karşı karşıya - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

karşı karşıya



"karşı karşıya" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 12 sonuç

Türkçe İngilizce
General
karşı karşıya eyeball-to-eyeball s.
karşı karşıya opposite zf.
karşı karşıya face to face zf.
karşı karşıya vis-a-vis zf.
karşı karşıya across zf.
karşı karşıya end on zf.
karşı karşıya oppositely zf.
karşı karşıya square zf.
karşı karşıya over against ed.
Idioms
karşı karşıya in the teeth of expr.
Politics
karşı karşıya vis-à-vis ed.
Archaic
karşı karşıya afront zf.

"karşı karşıya" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 163 sonuç

Türkçe İngilizce
General
karşı karşıya gösteren exposer i.
karşı karşıya gelme confrontation i.
karşı karşıya olma exposure i.
iki müzik grubunun ya da müzisyenin kimin daha iyi olduğunu görmek için karşı karşıya gelmesi rock off i.
yeniden karşı karşıya bırakma re-exposure i.
karşı karşıya gelme clash i.
karşı karşıya gelme confront [obsolete] i.
karşı karşıya gelme confrontal i.
karşı karşıya gelen kimse confrontationist i.
karşı karşıya gelen kimse confronter i.
karşı karşıya gelme confrontment i.
karşı karşıya duran ve ellerindeki sopa gibi silahlarla aralarından geçenlere vuran iki sıra insan gauntlet i.
karşı karşıya gelmek come face to face f.
birini bir problemle karşı karşıya bırakmak present someone with a problem f.
karşı karşıya gelmek (bir tehlike veya zorlukla) encounter f.
karşı karşıya kalmak come up against f.
karşı karşıya gelmek face f.
karşı karşıya olmak face f.
karşı karşıya gelmek come across f.
bir problemle karşı karşıya olduğunu kabullenmek face the music f.
bir cezayla karşı karşıya olmak be in the doghouse f.
karşı karşıya kalmak encounter f.
karşı karşıya bırakmak expose f.
karşı karşıya gelmek meet f.
karşı karşıya bırakmak confront somebody with f.
karşı karşıya getirmek subject to f.
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmak be on the edge of extinction f.
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmak be in danger of extinction f.
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olmak be on the edge of extinction f.
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olmak be in danger of extinction f.
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olmak be on the verge of extinction f.
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olmak be on the brink of extinction f.
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmak be on the verge of extinction f.
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmak be on the brink of extinction f.
karşı karşıya kalmak be faced with f.
karşı karşıya kalmak come up against somebody/something f.
karşı karşıya kalmak be confronted f.
zamanaşımına uğrama tehlikesiyle karşı karşıya bulunmak be in danger of lapsing f.
zamanaşımı tehlikesiyle karşı karşıya olmak be in danger of lapsing f.
karşı karşıya bulunmak face with f.
karşı karşıya kalmak face with f.
riskiyle karşı karşıya kalmak face the risk of f.
(kendisini veya) başkasını tehlike ile karşı karşıya bırakmak endanger f.
vurulma riskiyle karşı karşıya olmak be faced with the risk of being shot f.
vurulma tehlikesiyle karşı karşıya olmak be faced with the risk of being shot f.
iflasla karşı karşıya kalmak be going into administration f.
karşı karşıya gelmek pit against f.
yeniden karşı karşıya bırakmak re-expose f.
karşı karşıya gelmek head f.
olumsuz şartlar sebebiyle karşı karşıya gelmek rencontre f.
düşmanca sebeplerden karşı karşıya gelmek rencounter [obsolete] f.
şiddetli itirazlarla karşı karşıya gelmek oppose [obsolete] f.
karşı karşıya olan subject s.
karşı karşıya gelmiş encountered s.
vurulma tehdidi ile karşı karşıya at gun point s.
karşı karşıya olan affrontee [obsolete] s.
soyu tükenme riskiyle karşı karşıya olan endangered s.
soyu tükenme riskiyle karşı karşıya olan endangered s.
nesli tükenme riskiyle karşı karşıya olan endangered s.
nesli tükenme riskiyle karşı karşıya olan endangered s.
iki siyahinin karşı karşıya gelmesini içeren black-on-black s.
insanların yaralanma veya ölüm tehlikesi ile karşı karşıya olduğu duruma ilişkin humanitarian s.
karşı karşıya gelen confrontationist s.
(iki hayvan) karşı karşıya duran confronte s.
ile karşı karşıya kalma subject to ed.
karşı karşıya olan subordinate to ed.
karşı karşıya olan subject to ed.
karşı karşıya olan inferior to ed.
Phrasals
(bir yarışmada) karşı karşıya gelmek take on f.
karşı karşıya gelmek meet with [obsolete] f.
karşı karşıya kalmak come in f.
birini birisiyle karşı karşıya getirmek/dövüştürmek pit someone against someone f.
bir sorunla karşı karşıya kalmak brush up against f.
ile karşı karşıya kalmak come up against f.
karşı karşıya gelmek pitch against f.
karşı karşıya getirmek involve with f.
karşı karşıya gelmek face off f.
iki kişiyi karşı karşıya getirmek face off f.
biriyle karşı karşıya gelmek face off f.
karşı karşıya getirmek face off f.
cesurca karşı karşıya gelmek face out f.
karşı karşıya kalmak fall on f.
karşı karşıya kalmak fall upon f.
(birini/bir şeyi/kendini biriyle veya bir şeyle) karşı karşıya bırakmak set (someone, something, or oneself) up against (someone or something) f.
(biriyle) karşı karşıya gelmek square up with (someone) f.
tesadüfen (biriyle) yüz yüze/karşı karşıya gelmek stumble into (someone) f.
karşı karşıya gelmek square up against (someone) f.
(birini/bir şeyi biriyle/bir şeyle) karşı karşıya getirmek bring (someone or something) up against (someone or something) f.
(bir şeyle) karşı karşıya kalmak come up against (something) f.
birini bir şeyle karşı karşıya getirmek confront someone with something f.
birini bir yanlışıyla, eleştiriyle, kanıtlarla yüzleştirmek/karşı karşıya getirmek confront someone with something f.
(birini bir şeyle) karşı karşıya getirmek confront (one) with (something) f.
(birini bir yanlışıyla, eleştiriyle, kanıtlarla) yüzleştirmek/karşı karşıya getirmek confront (one) with (something) f.
(bir şeyle) karşı karşıya getirmek face with (something) f.
(bir şeyle) karşı karşıya kalmak face with (something) f.
birini bir şeyle karşı karşıya getirmek face someone with something f.
(biriyle/bir şeyle) karşı karşıya kalmak face with (someone or something) f.
(biriyle/bir şeyle) karşı karşıya bulunmak face with (someone or something) f.
karşı karşıya bırakmak set up against f.
(bir şeyle) karşı karşıya olmak/kalmak stare at (something) f.
ile karşı karşıya olmak stare into f.
(bir şeyle) karşı karşıya olmak stare into (something) f.
(birini biriyle/bir şeyle) karşı karşıya bırakmak subject (one) to (someone or something) f.
Colloquial
karşı karşıya gelme face-off i.
para sıkıntısıyla karşı karşıya kalmak be on the rocks f.
bir şeyle karşı karşıya/yüz yüze up against something expr.
Idioms
düello için karşı karşıya gelmek look in the face f.
kendine nazaran çok güçlü olan biriyle karşı karşıya gelmek catch a tartar f.
aynı şartlarla karşı karşıya olmak be in the same boat f.
birisiyle karşı karşıya kalmak come face to face with someone f.
karşı karşıya gelmek face someone down f.
karşı karşıya kalmak bring up against f.
karşı karşıya gelmek face it out f.
karşı karşıya gelmek face off against f.
ölüm tehlikesi ile karşı karşıya olmak be in grave peril f.
(biriyle) karşı karşıya gelmek try a fall with (someone) f.
bir şeyle karşı karşıya gelmek have a brush with something f.
(bir şeyle) karşı karşıya olmak/gelmek be staring (something) in the face f.
bir şeyle karşı karşıya olmak/gelmek be staring something in the face f.
karşı karşıya gelmek break a lance f.
(biriyle/bir şeyle) karşı karşıya kalmak/gelmek come face to face with (someone or something) f.
çetin bir görevle karşı karşıya olmak have a mountain to climb f.
bir şeyle yüz yüze/karşı karşıya olmak stare something in the face f.
işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya on the chopping block s.
karşı karşıya gelme (durumu) them and us expr.
karşı karşıya gelme (durumu) them and us situation expr.
karşı karşıya (gelme) on opposite sides of the barricade expr.
karşı karşıya (gelme) on opposite sides of the barricades expr.
(bir şey) tehlikesiyle karşı karşıya/burun buruna on the brink of (something) expr.
(biriyle) karşı karşıya eyeball to eyeball (with somebody) expr.
(bir şeyle) karşı karşıya face to face (something) expr.
(biriyle/bir şeyle) karşı karşıya face to face with (someone or something) expr.
eşit güçteki rakipler karşı karşıya greek meets greek expr.
(bir şeyle) karşı karşıya in the teeth of (something) expr.
Speaking
neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmiyoruz we got no idea what we're dealing with here expr.
neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmiyoruz we don't know what we're dealing with here expr.
Trade/Economic
karşı karşıya krediler back-to-back loans i.
Law
karşı karşıya gelme confrontation i.
Politics
abd hükümetinin, terör, kargaşa, isyan ve savaş gibi risklerle karşı karşıya kalmakta olan memurlarına vediği) ek risk/tehdit maaşı danger pay i.
Technical
karşı karşıya getirmek expose f.
silindirleri karşı karşıya olan vis-à-vis ed.
Anatomy
iki vücut bölümünü karşı karşıya getiren kas opponent i.
iki vücut bölümünü karşı karşıya getiren (kas) opponent s.
Psychology
kişinin eksik yanları ve bunların olası sonuçları ile karşı karşıya getirildiği bir yöntem confrontation i.
Veterinary
avustralya'daki koyunların karşı karşıya kaldığı, kronik koyun zehirlenmesi ile ilişkilendirilen enzootik hemolitik sarılığı toxemic jaundice i.
avustralya'daki koyunların karşı karşıya kaldığı, kronik koyun zehirlenmesi ile ilişkilendirilen enzootik hemolitik sarılığı yellows i.
avustralya'daki koyunların karşı karşıya kaldığı, kronik koyun zehirlenmesi ile ilişkilendirilen enzootik hemolitik sarılığı aster yellows i.
Zoology
batı afrika'ya özgü, soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan büyük bir ceylan mhorr i.
batı afrika'ya özgü, soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan büyük bir ceylan nanger dama i.
batı afrika'ya özgü, soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan büyük bir ceylan gazella dama i.
Botanic
karşı karşıya yaprakları olan adversifoliate s.
Environment
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya bırakmak endanger f.
nesli tükenme riskiyle karşı karşıya olmayan unendangered s.
Military
askeri olarak karşı karşıya gelme military confrontation i.
arka birlik ile karşı karşıya reverse s.
Sport
eleme turnuvasında karşı karşıya gelen çift bracket i.
Football
kaleciyle karşı karşıya kalmak have only the keeper to beat f.
kaleciyle karşı karşıya kalmak one-on-one with the goalkeeper f.
kaleciyle karşı karşıya kalmak be one-on-one with the goalkeeper f.
kaleciyle karşı karşıya kalmak come face to face with the goalkeeper f.
Archaic
karşı karşıya gelmek envisage f.
Slang
karşı karşıya gelmeyi seven in-your-face i.
karşı karşıya gelmek front f.