a walk - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

a walk

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Bedeutungen, die der Begriff "a walk" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 139 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
go out for a walk v. yürüyüşe çıkmak
go on a walk v. yürüyüşe çıkmak
General
a five minute's walk n. beş dakikalık yürüyüş
a walk in the forest n. ormanda yürüyüş
walk with a quick step v. hızla yürümek
walk in a sexy way v. kıvırmak
take a walk v. yürüyüş yapmak
take a walk v. gezmek
go for a walk in the fresh air v. hava almak
win in a walk v. kolayca kazanmak
take somebody for a walk v. yürüyüşe çıkarmak
go for a walk v. gezinmek
go for a walk in the moonlight v. mehtaba çıkmak
take for a walk v. yürüyüş yapmak
go for a walk v. dolaşmak
go on a walk v. yürüyüş yapmak
go for a walk v. gezinti yapmak
take walk for a walk v. gezdirmek
go for a walk v. gezmeye gitmek
walk a long way v. taban patlatmak
take a walk v. gezmeye gitmek
take a walk v. yürüyüşe çıkmak
have a walk v. yürümek
take a walk v. dolaşmak
go for a walk v. yürüyüşe çıkmak
walk a long way v. taban tepmek
take for a walk v. dolaştırmak
(have a) walk around v. çevreyi dolaşmak
take a walk v. biraz yürümek
walk a long way v. yol tepmek
go for a walk v. yürüyüş yapmak
walk past a place v. bir yerin yanından geçmek
take the dog for a walk v. köpeği gezintiye çıkarmak
walk into a bank v. bir bankaya girmek
walk around with a gun v. cebinde silahla dolaşmak
take a walk v. gezintiye çıkmak
walk with a limp and a cane v. değnekle topallayarak yürümek
walk with a limp v. aksayarak yürümek
walk with a limp v. topallayarak yürümek
take the dog for a walk v. köpeği yürüyüşe çıkarmak
take the dog for a walk v. köpeği yürüyüşe çıkartmak
walk up the stairs one at a time v. basamakları tek tek çıkmak
go on a nature walk v. doğaya yürüyüşe çıkmak
go on a nature walk v. doğa yürüyüşüne çıkmak
take the dog for a walk v. köpeği gezdirmek
Phrases
walk softly and carry a big stick expr. müzakereye açık ol ama gardını düşürme
walk softly and carry a big stick expr. aba altından sopa göstermek
walk softly and carry a big stick expr. sopa siyaseti yapmak
Proverb
you cannot make a crab walk straight zorla bir şey yaptıramazsın
you cannot make a crab walk straight zorla güzellik olmaz
Colloquial
walk for a while v. biraz yürümek
let someone walk by with a clean conscience v. vicdanı rahat bir şekilde gezmesini sağlamak
go for a walk v. yürüyüşe çıkmak
take a walk exclam. çık buradan
take a walk exclam. çık git
take a walk exclam. kaybol
take a long walk on a short pier exclam. çık git
take a long walk on a short pier exclam. defol git
take a long walk on a short pier exclam. git buradan
take a long walk on a short pier exclam. çık git buradan
take a long walk on a short pier exclam. git başımdan
take a long walk on a short pier exclam. defol git başımdan
Idioms
a walk in the park n. çocuk oyuncağı
a walk in the park n. çantada keklik
a walk in the park n. çok kolay iş
a walk in the park n. sorunsuz iş
a walk in the park n. meşakkatsiz iş
a walk of life n. meslek
a walk of life n. toplum kesimi
a walk of life n. toplumsal sınıf
a walk of life n. sosyal durum/konum
walk softly and carry a big stick v. ortalığı alevlendirmeden konuşup bir taraftan da hazırlanmak
walk softly and carry a big stick v. barışçıl müzakereleri yürütüp bir taraftan da mücadeleye hazırlanmak
walk a tightrope v. bıçak sırtında olmak
walk a fine line between something v. ince bir çizgi üzerinde yürümek
walk a tightrope v. ip üstünde yürümek
walk a thin line between something v. ince bir çizgi üzerinde yürümek
walk a fine line between something v. iki tarafı da dengede tutmak
walk a thin line between something v. iki tarafı da dengede tutmak
walk like a lost soul v. ruh gibi (amaçsızca/cansız) yürümek
walk in a single line v. tek sıra halinde yürümek
walk in a single file v. tek sıra halinde yürümek
cop a walk v. yürüyüşe çıkmak
take a walk down memory lane v. eski günleri hatırlamak/yad etmek
take a walk down memory lane v. eski anılara dalmak/uzanmak
take a walk down memory lane v. maziye dalmak
take a walk down memory lane v. maziyi yad etmek
tread/walk a fine line v. ince bir çizgide olmak
tread/walk a fine line v. ince bir çizgide yürümek
tread/walk a fine line v. tehlikeli sularda yüzmek
tread/walk a fine line v. hata yapmaya elverişli zor/tehlikeli bir durumun içerisinde olmak
tread/walk a fine line v. ince bir çizginin iki tarafında gidip gelmek
tread/walk a thin line v. ince bir çizgide olmak
tread/walk a thin line v. ince bir çizgide yürümek
tread/walk a thin line v. tehlikeli sularda yüzmek
tread/walk a thin line v. hata yapmaya elverişli zor/tehlikeli bir durumun içerisinde olmak
tread/walk a thin line v. ince bir çizginin iki tarafında gidip gelmek
walk a chalk line v. edep kurallarına sıkı sıkıya uymak
walk a mile in (someone's) shoes v. kendini (başka birinin) yerine koymak
take a walk on the wild side v. maceraya atılmak
take a walk on the wild side v. çılgınlık yapmak
take a walk on the wild side v. hovardalık yapmak
take a walk on the wild side v. çılgınca şeyler yapmak
take a walk on the wild side v. macera yaşamak
tread/walk a fine line v. çok ince bir çizgide olmak/yürümek
tread/walk a fine line v. tehlikeli sularda yüzmek
tread/walk a thin line v. çok ince bir çizgide olmak/yürümek
tread/walk a thin line v. tehlikeli sularda yüzmek
tread/walk a tightrope v. bıçak sırtında olmak
tread/walk a tightrope v. ip üstünde yürümek
walk on a thin line between (something) and (something else) v. (bir şeyle başka bir şey) arasında ince bir çizgi üzerinde yürümek/ilerlemek
win (something) in a walk v. (bir şeyi) kolayca kazanmak
win (something) in a walk v. (bir şeyi) hiç zorluk çekmeden kazanmak
win (something) in a walk v. (bir şeyi) açık ara farkla kazanmak
in a walk expr. apaçık
in a walk expr. kolay
in a walk expr. zorlanmadan elde edilen
in a walk expr. kolaylıkla
in a walk expr. kolayca
in a walk expr. tereyağından kıl çeker gibi
Speaking
how about you and i go for a walk? expr. beraber bir yürüyüşe ne dersin?
take a long walk off a short pier! expr. defol git!
take a long walk off a short pier! expr. çık git!
let's take a little walk around expr. hadi biraz dolaşalım
take a long walk off a short pier! expr. git başımdan!
take a long walk off a short pier! expr. git/çık git buradan!
have a nice walk expr. iyi yürüyüşler
take your dog for a walk expr. köpeğini gezdir
take your dog for a walk expr. köpeğini yürüyüşe çıkar
that was a (game/meal/walk etc.) and a half! expr. ne çok/güzel/biçim (oynadık/yedik/yürüdük) ama!
it's a short walk away expr. kısa bir yürüme mesafesindedir
he took his dog for a walk expr. köpeğini yürüyüşe çıkardı
that was a (game/meal/walk etc.) and a half! expr. ne güzel (oyun/yemek/yürüyüştü) ama!
shall we go for a walk? expr. yürüyüşe çıkalım mı?
shall we take a walk? expr. yürüyüşe çıkalım mı?
he didn't let me take a walk expr. Yürüyüşe çıkmama izin vermedi
Baseball
a walk is as good as a hit expr. bir yürüyüş bir vuruş kadar değerlidir
a walk is as good as a hit expr. yürümek de vuruş yapmak da vuruş yapan oyuncuyu birinci kaleye yükseltir
Slang
take the dog for a walk v. işemek