The sample sentences have been compiled from various sources and although they have been proofread, there may be some omissions. The sentences do not necessarily reflect the ideology and opinions of Tureng.com. Please let us know about sentences with political, social and sensitive content that offend you.

	Englisch	Türkisch
1	commit	suç işlemek	v.
	He was falsely accused of committing arson. Haksız yere kundakçılık suçu işlemekle suçlandı. They have committed no crime apart from trying to help Afghanistan and the Afghan people. Afganistan'a ve Afgan halkına yardım etmeye çalışmak dışında hiçbir suç işlemediler. At the end of the day, failing to prevent murderers from committing their crimes makes us their accomplice. Günün sonunda, katillerin suç işlemesini engelleyememek bizi onların suç ortağı yapar. All traffickers in human beings know that they are committing a crime. Tüm insan tacirleri suç işlediklerini bilirler. Instant sanctions must be taken in the countries where they commit crimes. Suç işledikleri ülkelerde anında yaptırım uygulanmalıdır. With the help of democracy, we must combat those who stir up their citizens to commit crimes. Demokrasinin yardımıyla, vatandaşlarını suç işlemeye teşvik edenlerle mücadele etmeliyiz. In them are those who committed crimes and those who witnessed them. İçlerinde suç işleyenler ve onlara tanık olanlar var. It is frustrating to decide not to use additional means to fight those who committed them. Bu suçları işleyenlerle mücadele etmek için ek araçlar kullanmamaya karar vermek sinir bozucudur. What crime have the employees of Metaleurope committed? Metaleurope çalışanları ne suç işledi? They committed a crime by attacking us in high sea. Açık denizde bize saldırarak bir suç işlediler. To my knowledge, I have not committed any mistakes or offences. Bildiğim kadarıyla herhangi bir hata veya suç işlemedim. Organized crime is a way of committing crimes. Organize suç, suç işlemenin bir yoludur. A horrible crime is suddenly committed in the Lasarte racetrack. Lasarte yarış pistinde aniden korkunç bir suç işlenir. I didn't know those men at the time they committed those crimes 10 years ago. 10 yıl önce bu suçları işledikleri sırada bu adamları tanımıyordum. My husband did not commit any crime. Eşim herhangi bir suç işlemedi. What crime did he commit to deserve this? Bunu hak edecek ne suç işledi? He committed one crime after another. Suç üstüne suç işledi. Dan committed the worst imaginable crime. Dan hayal edilebilecek en kötü suçu işledi. Sami committed a thought crime. Sami bir düşünce suçu işledi. What crime did Tom commit? Tom hangi suçu işledi? The police found evidence that the man committed the crime. Polis, adamın suçu işlediğine dair kanıt buldu. What proof do you have that he committed this crime? Onun bu suçu işlediğine dair hangi kanıtınız var? What proof do you have that he committed this crime? Bu suçu işlediğine dair ne kanıtınız var? He admitted that he had committed the crime. O, suçu işlediğini itiraf etti. There is no proof that Tom committed that crime. Tom'un o suçu işlediğine dair hiçbir kanıt yok. Tom committed a terrible crime. Tom korkunç bir suç işledi. Tom committed many crimes. Tom birçok suç işledi. Tom has committed a crime. Tom bir suç işledi. Tom has committed a serious crime. Tom ciddi bir suç işledi. What crime did they commit? Onlar ne suç işledi? What crimes have you committed? Sen ne suçlar işledin? What crimes have you committed? Hangi suçları işledin? Tom didn't commit the crimes he's been accused of. Tom suçlandığı suçları işlemedi. She committed a crime. O bir suç işledi. Tom didn't commit those crimes. Tom o suçları işlemedi. Where's the proof that he committed a crime? Suç işlediğine dair kanıt nerede? He admitted that he had committed the crime. Suç işlediğini itiraf etti. There is no proof that Tom committed that crime. Tom'un bu suçu işlediğine dair hiçbir kanıt yok. She committed a crime. Bir suç işledi. Poverty sometimes drives people to commit crimes. Yoksulluk bazen insanları suç işlemeye iter. They incited him to commit the crime. Onu suç işlemesi için kışkırttılar. He had to commit crime because he was starving. Açlıktan ölmek üzere olduğu için suç işlemek zorunda kaldı. When I got out of jail, I had no intention of committing another crime. Hapishaneden çıktığımda başka bir suç işlemeye niyetim yoktu. When I got out of jail, I had no intention of committing another crime. Hapisten çıktığımda, başka bir suç işlemeye niyetim yoktu. Sami committed a heinous crime. Sami iğrenç bir suç işledi. Sami committed crimes that no one had tried before. Sami daha önce kimsenin denemediği suçlar işledi. It was a certainty that the inhabitants of this island had committed horrible crimes. Bu adanın sakinlerinin korkunç suçlar işlediği kesindi. It was a certainty that the inhabitants of this island had committed horrible crimes. Bu adanın sakinlerinin korkunç suçlar işledikleri kesin idi. Tom committed crimes, but was never convicted. Tom suç işledi ama asla hüküm giymedi. Fadil commited a heinous crime in the name of love. Fadıl, aşk adına iğrenç bir suç işledi. Fadil commited a heinous crime in the name of love. Fadıl aşk adı altında iğrenç bir suç işledi. He committed a series of unforgivable crimes. Bir dizi affedilmez suç işledi. He committed a serious crime. Ciddi bir suç işledi. You didn't commit a serious crime. Ciddi bir suç işlemedin. He had to commit crime because he was starving. Suç işlemek zorundaydı çünkü açlıktan ölüyordu. You didn't commit a serious crime. Ciddi bir suç işlemediniz. He confessed that he had committed the crime. O suçu işlediğini itiraf etti. I haven't committed a crime. Ben bir suç işlemedim. I haven't committed a crime. Bir suç işlemedim. They incited him to commit the crime. Suçu işlemesi için onu tahrik ettiler. The police haven't yet caught the person who committed this hideous crime. Polis bu iğrenç suçu işleyen kişiyi henüz yakalayamadı. Those who commit rape must be punished. Tecavüz suçu işleyenler cezalandırılmalıdır. He confessed that he had committed the crime. Suç işlediğini itiraf etti. Tom didn't think he was committing a crime. Tom bir suç işlediğini düşünmüyordu. What crime did they commit? Ne suç işlediler? Tom admitted that he had committed the crime. Tom suçu işlediğini itiraf etti. What crime did you commit? Ne suç işledin? Tom didn't commit the crime he's been accused of. Tom suçlandığı suçu işlemedi. Sami didn't commit any crimes. Sami herhangi bir suç işlemedi. Sami didn't commit any crimes. Sami hiçbir suç işlemedi. Tom hasn't committed any serious crimes. Tom ciddi bir suç işlemedi. Show More (68)
2	commit	işlemek (suç vb)	v.
	This own-initiative report commits various cardinal sins. Kendi inisiyatifiyle hazırlanan bu rapor birçok büyük günah işlemektedir. This exhibition set out to glamorise convicted felons who have committed heinous crimes. Bu sergi, iğrenç suçlar işlemiş olan hüküm giymiş suçluları cazip hale getirmek için yola çıkmıştır. People who commit serious war crimes, including rape, must not be able to avoid being brought to justice. Tecavüz de dahil olmak üzere ciddi savaş suçları işleyen kişiler adalet önüne çıkarılmaktan kaçamamalıdır. The basic crime which Milosevic committed was to refuse to kow-tow to ÍÁÔÏ. Miloseviç'in işlediği temel suç ÍÁÔÏ'ye boyun eğmeyi reddetmekti. The only crime they have committed is to endorse a referendum on democracy. İşledikleri tek suç demokrasi referandumuna destek vermektir. How do you commit a perfect murder? Kusursuz bir cinayet nasıl işlenir? He is responsible for the sins he commits. İşlediği günahlardan sorumludur. Maybe, like, four underground criminals who were tried for a crime they didn't commit. Belki de işlemedikleri bir suçtan yargılanan dört yeraltı suçlusu gibi. Tom was hanged for a murder he didn't commit. Tom işlemediği bir cinayet yüzünden asıldı. Tom will go to prison for a crime he didn't commit if you don't confess. Eğer itiraf etmezsen Tom işlemediği bir suç nedeniyle hapishaneye gidecek. He was sent to prison for a crime that he did not commit. İşlemediği bir suç yüzünden hapishaneye gönderildi. Tom was executed for a crime he didn't commit. Tom işlemediği bir suç için idam edildi. Tom served three years in prison for a crime he didn't commit. Tom işlemediği bir suç yüzünden üç yıl hapis yattı. We believe that he committed the murder. Cinayeti onun işlediğine inanıyoruz. We believe that Tom committed the murder. Cinayeti Tom'un işlediğine inanıyoruz. The police weren't able to determine which one of the twins had committed the crime. Polis suçu ikizlerden hangisinin işlediğini belirleyemedi. The prosecution could not prove which of the twins had committed the crime. Savcılık suçu ikizlerden hangisinin işlediğini kanıtlayamadı. Tom was thinking of all the crimes Mary had committed. Tom, Mary'nin işlediği tüm suçları düşünüyordu. Tom didn't commit the crime. Suçu Tom işlemedi. Many young men tend to commit the same errors. Birçok genç erkek, aynı hataları işleme eğilimindedir. Bill did not commit the crime. Suçu Bill işlemedi. My friend ended up taking the rap for a crime he didn't commit. Arkadaşım işlemediği bir suçun cezasını çekti. Sami went to jail for a murder he did not commit. Sami işlemediği bir cinayet için hapse girdi. Sami went to jail for a murder he did not commit. Sami işlemediği bir cinayet yüzünden hapse girdi. The torture made him confess to crimes he had not committed. İşkence ona, işlemediği suçları itiraf ettirdi. Tom didn't want to see Mary in prison for a crime she didn't commit. Tom, Mary'yi işlemediği bir suçtan dolayı hapiste görmek istemedi. Tom didn't want to see Mary in prison for a crime she didn't commit. Tom işlemediği bir suçtan dolayı Mary'yi hapishanede görmek istemiyordu. Tom is going to die in the morning for a crime he didn't commit. Tom işlemediği bir suç için sabahleyin ölecek. Tom is going to die in the morning for a crime he didn't commit. Tom işlemediği bir suç yüzünden sabah ölecek. Tom served three years in prison for a crime he didn't commit. Tom işlemediği bir suç için hapishanede üç yıl hapis yattı. Tom spent three decades in prison for a crime he didn't commit. Tom işlemediği bir suç yüzünden otuz yıl hapis yattı. Who committed this murder? Bu cinayeti kim işledi? They commit all the crimes in this country. Bu ülkedeki bütün suçları onlar işliyor. They commit most of the crimes in this country. Bu ülkedeki suçların çoğunu onlar işliyor. France, Belgium, USA, Germany and Australia had committed genocides. Fransa, Belçika, ABD, Almanya ve Avustralya soykırım işlemişti. If the Ottoman Empire had committed genocide against the Armenians, they would not have a country now called Armenia. Osmanlı imparatorluğu Ermenilere karşı soykırım işleseydi, onların şu anda Ermenistan adında bir ülkeleri olmazdı. I'm in prison for a crime I didn't commit. İşlemediğim bir suç için hapisteyim. Sami wanted to conceal the crime he had committed. Sami işlediği suçu gizlemek istedi. I'm prisoner for a crime I didn't commit. İşlemediğim bir suçtan dolayı hapisteyim. He was sent to prison for a crime that he did not commit. İşlemediği bir suçtan dolayı hapse gönderildi. He was sent to prison for a crime that he didn't commit. İşlemediği bir suçtan dolayı hapse gönderildi. I'm prisoner for a crime I didn't commit. Ben işlemediğim bir suçtan dolayı mahkumum. I'm going to be executed for a crime I didn't commit. İşlemediğim bir suç yüzünden idam edileceğim. Sami committed these murders. Bu cinayetleri Sami işledi. I'm in prison for a crime I didn't commit. İşlemediğim bir suçtan dolayı hapisteyim. The enemy committed a horrible manslaughter in the city. Düşman şehirde korkunç bir cinayet işledi. The man assured us that she didn't commit the murder. Adam cinayeti onun işlemediğine dair bize güvence verdi. Sami wanted to conceal the crime he had committed. Sami işlediği suçu gizlemek istiyordu. Show More (45)
3	commit	adamak	v.
	The European Union has committed itself to something different, a different kind of burden sharing. Avrupa Birliği kendisini farklı bir şeye, farklı bir tür yük paylaşımına adamıştır. That is all I can commit him and myself to. Onu ve kendimi ancak buna adayabilirim. It is our desire to do this and we will therefore commit ourselves to this in the Convention. Bunu yapmak bizim arzumuzdur ve bu nedenle Sözleşme'de kendimizi buna adayacağız. Let us put our hands on our hearts and commit ourselves to peace, to justice, but, most importantly of all, to humanity. Ellerimizi kalplerimizin üzerine koyalım ve kendimizi barışa, adalete ama hepsinden önemlisi insanlığa adayalım. Let us put our hands on our hearts and commit ourselves to peace, to justice, but, most importantly of all, to humanity. Ellerimizi kalplerimizin üzerine koyalım ve kendimizi barışa, adalete, ama hepsinden önemlisi insanlığa adayalım. I commit myself to pursuing this goal vigorously. Kendimi bu hedefi güçlü bir şekilde takip etmeye adıyorum. He committed his new administration to achieve ever-higher "platitudes" of achievement! Yeni yönetimini her zamankinden daha yüksek "basmakalıp" başarılara imza atmaya adadı! We have committed ourselves to this and it is an absolutely crucial point. Biz kendimizi buna adadık ve bu kesinlikle çok önemli bir nokta. We have committed ourselves to the success of the ICC. Kendimizi ICC'nin başarısına adadık. Rapporteur Maaten was right to commit himself to that cause. Raportör Maaten kendini bu davaya adamakta haklıydı. Even scientists have so far avoided committing themselves to this point. Bilim adamları bile şu ana kadar bu noktaya kendilerini adamaktan kaçındılar. Thirdly, we must commit ourselves to taking domestic action seriously and not to promoting nuclear energy. Üçüncüsü, nükleer enerjiyi teşvik etmek yerine yerel eylemleri ciddiye almaya kendimizi adamalıyız. We must all commit ourselves to following and developing this encouraging initiative. Hepimiz kendimizi bu cesaret verici girişimi takip etmeye ve geliştirmeye adamalıyız. We must also commit ourselves increasingly to assert these convergent positions in international fora. Ayrıca uluslararası platformlarda bu ortak tutumları savunmak için kendimizi giderek daha fazla adamalıyız. We must also commit ourselves increasingly to assert these convergent positions in international fora. Ayrıca uluslararası platformlarda bu yakınlaşan pozisyonları savunmak için kendimizi giderek daha fazla adamalıyız. We must commit ourselves to preventing it from increasing social differences. Bunun toplumsal farklılıkları arttırmasını engellemek için kendimizi adamalıyız. Firstly, we want Europe to commit itself to playing a leading role in global affairs. İlk olarak, Avrupa'nın küresel meselelerde öncü bir rol oynamaya kendini adamasını istiyoruz. That is also what we in this House have committed ourselves to. Bu Meclis'te biz de kendimizi buna adadık. My group has committed itself to the social market economy, and hence also to social responsibility. Grubum kendisini sosyal piyasa ekonomisine ve dolayısıyla sosyal sorumluluğa adamıştır. I am prepared to commit myself to this, of course. Elbette kendimi buna adamaya hazırım. They committed themselves to working towards presidential and parliamentary elections. Kendilerini cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri için çalışmaya adadılar. The actress and singer has since committed herself to raising awareness about the disease. Aktris ve şarkıcı o zamandan beri kendini hastalığa dair farkındalık yaratmaya adadı. The actress and singer has since committed herself to raising awareness about the disease. Aktris ve şarkıcı o zamandan beri kendini hastalık hakkında farkındalık yaratmaya adadı. The actress and singer has since committed herself to raising awareness about the disease. Aktris ve şarkıcı o zamandan beri kendini hastalık hakkında farkındalık yaratmaya adamış durumda. I was really committed. Kendimi sahiden adamıştım. She committed herself to helping others. Kendisini başkalarına yardım etmeye adadı. She committed herself to helping others. Kendini başkalarına yardım etmeye adadı. Don't commit yourself. Kendini adama. Show More (25)
4	commit	yapmak	v.
	That is a betrayal of democracy that you are committing, Madam! Bu yaptığınız demokrasiye ihanettir, Hanımefendi! They know full well that they should not commit these acts. Bu eylemleri yapmamaları gerektiğini çok iyi biliyorlar. Indeed I believe the Commission is committed to such a review. Gerçekten de Komisyonun böyle bir inceleme yapmaya kararlı olduğuna inanıyorum. The Council committed a third mistake, this time vis-à-vis the Commission. Konsey, bu kez Komisyon karşısında üçüncü bir hata daha yapmıştır. People need to understand that if they commit fraud they will be prosecuted, and that is not the case at the moment. İnsanlar dolandırıcılık yaptıklarında yargılanacaklarını anlamalıdır ve şu anda durum böyle değildir. I would like some evidence that the Chechens are committing terrorism. Çeçenlerin terörizm yaptığına dair kanıt istiyorum. The enemy committed a horrible manslaughter in the city. Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı. Tom committed a bank robbery. Tom banka soygunu yaptı. He committed a gaffe when he asked whether she was pregnant. Hamile olup olmadığını sorarken bir gaf yaptı. If the Ottoman Empire had committed genocide against the Armenians, they would not have a country now called Armenia. Eğer Osmanlı İmparatorluğu Ermenilere soykırım yapmış olsaydı, şimdi Ermenistan diye bir ülke olmazdı. France, Belgium, USA, Germany and Australia had committed genocides. Fransa, Belçika, ABD, Almanya ve Avustralya soykırım yapmıştır. Tom committed a bank robbery. Tom bir banka soygunu yaptı. Grammar Nazis often commit spelling mistakes while criticizing the typos of others. Dilbilgisi Nazileri başkalarının yazım hatalarını eleştirirken sık sık yazım hataları yaparlar. Grammar Nazis often commit spelling mistakes while criticizing the typos of others. Dil bilgisi Nazileri başkalarının yazım hataları eleştirirken sık sık yazım hataları yaparlar. Grammar Nazis often commit spelling mistakes while criticizing the typos of others. Gramer Nazileri başkalarının harf hatalarını eleştirirken sık sık yazım hatası yaparlar. Grammar Nazis often commit spelling mistakes while criticizing the typos of others. Dilbilgisi Nazileri başkalarının yazım hatalarını eleştirirken genellikle yazım hataları yaparlar. A merciless slaugter had been committed in Srebrenica in 1995. 1995'te Srebrenitsa'da acımasız bir katliam yapıldı. Many young men tend to commit the same errors. Birçok genç erkek aynı hataları yapma eğilimindedir. Show More (15)
5	commit	taahhüt etmek	v.
	In the next stage, the manufacturers will commit to installing other safety equipment. Bir sonraki aşamada üreticiler diğer güvenlik ekipmanlarını kurmayı taahhüt edeceklerdir. That the European Parliament is now committing to going all out to preserve biodiversity within the European Union. Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği içerisinde biyoçeşitliliği korumak için elinden geleni yapacağını taahhüt ediyor. It is not prudent to commit to any fixed sum in advance. Herhangi bir sabit meblağı önceden taahhüt etmek ihtiyatlı bir davranış değildir. We are therefore in good time to commit the funding for this. Dolayısıyla bunun için gerekli finansmanı taahhüt etmek için uygun bir zamandayız. We must commit to giving our utmost support, financial and otherwise, to achieve this. Bunu başarmak için mali ve diğer konularda elimizden gelen desteği vermeyi taahhüt etmeliyiz. One per cent of all we are prepared to commit, that is supposed to be paid out! Taahhüt etmeye hazır olduğumuz her şeyin yüzde birinin ödenmesi gerekiyor! It has managed to commit all the available funds in thirteen Member States. On üç Üye Devlette mevcut tüm fonları taahhüt etmeyi başarmıştır. Commit to doing a marketing audit this year to improve the effectiveness of your marketing investment. Pazarlama yatırımınızın etkinliğini artırmak için bu yıl bir pazarlama denetimi yapmayı taahhüt edin. All participating countries commit to lowering their greenhouse gas emissions. Tüm katılımcı ülkeler sera gazı emisyonlarını azaltmayı taahhüt ediyor. It has committed to be carbon-free and plastic-free by 2021. 2021 yılına kadar karbonsuz ve plastiksiz olmayı taahhüt etti. TRT is committed to keeping your personal information safe. TRT kişisel bilgilerinizi güvende tutmayı taahhüt eder. Show More (8)
6	commit	işlemek	v.
	I was not there when the crime was committed. Suç işlendiğinde orada değildim. A war crime had been committed here. Burada bir savaş suçu işlenmiştir. Community violence refers to deliberate acts of interpersonal violence committed in a neighbourhood. Topluluk şiddeti, bir mahallede işlenen kasıtlı kişilerarası şiddet eylemlerini ifade eder. Impunity for crimes committed against journalists is a threat that affects all our societies. Gazetecilere karşı işlenen suçların cezasız kalması tüm toplumlarımızı etkileyen bir tehdittir. He committed his first murder at age 14. İlk cinayetini 14 yaşında işlemiş. Math is used to determine how crimes are committed, when they were committed, and even who committed them. Matematik, suçların nasıl işlendiğini, ne zaman işlendiğini ve hatta kimin işlediğini belirlemek için kullanılır. We know that these murders were committed by the hand of the state. Bu cinayetlerin devlet eliyle işlendiğini biliyoruz. What murders are committed in thy name! Senin adına ne cinayetler işleniyor! This murder must have been committed by Turks. Bu cinayet Türkler tarafından işlenmiş olmalı. The only crime she's committed was granting her sick grandfather's last wish. İşlediği tek suç, hasta büyükbabasının son dileğini yerine getirmekti. Show More (7)
7	commit	kalkışmak	v.
	Tom has apparently tried to commit suicide. Tom görünüşe göre intihara kalkışmış. As far as I know, Tom has never tried to commit suicide. Bildiğim kadarıyla Tom hiç intihara kalkışmadı. Tom has tried to commit suicide before. Tom daha önce de intihara kalkışmıştı. Tom has tried to commit suicide several times. Tom birkaç kez intihara kalkıştı. Tom tried to commit suicide. Tom intihara kalkıştı. When Sami left Layla, she tried to commit suicide. Sami, Leyla'yı terk ettiğinde intihara kalkıştı. Show More (3)
8	commit	söz vermek	v.
	The new sheriff is committed to reducing crime in the town. Yeni şerif kasabadaki suç oranını azaltacağına söz verdi. I commit myself to women getting the same opportunities as men in the labour market. Kadınların işgücü piyasasında erkeklerle aynı fırsatlara sahip olması konusunda söz veriyorum. I didn't commit myself to attend the meeting. Toplantıya katılacağıma dair söz vermedim. Show More (0)
9	commit	bağlanmak	v.
	Henry thinks it is too soon to commit, but his girlfriend thinks otherwise. Henry bağlanmak için çok erken olduğunu düşünse de kız arkadaşı aksi düşüncede. Show More (-2)
10	commit	yatırmak	v.
	We committed my brother to the hospital last night. Ağabeyimi dün gece hastaneye yatırdık. Show More (-2)
11	commit	duruşmaya çıkmak	v.
	Daniel was committed for trial yesterday at the district court. Daniel dün bölge mahkemesinde duruşmaya çıkarıldı. Show More (-2)
12	commit	teslim etmek	v.
	They will not commit themselves. Kendilerini teslim etmeyecekler. Show More (-2)