istikrarlı - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

istikrarlı



Bedeutungen von dem Begriff "istikrarlı" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 20 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
istikrarlı steady adj.
istikrarlı consistent adj.
istikrarlı stable adj.
General
istikrarlı stabilized adj.
istikrarlı strong adj.
istikrarlı self consistent adj.
istikrarlı stabilised adj.
istikrarlı unfluctuating adj.
istikrarlı unremittent adj.
istikrarlı competible [obsolete] adj.
istikrarlı self-consistent adj.
istikrarlı self-pitying adj.
istikrarlı self-poised adj.
Colloquial
istikrarlı put together adj.
Idioms
istikrarlı (as) steady as a rock adj.
istikrarlı with both oars in the water expr.
Trade/Economic
istikrarlı steady adj.
istikrarlı stable adj.
Technical
istikrarlı stable adj.
Sport
istikrarlı stable adj.

Bedeutungen, die der Begriff "istikrarlı" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 84 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
istikrarlı unsur through line n.
istikrarlı unsur throughline n.
istikrarlı unsur through-line n.
bir süre istikrarlı sürme ama kalıcı olmama semipermanence n.
istikrarlı veya çok çalışan kimse wheel horse [us/canada] n.
güçlü, istikrarlı ve güvenilir şey rock n.
istikrarlı düşmanca tutum dead set n.
genellikle hayal gücünden yoksun olan, istikrarlı ve çalışkan işçi plugger n.
istikrarlı artış secular growth n.
istikrarlı sonuç sağlamak provide consistent result v.
istikrarlı kalmak remain steady v.
istikrarlı olmak adhere [obsolete] v.
istikrarlı ve ritmik ilerlemesini sağlamak march v.
istikrarlı bir şekilde ilerlemek whig [scotland] v.
istikrarlı bir şekilde ilerlemek bore v.
istikrarlı ve ağır adımlarla yürümek mog v.
istikrarlı bir şekilde ağır ağır ilerlemek mog v.
kendini istikrarlı bir şekilde bir işe vermek hit v.
yavaş ancak istikrarlı bir şekilde ilerlemek ooze v.
istikrarlı olmak consist v.
istikrarlı ve ilerleyen bir oranda artış yaratmak pyramid v.
istikrarlı olmayan unsteady adj.
istikrarlı (piyasa) strong adj.
yavaş ve istikrarlı measured adj.
istikrarlı bir şekilde stably adv.
istikrarlı bir şekilde steadily adv.
istikrarlı bir şekilde consistently adv.
istikrarlı bir şekilde unremittently adv.
yavaşça ama istikrarlı bir şekilde slowly but surely adv.
istikrarlı şekilde of a piece adv.
Phrasals
istikrarlı/sabit romantik bir ilişki içerisinde olmak go out v.
istikrarlı hale getirmek snub up v.
istikrarlı ilerlemek/gitmek potter along v.
istikrarlı ilerlemek/gitmek putter along v.
istikrarlı bir şekilde ilerlemek chug along v.
Phrases
istikrarlı ve dikkatli steady as she goes expr.
Proverb
yavaş ama istikrarlı olan yarışı kazanır slow and steady wins the race
yavaş ve istikrarlı olan daima kazanır slow and steady always wins the race
Colloquial
istikrarlı bir şekilde devam etmek/ilerlemek be cracking on v.
hızlı ve istikrarlı devam etmek/ilerlemek be cracking on v.
Idioms
görüşlerinde/inançlarında/ilkelerinde kararlı/istikrarlı olmak stick by (one's) guns v.
hayatta daha istikrarlı olmak have one's act together v.
istikrarlı olmak be (as) solid as a rock v.
istikrarlı hale getirmek steady the ship v.
Trade/Economic
gelirin i̇stikrarlı hale getirilmesi income smoothing n.
istikrarlı fakat ayarlanabilir döviz kuru stable but adjustable exchange rate n.
istikrarlı kalan fiyatlar steady prices n.
istikrarlı para stable money n.
istikrarlı fiyatlar steady prices n.
istikrarlı büyüme steady growth n.
istikrarlı döviz piyasası stable foreign exchange market n.
istikrarlı pazar stable market n.
istikrarlı hükümet government stability n.
istikrarlı denge stable equilibrium n.
istikrarlı piyasa stable market n.
istikrarlı kurlar steady exchange rates n.
istikrarlı fonlama oranı stable funding rate n.
karın i̇stikrarlı hale getirilmesi income smoothing n.
istikrarlı veya çok çalışan kimse wheelhorse [us/canada] n.
hızlı büyümeden daha istikrarlı ekonomik faaliyet düzeyine kademeli geçiş süreci soft landing n.
istikrarlı hale getirmek stabilize v.
istikrarlı hale getirmek stabilise v.
istikrarlı gitmek steady v.
minimum riskle orta düzeyde istikrarlı büyüme sağlayan (hisse, menkul kıymet) protective adj.
Politics
istikrarlı barış stable peace n.
istikrarlı demokrasi stable democracy n.
istikrarlı kriz stable crisis n.
yükselen piyasalarda istikrarlı sermaye akımları ve adil borç yeniden yapılanma prensipleri principles for stable capital flows and fair debt restructuring in emerging markets n.
Technical
yarı istikrarlı quasi-steady adj.
Medical
tıbbi olarak istikrarlı medically stable adj.
Psychology
çift istikrarlı algısal olaylar bi-stable perceptual events n.
evrimsel açıdan istikrarlı stratejiler evolutionary stable strategies n.
istikrarlı yüklem stable attribution n.
çeşitli etkenlere göre gruplar arasında nispeten istikrarlı bir düzen kurma eğilimi homeostasis n.
tıbben istikrarlı medically stable adj.
Agriculture
(rençper ve ekibin) istikrarlı çalışma dönemi yoke [dialect] [uk] n.
(rençper ve ekibin) istikrarlı çalışma dönemi yoking [dialect] [uk] n.
Social Sciences
yaşamdaki büyük değişikliklere rağmen insanların nispeten istikrarlı bir mutluluk düzeyine hızla geri dönme eğiliminde olması hedonic treadmill n.
yaşamdaki büyük değişikliklere rağmen insanların nispeten istikrarlı bir mutluluk düzeyine hızla geri dönme eğiliminde olması hedonic adaptation n.
Environment
(insanlar veya ehli hayvanlarca rahatsız edilmesi nedeniyle) belirli bir alandaki normal klimaksın yerini alan istikrarlı topluluk disclimax n.
Military
istikrarlı cephe stabilized front n.
istikrarlı alaşım stab alloy n.
Sport
istikrarlı performans sergileyen sporcu horse n.
Slang
hayatını istikrarlı hale getirmek get (one's) shit together v.