|
- When autumn comes the birds fly to the south.
- Sonbahar geldiğinde kuşlar güneye uçar.
- I could have flown to America and back in the same time!
- Aynı anda hem Amerika'ya uçup hem de geri dönebilirdim!
- They have been given a guarantee that they will fly and they are left behind.
- Onlara uçacaklarına dair bir garanti verildi ve geride bırakıldılar.
- Now we fly to Frankfurt or Zurich direct and then travel by car for three hours.
- Şimdi doğrudan Frankfurt ya da Zürih'e uçuyoruz ve ardından üç saat araba yolculuğu yapıyoruz.
- They could not fly for four days after 11 September and now they want to have a monopoly for more than a year.
- Daha önce 11 Eylül'den sonra dört gün uçamadılar, şimdi bir yıldan fazla tekel olmak istiyorlar.
- Now we fly to Frankfurt or Zurich direct and then travel by car for three hours.
- Artık Frankfurt ya da Zürih'e doğrudan uçuyor ve ardından üç saatlik bir araba yolculuğu yapıyoruz.
- When labelling comes in the door, sense flies out the window.
- Yaftalama kapıdan girdiğinde, mantık pencereden dışarı uçar.
- Whenever night begins in Düsseldorf, we in the Netherlands only fly at dawn and dusk.
- Düsseldorf'ta ne zaman gece başlasa, biz Hollanda'da sadece şafak ve alacakaranlıkta uçuyoruz.
- In about one and a half hours I am supposed to be flying to Croatia.
- Yaklaşık bir buçuk saat sonra Hırvatistan'a uçuyor olmam gerekiyor.
- That meant a lot of us had to fly via Nantes and did not arrive until 9 p.m.
- Bu, birçoğumuzun Nantes üzerinden uçmak zorunda kaldığı ve akşam 9'a kadar gelemediği anlamına geliyordu.
- Whenever night begins in Düsseldorf, we in the Netherlands only fly at dawn and dusk.
- Düsseldorf'ta gece başladığında, biz Hollanda'da sadece şafak vakti ve alacakaranlıkta uçarız.
- Otherwise, I wonder how you got here if you did not fly.
- Aksi halde eğer uçmadıysanız buraya nasıl geldiğinizi merak ediyorum.
- Otherwise, I wonder how you got here if you did not fly.
- Aksi takdirde eğer uçmadıysanız buraya nasıl geldiğinizi merak ediyorum.
- This morning, I flew to Strasbourg on the plane that leaves Milan Malpensa at 7 a.m.
- Bu sabah, Milano Malpensa'dan sabah 7'de kalkan uçakla Strazburg'a uçtum.
- Many a consumer dream may fly on, but they are hopelessly overbooked.
- Birçok tüketicinin hayali uçmak olabilir, ancak rezervasyonlar dolduğu halde onlara fazladan bilet satılmıştır.
- Every time you fly, you can buy a climate certificate to balance out the emission of CO2 from your trip.
- Her uçtuğunuzda, seyahatinizden kaynaklanan CO2 emisyonunu dengelemek için bir iklim sertifikası satın alabilirsiniz.
- They have been given a guarantee that they will fly and they are left behind.
- Uçacaklarına dair bir garanti verildi ve geride bırakıldılar.
- As Members of this Parliament we fly as part of our work; we are constantly in the air.
- Bu Parlamentonun üyeleri olarak işimizin bir parçası olarak uçuyoruz; sürekli havadayız.
- Many a consumer dream may fly on, but they are hopelessly overbooked.
- Birçok tüketicinin hayali uçmak olabilir, ancak maalesef zaten dolu olan uçağa rezervasyon yaptırmışlardır.
- Tomorrow evening I had planned to fly to Belgrade.
- Yarın akşam Belgrad'a uçmayı planlıyordum.
- I could have flown to America and back at the same time!
- Aynı anda Amerika'ya uçup geri dönebilirdim!
- Sorry I'm a kid flying business class.
- Üzgünüm ben business class'ta uçan bir çocuğum.
- Sorry I'm a kid flying business class.
- Business class'ta uçan bir çocuk olduğum için üzgünüm.
- Sorry I'm a kid flying business class.
- Business class'ta uçan genç bir delikanlı olduğum için kusura bakma.
- Scientists have just discovered a colony of flying penguins living in Antarctica.
- Bilim adamları, sadece Antarktika'da yaşayan bir uçan penguen kolonisi keşfetti.
- A helicopter flew overhead.
- Tepemizde bir helikopter uçtu.
- I'm flying to Germany.
- Ben Almanya'ya uçuyorum.
- I wish I could fly like a bird.
- Keşke bir kuş gibi uçabilsem.
- In Autumn, many birds fly to warmer countries.
- Sonbaharda birçok kuş daha sıcak ülkelere uçar.
- I flew to Boston last month.
- Geçen ay Boston'a uçtum.
- Birds fly south in winter.
- Kuşlar kışın güneye doğru uçarlar.
- A bird was flying in the sky.
- Gökyüzünde bir kuş uçuyordu.
- Tom and Mary flew to Boston.
- Tom ve Mary Boston'a uçtular.
- The geese are flying south.
- Kazlar güneye uçuyor.
- Witches fly on broomsticks.
- Cadılar süpürgeyle uçar.
- This bird can't fly.
- Bu kuş uçamaz.
- The pigeon flew in the window.
- Güvercin pencereden içeri uçtu.
- If I had wings to fly, I would have gone to save her.
- Uçmak için kanatlarım olsaydı, onu kurtarmaya giderdim.
- I've never flown before.
- Daha önce hiç uçmamıştım.
- Ostriches don't fly because they have very short wings.
- Devekuşları uçamaz çünkü çok kısa kanatları vardır.
- A bat flying in the sky looks like a butterfly.
- Bir yarasa gökyüzünde bir kelebek gibi uçuyor.
- The bird flies.
- Kuş uçuyor.
- Birds often fly together.
- Kuşlar sık sık birlikte uçar.
- Tom and Mary flew to Boston yesterday.
- Tom ve Mary dün Boston'a uçtular.
- Birds fly in the sky.
- Kuşlar gökyüzünde uçarlar.
- Have you ever seen an elephant fly?
- Hiç filin uçtuğunu gördün mü?
- The object flew away to the south, giving out flashes of light.
- Cisim ışık parıltıları saçarak güneye doğru uçtu.
- We flew above the area for an aerial survey.
- Havadan araştırma yapmak için bölgenin üzerinde uçtuk.
- After the bird had sung, it flew away.
- Kuş şarkı söyledikten sonra uçtu.
- I saw some boys flying kites in the park.
- Parkta uçurtma uçuran çocuklar gördüm.
- The plane flew above the clouds.
- Uçak bulutların üzerinden uçtu.
- I'm flying back to Boston tomorrow night.
- Yarın gece Boston'a geri uçuyorum.
- How do birds fly?
- Kuşlar nasıl uçar?
- Words fly, texts remain.
- Kelimeler uçar, metinler kalır.
- Are you ready to fly?
- Uçmaya hazır mısın?
- Are you ready to fly?
- Uçmak için hazır mısınız?
- I saw five airplanes flying like birds.
- Kuş gibi uçan beş uçak gördüm.
- I wish I had wings to fly.
- Keşke uçmak için kanatlarım olsaydı.
- For years, my mother has had a fear of flying.
- Annemin yıllardır uçma korkusu var.
- She observed how butterflies fly.
- Kelebeklerin nasıl uçtuğunu gözlemledi.
- Layla flew to Egypt.
- Layla Mısır'a uçtu.
- He's good at flying kites.
- Uçurtma uçurmakta iyidir.
- How quickly does the bird fly?
- Kuş ne kadar hızlı uçar?
- Words fly away, the written remains.
- Söz uçar, yazı kalır.
- In addition, I can fly.
- Ayrıca, uçabiliyorum.
- He studied how birds flew.
- Kuşların nasıl uçtuğunu inceledi.
- The plane flew at an altitude of 3,000 meters.
- Uçak 3,000 metre yükseklikte uçtu.
- The birds were flying in a group.
- Kuşlar bir grup halinde uçuyorlardı.
- The birds chirp loudly while flying rapidly.
- Kuşlar hızla uçarken yüksek sesle cıvıldarlar.
- He flew to New York on business.
- İş için New York'a uçtu.
- Let's fly to Boston instead of driving.
- Arabayla gitmek yerine Boston'a uçalım.
- Tom flew to Boston on Monday.
- Tom Pazartesi günü Boston'a uçtu.
- We flew nonstop from Osaka to Los Angeles.
- Osaka'dan Los Angeles'a molasız uçtuk.
- Scientists have just discovered a colony of flying penguins living in Antarctica.
- Bilim adamları Antarktika'da yaşayan bir uçan penguen kolonisi keşfetti.
- Two crows are flying in the sky.
- İki karga gökyüzünde uçuyor.
- We're flying back to Boston on Monday.
- Pazartesi günü Boston'a geri uçuyoruz.
- That bird doesn't fly.
- O kuş uçmuyor.
- Birds often fly together.
- Kuşlar genellikle birlikte uçar.
- I just flew in from San Francisco.
- Az önce San Fransisko'dan uçtum.
- He's flying on a winged horse.
- Kanatlı bir atın üzerinde uçuyor.
- Santa Claus' sleigh is pulled by flying reindeer.
- Noel Baba'nın kızağı uçan ren geyiği tarafından çekilir.
- When will Tom fly again?
- Tom tekrar ne zaman uçacak?
- This bird's large wings enable it to fly very fast.
- Bu kuşun büyük kanatları onun çok hızlı uçmasını sağlar.
- Tom said he'd fly to Boston.
- Tom Boston'a uçacağını söyledi.
- The butterfly flew.
- Kelebek uçtu.
- This plane flies between Osaka and Hakodate.
- Bu uçak Osaka ve Hakodate arasında uçuyor.
- We're flying to Boston on Monday.
- Pazartesi Boston'a uçuyoruz.
- Have you ever imagined that you could fly?
- Uçabileceğini hiç hayal ettin mi?
- It is dangerous to fly in this heavy fog.
- Bu yoğun siste uçmak tehlikeli.
- We are flying to Germany on Sunday.
- Pazar günü Almanya'ya uçuyoruz.
- How quickly does the bird fly?
- Kuş ne kadar hızlı uçuyor?
- I flew to Osaka yesterday.
- Dün Osaka'ya uçtum.
- Airplanes fly above us.
- Uçaklar üzerimizde uçar.
- Tom is flying to Australia on Monday.
- Tom Pazartesi günü Avustralya'ya uçuyor.
- Birds learn to fly by instinct.
- Kuşlar içgüdüyle uçmayı öğrenirler.
- The stork was flying above the city.
- Leylek şehrin üzerinde uçuyordu.
- An eagle is flying in the sky.
- Gökyüzünde bir kartal uçuyor.
- Whenever I leave my window open, bugs fly into my room.
- Her ne zaman penceremi açık bıraksam, böcekler odama uçuyorlar.
- Witches fly on broomsticks.
- Cadılar süpürge üzerinde uçarlar.
- If humans were meant to fly, they would have wings.
- Eğer insanlar uçmak için yaratılmış olsalardı, kanatları olurdu.
- I know how to fly.
- Uçmayı biliyorum.
- Tom wished he could fly.
- Tom uçabilmeyi diledi.
- Tom will fly to Australia.
- Tom, Avustralya'ya uçacak.
- Let the bird fly away.
- Kuşun uçmasına izin ver.
- Flying a helicopter isn't easy.
- Bir helikopteri uçurmak kolay değildir.
- He really doesn't like to fly.
- O gerçekten uçmayı sevmez.
- Birds often fly together.
- Kuşlar sık sık birlikte uçarlar.
- If I were a bird, I could fly to you.
- Eğer bir kuş olsaydım, sana uçabilirdim.
- He flew to New York on business.
- O, iş için New York'a uçtu.
- I'd like to fly to Boston on Monday.
- Pazartesi günü Boston'a uçmak istiyorum.
- Tom and Mary are flying to Boston tomorrow.
- Tom ve Mary yarın Boston'a uçuyorlar.
- How much does it cost to fly to Boston?
- Boston'a uçmak ne kadara mal olur?
- Sparks were flying everywhere.
- Kıvılcımlar her yerde uçuyordu.
- The ball flew through the air.
- Top havada uçtu.
- I see a plane flying over our house.
- Evimizin üzerinde uçan bir uçak görüyorum.
- Tom said Mary will fly to Australia.
- Tom Mary'nin Avustralya'ya uçacağını söyledi.
- Sami flew back to Egypt.
- Sami Mısır'a geri uçtu.
- Our stork flew away to warmer countries.
- Bizim leylek daha sıcak ülkelere uçtu.
- The plane was flying far above the clouds.
- Uçak bulutların çok üzerinde uçuyordu.
- A couple of swallows are flying overhead.
- Birkaç kırlangıç, havada uçuyor.
- I'm flying to Hanoi tomorrow.
- Yarın Hanoi'ye uçuyorum.
- My grandmother is able to fly.
- Büyükannem uçabiliyor.
- He always flies economy class to save money.
- Paradan tasarruf etmek için hep ekonomi sınıfında uçar.
- An ostrich can not fly any more than a kangaroo can.
- Bir devekuşu, bir kangurunun uçabileceğinden daha fazla uçamaz.
- Tom flew to Boston to attend his daughter's wedding.
- Tom kızının düğününe katılmak için Boston'a uçtu.
- Whenever I travel, I prefer to fly.
- Ne zaman seyahat etsem, uçmayı tercih ederim.
- Tom said that he'd fly to Boston.
- Tom, Boston'a uçacağını söyledi.
- Tom flew to Australia.
- Tom, Avustralya'ya uçtu.
- I'd like to fly for an offshore oil company.
- Bir açık deniz petrol şirketi için uçmak istiyorum.
- The president is flying to the city in a helicopter.
- Başkan bir helikopterle şehre uçuyor.
- This bird can fly.
- Bu kuş uçabiliyor.
- Tom wishes he could fly.
- Tom uçabilmeyi diliyor.
- Some fish fly.
- Bazı balıklar uçarlar.
- The eagle is the bird that flies highest.
- Kartal en yüksekte uçan kuştur.
- International rescue teams are at the ready to fly to Japan.
- Uluslararası kurtarma ekipleri Japonya'ya uçmak için hazır.
- This bird's large wings enable it to fly very fast.
- Bu kuşun büyük kanatları çok hızlı uçmasını sağlıyor.
- When I close my eyes, I imagine that I am a bird and can fly.
- Gözlerimi kapattığımda bir kuş olduğumu ve uçabildiğimi hayal ediyorum.
- I saw a lot of birds flying toward the south.
- Güneye doğru uçan bir sürü kuş gördüm.
- I'm flying to Boston tomorrow morning.
- Yarın sabah Boston'a uçuyorum.
- If he had been a bird, he could have flown to you.
- Eğer o bir kuş olsaydı, sana uçabilirdi.
- The first airplane flew in 1903 for twelve seconds.
- İlk uçak 1903 yılında on iki saniye uçtu.
- An eagle flies in the sky.
- Bir kartal gökyüzünde uçar.
- If penguins ever learn to fly, we'll be in serious trouble.
- Eğer penguenler uçmayı öğrenirse, başımız büyük belaya girer.
- Tom is flying in tomorrow from Australia.
- Tom yarın Avustralya'dan uçuyor.
- The birds are flying around.
- Çevrede kuşlar uçuyorlar.
- I saw a bird flying over a tree.
- Bir ağacın üzerinde uçan bir kuş gördüm.
- I will fly to Germany.
- Almanya'ya uçacağım.
- The plane was flying far above the clouds.
- Uçak, bulutların çok üzerinde uçuyordu.
- I'd like to fly for an offshore oil company.
- Denizaşırı bir petrol şirketi için uçmak istiyorum.
- Now that my only colleague has retired, I'm flying solo.
- Benim tek meslektaşım emekliye ayrıldığından, ben yalnız uçuyorum.
- The plane flew toward the west.
- Uçak batıya doğru uçtu.
- Can you teach me to fly?
- Bana uçmayı öğretebilir misin?
- Tom flew to Boston yesterday.
- Tom dün Boston'a uçtu.
- Tom will fly to Australia.
- Tom Avustralya'ya uçacak.
- I'd like to fly there if possible.
- Mümkünse oraya uçmak istiyorum.
- I've never seen a plane fly over this island.
- Bu adanın üzerinde uçan bir uçak hiç görmedim.
- Layla saw the plane flying around.
- Leyla etrafta uçan uçağı gördü.
- I'm going to fly to the moon.
- Ben aya uçacağım.
- If God had meant us to fly, he'd have given us wings.
- Tanrı uçmamızı isteseydi, bize kanat verirdi.
- In the street, flags are flying.
- Sokakta, bayraklar uçuyor.
- Tom wishes he could fly.
- Tom uçabilmeyi dilerdi.
- She flew to Europe by way of Siberia.
- Sibirya yoluyla Avrupa'ya uçtu.
- Airplanes fly above us.
- Uçaklar üstümüzde uçuyor.
- A flock of birds is flying.
- Bir kuş sürüsü uçuyor.
- I'm flying out to New York City tomorrow.
- Yarın New York'a uçuyorum.
- This plane flies nonstop to Tokyo.
- Bu uçak Tokyo'ya kesintisiz uçuyor.
- Tom flew to Australia.
- Tom Avustralya'ya uçtu.
- I saw a helicopter flying overhead.
- Tepemizde uçan bir helikopter gördüm.
- Flying a helicopter isn't easy.
- Helikopter uçurmak kolay değildir.
- Birds fly south in the winter.
- Kuşlar kışın güneye uçarlar.
- For years, my mother has had a fear of flying.
- Yıllardır annemin uçma korkusu vardı.
- He always flies economy class to save money.
- Tasarruf etmek için her zaman ekonomi sınıfında uçar.
- I saw some birds flying away.
- Uçarak uzaklaşan bazı kuşlar gördüm.
- I see a plane flying over our house.
- Ben evimizin üzerinde uçan bir uçak görüyorum.
- These birds don’t fly well but they are excellent runners.
- Bu kuşlar iyi uçmaz ama harika koşuculardır.
- Layla flew to Egypt.
- Leyla, Mısır'a uçtu.
- Now that my only colleague has retired, I'm flying solo.
- Tek meslektaşım emekli olduğu için artık tek başıma uçuyorum.
- Nobody saw the bird fly.
- Kuşun uçtuğunu kimse görmedi.
- Several birds were flying in the air.
- Birkaç kuş havada uçuyordu.
- Words fly, texts remain.
- Söz uçar, yazı kalır.
- The bird flew into the woods.
- Kuş, ormana uçtu.
- It is dangerous to fly in this heavy fog.
- Bu yoğun siste uçmak çok tehlikeli.
- Some fish fly.
- Bazı balıklar uçar.
- The airplane flew very low.
- Uçak çok alçaktan uçuyordu.
- I dreamed I was flying.
- Uçtuğumu hayal ettim.
- I'm going to fly to Australia.
- Avustralya'ya uçacağım.
- Layla saw the plane flying around.
- Layla uçağın etrafta uçtuğunu gördü.
- The plane flew toward the west.
- Uçak, batıya doğru uçtu.
- Several birds were flying in the air.
- Havada birkaç kuş uçuyordu.
- A gigantic bird came flying toward him.
- Dev gibi bir kuş ona doğru uçarak geldi.
- I flew to Boston.
- Boston'a uçtum.
- I have no fear of flying.
- Benim uçma korkum yok.
- The new airplane flies at twice the speed of sound.
- Yeni uçak ses hızının iki katı hızla uçuyor.
- Also, I can fly.
- Ayrıca uçabiliyorum.
- Both planes were flying at the same altitude.
- İki uçak da aynı irtifada uçuyormuş.
- In Autumn, many birds fly to warmer climates.
- Sonbaharda birçok kuş daha sıcak iklimlere uçar.
- The bird flew into the woods.
- Kuş ormana doğru uçtu.
- The plane flew at an altitude of 3,000 meters.
- Uçak 3000 metre yükseklikte uçtu.
- Tom said he was afraid to fly.
- Tom uçmaktan korktuğunu söyledi.
- I want you to fly to Boston tomorrow.
- Yarın Boston'a uçmanı istiyorum.
- Tom and Mary flew to Boston.
- Tom ve Mary, Boston'a uçtular.
- He really doesn't like to fly.
- Uçmayı gerçekten sevmiyor.
- Tom will be flying back to Boston on Monday.
- Tom Pazartesi günü Boston'a geri uçacak.
- Have you ever flown in a blimp?
- Hiç zeplinle uçtun mu?
- Jim can fly upside down.
- Jim baş aşağı uçabiliyor.
- I'm flying to Germany.
- Almanya'ya uçuyorum.
- It will cost you $100 to fly to the island.
- Adaya uçmak sana 100 dolara mal olacak.
- Moreover, I can fly.
- Üstelik uçabiliyorum.
- The birds are flying around.
- Kuşlar etrafta uçuyor.
- I heard a helicopter flying overhead.
- Tepemizde bir helikopterin uçtuğunu duydum.
- We flew nonstop from Osaka to Los Angeles.
- Osaka'dan Los Angeles'a aktarmasız uçtuk.
- Geese fly in a V shape.
- Kazlar V şeklinde uçarlar.
- An airplane is flying overhead.
- Tepemizde bir uçak uçuyor.
- No need to be able to fly to catch a bird.
- Kuş yakalamak için uçmaya gerek yok.
- I've never seen a plane fly over this island.
- Hiç bu ada üzerinde uçan bir uçak görmedim.
- I'll fly to Boston.
- Ben Boston'a uçacağım.
- I know how to fly.
- Nasıl uçulacağını biliyorum.
- A bee flew out of the window.
- Pencereden bir arı uçtu.
- Brilliant butterflies flew hither and thither.
- Parlak kelebekler oradan oraya uçtu.
- I won't fly in a plane.
- Ben bir uçakta uçmayacağım.
- Birds flap their wings to fly.
- Kuşlar uçmak için kanatlarını çırparlar.
- Wish I could fly anywhere I would like like a bird.
- Keşke bir kuş gibi istediğim yere uçabilseydim.
- If man had wings, he would fly as a bird.
- Eğer insanın kanatları olsaydı, bir kuş gibi uçardı.
- This is the first time I've flown.
- İlk defa uçuyorum.
- Birds fly in packs.
- Kuşlar sürüler halinde uçar.
- Never drive faster than your guardian angel can fly.
- Asla koruyucu meleğinizin uçabileceğinden daha hızlı sürmeyin.
- We're flying to Boston tomorrow.
- Yarın Boston'a uçuyoruz.
- Tom told me he'd fly to Boston.
- Tom bana Boston'a uçacağını söyledi.
- Birds learn to fly instinctively.
- Kuşlar içgüdüsel olarak uçmayı öğrenirler.
- When pigs fly.
- Domuzlar uçtuğunda.
- The plane flew above the clouds.
- Uçak bulutların üzerinde uçtu.
- An eagle flies in the sky.
- Gökyüzünde bir kartal uçuyor.
- Birds learn to fly by instinct.
- Kuşlar uçmayı içgüdüleriyle öğrenirler.
- When pigs fly!
- Domuzlar uçtuğu zaman!
- Birds fly south in winter.
- Kuşlar kışın güneye uçarlar.
- My grandmother is able to fly.
- Anneannem uçabiliyor.
- The Wright brothers succeeded in flying an airplane driven by an engine.
- Wright kardeşler, motorla çalışan bir uçağı uçurmayı başardılar.
- I've never flown first class.
- Hiç birinci sınıfta uçmadım.
- There is an advertising balloon flying above the department store.
- Mağazanın üzerinde uçan bir reklam balonu var.
- That cormorant lost the ability to fly.
- O karabatak uçma yeteneğini kaybetti.
- Nobody saw the bird fly.
- Kimse kuşun uçtuğunu görmedi.
- Which bird can not fly?
- Hangi kuş uçamaz?
- This bird can't fly.
- Bu kuş uçamıyor.
- We are flying above the clouds.
- Biz bulutların üstünde uçuyoruz.
- The ostrich has wings, but it cannot fly.
- Deve kuşunun kanatları vardır ama uçamaz.
- That cormorant lost the ability to fly.
- O karabatak uçma yeteneğini kaybetmiş.
- It is difficult to shoot a bird flying in the air.
- Havada uçan bir kuşu vurmak zordur.
- I'll be flying to Boston.
- Boston'a uçacağım.
- A swallow flies very swiftly.
- Bir kırlangıç, çok hızlı uçar.
- Time flies like an arrow.
- Zaman bir ok gibi uçar.
- If I were a bird, I would have been able to fly to you.
- Bir kuş olsam, sana doğru uçabilirdim.
- I was flying, like the wind.
- Rüzgar gibi uçuyordum.
- Ostriches cannot fly.
- Devekuşları uçamaz.
- Our plane was flying above the clouds.
- Uçağımız bulutların üzerinde uçuyordu.
- When poverty comes in at the door, love flies out the window.
- Yoksulluk kapıdan içeri girdiğinde, sevgi pencereden dışarı uçar.
- We flew through Taiwan.
- Biz Tayvan üzerinden uçtuk.
- I dreamed I was flying.
- Rüyamda uçtuğumu gördüm.
- He is afraid to fly in an airplane.
- Uçakla uçmaktan korkuyor.
- Wish I could fly anywhere I would like like a bird.
- Bir kuş gibi uçabilseydim keşke, her istediğim yere...
- We were on a plane flying to Boston at that time.
- O sırada Boston'a uçan bir uçaktaydık.
- My grandmother can fly.
- Babaannem uçabiliyor.
- This airplane from the 1940's still flies.
- 1940'lardan kalan bu uçak hâlâ uçuyor.
- My grandmother is able to fly.
- Babaannem uçabiliyor.
- He studied the way birds fly.
- Kuşların nasıl uçtuğunu inceledi.
- When I close my eyes I imagine I am a bird and can fly.
- Gözlerimi kapattığımda bir kuş olduğumu ve uçabildiğimi hayal ediyorum.
- Swallows are flying in the sky.
- Kırlangıçlar gökyüzünde uçuyor.
- In the autumn, swallows will fly south.
- Sonbaharda kırlangıçlar güneye uçar.
- Don't you wish you could fly?
- Uçmak istemez misin?
- Can you teach me how to fly?
- Bana nasıl uçulacağını öğretebilir misin?
- Can you teach me how to fly?
- Bana nasıl uçacağımı öğretebilir misin?
- I saw a flock of birds flying aloft.
- Havada uçan bir kuş sürüsü gördüm.
- They are afraid to fly.
- Onlar uçmaktan korkuyor.
- In the autumn, swallows will fly south.
- Sonbaharda kırlangıçlar güneye uçacak.
- While travelling on the train, I stuck my head out the window, and my cap flew off.
- Trende seyahat ederken kafamı pencereden dışarı uzattım ve şapkam uçtu.
- She thought they were about to fly out through the open window.
- O açık pencereden uçmak üzere olduklarını düşünüyordu.
- Our plane is flying toward the south.
- Uçağımız güneye doğru uçuyor.
- The eagle is the bird that flies highest.
- Kartal en yüksekten uçan kuştur.
- Tom flew home to Boston.
- Tom eve, Boston'a uçtu.
- An ostrich can not fly any more than a kangaroo can.
- Bir devekuşu, bir kangurudan daha fazla uçamaz.
- If God had meant us to fly, he'd have given us wings.
- Eğer Tanrı uçmamızı isteseydi, bize kanat verirdi.
- Tom flew home to Boston.
- Tom Boston'a eve uçtu.
- He flew to Chicago, where he happened to see a friend.
- Chicago'ya uçtu, orada bir arkadaşını gördü.
- Tom is flying to Boston tomorrow.
- Tom yarın Boston'a uçuyor.
- We'll fly there in 50 minutes.
- Oraya 50 dakika içinde uçacağız.
- Tom said that he'd fly to Boston.
- Tom Boston'a uçacağını söyledi.
- The ostrich has wings, but it cannot fly.
- Devekuşunun kanatları vardır ama uçamaz.
- Before winter starts, the swallows fly south.
- Kış başlamadan önce kırlangıçlar güneye uçar.
- Superman flies as fast as a rocket.
- Süpermen bir roket kadar hızlı uçar.
- I'm going to fly to the moon.
- Aya uçacağım.
- The helicopter was flying around the field.
- Helikopter sahanın etrafında uçuyordu.
- This plane flies nonstop to Tokyo.
- Bu uçak Tokyo'ya kesintisiz uçar.
- Have you flown before?
- Daha önce uçtun mu?
- Tom is flying to Boston next Monday.
- Tom önümüzdeki pazartesi Boston'a uçuyor.
- If it were not for the air, planes could not fly.
- Hava olmasaydı, uçaklar uçamazdı.
- A couple of swallows are flying overhead.
- Birkaç kırlangıç tepemizde uçuyor.
- They are afraid to fly.
- Uçmaktan korkuyorlar.
- Some of the birds didn't fly.
- Bazı kuşlar uçmadı.
- Tom said he'd fly to Boston.
- Tom, Boston'a uçacağını söyledi.
- Airplanes don't fly there.
- Orada uçaklar uçmuyor.
- Birds learn to fly instinctively.
- Kuşlar uçmayı içgüdüsel olarak öğrenirler.
- Tom and Mary flew to Boston yesterday.
- Tom ve Mary dün Boston'a uçtu.
- We're flying to Boston on Monday.
- Pazartesi günü Boston'a uçuyoruz.
- National rescue teams are on standby ready to fly to Japan.
- Ulusal kurtarma ekipleri Japonya'ya uçmak için hazır bekliyor.
- Tom is going to fly to Australia.
- Tom Avustralya'ya uçacak.
- That won't fly.
- O uçmayacak.
- He's good at flying kites.
- O, uçurtmaları uçurmada iyidir.
- Have you ever imagined that you could fly?
- Hiç uçabildiğinizi hayal ettiniz mi?
- Tom is afraid to fly.
- Tom uçmaktan korkuyor.
- Some of the birds didn't fly.
- Kuşlardan bazıları uçmadı.
- In addition, I can fly.
- Ek olarak, uçabilirim.
- He's flying on a winged horse.
- O kanatlı bir atın üzerinde uçuyor.
- I wish I had wings to fly.
- Keşke uçmak için kanatlarım olsa.
- Flying kites can be dangerous.
- Uçurtmalar uçurmak tehlikeli olabilir.
- These birds don’t fly well but they are excellent runners.
- Bu kuşlar iyi uçamazlar ama mükemmel koşuculardır.
- Never drive faster than your guardian angel can fly.
- Asla koruyucu meleğinin uçabileceğinden daha hızlı sürme.
- We're flying above the clouds.
- Bulutların üzerinde uçuyoruz.
- Quite a few shingles flew off the roof during the storm.
- Fırtına sırasında çatıdan birkaç kiremit uçtu.
- Birds fly.
- Kuşlar uçarlar.
- I'm flying out to New York City tomorrow.
- Yarın New York City'ye uçuyorum.
- If he had been a bird, he could have flown to you.
- Eğer bir kuş olsaydı, sana doğru uçabilirdi.
- Flying kites can be dangerous.
- Uçurtma uçurmak tehlikeli olabilir.
- I don't think that will fly.
- Onun uçacağını sanmıyorum.
- The airplane flew very low.
- Uçak çok alçaktan uçtu.
- Let the bird fly away.
- Bırak kuş uçsun.
- I've never flown in a plane.
- Hiç uçakla uçmadım.
- The president flies to the city in a helicopter.
- Başkan bir helikopterle şehre uçuyor.
- The first airplane flew in 1903 for twelve seconds.
- 1903'te ilk uçak on iki saniye uçtu.
- This bird cannot fly.
- Bu kuş uçamaz.
- Superman can fly.
- Süpermen uçabiliyor.
- How do helicopters fly?
- Helikopterler nasıl uçar?
- An airplane is flying overhead.
- Havada bir uçak uçuyor.
- The bird flew into the cage.
- Kuş kafesin içine uçtu.
- The eagle flew away.
- Kartal uçtu.
- Tom flew to Boston.
- Tom Boston'a uçtu.
- Migrating birds are flying south.
- Göçmen kuşlar güneye uçuyor.
- An ostrich can not fly any more than a kangaroo can.
- Devekuşu da kanguru gibi uçamaz.
- Birds are flying in the air.
- Kuşlar havada uçuyor.
- A ball flew in through the window.
- Bir top uçarak pencereden içeri girdi.
- Tom will be flying back to Boston on the 20th.
- Tom ayın 20'sinde Boston'a geri uçacak.
- If I were a bird, I would have been able to fly to you.
- Eğer bir kuş olsaydım, sana uçarak gelebilirdim.
- Tom was flying high after he heard the news.
- Tom haberi duyduktan sonra havalara uçtu.
- He flew to Chicago, where he happened to see a friend.
- O, Şikago'ya uçtu, orada bir arkadaşını gördü.
- Tom and Mary flew to Boston last Monday.
- Tom ve Mary geçen Pazartesi Boston'a uçtular.
- I've been flying commercial jets for 13 years.
- Ben 13 yıldır ticari jetlerle uçuyorum.
- The new airplane flies at twice the speed of sound.
- Yeni uçak sesin iki katı hızlı uçuyor.
- The pigeon and the ostrich are both birds; one can fly and the other cannot.
- Güvercin ve deve kuşu, her ikisi de kuştur; biri uçabilirken, diğeri uçamaz.
- When will Tom fly again?
- Tom ne zaman tekrar uçacak?
- Also, I can fly.
- Ayrıca, uçabilirim.
- My grandmother can fly.
- Anneannem uçabiliyor.
- I don't like to fly.
- Uçmaktan hoşlanmam.
- Do you fly frequently?
- Sık sık uçar mısın?
- I'm flying to Boston tomorrow.
- Yarın Boston'a uçuyorum.
- We're flying back to Boston on the 20th.
- Ayın yirmisinde Boston'a geri uçuyoruz.
- Ostriches can't fly.
- Devekuşları uçamaz.
- The president flies to the city in a helicopter.
- Başkan şehre helikopterle uçuyor.
- The birds are flying south.
- Kuşlar güneye uçuyor.
- After flying above the safe zone, the airplane went into unidentified air space.
- Güvenli bölgenin üzerinde uçtuktan sonra, uçak tanımlanamayan hava sahasına girdi.
- The pigeon and the ostrich are both birds; one can fly and the other cannot.
- Güvercin ve devekuşu iki kuştur; biri uçabilirken diğeri uçamaz.
- Both planes were flying at the same altitude.
- Her iki uçak da aynı irtifada uçuyordu.
- The birds were flying in a group.
- Kuşlar grup halinde uçuyorlardı.
- In Autumn, many birds fly to warmer countries.
- Sonbaharda, birçok kuş daha sıcak ülkelere uçar.
- If humans were meant to fly, they would have wings.
- İnsanlar uçmak için amaçlansalardı kanatları olurdu.
- A ball flew in through the window.
- Bir top pencereden içeri uçtu.
- We are flying to Los Angeles tomorrow.
- Yarın Los Angeles'a uçuyoruz.
- Some beautiful birds fly above the trees.
- Birkaç güzel kuş, ağaçların üzerinde uçuyor.
- This year, we'll be flying to Thailand.
- Bu yıl Tayland'a uçacağız.
- I wish I could fly like a bird.
- Keşke bir kuş gibi uçabilseydim.
- Birds fly in packs.
- Kuşlar sürü halinde uçarlar.
- Tom always flies economy class to save money.
- Tom tasarruf etmek için hep ekonomi sınıfında uçar.
- Birds fly in the sky.
- Kuşlar gökyüzünde uçar.
- One day I'll want to fly outside the country.
- Bir gün ülke dışına uçmak isteyeceğim.
- We're flying above the clouds.
- Biz bulutların üstünde uçuyoruz.
- The Wright brothers succeeded in flying an airplane driven by an engine.
- Wright kardeşler, bir motor ile çalışan bir uçağı uçurmayı başardılar.
- Tom flew to Boston last Monday.
- Tom geçen pazartesi Boston'a uçtu.
- How much does it cost to fly to Boston?
- Boston'a uçmak ne kadara mal oluyor?
- We flew business class.
- Biz business class uçtuk.
- Tom is flying back to Boston on Monday.
- Tom Pazartesi günü Boston'a geri uçuyor.
- I'm flying to Hanoi tomorrow.
- Ben yarın Hanoi'ye uçuyorum.
- The eagle flies through the sky.
- Kartal gökyüzünde uçuyor.
- The birds flew to the south.
- Kuşlar güneye uçtu.
- Seagulls can fly over great distances.
- Martılar çok uzak mesafelere uçabilirler.
- I can teach you how to fly.
- Sana nasıl uçulacağını öğretebilirim.
- I was flying, like the wind.
- Ben rüzgar gibi uçuyordum.
- Some kinds of birds can't fly.
- Bazı kuş türleri uçamaz.
- Do you fly frequently?
- Sık sık uçar mısınız?
- The desire to fly in the sky like a bird inspired the invention of the airplane.
- Gökyüzünde bir kuş gibi uçma arzusu uçağın icadına ilham oldu.
- Were I a bird, I would fly to you.
- Bir kuş olsaydım, sana uçardım.
- Sami flew all the way from Egypt to Canada to teach Layla about Islam.
- Sami, Layla'ya İslam'ı öğretmek için Mısır'dan Kanada'ya kadar uçtu.
- The bee flew out of the window.
- Arı pencereden dışarı uçtu.
- The airplane flies at a speed of five hundred kilometers per hour.
- Uçak saatte beş yüz kilometre hızla uçuyor.
- A UFO is flying in the sky.
- Bir UFO gökyüzünde uçuyor.
- He is afraid to fly in an airplane.
- O, bir uçakta uçmaktan korkuyor.
- A plane is flying above the city.
- Şehrin üzerinde bir uçak uçuyor.
- Why can't an ostrich fly?
- Bir devekuşu neden uçamaz?
- The pigeon has flown the coop.
- Güvercin kümesten uçtu.
- He saw a UFO flying last night.
- Dün gece uçan bir UFO görmüş.
- The birds flew off in different directions.
- Kuşlar farklı yönlere uçtu.
- If penguins ever learn to fly, we'll be in serious trouble.
- Penguenler uçmayı öğrenirlerse ciddi sıkıntı içinde oluruz.
- We are flying above the clouds.
- Bulutların üzerinde uçuyoruz.
- The plane flew east.
- Uçak doğuya uçtu.
- Nobody has seen the bird fly.
- Kimse kuşun uçtuğunu görmedi.
- Sami flew to Cairo from Toronto.
- Sami Toronto'dan Kahire'ye uçtu.
- Whenever I travel, I prefer to fly.
- Ben ne zaman seyahat etsem uçmayı tercih ederim.
- Birds flap their wings to fly.
- Kuşlar, uçmak için kanatlarını çırparlar.
- This airplane from the 1940's still flies.
- 1940'lardan kalma bu uçak hâlâ uçuyor.
- Ostriches don't fly because they have very short wings.
- Devekuşları çok kısa kanatları olduğu için uçamazlar.
- I can teach you how to fly.
- Sana uçmayı öğretebilirim.
- It will cost you $100 to fly to the island.
- Adaya uçmak size 100 dolara mal olacak.
- A bee flew out of the window.
- Bir arı, pencereden dışarı uçtu.
- An ostrich can't fly.
- Bir devekuşu uçamaz.
- When poverty comes in at the door, love flies out the window.
- Sefalet kapıdan girince aşk pencereden uçar gider.
- I saw five airplanes flying like birds.
- Ben kuş gibi uçan beş uçak gördüm.
- Tom flies all over the world.
- Tom dünyanın her yerine uçuyor.
- Tom doesn't like to fly.
- Tom uçmayı sevmez.
- Not all birds can fly.
- Bütün kuşlar uçamaz.
- If only I could fly!
- Keşke uçabilseydim!
- There was a bunch of geese flying in different groups.
- Farklı gruplar halinde uçan bir sürü kaz vardı.
- I won't fly in a plane.
- Uçakla uçmayacağım.
- I'll fly to Boston.
- Boston'a uçacağım.
- Dan and Linda flew to London.
- Dan ve Linda Londra'ya uçtular.
- Around the world thoughts shall fly in the twinkling of an eye.
- Dünyanın her yerinde düşünceler göz açıp kapayıncaya kadar uçar.
- Brilliant butterflies flew hither and thither.
- Parlak kelebekler bir oraya bir buraya uçuyordu.
- The plane is flying above the clouds.
- Uçak bulutların üzerinde uçuyor.
- When are you flying back to Boston?
- Boston'a ne zaman geri uçuyorsunuz?
- If only I could fly!
- Keşke uçabilsem!
- Thirty-two Madagascan scholars are flying to China.
- Otuz iki Madagaskarlı akademisyen Çin'e uçuyor.
- I flew to Boston last week.
- Geçen hafta Boston'a uçtum.
- Two crows are flying in the sky.
- İki karga gökte uçuyor.
- Birds are flying in the air.
- Kuşlar havada uçuyorlar.
- We are flying to Germany on Sunday.
- Biz pazar günü Almanya'ya uçuyoruz.
- It's possible that the airplane won't be able to fly due to the storm.
- Fırtına yüzünden uçağın uçamama ihtimali var.
- Airplanes don't fly there.
- Uçaklar oraya uçmaz.
- He saw a UFO flying last night.
- Dün gece uçan bir UFO gördü.
- If I had wings, I would fly to you.
- Kanatlarım olsaydı, sana uçardım.
- Before winter starts, the swallows fly south.
- Kış mevsimi başlamadan önce, kırlangıçlar güneye uçarlar.
- Santa Claus' sleigh is pulled by flying reindeer.
- Noel Baba'nın kızağını uçan ren geyikleri çeker.
- I don't like to fly.
- Uçmayı sevmiyorum.
- Some beautiful birds fly above the trees.
- Bazı güzel kuşlar ağaçların üzerinde uçuyor.
- He is able to fly.
- Uçabiliyor.
- She thought they were about to fly out through the open window.
- Açık pencereden uçmak üzere olduklarını düşündü.
- I saw some boys flying kites in the park.
- Parkta uçurtma uçuran bazı çocuklar gördüm.
- The helicopter is flying very low.
- Helikopter çok alçaktan uçuyor.
- She flew to Europe by way of Siberia.
- Sibirya üzerinden Avrupa'ya uçtu.
- We'll fly there in 50 minutes.
- Biz 50 dakikada oraya uçacağız.
- The desire to fly in the sky like a bird inspired the invention of the airplane.
- Bir kuş gibi gökyüzünde uçma arzusu uçağın icadına ilham verdi.
- I want to fly to the moon.
- Aya uçmak istiyorum.
- Jet planes fly much faster than propeller planes.
- Jet uçakları pervaneli uçaklardan çok daha hızlı uçar.
- I'd like to fly there if possible.
- Mümkünse oraya uçmak isterim.
- Tom said Mary will fly to Australia.
- Tom, Mary'nin Avustralya'ya uçacağını söyledi.
Show More (454)
|