neredeyse - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

neredeyse



Sens de "neredeyse" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 75 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
neredeyse almost adv.
neredeyse nearly adv.
General
neredeyse virtual adj.
neredeyse all but adv.
neredeyse almost adv.
neredeyse about adv.
neredeyse before long adv.
neredeyse next adv.
neredeyse near adv.
neredeyse just adv.
neredeyse good adv.
neredeyse at any moment adv.
neredeyse scarcely adv.
neredeyse as good as adv.
neredeyse long before adv.
neredeyse soon adv.
neredeyse virtually adv.
neredeyse well-nigh adv.
neredeyse practically adv.
neredeyse most adv.
neredeyse pretty well adv.
neredeyse pretty much adv.
neredeyse nigh adv.
neredeyse thereaway [dialect] adv.
neredeyse amaist [scottish] adv.
neredeyse fairly [us] adv.
neredeyse borderline adv.
neredeyse momently adv.
neredeyse morally adv.
neredeyse mos adv.
neredeyse mostly [scotland] adv.
neredeyse gain adv.
neredeyse much adv.
neredeyse muchwhat adv.
neredeyse feckly adv.
neredeyse pushing adv.
neredeyse within an ace of prep.
neredeyse close onto prep.
Phrases
neredeyse close to adv.
neredeyse close to adv.
neredeyse close on adv.
neredeyse not far off expr.
neredeyse not far off expr.
neredeyse not far out expr.
neredeyse not far wrong expr.
Colloquial
neredeyse rising adv.
neredeyse just this side of something expr.
neredeyse on the point of expr.
neredeyse more or less expr.
neredeyse near enough [uk] expr.
neredeyse at about expr.
neredeyse at around expr.
neredeyse give or take expr.
neredeyse plus-minus expr.
neredeyse plus or minus expr.
neredeyse (at) any moment (now) expr.
neredeyse (at) any minute (now) expr.
neredeyse any minute now expr.
neredeyse any minute now expr.
neredeyse any minute/moment expr.
neredeyse (at) any minute/moment (now) expr.
neredeyse any moment expr.
neredeyse any moment now expr.
neredeyse any second expr.
neredeyse like to [obsolete] [us] expr.
Idioms
neredeyse a hair's breadth n.
neredeyse all but adv.
neredeyse mighty nigh expr.
neredeyse might nigh expr.
Technical
neredeyse nearly expr.
Textile
neredeyse about expr.
Archaic
neredeyse nigh adj.
neredeyse nighly adv.
neredeyse anear adv.
neredeyse had like expr.

Sens de "neredeyse" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 487 résultat(s)

Turc Anglais
General
neredeyse kontrolden çıkmak üzere ve çok yayılmış olan salgın hastalık pandemic n.
toplumun neredeyse yarısı nearly half of society n.
öğrencilerin neredeyse yarısı nearly half of the students n.
bir ağacın büyümesinin yavaşladığı veya neredeyse durma noktasına geldiği ve kereste olarak ticari değerini kaybetmeye başladığı evre overmature n.
armut şeklinde meyveleri olan, neredeyse dikensiz bir amerikan alıcının odunuyla yapılan bir kamış blackthorn n.
neredeyse kare prizma şeklindeki önemli parça block n.
belirli bir açıdan diğerine neredeyse eşit olan kimse rival n.
belirli bir açıdan diğerine neredeyse eşit olan şey rival n.
istihkam yüzüne neredeyse paralel uzun siper hattı parallel n.
maden işletmeciliğinde faydalanılan neredeyse yatay olan düz yüzey seat n.
film ve edebiyatta idealize edilmiş, neredeyse kusursuz erkek karakter gary sue n.
neredeyse zil takıp oynamak have a fit v.
neredeyse düşmek half-fall v.
neredeyse unutmak nearly forget v.
neredeyse unutmak almost forget v.
neredeyse/yaklaşık (bir şeyle) aynı/benzer olmak come close v.
(bir şeyi) neredeyse yapacak olmak come close v.
neredeyse ağlamak almost cry v.
neredeyse ağlamak about to cry v.
neredeyse ağlamak be close to tears v.
(liman veya kanal) neredeyse kara ile çevirmek landlock v.
neredeyse hiç anlamamak hardly understand v.
neredeyse geçmek crowd v.
neredeyse tanrılaştırmak semideify v.
neredeyse bütünü almost whole adj.
neredeyse tamamı almost whole adj.
neredeyse her most every adj.
neredeyse her almost every adj.
neredeyse alakasız tangent adj.
neredeyse kör near-blind adj.
neredeyse tam tersi almost exact opposite adj.
neredeyse tam zıttı almost exact opposite adj.
neredeyse çıplak barish adj.
neredeyse yok olan evanescent adj.
neredeyse ölmüş half-drowned adj.
neredeyse boğulmuş half-drowned adj.
neredeyse unutulmuş half-forgotten adj.
neredeyse hiç hava geçirmeyecek kadar sıkı windtight adj.
neredeyse kurt büyüklüğünde olan wolf-sized adj.
neredeyse kara ile çevrili olan midland adj.
neredeyse gürültülü loudish adj.
neredeyse alçak lowish adj.
neredeyse saf rich adj.
neredeyse kör gravel-blind adj.
neredeyse karara bağlanmış good adj.
neredeyse eşit close adj.
neredeyse hiç değişmeyen conservative adj.
neredeyse kurabiye boyutunda olan cookie-sized adj.
neredeyse yassı olan flattish adj.
biçim olarak neredeyse farksız olan plesiomorphous adj.
neredeyse hemen sağlanan short-term adj.
neredeyse aynı olan siamese adj.
neredeyse altmış eden sixtyish adj.
neredeyse pürüzsüz smoothish adj.
neredeyse sert solidish adj.
neredeyse hiç değişmemiş virtually unchanged adj.
neredeyse küre şeklinde olan spheroidic adj.
neredeyse sabit strictish adj.
neredeyse aynı strictish adj.
neredeyse katı strictish adj.
neredeyse sert strictish adj.
neredeyse pürüzlü subgranular adj.
neredeyse dairesel suborbicular adj.
neredeyse dairesel suborbiculate adj.
neredeyse dairesel suborbiculated adj.
neredeyse paralel subparallel adj.
neredeyse beş açılı subpentangular adj.
neredeyse beşgen subpentangular adj.
neredeyse kavrayabilen subprehensile adj.
neredeyse sarabilen subprehensile adj.
neredeyse beş parçalı subquinquefid adj.
neredeyse orantılı subrational adj.
neredeyse yuvarlak subspherical adj.
neredeyse hepsi subtotal adj.
neredeyse bütün subtotal adj.
neredeyse üçgen olan subtriangular adj.
neredeyse üç yüzlü olan subtrihedral adj.
neredeyse temiz superclean adj.
her neredeyse wheresoever adv.
neredeyse kesin in all likelihood adv.
neredeyse hiç hardly adv.
neredeyse hepsi almost all adv.
neredeyse tamamı almost all adv.
neredeyse her zaman almost always adv.
neredeyse hep almost always adv.
neredeyse bir asırdır for almost a century adv.
neredeyse bir yüzyıldır for almost a century adv.
neredeyse her yer almost everywhere adv.
neredeyse hiç hardly ever adv.
neredeyse tamamen almost wholly adv.
neredeyse 3 yıl önce almost 3 years ago adv.
neredeyse on yıldır for nearly a decade adv.
neredeyse hiç not adv.
her neredeyse wherso adv.
neredeyse yolun yarısında anlamı veren ön ek midway prep.
neredeyse hiçbir şey almost nothing pron.
neredeyse anlamına gelen bir ünlem oh interj.
neredeyse anlamı veren ön ek by- pref.
neredeyse anlamına gelen ön ek par- pref.
neredeyse anlamına gelen ön ek pen- pref.
neredeyse anlamına gelen ön ek pene- pref.
Phrasals
neredeyse aynı olmak border on (something) v.
neredeyse aynı olmak border upon (something) v.
neredeyse aynı olmak border on something v.
neredeyse aynı olmak border upon something v.
neredeyse durdurmak draw up v.
neredeyse bir şey olmak verge upon something v.
neredeyse bir şey olmak verge on something v.
sıcaktan neredeyse erimek melt in v.
bir şeyden neredeyse ölmek perish with something v.
bir şeyden neredeyse can vermek perish with something v.
neredeyse (bir şey) olmak border on v.
neredeyse (bir şey) olmak border upon v.
birini neredeyse ağlatmak choke someone up v.
neredeyse (bir şey) olmak get on for (something) v.
'-den neredeyse ölmek perish with v.
Phrases
(bir şeyin) neredeyse tamamı the best part of (something) n.
(bir şeyin) neredeyse tümü the best part of (something) n.
(bir şeyin) neredeyse tamamı the better/best part of something n.
(bir şeyin) neredeyse tümü the better/best part of something n.
neredeyse aynısı as to be expr.
neredeyse hiç fark olmama there's little to choose between (two people or things) expr.
neredeyse aynı/eşit olma there's little to choose between (two people or things) expr.
neredeyse hiç fark olmama there's not much to choose between (two people or things) expr.
neredeyse aynı/eşit olma there's not much to choose between (two people or things) expr.
neredeyse imkansız next to impossible expr.
neredeyse hiç little to no expr.
neredeyse hepsi nearly all of (them) expr.
londralıların neredeyse beşte biri almost one in five londoners expr.
neredeyse hiç biri hardly any of (them) expr.
neredeyse hiç hardly any expr.
neredeyse hiç next to nothing expr.
neredeyse demekle olmaz almost doesn't count expr.
neredeyse hiç rarely ever expr.
neredeyse doğru not far off expr.
neredeyse doğru not far out expr.
neredeyse doğru not far wrong expr.
Proverb
sevdiklerin neredeyse yuvan/vatanın orasıdır home is where the heart is
Colloquial
neredeyse hezimetle, felaketle veya başarısızlıkla neticelenecek olan şey near thing n.
akşam yemeği neredeyse hazır dinner's almost ready n.
neredeyse her şey almost everything n.
neredeyse bedava fiyatlar cutthroat prices n.
neredeyse hiçbir şey değil mote in the eye n.
neredeyse bir felaket a near disaster n.
neredeyse imkansız borderline impossible n.
neredeyse gelmek be upon v.
neredeyse çalışmamak be done for v.
neredeyse tükenmek/bitmek be light on v.
(bir şeyi) neredeyse bitirmek/tüketmek be down to (something) v.
neredeyse (bir yaşa, zamana) gelmek be going on (for) (something) [uk] v.
neredeyse bir yaşa, zamana gelmek be going on something v.
neredeyse bir yaşa, zamana, belli bir sayıya gelmek be going on (for) something [uk] v.
neredeyse aynı olmak be much of a muchness v.
birbirinden neredeyse farksız olmak be much of a muchness v.
neredeyse (bir yaşta) olmak be pushing (an age) v.
neredeyse 40, 50 yaşında olmak be pushing 40, 50 v.
neredeyse (bir şey) olmak be getting on for (something) v.
neredeyse (bir zaman) olmak be getting on toward (a time) v.
(uyuşturucuyla) neredeyse kendinden geçmiş numbed out adj.
(uyuşturucunun etkisiyle) neredeyse felç olmuş numbed out adj.
neredeyse aynı spitten adj.
neredeyse tamamen almost completely adv.
neredeyse tamamen pretty well adv.
neredeyse tamamen pretty much adv.
geçen ay neredeyse her gün yağmur yağdı last month it rained almost every day expr.
neredeyse hiç nowhere near expr.
neredeyse tamamı in large part expr.
neredeyse hiç once in a blue moon expr.
neredeyse hiç almost never expr.
neredeyse olacaktı close but no cigar expr.
neredeyse tamamı in good part expr.
neredeyse her gün almost every day expr.
neredeyse tamamen as near as dammit expr.
neredeyse tamamen as near as dammit (or damn it) expr.
neredeyse bedava it’s a bargain expr.
neredeyse demek tamam demek değildir almost doesn't count expr.
neredeyse sayılmaz almost doesn't count expr.
neredeyse eşit/aynı not much in it [uk] expr.
neredeyse eşit nothing in it expr.
neredeyse aynı durumda/eşit konumda nothing in it expr.
neredeyse eşit (there's) nothing in it expr.
neredeyse aynı durumda/eşit konumda (there's) nothing in it expr.
neredeyse bir şey little short of something expr.
neredeyse bir şey nothing short of something expr.
neredeyse hiçbir şey nothing much expr.
neredeyse tamamen (birine) benzer is (someone) all over expr.
neredeyse gitti be as good as gone expr.
(biri) neredeyse (birini) canlı canlı yiyecekti (one) did everything (one) could 'cept eat (someone) expr.
(biri birini) neredeyse çiğ çiğ yedi (one) did everything (one) could 'cept eat (someone) expr.
neredeyse kanacaktım (you) could have fooled me expr.
neredeyse kanacaktım (you) coulda fooled me expr.
neredeyse (bir şey) as good as (something) expr.
neredeyse … as good as... expr.
neredeyse aynısı as much expr.
neredeyse tamamı best part of expr.
neredeyse tümü best part of expr.
neredeyse aynı much of a muchness expr.
neredeyse kanacaktım could have fooled me expr.
neredeyse (bir saat, sayı, yaş ) olmak be getting on for… [uk] expr.
neredeyse (bir şey) give or take (something) expr.
küçük bir/neredeyse bir (bir şey) quite the little (something) expr.
neredeyse … this side of expr.
neredeyse hiç virtually no expr.
henüz neredeyse hiç bir şey bitmemiş far from over expr.
çok şükür neredeyse cuma oldu tgiaf (thank god it's almost friday) expr.
Idioms
neredeyse hiç/pek şansı olmama buckley's and none [australia] n.
neredeyse hiç/pek şansı olmama buckley's hope [australia] n.
neredeyse hiç/pek şansı olmama buckley's [australia] n.
neredeyse aynısı first cousin n.
(neredeyse) dünyanın yedi harikasıyla birlikte sayılabilecek kadar değerli eighth wonder n.
neredeyse sıfır şans buckley's n.
neredeyse hiç/pek şansı olmama buckley's n.
neredeyse sıfır şans buckley's and nunn n.
neredeyse hiç/pek şansı olmama buckley's and nunn n.
neredeyse imkansız olma buckley's and nunn n.
neredeyse sıfır ihtimal buckley's and nunn n.
neredeyse sıfır şans buckley's and nunn's n.
neredeyse hiç/pek şansı olmama buckley's and nunn's n.
neredeyse imkansız olma buckley's and nunn's n.
neredeyse sıfır ihtimal buckley's and nunn's n.
neredeyse bitirmek break the heart of v.
az daha/neredeyse (bir şey) yapacak olmak be within a whisker of (something) v.
neredeyse birbirine girmek come close to blows v.
neredeyse sil baştan yapmak alter beyond (all) recognition v.
neredeyse sil baştan yapmak change beyond (all) recognition v.
neredeyse sil baştan yapmak alter beyond (all) recognition v.
neredeyse sil baştan yapmak change out of (all) recognition v.
neredeyse sil baştan yapmak alter out of (all) recognition v.
birşeyi neredeyse yok saymak give something short shrift v.
birini çok/neredeyse ölene kadar gıdıklamak tickle someone to death v.
bir şeyi neredeyse yapacak olmak come within a whisker of something v.
neredeyse yok saymak give short shrift to somebody v.
neredeyse yapmak come within an inch of doing something v.
sevinçten neredeyse kalbi durmak be thrilled to pieces v.
sevinçten neredeyse kalbi durmak be thrilled to bits v.
(şaşkınlığından vb) neredeyse koltuktan düşmek nearly fall off one's chair v.
(neredeyse) bir asır/asırlarca sürmek go on for ages v.
(neredeyse) ağlayacak noktaya/hale gelmek be close to tears v.
(sevinçten/heyecandan) neredeyse kalbi durmak have one's heart stand still v.
(neredeyse) bir asır/asırlarca sürmek go on for an age v.
(birine) neredeyse kalp krizi geçirtmek give (one) heart failure v.
(birinin) neredeyse kalbinin durmasına neden olmak give (one) heart failure v.
neredeyse kalp krizi geçirmek have heart failure v.
neredeyse kalp krizinden gitmek have heart failure v.
neredeyse kalbi durmak have heart failure v.
birine neredeyse kalp krizi geçirtmek give someone heart failure v.
birinin neredeyse kalbinin durmasına neden olmak give someone heart failure v.
neredeyse kalp krizi geçirmek give someone heart failure v.
neredeyse kalbi durmak give someone heart failure v.
neredeyse bayılmak get the vapors v.
neredeyse baygınlık geçirmek get the vapors v.
organize etmesi/düzenlemesi neredeyse imkansız olmak be like herding cats v.
bir araya getirmesi neredeyse imkansız olmak be like herding cats v.
olması/problem yaratması neredeyse kesin olmak be looking (one) in the face v.
birini neredeyse öldürecek olmak look fit to kill v.
(şaşkınlıktan, korkudan) neredeyse koltuktan/sandalyeden düşmek nearly fall out of (one's) chair v.
(şaşkınlıktan, korkudan) neredeyse oturduğu yerden düşmek nearly fall out of (one's) chair v.
neredeyse gerçek olmak/gerçekleşmek be within sight v.
neredeyse gerçek olmak/gerçekleşmek be in sight v.
neredeyse yenilmiş olmak be dead on (one's) feet v.
neredeyse imkansız olmak be near to impossible v.
hedefe neredeyse ulaşmış olmak be close to the mark v.
hemen hemen/neredeyse doğru olmak be close to the mark v.
neredeyse/hemen hemen doğru olmak be close to/near the mark v.
hedefe neredeyse ulaşmış olmak be close to/near the mark v.
neredeyse gerçek olmak be in sight v.
neredeyse gerçek olmak be within sight v.
neredeyse bir şey yapmak be on the point of doing something v.
(birinin) neredeyse aynısı olmak be the dead spit of (someone) [uk] v.
'-in neredeyse aynısı olmak be the spit of v.
'-in neredeyse aynısı olmak be the dead spit of v.
neredeyse aynısı olmak be the spit of v.
(birinin) neredeyse aynısı olmak be the spit of (one) v.
(birinin) neredeyse aynısı olmak be the spitten image of (one) [old-fashioned] v.
(birinin) neredeyse aynısı olmak be the spitting image of (one) v.
bir şey neredeyse olmak/bir şeyi neredeyse yapmak be within a whisker of something/of doing something v.
bir şey neredeyse olmak/bir şeyi neredeyse yapmak come within a whisker of something/of doing something v.
gürültüden neredeyse kendi sesini bile duyamamak can hardly hear (oneself) think v.
gürültüden neredeyse kendi sesini bile duyamamak can't hear yourself think v.
neredeyse yapmak come within an inch of doing v.
(birine) neredeyse (bir şey) yaptırmak drive (one) over the edge v.
neredeyse yok saymak give short shrift v.
birini/bir şeyi neredeyse yok saymak give somebody/something short shrift v.
neredeyse hiç şansı/umudu olmamak have buckley's v.
neredeyse hiç şansı/umudu olmamak have buckley's (chance) [australia/new zealand] v.
neredeyse kalbi durmak have heart stand still v.
(biri/bir şey) hakkında her şeyi/neredeyse her şeyi bilmek know (someone or something) inside out v.
(biri/bir şey) hakkında her şeyi/neredeyse her şeyi sular seller gibi bilmek know (someone or something) inside out v.
bir şeyi neredeyse hiç anlamamak make little of something v.
neredeyse hiç (bir şeyi) olmamak not have two to rub together v.
çok/neredeyse ölene kadar gıdıklamak tickle to death v.
neredeyse hiç a blind bit of (something) adj.
neredeyse bitti/tamam (as) good as finished adj.
neredeyse hiç önemi olmayan of little consequence adj.
neredeyse görünmeyecek kadar yüksek higher than gilderoy's kite adj.
neredeyse bedava cheap at half the price adj.
neredeyse imkansız near to impossible adj.
sevinçten neredeyse kalbi durmuş thrilled to bits adj.
neredeyse aynı as near as dammit adv.
neredeyse aynı as near as damn it adv.
şansı neredeyse as the wind blows expr.
neredeyse kesin all lombard street to a china orange expr.
neredeyse kesin almost a certainty expr.
neredeyse seslenme mesafesinde within hailing distance expr.
neredeyse imkansız all but impossible expr.
neredeyse çiğ çiğ yedi did everything he could 'cept eat us expr.
neredeyse seslenme mesafesinde within calling distance expr.
neredeyse seslenme mesafesinde within shouting distance expr.
sonucu artık belli olacak biçimde neredeyse bitmiş it's all over bar the shouting expr.
sonucu artık belli olacak biçimde neredeyse bitmiş all over bar the shouting expr.
sonucu artık belli olacak biçimde neredeyse bitmiş all over but the shouting expr.
neredeyse (bir şey yapmak) within an ace of (doing) (something) expr.
organize etmesi/düzenlemesi neredeyse imkansız like herding cats expr.
bir araya getirmesi neredeyse imkansız like herding cats expr.
(bir şey) neredeyse elle tutulacak/gözle görülecek kadar yoğun you could cut (something) with a knife expr.
(bir şey) neredeyse elle tutulacak/gözle görülecek kadar belirgin you could cut (something) with a knife expr.
neredeyse imkansız as a pig loves marjoram expr.
neredeyse hiç nowhere near expr.
neredeyse hiç not anywhere near expr.
neredeyse herkes kadar iyi as good as the next person expr.
neredeyse herkes kadar güzel as good as the next person expr.
neredeyse herkes kadar iyi as well as the next person expr.
neredeyse herkes kadar güzel as well as the next person expr.
(biri) neredeyse (bir şeyi yapıyor) (one) is about to (do something) expr.
neredeyse (bir şey yapacak) about to (do something) expr.
neredeyse yapacak about to do expr.
neredeyse olacaktı nice try but no cigar expr.
(birinin/bir şeyin) hiç/neredeyse hiç şansı yok the odds are against (someone or something) expr.
(birinin/bir şeyin) bir şey yapmada hiç/neredeyse hiç şansı yok the odds are against something/somebody doing something expr.
(birinin/bir şeyin) hiç/neredeyse hiç şansı yok the odds are stacked against (someone or something) expr.
(neredeyse) geldi (almost) upon you expr.
(neredeyse) gelip çattı (almost) upon you expr.
neredeyse bir şey within an ace of something expr.
neredeyse (bir şey) within an inch of (something) expr.
neredeyse bir şey/bir şey yapmış within an inch of something/of doing something expr.
Speaking
bu neredeyse bir ay önceydi that was almost a month ago expr.
neredeyse küçük dilimi yutacaktım! you could have knocked me down with a feather! expr.
neredeyse ölüyordum I almost died expr.
neredeyse unutuyordum I almost forgot expr.
neredeyse geldik we're almost there expr.
neredeyse ölene kadar dayak yedi he was almost beaten to death expr.
neredeyse kırmızıda geçiyordun you almost ran the light expr.
neredeyse hazırım I am almost ready expr.
neredeyse hazırım I am nearly ready expr.
neredeyse gitme zamanı it's almost time to go expr.
neredeyse ölümün eşiğinden döndün you came very close to dying yourself expr.
neredeyse hazırız we're nearly ready expr.
neredeyse aynılar they're almost identical expr.
neredeyse küçük dilimi yutacaktım! you could have knocked me over with a feather! expr.
neredeyse kanacaktım you could have fooled me expr.
neredeyse unutuyordum I nearly forgot expr.
seni neredeyse tanıyamıyordum I almost didn't recognize you expr.
yemek neredeyse hazır dinner's almost ready expr.
neredeyse hiç tartışmayız we hardly ever argue expr.
neredeyse geceydi it is was nearly night expr.
Trade/Economic
satıcının müşteri adaylarına göstermek için kullandığı ve indirimli fiyattan sattığı neredeyse yeni olan ürün (araba, çamaşır makinesi) demonstration model n.
Politics
amerikan seçimlerinde demokrat ve cumhuriyetçi partilere neredeyse yarı yarıya oy çıkaran eyalet purple state n.
Technical
neredeyse tüm demiri çıkarılmış bakır matı white metal n.
neredeyse bitmiş iş finished work n.
çevrelenmiş bir alandaki tüm yanıcı malzemelerin neredeyse aynı anda tutuşması flashover n.
neredeyse kesilemeyecek kadar küçük elmas rose n.
kabaca dövülerek neredeyse son şekli verilmiş parça shape n.
Informatics
neredeyse insan almost human adj.
Electric
neredeyse statik olmayacak şekilde monte edilmiş bir çift manyetik iğne astatic pair n.
Mechanic
neredeyse sürtünmesiz bir tür basit mekanizma rolamite n.
Textile
dikiş yeri neredeyse görünmeyecek şekilde dikmek renter v.
Architecture
neredeyse yuvarlak kesiti olan trabzan mopstick n.
neredeyse yuvarlak kesiti olan trabzan mopstick rail n.
neredeyse düz inşa edilmiş mansart veya kırık çatı üstü deck n.
Marine
(yelken seyri) rüzgar neredeyse bordada broad adj.
Mining
neredeyse yatay olarak uzanan veya çok hafif bir eğimi olan cevher katmanı manto n.
neredeyse yatay olarak uzanan veya çok hafif bir eğimi olan cevher katmanı blanket deposit n.
cevherin neredeyse dikey bir cepheden kırıldığı madencilik şekli breasting n.
cevherin neredeyse dikey bir cepheden kırıldığı madencilik şekli breast stoping n.
Anatomy
duyu organlarını neredeyse tamamen çevreleyen kıkırdaksı veya kemiksi kavite sense capsule n.
Dentistry
kökü pulpa boşluğunu neredeyse kapatarak daha fazla büyümesini önleyen (diş) rooted adj.
Physiology
kalbin sistol ve diyastolü arasında geçen neredeyse ölçülemeyen zaman peridiastole [obsolete] n.
Pathology
neredeyse sağır olan deafish adj.
Food Engineering
oda sıcaklığında neredeyse katı halde kalan yağ butter n.
neredeyse kaynayana kadar ısıtılmış süt scalded milk n.
Physics
fermiyonların negatif enerjisinin kuantum durumlarının neredeyse tam sürekliliğinde boşluk hole n.
neredeyse tam (vakum) hard adj.
Chemistry
genellikle beyaz veya neredeyse beyaz renkte olup asitlerle köpüren doğal çinko karbonat hemimorphite n.
farklı kimyasal bileşikler arasındaki kristal formların neredeyse benzer olması homoeomorphism n.
böcek kovucu olarak kullanılan berrak, neredeyse kokusuz bir sıvı picaridin n.
neredeyse asidik semiacid adj.
Biology
organizmanın neredeyse tamamen susuz hale gelmesi sonucu meydana gelen uyku hali anhydrobiosis n.
vücut bölümlerinde tekrarlayan ve neredeyse döngüsel olan değişim fluctuation n.
neredeyse sabit sıcaklıkta kalan homeothermous adj.
neredeyse şeffaf hyaline adj.
Marine Biology
neredeyse dik duran ağızları ve dikenli yüzgeçleri olan bir tropikal deniz balığı familyası antennariidae n.
neredeyse dik duran ağızları ve dikenli yüzgeçleri olan bir tropikal deniz balığı familyası family antennariidae n.
neredeyse gözü olmayan bir kedibalığı türü blind cat (gronias nigrolabris) n.
atlantik okyanusu'na özgü, ağzı neredeyse dikey olan büyük ve yılan balığına benzer bir dip balığı ghostfish n.
atlantik okyanusu'na özgü, ağzı neredeyse dikey olan büyük ve yılan balığına benzer bir dip balığı cryptacanthodes maculatus n.
atlantik okyanusu'na özgü, ağzı neredeyse dikey olan büyük ve yılan balığına benzer bir dip balığı wrymouth n.
gövdesi neredeyse tamamen kemikli parçalarla kaplanmış olan balıkların dahil olduğu bir takım thoracostei n.
Astronomy
iki gök cismi arasındaki açısal uzaklığın tam veya neredeyse 180 derece olduğu dizilim opposite [obsolete] n.
güneş'ten bakıldığında bir dış gezegenin veya ay'ın dünya ile aynı hizada olup dünya'ya neredeyse en yakın konumunda bulunması opposition n.
Zoology
artikulatlarla neredeyse eşdeğer olan bir omurgasız grubu annulosa n.
kuzey amerika'nın kuzeyinde bulunan, kışın neredeyse tamamen beyaz olan büyük bir kutup tavşanı arctic hare (lepus arcticus) n.
kuzey amerika'nın kuzeyinde bulunan, kışın neredeyse tamamen beyaz olan büyük bir kutup tavşanı polar hare n.
neredeyse tüm kuşların ve birçok sürüngenin gözlerinde bulunan, tarak dişlerini andıran pigmentli vasküler bir zar marsupium n.
Botanic
kaliforniya-oregon bölgesinde yetişen, sapı neredeyse yapraksız, kırmızı çiçekli bir bitki red clintonia (clintonia andrewsiana) n.
kaliforniya-oregon bölgesinde yetişen, sapı neredeyse yapraksız, kırmızı çiçekli bir bitki andrew's clintonia n.
ince ve neredeyse yapraksız, kırmızımsı-kahverengi renkli sapı olan bir orkide texas purple spike (hexalectris warnockii) n.
tüylü yaprakları ve büyük beyaz çiçekleri olan, neredeyse sapsız bodur bir bitki stemless daisy (townsendia exscapa) n.
tüylü yaprakları ve büyük beyaz çiçekleri olan, neredeyse sapsız bodur bir bitki easter daisy n.
kırmızımsı ve etli tohum veren, efedra cinsi eklemli ve neredeyse yapraksız çöl çalısı joint fir n.
morumsu etli ve dışı neredeyse siyah olan büyük, tatlı meyveli bir kiraz blackheart n.
armut şeklinde meyveleri olan, neredeyse dikensiz bir amerikan alıcı blackthorn n.
armut şeklinde meyveleri olan, neredeyse dikensiz bir amerikan alıcı crataegus calpodendron n.
armut şeklinde meyveleri olan, neredeyse dikensiz bir amerikan alıcı crataegus tomentosa n.
armut şeklinde meyveleri olan, neredeyse dikensiz bir amerikan alıcı pear haw n.
armut şeklinde meyveleri olan, neredeyse dikensiz bir amerikan alıcı pear hawthorn n.
açık renkli veya neredeyse beyaz oduna sahip çeşitli ağaçlar whitewood n.
neredeyse sapsız ve sucul bir tatlısu bitki familyası hydrocharidaceae n.
neredeyse sapsız ve sucul bir tatlısu bitki familyası family hydrocharidaceae n.
neredeyse sapsız ve sucul bir tatlısu bitki familyası family hydrocharitaceae n.
neredeyse sapsız ve sucul bir tatlısu bitki familyası frogbit family n.
neredeyse sapsız ve sucul bir tatlısu bitki familyası frog's-bit family n.
neredeyse sapsız ve sucul bir tatlısu bitki familyası hydrocharitaceae n.
parkinsonia cinsine özgü dikenli ve neredeyse yapraksız bir ağaç paloverde n.
güney abd'de yetişen ve neredeyse sapsız olan yelpaze palmiyelerini içeren bir cins serenoa n.
yaprağın sapı neredeyse tamamen saran alt kısmı sheath n.
neredeyse bitki köküne veya yaprağın orta damarına uzanan üç tüysü daldan oluşan tripinnatisect adj.
alt dudağın dibindeki çıkıntı ile neredeyse kapalı durumda gelen iki dudaklı çiçek tacında borumsu açıklık bulunan masked adj.
çiçeklerin bir yerde toplanıp tamamen veya neredeyse uzantısız olduğu çiçeklenme türüne ilişkin condensed adj.
neredeyse dairesel (yaprak) orbiculated adj.
gruplar veya kitleler halinde büyümeye meyilli olup neredeyse saf bir meşcere oluşturan (orman ağacı) social adj.
Literature
geçici modadan istifade edilerek yayınlanan, neredeyse hiçbir edebi değeri ya da içeriği olmayan kitap nonbook n.
film ve edebiyatta idealize edilmiş, neredeyse kusursuz kadın karakter mary sue n.
History
milattan önce hindistan'ın neredeyse tamamında hüküm sürmüş bir hanedan maurya n.
Archaeology
(paleontolojide) neredeyse tümüyle denizlalelerinin iskelet katmanlarından oluşmuş bir tortul kayaç rhodocrinite n.
(amerikan arkeolojisinde) neredeyse aynı özellikleri taşıyan buluntuları içeren bir grup bileşenin oluşturduğu bir sınıflandırma birimi focus n.
Philosophy
evrenin tümüyle veya neredeyse pasif olan elementi matter n.
Environment
iucn tarafından tehlike altında, neredeyse tehlike altında ya da yetersiz veri olarak sınıflandırılmış türler species of global conservation concern, i.e. classified as globally threatened, near threatened or data deficient in the IUCN Red List n.
Geography
bölgenin erozyon nedeniyle neredeyse taban seviyesine indirgenmesi topographic old age n.
neredeyse yatağından taşan akarsu banker [australia] n.
Meteorology
şiddetli rüzgar veya zarın görüşü neredeyse sıfıra düşürdüğü hava durumu whiteout n.
Geology
neredeyse tamamen plajiyoklaz feldispattan oluşan magmatik bir kayaç anorthosite n.
neredeyse tamamen deniz zambaklarının iskelet katmanlarından oluşmuş tortul kayaçlara verilen ad encrinite n.
paris havzasında bulunup neredeyse tamamen çok odacıklı mikroskopik kabuklardan oluşan inşaat taşı miliolite limestone n.
buzulun içinde yer alan ve erime sularla oyulup içine kaya molozu dolmuş neredeyse silindir biçimindeki dikey şaft moulin n.
(bazı amfibollerde) neredeyse paralel ince sütunlardan oluşan bir tür mineral agrega yapısı columnar structure n.
tümü neredeyse aynı eğimde olan tortul kayaç tabakasında genellikle erozyon nedeniyle kırılma disconformity n.
eksenel düzlemi neredeyse yatay olan (kaya kıvrımı) recumbent adj.
neredeyse periyodik quasi-periodic adj.
neredeyse eşit miktarda koyu ve açık renk mineral içeren (volkanik kayaç) mesocratic adj.
Military
birliklerin genel muharebe hattına neredeyse dik çizgi oluşturacak şekilde düzenlenmesi crotchet n.
orijinal veya orijinale yakın kalitede görüntülerin neredeyse gerçek zamanlı olarak elektronik aktarımında kullanılan ekipman ve prosedürler primary imagery dissemination n.
Hunting
yarı otomatik tüfeklerin neredeyse tam otomatik tüfeklerle aynı hızda atış yapabilmesine olanak sağlayan aparat bump stock n.
yarı otomatik tüfeklerin neredeyse tam otomatik tüfeklerle aynı hızda atış yapabilmesine olanak sağlayan aparat bump fire stock n.
Sport
neredeyse her türlü kavga tekniğinin serbest olduğu bir dövüş sporu total fighting n.
(bilardoda) ıstakayı neredeyse dik şekilde tutup beyaz topa vurarak beyaz topun başka bir top etrafında döndükten sonra hedef topa çarpması şeklinde yapılan atış masse shot n.
bilardo topuna hedeflenen topa çarptıktan sonra neredeyse duracak şekilde vurma drag [uk] n.
neredeyse temas yokken gerçekleşen abartılı düşüş flop n.
(güreşte) hamleyi yapana bir puan kazandıran neredeyse tuş etme hareketi predicament n.
neredeyse gol olacak vuruş shot on goal n.
Wagering
at yarışında tüyocunun kazanan attan neredeyse emin olduğu seçim nap [uk] n.
neredeyse kesin sonuç short odds n.
Music
klarnette neredeyse kesintisiz perde değişikliği yapan bir dizi nota glissando n.
Photography
orijinaliyle neredeyse aynı tonlarda olan (ardıl görüntü) homochromatic adj.
Archaic
her neredeyse whereso adv.
Ornithology
neredeyse tüm türleri avustralya'da yaşayan, çiçeklerdeki nektar ve böceklerle beslenebilmesi için farklılaşmış dili bulunan ardıçkuşlarından oluşan bir familya meliphagidae n.
neredeyse tüm türleri avustralya'da yaşayan, çiçeklerdeki nektar ve böceklerle beslenebilmesi için farklılaşmış dili bulunan ardıçkuşlarından oluşan bir familya family meliphagidae n.
Reptiles
sauropterygia üst takımıyla neredeyse eş kapsamlı olan bir deniz sürüngenleri takımı plesiosauria n.
Slang
neredeyse imkansız bir şey rocking horse manure [australia] n.
neredeyse imkansız bir şey rocking-horse manure [australia] n.
neredeyse altına sıçmak be touching cotton v.
neredeyse hiçbir şey yapmak couldn't (do something) to save (one's) life v.
(bir şeyi) neredeyse hiç yapmamak couldn't (do something) to save (one's) life v.
neredeyse altına sıçacak/yapacak olmak prairie dog v.
neredeyse sarhoş half-sprung adj.
neredeyse sarhoş half-stewed adj.
neredeyse imkansız (as) rare as rocking horse crap adj.
neredeyse imkansız (as) rare as rocking horse manure adj.
neredeyse imkansız (as) rare as rocking horse poo adj.
neredeyse imkansız (as) rare as rocking horse shit adj.
neredeyse hiç a fat lot adv.
neredeyse hiç fat lot adv.
neredeyse hiçbir şey dick all expr.
Modern Slang
neredeyse her şey almost anything n.
neredeyse tamamen vegan beslenen kimse almost vegan n.
geğirip neredeyse kusmak burf v.
neredeyse yolu yarılamış almost halfway there adj.
yolun neredeyse yarısına gelmiş almost halfway there adj.