünce tarzı
way of thinking n. düşünme biçimi
the worst way to die n. en kötü ölüm şekli
particular way n. belli bir yol/biçim
third way n. üçüncü yol
public way n. halka açık yol
traditional way n. geleneksel yol
race way n. su yatağı
race way n. su kanalı
race way n. su oluğu
race way n. kanal
race way n. su arkı
different way of saying n. başka bir şekilde söyleniş
the hard way n. zor yoldan
the entire way n. bütün yol boyunca
the whole way n. bütün yol boyunca
two-way street n. karşılıklı özveri gerektiren ilişki
american way n. amerikan tarzı
the american way n. amerikan tarzı
asking the way n. yol tarifi isteme
each way n. at yarışında bahisçinin oynadığı at birinci, ikinci veya üçüncü olursa para kazandığı bahis
best way possible n. en iyi yöntem
right–of–way n. öncelik hakkı
way [dialect] n. sebep
way [dialect] n. neden
way-out [uk] n. çıkış
half-way house n. yarıyol hanı
half-way house n. orta nokta
half-way house n. uyum evi
(the) right of way n. trafik geçiş hakkı
(the) right of way n. geçiş izni
(the) right of way n. geçiş üstünlüğü
(the) right of way n. yol hakkı
(the) right of way n. geçme hakkı
(the) right of way n. öncelik hakkı
harm's way n. tehlike
harm's way n. riskli durum
bridle way n. at yolu
right of way n. kamu yoluyla kaplı arazi
right of way n. üzerinden kamu yolu geçen arazi
right of way n. yollarla kaplı arazi
great white way n. geceleri parlak bir şekilde aydınlatılan ve genellikle tiyatrolara ayrılmış cadde
one-way street n. tek taraflı etkileşim
one-way ticket n. yapıldıktan sonra geri dönüşü olmayan hareket
private way n. kamu yerine belirli kişi veya kişilere yönelik bir tür arazi geçiş hakkı
private way n. özel mal sahipleri tarafından düzenlenen ve masraflar bizzat üstlenerek sürdürülen hak
private way n. özel mülk sahibinin talep ve masrafları ile sürdürülen geçiş hakkı
give way v. yıkılmak
find a way out v. yolunu bulmak
pay one's way v. kendi masraflarını kendi ödemek
give way v. yol vermek
give way v. dayanamamak
be in a bad way v. çok zor bir durumda olmak
be way out in left field v. fena halde yanılmak
be on its way out v. devri kapanmak üzere olmak
feel one's way v. çok ihtiyatlı davranmak
show the way v. yol göstermek
take one's own way v. bildiğini okumak
go one's way v. kafasının dikine gitmek
have one's own way v. kendi bildiğini okumak
go the way of all flesh v. ölmek
go one's way v. kendi yoluna gitmek
be out of the way v. sapa düşmek
give way at the knees v. dizlerinin bağı çözülmek
wheedle one's way into v. yaltaklanarak bir yere girmek
work one’s way up v. düzenlemek
ask somebody the way v. yol sormak
do something in a haphazard way v. ezbere hareket etmek
rub somebody up the wrong way v. gıcık etmek
do something the right way v. bir şeyi usulüne göre yapmak
lose one's way v. yolunu şaşırmak
find a way out v. çözüm bulmak
see one's way v. çaresini bulmak
lead the way v. kılavuzluk etmek
go one's own way v. bildiğini okumak
worm one's way through v. kıvrıla kıvrıla biryerden geçmek
go all the way with v. tamamıyla hemfikir olmak
be on one's way out v. çıkmak
stand in someone's way v. birine mani olmak
wend one's way v. yönelmek
find a way to (do something) v. çare aramak
find no way out v. çaresiz kalmak
be in the way v. kalabalık etmek
find a way v. yolunu bulmak
get under way v. demir almak
lead the way v. yol göstermek
make one's way v. ilerlemek
look for a way to do something v. bir şeyin çaresine bakmak
make one's way v. başarılı olmak
get a small job out of the way v. aradan çıkarmak
take one's way v. gitmek
walk a long way v. taban tepmek
go down the wrong way v. genize kaçmak
pave the way for v. zemin hazırlamak
get under way v. yola çıkmak
pick one's way through v. arasından dikkatle ve yavaş yavaş ilerlemek
observe the right of way v. geçiş hakkına uymak
rough the wrong way v. tahrik etmek
give way v. çökmek
try every cunning way v. allem etmek kullem etmek
wend one's way v. gitmek
meet half way v. uzlaşmak
pave the way for v. kolaylaştırmak
walk a long way v. taban patlatmak
get one's own way v. kendi bildiğini okumak
light the way v. ışık tutmak
smooth the way for somebody v. kıyak geçmek
get out of the way v. savulmak
lead the way v. önayak olmak
make way v. yol vermek
have the right of way v. geçiş hakkına sahip olmak
lose one's way v. şaşmak
look the other way v. görmezlikten gelmek
get someone out of the way v. etkisiz hale getirmek
show the right way v. doğru yolu göstermek
give way to something v. yerine bırakmak
find a way v. çare bulmak
get under way v. yelken açmak
make one's way v. yolunu tutmak
find a way to do something v. bir şeye çare bulmak
get one's way v. istediğini yaptırmak
rough the wrong way v. sinirlendirmek
walk in a sexy way v. kıvırmak
rub somebody the right way v. suyuna gitmek
get someone out of the way v. birini devredışı etmek
make one's way v. ileri gitmek
find a way v. formül bulmak
have one's way v. kendi istediğini yaptırmak
lead the way v. öne düşmek
get one's way v. istediğini elde etmek
rough the wrong way v. kızdırmak
give way to something v. kapılmak
lose one's way v. yolunu kaybetmek
know the way v. işi bilmek
wend one's way v. yol almak
stand in someone's way v. birinin yolunu kapamak
go all the way with v. sevişmek
get someone out of the way v. birini kenara çekmek
get something out of the way v. bir şeyi kenara çekmek
smooth the way v. kolaylaştırmak
go a long way towards v. çok yararlı olmak
be in a bad way v. ağır hasta olmak
fight one's way v. çırpınıp durmak
look for a way to solve (a problem) v. çare aramak
light the way for v. ışık tutmak
be in the way v. ayak altında olmak
proceed on one's way v. yoluna devam etmek
go all the way v. her naneyi yemek
show someone the way to do something v. birine bir şeyin nasıl yapıldığını göstermek
give way v. boyun eğmek
give way v. kapılmak
make way v. yol açmak
pave the way v. kolaylaştırmak
give way to despair v. ümitsizliğe kapılmak
stand in someone's way v. birine engel olmak
go all the way with v. birinin tüm isteklerini yerine getirmek
go one's own way v. bildiğinden şaşmamak
behave in an inexperienced way v. acemilik etmek
work one's way up v. terfi etmek
find a way to v. formül bulmak
do something the hard way v. daha kolay bir çözüm varken bir şeyi zor bir şekilde yapmak
go the long way around v. dolaşmak
get out of the way v. kenara çekilmek
rub somebody the wrong way v. bamteline basmak
get one's way v. kendi istediğini yaptırmak
go one's way v. bildiğini okumak
give the right of way v. yol vermek
feel one's way v. el yordamıyla ilerlemek
make way for v. yol vermek
pave the way for v. yolunu açmak
go all the way v. son haddine varmak
make way for v. yol açmak
be way out in left field v. ıskalamak
be in the way v. engel olmak
work one's way v. çalışarak ücretlerini karşılamak (öğrenci okul/üniversite)
go a long way towards v. bir şeye çok katkıda bulunmak
lead the way v. rehberlik etmek
lie one's way out of something v. yalan söyleyerek bir işten sıyrılıvermek
have a way with v. ikna etmek
get something out of the way v. bir şeyi bitirmek
find an easy way v. kolayını bulmak
stand in someone's way v. birini engellemek
get in somebody's way v. ayak altında dolaşmak
yield the right of way v. trafikte yol vermek
ignore the right of way v. geçiş hakkına uymamak
rub somebody up the wrong way v. sinir etmek
react in a usual way v. doğal karşılamak
look for a way to do v. çaresine bakmak
push one's way into v. araya sıkışmak
worm one's way v. sokulmak
worm one's way v. hile ile sokulmak
worm one's way v. kendine yol açmak
rub the wrong way v. bamteline basmak
act in a warm way v. yakın davranmak
do something in a haphazard way v. ezbere iş görmek
blow the opposite way v. tersten esmek
make a living the hard way v. ekmeğini taştan çıkarmak
pave the way v. yol açmak
treat (somebody) in a way that's intended v. nabzına göre (şerbet vermek)
be in a bad way v. meydanda kalmak
seek a way to solve (a problem) v. çare aramak
find the right way v. doğru yolu bulmak
stand in one's way v. gölge etmek
take the easy way out v. kolaya kaçmak
take the easy way out v. zahmete girmemek
take the easy way out v. kolay yolu tercih etmek
lead the way v. bir ilke imza atmak
pave the way v. kaldırım döşemek
pave the way for v. imkan vermek
pave the way for v. önünü açmak
give way to pessimism v. karamsarlığa kapılmak
find a way to make (something illegal) look legal v. kitabına uydurmak
take the chance that comes one's way v. fırsat ayağına gelmek
pave the way for v. yol açmak
look for a way (to solve a problem) v. yol aramak
find the way to get (something) done v. yolunu bulmak
find the way to do (something) v. yolunu bulmak
look for a way (to solve a problem) v. çıkar yol aramak
walk a long way v. yol tepmek
live in (a certain) way v. yol tutmak
wend one's way v. yola koyulmak
begin to live in (a certain) way v. yol tutmak
take one's way v. yola koyulmak
represent his/her country in the best possible way in the international arena v. ülkesini uluslararası alanda en iyi şekilde temsil etmek
come a long way v. büyük mesafe katetmek
come a long way v. gelişme kaydetmek
come a long way v. gelişme göstermek
(for food or liquid) go down the wrong way v. genze kaçmak
(for food or liquid) go down the wrong way v. genzine kaçmak
go down the wrong way v. genzine kaçırmak
go down the wrong way v. genzine kaçmak
have one's way v. başına buyruk olmak
have one's way v. istediğini yapmak
have one's way v. kafasına göre takılmak
have one's way v. aklına eseni yapmak
find a way (out) v. çözüm üretmek
wait to see which way the cat will jump v. yaş tahtaya basmamak
give way v. kopmak
give way v. kırılmak
pave the way for v. -e zemin hazırlamak
pave the way for v. -in yolunu açmak
pave the way for v. -i kolaylastirmak
worm one's way into v. -e kurnazlıkla girmek
worm one's way into v. -e sinsice girmek
yield the right-of-way v. yol vermek
get out of one's way v. yolunu kapatmamak
get into the way of v. yolunu yordamını öğrenmek
get out of one's way v. (birinin) yolundan çekilmek
get out of one's way v. yolunun üzerinde durmamak
have one's head screwed on the right way v. aklı başında biri olmak
work one's way into v. yavaş yavaş bir yere girmek
work one's way up v. çalışmalarıyla kendini ispatlayarak derece derece terfi etmek
(one's) knees give way v. dizleri çözülmek
put on the way v. yola koymak
see about the way v. hal çaresi aramak
see about the way v. çözüm yolu aramak
see about the way v. formül aramak
find a way round v. hal yoluna koymak
keep someone out of harm's way v. kötülüklerden uzak tutmak
fight one's way through the crowd v. kalabalıkta zorlukla hareket etmek
fight one's way through the crowd v. kalabalığı yararak ilerlemek
fight one's way through the crowd v. itiş kakış ilerlemek
push one's way through v. kalabalığı yararak ilerlemek
worm one's way into v. sinsice girmeye çalışmak
worm one's way into v. sinsice gözüne girmeye çalışmak
worm one's way into v. sinsice tavlamaya çalışmak
worm one's way into v. sinsice sızmaya çalışmak
make money for oneself in a dishonest way v. dürüst olmayan yollarla para kazanmak
go long way back v. eskiye dayanmak
do in certain way v. belirli bir düzen içinde yapmak
goes a long way v. geniş bir alanı kapsamak
behave in a mature way v. olgun davranmak
be in no way connected to v. uzaktan yakından ilgisi olmamak
go a long way v. etkisi uzun sürmek
talk in a bossy way v. emir verir gibi konuşmak
pave the way for v. zemini hazırlamak
get in the way v. ayağına dolanmak
get in the way v. araya girmek
go long way back v. geçmişe dayanmak
pave the way for v. bir şeye zemin hazırlamak
pave the way for a social disaster v. sosyal bir felakete zemin hazırlamak
pave the way for v. ortam hazırlamak
think in the same way v. aynı düşünmek
affect in a negative way v. olumsuz yönde etkilemek
affect in a negative way v. olumsuz etkilemek
find out some way v. bir çaresini bulmak
find out some way v. bir yolunu bulmak
support someone in every way v. her konuda destek olmak
be on one's way v. yolu üzerinde bulunmak
be on the way from v. -den geliyor/dönüyor olmak
find a way out v. bir yolunu bulmak
argue one's way out v. sorunu tartışarak çözmek
argue one's way out of something v. sorunu tartışarak çözmek
argue one's way out of something v. tartışarak kendini aklamak
argue one's way out v. tartışarak kendini aklamak
turn back half-way v. yarı yoldan dönmek
pave the way v. yolunu yapmak
go a long way in doing something v. çok yararlı olmak
go a long way toward doing something v. çok yararlı olmak
go a long way toward doing something v. bir şeye çok katkıda bulunmak
close all the way v. tam kapanmak
hack one's way through something v. (ormandan) (ağaçları vb keserek) ilerlemek
make a decision one way or the other v. öyle ya da böyle bir karara varmak
deal with the crisis in his own way v. krizle kendi yöntemiyle başa çıkmak
handle the crisis in his own way v. krizle kendi yöntemiyle baş etmek
handle the crisis in his own way v. krizle kendi yöntemiyle başa çıkmak
deal with the crisis in his own way v. krizle kendi yöntemiyle baş etmek
stand in someone's way v. birinin önünde/geçiş yolunda durmak
turn the four-way flashers on v. dörtlüleri yakmak
find a middle way v. orta yol bulmak
extend all the way to v. -e kadar ulaşmak
be on one's way home from one's shift v. vardiyasından evine dönüyor olmak
go the wrong way v. yanlış tarafa gitmek
go the wrong way v. yanlış yöne gitmek
come a long way v. çok fazla yol katetmek
accept the world the way it is v. dünyayı olduğu gibi kabullenmek
light the way v. yolu aydınlatmak
resemble someone in the way she/he walks v. yürüyüşüyle birini andırmak
resemble someone in the way she/he walks v. yürüyüşü birine benzemek
lead the way v. başı çekmek
be photographed on their way out of a movie v. sinema çıkışı görüntülenmek
ask someone the way v. yolu sormak
show the true way v. doğru yolu göstermek
be making its way into retail stores v. mağazalarda yerini almak
give way to v. -a/e dönmek
give way to v. dönüşmek
give way to v. şekline dönmek
give way to v. değişmek
affect in a negative way v. olumsuz anlamda etkilemek
come each way in different directions v. aynı yola farklı yönlerden gelmek
take the easy way out v. kolay yolu seçmek
set in one's way v. bir düzen kurmak
be opened part way v. aralanmak
swallow the wrong way v. genzine kaçmak
find a way out v. çıkış yolu bulmak
work one’s way up v. ıslah etmek
get in the way v. bir şeyin olmasını (araya girerek) engellemek
bring one on one's way v. eşlik etmek
do way v. kenara koymak
lead the way v. önden giderek yolu göstermek
make way v. geçmesine izin vermek
put out of one's way v. huzurunu kaçırmak
put out of the way v. birini mahvetmek
put out of one's way v. başını belaya sokmak
make way v. girmesi için yer açmak
put out of the way v. huzurunu kaçırmak
bring one on one's way v. katılmak
do way v. kenara kaldırmak
lead the way v. önce davranmak
put out of the way v. başını belaya sokmak
make way v. kenara çekilmek
do way v. ortadan kaldırmak
bring one on one's way v. yol göstermek
make way v. ilerletmek
do way v. uzaklaştırmak
make way v. ilerleme kaydetmek
give way v. üstünlüğü terk etmek
give way v. konumu terk etmek
give way v. üstünlüğü başkasına bırakmak
give way v. ısrara boyun eğmek
give way v. istemeyerek razı olmak
give way v. kapılmak
give way v. histeriye kapılmak
give way v. ilerleyen bir güç önünde geri çekilmek
give way v. kendini kaybetmek
give way v. kontrolünü kaybetmek
give way v. kürek çekmeye başlamak
give way v. hızlı hızlı kürek çekmek
give way v. değeri azalmak (hisse senedi)
find one's way into v. -e girmek
find one's way into v. '-e dahil olmak
two way adj. çift taraflı
out of harm's way adj. emniyette
in a bad way adj. tehlikede
in a bad way adj. çok hasta
one way adj. tek yönlü
half way adj. yetersiz
out of way adj. uzakta
out of harm's way adj. emin yerde
three way adj. üç yollu