Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | mild adj. | hafif | ||
He is at home with a mild case of the flu. Hafif bir grip vakası nedeniyle evinde. More Sentences |
||||
General | ||||
General | mild adj. | nazik | ||
The librarian had a mild manner by nature. Kütüphanecinin doğası gereği nazik bir tavrı vardı. More Sentences |
||||
General | mild adj. | ılıman (iklim) | ||
My grandparents moved south, where the climate is mild. Anneannem ve dedem iklimin ılıman olduğu güney bölgelere taşındı. More Sentences |
||||
General | mild adj. | ılık | ||
We had a mild winter last year. Bu yıl ılık bir kış geçirdik. More Sentences |
||||
General | mild adj. | yumuşak | ||
He has a mild nature. Yumuşak bir doğası var. More Sentences |
||||
General | mild adj. | ılımlı | ||
Her presentation received only mild criticism. Sunumuna yalnızca ılımlı eleştiriler geldi. More Sentences |
||||
General | mild adj. | az acılı | ||
I used a mild pepper on this pizza, but that one is extra hot. Bu pizzada az acılı bir biber kullandım ama bu ekstra acıymış. More Sentences |
||||
General | mild adj. | hafif etkili | ||
I took a mild muscle relaxant for my neck. Boynum için hafif etkili bir kas gevşetici aldım. More Sentences |
||||
General | mild adj. | hafif yapılı | ||
I use a mild moisturizer for my sensitive skin. Hassas cildim için hafif yapılı bir nemlendirici kullanıyorum. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | mild adj. | ılımlı | ||
The residents organized a mild protest. Mahalle sakinleri ılımlı bir protesto düzenledi. More Sentences |
||||
Technical | mild adj. | yumuşak | ||
The climate of England is milder than that of Scotland. İngiltere'nin iklimi İskoçya'nınkinden daha yumuşaktır. More Sentences |
||||
Food Engineering | ||||
Food Engineering | mild adj. | ılımlı | ||
If his support cannot be strong, it can at least be mild! Eğer desteği güçlü olamıyorsa, en azından ılımlı olabilir! More Sentences |
||||
Archaic | ||||
Archaic | mild adv. | ılımlı | ||
After three years of mild recession, almost all the States need to address the problem of dwindling resources. Üç yıllık ılımlı durgunluğun ardından neredeyse tüm Devletlerin azalan kaynaklar sorununu ele alması gerekiyor. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | mild adj. | ılıman | ||
General | ||||
General | mild n. | küçük yumru | ||
General | mild adj. | yavaş | ||
General | mild adj. | mazlum | ||
General | mild adj. | zarif | ||
General | mild adj. | halim | ||
General | mild adj. | iyi huylu | ||
General | mild adj. | acısız | ||
General | mild adj. | mutedil | ||
General | mild adj. | kibar | ||
General | mild adj. | uysal | ||
General | mild adj. | yumuşak başlı | ||
General | mild adj. | mülayim | ||
General | mild adj. | hafif (yiyecek/içecek) | ||
General | mild adj. | merhametli | ||
General | mild adj. | tatsız | ||
General | mild adj. | lezzetsiz | ||
General | mild adj. | yavan | ||
Technical | ||||
Technical | mild adj. | zayıf | ||
Technical | mild adj. | imalat çeliği özelliği taşıyan | ||
Technical | mild adj. | karbon (çelik) | ||
Food Engineering | ||||
Food Engineering | mild adj. | ekşiliği giderilmiş | ||
Tobacco | ||||
Tobacco | mild adj. | tatlı içimli | ||
Archaic | ||||
Archaic | mild adv. | biraz |