fly - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
fly uçmak v.
  • When autumn comes the birds fly to the south.
  • Sonbahar geldiğinde kuşlar güneye uçar.
  • I could have flown to America and back in the same time!
  • Aynı anda hem Amerika'ya uçup hem de geri dönebilirdim!
  • They have been given a guarantee that they will fly and they are left behind.
  • Onlara uçacaklarına dair bir garanti verildi ve geride bırakıldılar.
Show More (454)
fly sinek n.
  • Let me also point out that there is a fly in the ointment.
  • Bu arada merhemde bir sinek olduğunu da belirtmek isterim.
  • Tom wouldn't harm a fly.
  • Tom bir sineğe bile zarar vermez.
  • Never use a cannon to kill a fly.
  • Bir sineği öldürmek için asla top kullanmayın.
Show More (52)
fly uçurmak v.
  • For example, the Brazilian airline Varig flies people very cheaply between Amsterdam and Paris.
  • Örneğin, Brezilya havayolu şirketi Varig, Amsterdam ve Paris arasında insanları çok ucuza uçurmaktadır.
  • I can fly a helicopter.
  • Helikopter uçurabilirim.
  • I am going to fly my kite this afternoon.
  • Bu öğleden sonra uçurtmamı uçuracağım.
Show More (28)
fly fermuar n.
  • Tom didn't notice that his fly was open.
  • Tom fermuarının açık olduğunu fark etmedi.
  • Don't forget to close the fly of the tent after you enter.
  • İçeri girdikten sonra çadırın fermuarını kapatmayı unutma.
  • Don't forget to close the fly of the tent after you enter.
  • Girdikten sonra çadırın fermuarını kapatmayı unutma.
Show More (2)
fly akıp gitmek v.
  • I will be very brief, because I know that time is flying by and that you have a very full agenda.
  • Çok kısa keseceğim, çünkü zamanın hızla akıp gittiğini ve gündeminizin çok dolu olduğunu biliyorum.
  • Time is flying by.
  • Zaman su gibi akıp gidiyor.
  • When you're enjoying yourself, the time seems to fly by.
  • Eğlenirken zaman su gibi akıp gidiyor.
Show More (1)
fly uçarak geçmek v.
  • We flew across the Atlantic.
  • Atlantik'i uçarak geçtik.
  • You can fly across America in about five hours.
  • Amerika'yı yaklaşık beş saatte uçarak geçebilirsiniz.
  • We flew across the Atlantic.
  • Biz Atlantik'i uçarak geçtik.
Show More (1)
fly zaman akıp gitmek v.
  • Time is flying by.
  • Zaman akıp gidiyor.
  • The time has flown.
  • Zaman akıp gitti.
  • Time flew.
  • Zaman akıp gitti.
Show More (1)
fly (bayrak) dalgalanmak v.
  • Flags of the world fly proudly at the United Nations headquarters.
  • Dünya bayrakları Birleşmiş Milletler merkezinde gururla dalgalanır.
  • Flags of the world fly proudly at the United Nations headquarters.
  • Birleşmiş Milletler merkezinde dünya bayrakları gururla dalgalanıyor.
Show More (-1)
fly uçakla gitmek v.
  • If I go by air one more time, I'll have flown in an airplane five times.
  • Bir kez daha uçakla gidersem, beş kez uçakla uçmuş olacağım.
Show More (-2)
fly dalgalanmak v.
  • In the street, flags are flying.
  • Sokakta bayraklar dalgalanıyor.
Show More (-2)
fly uçuşmak v.
  • Sparks were flying everywhere.
  • Her yerde kıvılcımlar uçuşuyordu.
Show More (-2)