yürürlükte - Turkish English Dictionary
History

yürürlükte



Meanings of "yürürlükte" in English Turkish Dictionary : 10 result(s)

Turkish English
General
yürürlükte in effect adj.
yürürlükte in force adj.
yürürlükte in operation adj.
yürürlükte valid adj.
yürürlükte effective adj.
yürürlükte in place adv.
yürürlükte on line adv.
Trade/Economic
yürürlükte standing adj.
Law
yürürlükte valid adj.
yürürlükte in adv.

Meanings of "yürürlükte" with other terms in English Turkish Dictionary : 59 result(s)

Turkish English
General
yürürlükte olma operativeness n.
abd'nin maine eyaletinde de yürürlükte olan, alkollü içeceklerin üretimini ve satışını yasaklayan yasalar maine law n.
yürürlükte olmak hold good v.
yürürlükte olmak be in force v.
yürürlükte kalmak remain in force v.
yürürlükte kalmak stand v.
yürürlükte olmak run v.
yürürlükte olmak prevail v.
yürürlükte olmak be in vigour v.
yürürlükte bulunmak be in effect v.
yürürlükte bulunmak be in force v.
yürürlükte bulunmak be effective v.
yürürlükte olmak exist v.
yürürlükte kalmak run v.
yürürlükte olmayan out of date adj.
yürürlükte olan effective adj.
yürürlükte olan in effect adj.
yürürlükte olan operative adj.
yürürlükte olan current adj.
daima yürürlükte standing adj.
(o tarihte) yürürlükte olan then-current adj.
(o tarihte) yürürlükte bulunan then-current adj.
yürürlükte olan unabolished adj.
yürürlükte olan good adj.
Colloquial
1994-2011 arasında abd'de yürürlükte olan ve eşcinsellerin orduda görev almalarını yasaklayan fakat cinsel yönelimini gizli tutanlara karşı da ayrımcılığı önleyen bir kanun don't ask, don't tell, don't harass, don't pursue expr.
Idioms
yürürlükte olmak hold good v.
yürürlükte olmak hold true v.
(bir ev/bina) için satış sözleşmesi yürürlükte under offer [uk] expr.
Trade/Economic
yürürlükte tutulan ipotek veya uzun süreli kiralama attendant term [brit] n.
vadesi dolduğu halde aynı koşullarda yürürlükte kalan borç continued obligation n.
yürürlükte olan sözleşme contract in force n.
yürürlükte olan ücret prevailing wage n.
yürürlükte bulunan in force adj.
yürürlükte olan current adj.
Law
bir ülkenin yürürlükte olan kanun ve diğer hukuk kurallarırının bir sistem dahilinde bir arada toplanması compiled statutes n.
tam olarak yürürlükte in full force and effect n.
yürürlükte olma effect n.
veraset kanununa girmediği için yürürlükte tutulan tröst family trust n.
yürürlükte bulunan devletler hukuku kuralları general international law n.
yürürlükte olma being in effect n.
yürürlükte tutma retaining in force n.
uygulamanın yürürlükte olduğu süre life of an execution n.
bir davanın yürürlükte kalmasını sağlayan emir stet n.
bir yasal işlemin yürürlükte kalmasını sağlayan emir stet n.
yürürlükte olmak be in force v.
yürürlükte olmak have legal power v.
yürürlükte tutmak retain in force v.
yürürlükte olmak be in effect v.
yürürlükte olarak validly adv.
Politics
anlaşmanın yürürlükte kalması maintenance of agreements n.
daima yürürlükte olan emir standing order n.
güney afrika cumhuriyeti'nde 1994 yılına kadar yürürlükte olan ve beyaz olmayan ırklar arasında yasal olarak bir ayrımı öngören politika apartheid n.
yürürlükte olan çevre düzenlemeleri final governing standards n.
yürürlükte olmak prevail v.
Insurance
sigortanın yürürlükte olduğu coğrafi sınırlar territorial limits n.
yürürlükte olan sigortanın devam etmesi için yapılan işlem renewal n.
yürürlükte olan sözleşme contract in force n.
Technical
yürürlükte olan mevcut current n.
Food Engineering
yürürlükte olan being in force adj.