1 |
abroad |
yurt dışına |
adv. |
|
- It applies to all citizens of euroland who travel abroad and who wish to obtain their cash from a cash dispenser.
- Yurt dışına seyahat eden ve nakit paralarını bir bankamatikten almak isteyen tüm Avrupa vatandaşları için geçerlidir.
- The press is muzzled, human rights organisations are barred and opposition is driven abroad.
- Basın susturulmuş, insan hakları örgütleri yasaklanmış ve muhalefet yurt dışına sürülmüştür.
- When you go abroad, you'd better keep in mind that tipping is necessary.
- Yurt dışına gittiğinizde bahşiş vermenin gerekli olduğunu aklınızda tutsanız iyi olur.
- She wants to go abroad so that she can study music.
- O, müzik okuyabilmek için yurt dışına gitmek istiyor.
- He went abroad to study English.
- İngilizce öğrenmek için yurt dışına gitti.
- He often goes abroad.
- Sık sık yurt dışına gider.
- The number of students going abroad is on the increase.
- Yurt dışına giden öğrenci sayısı artıyor.
- She is keen to go abroad.
- O yurt dışına gitmek için hevesli.
- Were I young, I would go abroad.
- Genç olsam, yurt dışına giderim.
- Is this your first trip abroad?
- Bu sizin yurt dışına ilk seyahatiniz mi?
- I had a chance to travel abroad.
- Yurt dışına seyahat etme şansım oldu.
- If you are going abroad, it's necessary to have a passport.
- Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir.
- If I were to go abroad, I would go by boat.
- Yurt dışına gitsem, tekne ile gitmek isterim.
- I'm going abroad.
- Yurt dışına gidiyorum.
- I went abroad.
- Yurt dışına gittim.
- When will she have to go abroad?
- O ne zaman yurt dışına gitmek zorunda kalacak?
- I don't want to go abroad.
- Yurt dışına gitmek istemiyorum.
- I plan to go abroad as soon as I graduate.
- Mezun olur olmaz yurt dışına gitmeyi planlıyorum.
- I am going abroad next year.
- Gelecek yıl yurt dışına gideceğim.
- He decided to go abroad.
- O, yurt dışına gitmeye karar verdi.
- I've never traveled abroad.
- Hiç yurt dışına seyahat etmedim.
- Young people are eager to go abroad.
- Gençler yurt dışına gitmekte çok hevesli.
- If I were rich, I'd go abroad.
- Zengin olsam yurt dışına giderim.
- He has gone abroad by himself.
- O tek başına yurt dışına gitti.
- He gave up traveling abroad because of his sudden illness.
- O ani hastalığı nedeniyle yurt dışına seyahat etmekten vazgeçti.
- In those days, few people could travel abroad.
- O günlerde çok az insan yurt dışına seyahat edebiliyordu.
- Did you ever travel abroad by ship?
- Hiç gemi ile yurt dışına seyahat ettiniz mi?
- The number of students who travel abroad for vacation is increasing.
- Tatil için yurt dışına seyahat eden öğrenci sayısı artıyor.
- When you travel abroad, you usually need a passport.
- Yurt dışına seyahat ettiğinizde, genellikle bir pasaporta ihtiyacınız olur.
- My father had never been abroad until then.
- Babam o zamana kadar hiç yurt dışına çıkmamıştı.
- She made up her mind to go abroad.
- Yurt dışına gitmeye karar verdi.
- He has never been abroad.
- Hiç yurt dışına gitmedi.
- Tom wants to go abroad.
- Tom yurt dışına gitmek istiyor.
- When you travel abroad, you usually need a passport.
- Yurt dışına seyahat ederken, genellikle bir pasaporta ihtiyacın vardır.
- I will travel abroad next year.
- Gelecek yıl yurt dışına seyahat edeceğim.
- I had intended to go abroad.
- Yurt dışına gitmeye niyetliydim.
- Father intends to go to abroad next week.
- Babam önümüzdeki hafta yurt dışına gitmek niyetinde.
- If I were rich, I would go abroad.
- Zengin olsam yurt dışına giderdim.
- If you are going abroad, it's necessary to have a passport.
- Yurt dışına gidecekseniz pasaportunuzun olması gerekir.
- Tom went abroad to study French.
- Tom Fransızca öğrenmek için yurt dışına gitti.
- My father is going to go abroad next week.
- Babam gelecek hafta yurt dışına gidecek.
- We are going to travel abroad this summer.
- Bu yaz yurt dışına seyahat edeceğiz.
- The number of students who use their holidays to travel abroad is increasing.
- Tatillerini yurt dışına seyahat etmek için kullanan öğrencilerin sayısı artıyor.
- How often do you go abroad?
- Ne sıklıkta yurt dışına gidersin?
- Tom goes abroad every year.
- Tom her yıl yurt dışına gider.
- They prepared to go abroad.
- Onlar yurt dışına gitmek için hazırlandılar.
- I had planned to go abroad.
- Ben yurt dışına gitmeyi planladım.
- I will go abroad next year.
- Gelecek yıl yurt dışına gideceğim.
- He has changed his mind about going abroad by air.
- Hava yoluyla yurt dışına gitme fikrini değiştirdi.
- The very idea of being sent abroad delighted them.
- Yurt dışına gönderilme fikri onları sevindirdi.
- He anticipated traveling abroad the next year.
- Gelecek yıl yurt dışına seyahat etmeyi düşünüyordu.
- Tom has never gone abroad.
- Tom hiç yurt dışına gitmedi.
- I want to go abroad next year.
- Gelecek yıl yurt dışına gitmek istiyorum.
- Tom is eager to go abroad.
- Tom yurt dışına gitmeye istekli.
- She often goes abroad.
- Sık sık yurt dışına gider.
- I'd like to go abroad.
- Yurt dışına gitmek istiyorum.
- He is eager to go abroad.
- O, yurt dışına gitmek için istekli.
- He fell ill, and therefore he gave up going abroad.
- O hastalandı, ve bu yüzden yurt dışına gitmekten vazgeçti.
- The circumstances did not allow me to go abroad.
- Şartlar benim yurt dışına gitmeme izin vermedi.
- That ship goes abroad from this port.
- O gemi bu limandan yurt dışına gidiyor.
- Tom didn't want to go abroad.
- Tom yurt dışına gitmek istemedi.
- If I were rich, I would go abroad.
- Zengin olsam yurt dışına giderim.
- He was determined to go abroad.
- O, yurt dışına gitmeye kararlıydı.
- Neither Tom nor Mary has gone abroad.
- Ne Tom ne de Mary yurt dışına gitmedi.
- He asked me if I wanted to go abroad.
- O bana yurt dışına gitmeyi isteyip istemediğimi sordu.
- She was unable to completely give up her dream of traveling abroad.
- O, yurt dışına seyahat etme hayalinden tamamen vazgeçemedi.
- When you travel abroad, you usually need a passport.
- Yurt dışına yolculuk ettiğinizde genellikle size bir pasaport gerekir.
- I am thinking of going abroad next year.
- Gelecek yıl yurt dışına gitmeyi düşünüyorum.
- He goes abroad every year.
- O, her yıl yurt dışına gider.
- My father told me I couldn't go abroad alone.
- Babam bana yurt dışına yalnız gidemeyeceğimi söyledi.
- If I were to go abroad, I would go to France.
- Yurt dışına gidersem, Fransa'ya giderim.
- I may go abroad next year.
- Gelecek yıl yurt dışına gidebilirim.
- When will she have to go abroad?
- Ne zaman yurt dışına gidecek?
- Tom went abroad.
- Tom yurt dışına gitti.
- Did you go abroad for pleasure or on business?
- Yurt dışına zevk için mi yoksa iş için mi gittiniz?
- When you travel abroad, you feel very expansive, and it's easy to overspend in a mood like that.
- Yurt dışına seyahat ettiğinizde taşkın bir ruh haliniz olur ve böyle bir ruh hali içinde aşırı harcama yapmak kolaydır.
- He hopes to go abroad.
- O yurt dışına gitmeyi umuyor.
- He went abroad soon after his father.
- O, babasından kısa bir süre sonra yurt dışına gitti.
- She spends a lot of money when she goes abroad.
- Yurt dışına gittiğinde çok para harcar.
- I want to go abroad next year.
- Ben önümüzdeki yıl yurt dışına gitmek istiyorum.
- He has never been abroad.
- O hiç yurt dışına gitmedi.
- Traveling abroad is very interesting.
- Yurt dışına seyahat etmek çok ilginç.
- Mary's dream of going abroad finally became a reality.
- Mary'nin yurt dışına gitme hayali sonunda gerçek oldu.
- When you go abroad, you'd better keep in mind that tipping is necessary.
- Yurt dışına gittiğinizde, bahşiş vermenin gerekli olduğunu aklınızda tutsanız iyi olur.
- That ship goes abroad from this port.
- Şu gemi bu limandan yurt dışına gider.
- I went abroad to start a new life.
- Yeni bir hayata başlamak için yurt dışına gittim.
- Would you like to travel abroad?
- Yurt dışına seyahat etmek ister misiniz?
- She decided to go abroad.
- O, yurt dışına çakmaya karar verdi.
- Would you like to go abroad?
- Yurt dışına gitmek ister misin?
- He went abroad, never to return.
- O, dönmemek üzere, yurt dışına gitti.
- I want to go abroad.
- Yurt dışına gitmek istiyorum.
- He will object to your going abroad.
- Yurt dışına gitmene itiraz edecektir.
- I'd like to go abroad someday.
- Bir gün yurt dışına gitmek istiyorum.
- I had intended to go abroad.
- Ben yurt dışına gitmeye niyet etmiştim.
- Illness prevented me from going abroad.
- Hastalık yurt dışına gitmemi engelledi.
- He went abroad to raise fund for the project.
- Projeye kaynak toplamak için yurt dışına gitti.
- I'm going abroad next summer.
- Gelecek yaz yurt dışına gideceğim.
- Tom has gone abroad.
- Tom yurt dışına gitti.
- She is not old enough to travel abroad by herself.
- O kendi başına yurt dışına seyahat etmek için yeterince yaşlı değil.
- Don't figure on going abroad this summer.
- Bu yaz yurt dışına gitmeyi bekleme.
- Tom travels abroad to see the world.
- Tom dünyayı görmek için yurt dışına seyahat eder.
- If I were rich, I'd go abroad.
- Zengin olsam yurt dışına giderdim.
- Ken decided to go abroad.
- Ken yurt dışına gitmeye karar verdi.
- More and more Americans go abroad.
- Gittikçe daha fazla Amerikalı yurt dışına gidiyor.
- She often goes abroad.
- Yurt dışına çok gidiyor.
- You should take another pair of glasses when you go abroad.
- Yurt dışına giderken, bir gözlük daha almalısınız.
- Tom doesn't want to go abroad.
- Tom yurt dışına gitmek istemiyor.
- The news spread abroad.
- Haber yurt dışına yayıldı.
- My father is now traveling abroad.
- Babam şimdi yurt dışına seyahat ediyor.
- My father often goes abroad on business.
- Babam sık sık iş için yurt dışına gider.
- We had hoped to go abroad this summer.
- Bu yaz yurt dışına gitmeyi ummuştuk.
- I had never been abroad before, so everything seemed strange to me.
- Daha önce yurt dışına hiç çıkmamıştım, bu yüzden her şey bana tuhaf göründü.
- My father will travel abroad next year.
- Babam gelecek yıl yurt dışına gidecek.
- Do you want to go abroad?
- Yurt dışına gitmek ister misin?
- He has changed his mind about going abroad by air.
- O hava yoluyla yurt dışına gitme hakkındaki fikrini değiştirdi.
- I'm thinking of going abroad next year.
- Gelecek yıl yurt dışına gitmeyi düşünüyorum.
- She is saving money to go abroad.
- Yurt dışına gitmek için para biriktiriyor.
- My wife often called me when I was travelling abroad.
- Yurt dışına seyahat ettiğimde karım beni sık sık arardı.
- He traveled abroad in his own country.
- Kendi ülkesinde yurt dışına yolculuk etti.
- They went on a trip abroad for the first time.
- Onlar ilk kez yurt dışına bir seyahate gitti.
- If I were rich, I'd go abroad.
- Zengin olsaydım, yurt dışına giderdim.
- My father consented to my going abroad.
- Babam yurt dışına gitmeme razı oldu.
- The loss of money made it impossible for him to go abroad.
- Para kaybı onun yurt dışına gitmesini imkansız hale getirdi.
- He has never been abroad.
- Hiç yurt dışına çıkmadı.
- I had never been abroad before, so everything seemed strange to me.
- Daha önce hiç yurt dışına çıkmamıştım, bu yüzden her şey garibime gitti.
- My father goes abroad sometimes.
- Babam bazen yurt dışına gider.
- My mother allowed me to go abroad.
- Annem yurt dışına gitmem için izin verdi.
- He deserted his family and went abroad.
- Ailesini terk etti ve yurt dışına gitti.
- Ted is looking forward to going abroad after graduation.
- Ted, mezuniyetten sonra yurt dışına gitmeyi sabırsızlıkla bekliyor.
- I would have gladly gone abroad during high school, but my parents didn't want me to.
- Lisedeyken seve seve yurt dışına giderdim ama ailem istemedi.
- I want to go abroad someday.
- Ben bir gün yurt dışına gitmek istiyorum.
- I'm going abroad next summer.
- Önümüzdeki yaz yurt dışına gidiyorum.
- Tom is going abroad next year.
- Tom gelecek yıl yurt dışına gidecek.
- When do you expect to go abroad?
- Yurt dışına ne zaman çıkmayı düşünüyorsun?
- She is anxious to go abroad.
- O, yurt dışına gitmek istiyor.
- I was invited to leave for abroad, but I didn't want to go.
- Ben yurt dışına gitmek için davet edildim ama gitmek istemedim.
- She has gone abroad.
- Yurt dışına gitmiş.
- More and more couples go on honeymoon trips abroad.
- Gittikçe daha fazla çift balayı gezilerine yurt dışına gitmektedir.
- I don't want to go abroad.
- Yurt dışına gitmek istemem.
- Next year I'll go abroad.
- Gelecek yıl yurt dışına gideceğim.
- The number of students going abroad is on the increase.
- Yurt dışına giden öğrencilerin sayısı artmaktadır.
- He was sent abroad as a correspondent.
- Bir muhabir olarak yurt dışına gönderildi.
- They want to go abroad.
- Yurt dışına gitmek istiyorlar.
- He traveled abroad in his own country.
- Kendi ülkesinde yurt dışına seyahat etti.
- Tom is anxious to go abroad.
- Tom yurt dışına gitmeye can atıyor.
- Neither Tom nor Mary has gone abroad.
- Ne Tom ne de Mary yurt dışına gitti.
- He has a plan to go abroad next year.
- Gelecek yıl yurt dışına gitmek için bir planı var.
- She decided to go abroad.
- Yurt dışına gitmeye karar verdi.
- Traveling abroad is one of my favorite things.
- Yurt dışına seyahat etmek benim en sevdiğim şeylerden biridir.
Show More (146)
|
2 |
abroad |
yurtdışı |
n. |
|
- After all, when you become ill abroad, you need care, not a symbol.
- Ne de olsa yurtdışında hastalandığınızda bir sembole değil bakıma ihtiyacınız olur.
- Fifty-seven percent of Erasmus students had considerable difficulties financing their stay abroad.
- Erasmus öğrencilerinin yüzde 57'si yurtdışında kaldıkları süreyi finanse etmekte önemli zorluklar yaşadı.
- Lastly, in the present case, even the advertisement for the theme park explains how to find the location from abroad.
- Son olarak mevcut davada tema parkının reklamı bile yurtdışından konumun nasıl bulunacağını açıklamaktadır.
- If acute help is needed abroad, then everyone has the same rights.
- Yurtdışında akut yardıma ihtiyaç duyulması halinde herkes aynı haklara sahiptir.
- The case of Dr Aghajari has rightly aroused huge interest and concern in Iran and abroad.
- Dr Aghajari'nin davası İran'da ve yurtdışında haklı olarak büyük ilgi ve endişe uyandırdı.
- What happens if you have a single European diplomatic presence abroad?
- Yurtdışında tek bir Avrupa diplomatik varlığınız varsa ne olur?
- We have conferred with parliamentary colleagues at home and abroad, from both Member States and candidate countries.
- Hem Üye Devletlerden hem de aday ülkelerden parlamenter meslektaşlarımızla yurtiçinde ve yurtdışında görüşmeler yaptık.
- Europe will become more competitive and more attractive to young people from abroad.
- Avrupa daha rekabetçi ve yurtdışından gelen gençler için daha cazip hale gelecektir.
- His calm reaction was a relief after the overwrought reaction of various fellow parliamentarians at home and abroad.
- Sakin tepkisi, yurtiçi ve yurtdışındaki çeşitli parlamenter arkadaşlarının aşırı tepkilerinden sonra rahatlatıcı oldu.
- Industry is also making too little use of technology transferred from abroad.
- Sanayi de, yurtdışından transfer edilen teknolojiyi çok az kullanmaktadır.
- All the citizens of the European Union have amassed foreign coins from their travels abroad on business or pleasure.
- Tüm Avrupa Birliği vatandaşları, iş veya eğlence amaçlı yurtdışı seyahatlerinden yabancı paralar biriktirmiştir.
- Our company has many clients from abroad.
- Şirketimizin yurtdışından birçok müşterisi var.
- I've never been abroad before.
- Daha önce hiç yurtdışına çıkmadım.
- He goes abroad every year.
- Her yıl yurtdışına gider.
- My father has just returned from abroad.
- Babam yurtdışından yeni döndü.
- When you return home from abroad, spend the first 14 days in your home.
- Yurtdışından eve döndüğünüzde ilk 14 günü evinizde geçirin.
- My father sometimes goes abroad.
- Babam bazen yurtdışına gider.
- More and more couples go on honeymoon trips abroad.
- Giderek daha fazla çift yurtdışında balayı seyahatlerine çıkıyor.
- The money was already abroad.
- Para zaten yurtdışındaydı.
- If I had studied English harder when I was at college, I could travel abroad at any time.
- Üniversitedeyken daha sıkı İngilizce çalışsaydım, istediğim zaman yurtdışına gidebilirdim.
- He's been abroad for six years now.
- Altı yıldır yurtdışında.
- How long have you been abroad?
- Ne kadar zamandır yurtdışındasın?
- Tom goes abroad every year.
- Tom her yıl yurtdışına gider.
- Up to now I've never been abroad.
- Şimdiye kadar hiç yurtdışına çıkmadım.
- He took his daughter with him whenever he went abroad.
- Yurtdışına her çıktığında kızını da yanında götürürdü.
- He returned from abroad yesterday.
- Dün yurtdışından döndü.
- He hasn't studied abroad for nothing.
- Yurtdışında boşuna okumadı.
- The scientist is famous both at home and abroad.
- Bilim insanı hem yurtiçinde hem de yurtdışında ünlüdür.
- He is famous both at home and abroad.
- Hem yurtiçinde hem de yurtdışında meşhur.
- He was sent abroad as a correspondent.
- Yurtdışına muhabir olarak gönderildi.
- Tom lives abroad.
- Tom yurtdışında yaşıyor.
- My old friend wrote to me, informing me of his return from abroad.
- Eski dostum bana mektup yazarak yurtdışından döndüğünü bildirdi.
- Why do you want to study abroad?
- Neden yurtdışında öğrenim görmek istiyorsunuz?
- Do you want to go abroad?
- Yurtdışına mı gitmek istiyorsunuz?
- When was the last time you sent a letter abroad?
- En son ne zaman yurtdışına mektup gönderdin?
- My wife telephones me often when I am abroad.
- Ben yurtdışındayken karım bana sık sık telefon eder.
- This company has many business dealings abroad.
- Bu şirketin yurtdışında birçok işi var.
- His dream is to go to a university abroad.
- Hayali yurtdışında bir üniversiteye gitmek.
- He will look after the cats for me while I'm abroad.
- Ben yurtdışındayken benim için kedilere göz kulak olacak.
- Jim has never been abroad.
- Jim hiç yurtdışına çıkmadı.
- When she was abroad, she often used Skype.
- Yurtdışındayken sık sık Skype kullanırdı.
- He's never been abroad in his life.
- Hayatında hiç yurtdışına çıkmamış.
- Did you go abroad for pleasure or on business?
- Yurtdışına eğlence için mi yoksa iş için mi çıktınız?
- I was invited to leave for abroad, but I didn't want to go.
- Yurtdışına gitmem için davet edildim ama gitmek istemedim.
- He lived abroad for much of his life.
- Hayatının büyük bir kısmını yurtdışında geçirdi.
- He has written lots of books about his experience abroad.
- Yurtdışı deneyimleriyle ilgili birçok kitap yazdı.
- If you have returned home from abroad, spend the first 14 days in your home.
- Yurtdışından eve döndüyseniz, ilk 14 günü evinizde geçirin.
- How often do you go abroad?
- Yurtdışına ne kadar sıklıkla gidersiniz?
- He just returned from abroad.
- Yurtdışından yeni döndü.
- I had never been abroad before, so everything seemed strange to me.
- Daha önce hiç yurtdışına çıkmamıştım, bu yüzden her şey bana garip geldi.
- He often goes abroad on business.
- İş için sık sık yurtdışına gider.
- She is not old enough to travel abroad by herself.
- Yurtdışına tek başına seyahat edecek yaşta değil.
- He has written lots of books about his experience abroad.
- Yurtdışı deneyimi hakkında birçok kitap yazdı.
- Did you go abroad for pleasure or on business?
- Yurtdışına keyif için mi yoksa iş için mi çıktın?
- Have you ever been abroad?
- Hiç yurtdışına çıktın mı?
- I was invited to go abroad, but I don't want to.
- Yurtdışına davet edildim ama gitmek istemiyorum.
- Tom goes abroad almost every year.
- Tom neredeyse her yıl yurtdışına gider.
- Have you been abroad?
- Yurtdışında bulundun mu?
- Father intends to go to abroad next week.
- Babam gelecek hafta yurtdışına gitmeyi planlıyor.
- I've never lived abroad.
- Ben yurtdışında hiç yaşamadım.
- Nancy didn't mind living abroad by herself.
- Nancy, yurtdışında tek başına yaşamaktan rahatsız olmuyordu.
- My father told me I couldn't go abroad alone.
- Babam bana yurtdışına yalnız gidemeyeceğimi söyledi.
- How long did you stay abroad?
- Yurtdışında ne kadar kaldınız?
- I decided to go abroad to study.
- Yurtdışında okumaya karar verdim.
- All commercial goods and packages from abroad go through customs.
- Yurtdışından gelen tüm ticari mallar ve paketler gümrükten geçer.
- He gave up traveling abroad because of his sudden illness.
- Ani hastalığı nedeniyle yurtdışı seyahatlerinden vazgeçti.
- Tom has been abroad for three years.
- Tom üç yıldır yurtdışında.
- My wife telephones me often when I am abroad.
- Yurtdışındayken karım bana sık sık telefon eder.
- Tom was abroad.
- Tom yurtdışındaydı.
- Presumably, he buys them abroad.
- Muhtemelen, onları yurtdışından satın alıyor.
- I will spend my next year vacation abroad.
- Gelecek yıl tatilimi yurtdışında geçireceğim.
- Japan imports various raw materials from abroad.
- Japonya yurtdışından birçok önemli ham madde ithal eder.
- She talked long of her experiences abroad.
- Yurtdışı deneyimlerinden uzun uzun bahsetti.
- They went on a trip abroad for the first time.
- İlk kez bir yurtdışı gezisine çıktılar.
- Our teacher will return from abroad in August.
- Öğretmenimiz Ağustos ayında yurtdışından dönecek.
- Tom is abroad, isn't he?
- Tom yurtdışında, değil mi?
- My father goes abroad sometimes.
- Babam bazen yurtdışına gider.
- Japanese tourists abroad are big spenders.
- Yurtdışındaki Japon turistler büyük harcama yapıyorlar.
- He came back from abroad only last month.
- Daha geçen ay yurtdışından döndü.
- He remained abroad later on.
- Daha sonra yurtdışında kaldı.
- You attend conferences abroad.
- Yurtdışında konferanslara katılıyorsun.
- He must be buying them abroad.
- Yurtdışından alıyor olmalı.
- You attend conferences abroad.
- Sen yurtdışındaki konferanslara katılıyorsun.
- We plan to spend our honeymoon abroad.
- Balayımızı yurtdışında geçirmeyi planlıyoruz.
- I will travel abroad next year.
- Gelecek yıl yurtdışına gideceğim.
- Japan imports various raw materials from abroad.
- Japonya yurtdışından çeşitli hammaddeler ithal eder.
- Tom has never been abroad.
- Tom hiç yurtdışına çıkmadı.
- The musician is famous abroad as well as in Japan.
- Müzisyen, Japonya'nın yanı sıra yurtdışında da ünlüdür.
- It is estimated that only a few hundred pandas remain, with a small number of them being raised in zoos in China and abroad.
- Sadece birkaç yüz panda kaldığı tahmin ediliyor ve bunların küçük bir kısmı Çin'deki ve yurtdışındaki hayvanat bahçelerinde yetiştiriliyor.
- Have you been abroad?
- Hiç yurtdışına çıktınız mı?
- My father often goes abroad on business.
- Babam sık sık iş için yurtdışına gider.
- I have been abroad.
- Yurtdışında bulundum.
- He has written lots of books about his experience abroad.
- Yurtdışı tecrübesi hakkında birçok kitap yazdı.
- He probably buys them abroad.
- Muhtemelen yurtdışından alıyordur.
- We have to buy them from abroad.
- Bunları yurtdışından satın almak zorundayız.
- The honeymoon will be spent abroad.
- Balayını yurtdışında geçireceğiz.
- My father has never been abroad.
- Babam hiç yurtdışına çıkmadı.
- My wife telephones me often when I am abroad.
- Ben yurtdışındayken karım bana sıklıkla telefon eder.
- Japan imports various raw materials from abroad.
- Japonya yurtdışından çeşitli hammaddeler ithal etmektedir.
- He is famous both at home and abroad.
- O hem yurdunda hem de yurtdışında ünlüdür.
- I've never been abroad.
- Ben hiç yurtdışına çıkmadım.
- The musician is famous abroad as well as in Japan.
- Müzisyen, Japonya'da olduğu kadar yurtdışında da ünlü.
- Have you studied abroad?
- Yurtdışında mı okudunuz?
- He is famous both at home and abroad.
- Hem yurtiçinde hem de yurtdışında meşhurdur.
- He likes travelling abroad by air.
- Yurtdışına hava yoluyla seyahat etmeyi sever.
- Tom is abroad.
- Tom yurtdışında.
Show More (103)
|
3 |
abroad |
yurt dışında |
adv., adj. |
|
- We must press for rights to be recognised at home as well as abroad.
- Hakların yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da tanınması için baskı yapmalıyız.
- I have paid visits to various Hindu, Islamic, Christian, Jain and Sikh shrines both in India and abroad.
- Hindistan'da ve yurt dışında çeşitli Hindu, İslam, Hristiyan, Jain ve Sih mabetlerini ziyaret ettim.
- It's hard to live alone abroad for so many years.
- Bu kadar sene yurt dışında tek başına yaşamak zor iş.
- It's hard to live alone abroad for so many years.
- O kadar sene yurt dışında yalnız yaşamak zordur.
- It's hard to live alone abroad for so many years.
- O kadar sene yurt dışında yalnız yaşamak zor iş.
- I've always dreamed of living abroad.
- Her zaman yurt dışında yaşamayı hayal ettim.
- Canada is a good place to go if it's your first experience living abroad.
- Eğer yurt dışında ilk yaşama deneyiminse, Kanada gidilecek iyi bir yerdir.
- He lived abroad for many years.
- O, yıllarca yurt dışında yaşadı.
- Tom has been abroad for three years now.
- Tom şimdi üç yıldır yurt dışında.
- Though she wanted to travel abroad by herself, she decided not to.
- O tek başına yurt dışında seyahat etmek istemesine rağmen, seyahat etmemeye karar verdi.
- His dream is to go to a university abroad.
- Hayali yurt dışında üniversite okumak.
- Soon he will do business abroad.
- Yakında yurt dışında iş yapacak.
- The scientist is famous both at home and abroad.
- Bilim adamı hem yurt içinde hem de yurt dışında ünlüdür.
- I've lived abroad for ten years.
- On yıldır yurt dışında yaşıyorum.
- I've been invited on a trip abroad, but I don't want to go.
- Yurt dışında bir geziye davet edildim, ama ben gitmek istemiyorum.
- I hear that his father is abroad.
- Onun babasının yurt dışında olduğunu duyuyorum.
- When she was abroad, she often used Skype.
- O yurt dışındayken, sık sık Skype kullandı.
- He has never been abroad.
- O, hiç yurt dışında bulunmadı.
- Tom has been living abroad for a very long time.
- Tom çok uzun zamandır yurt dışında yaşıyor.
- Traveling abroad is out of the question.
- Yurt dışında seyahat söz konusu değil.
- My father has never been abroad.
- Babam asla yurt dışında bulunmadı.
- She decided to study abroad.
- Yurt dışında öğrenim yapmaya karar verdi.
- Is your uncle still abroad?
- Amcan hâlâ yurt dışında mı?
- It is estimated that only a few hundred pandas remain, with a small number of them being raised in zoos in China and abroad.
- Çin'de ve yurt dışında hayvanat bahçelerinde yetiştirilen birkaç tane ile birlikte, sadece birkaç yüz pandanın kaldığı tahmin edilmektedir.
- He is famous both at home and abroad.
- Yurt içinde ve yurt dışında ünlüdür.
- My sat nav doesn't work abroad.
- Navigasyonum yurt dışında çalışmıyor.
- He's never been abroad in his life.
- Hayatı boyunca hiç yurt dışında bulunmadı.
- Tom has lived abroad for many years.
- Tom uzun yıllar yurt dışında yaşamış.
- He remained abroad later on.
- Daha sonra yurt dışında kaldı.
- I had a chance to travel abroad.
- Yurt dışında seyahat etme fırsatım oldu.
- Don't you feel any inconvenience living abroad?
- Yurt dışında yaşamakta hiç güçlük çekmiyor musun?
- Tom has been living abroad for a very long time.
- Tom çok uzun bir süredir yurt dışında yaşamaktadır.
- He must be buying them abroad.
- Onları yurt dışından satın alıyor olmalı.
- He will look after the cats for me while I'm abroad.
- Ben yurt dışındayken o benim için kedilere bakacak.
- Tom lives abroad.
- Tom yurt dışında yaşamaktadır.
- I've lived abroad for ten years.
- On yıldır yurt dışında yaşamaktayım.
- He's constantly abroad.
- Sürekli yurt dışında.
- Tom has been abroad for three years now.
- Tom üç yıldır yurt dışında.
- I lived abroad for ten years.
- On yıl yurt dışında yaşadım.
- Traveling abroad is very interesting.
- Yurt dışında seyahat etmek çok ilginçtir.
- Traveling abroad is now more popular.
- Yurt dışında seyahat şimdi daha popüler.
- How long did you stay abroad?
- Yurt dışında ne kadar süre kaldın?
- Tom has been abroad for three years.
- Tom üç yıldır yurt dışında.
- The money was already abroad.
- Para zaten yurt dışındaydı.
- Tom lived abroad for many years.
- Tom yıllarca yurt dışında yaşadı.
- Have you ever been abroad?
- Hiç yurt dışında bulundun mu?
- The honeymoon will be spent abroad.
- Balayı yurt dışında geçirilecek.
- Tom is still abroad.
- Tom hâlâ yurt dışında.
- We're planning to spend our honeymoon abroad.
- Balayımızı yurt dışında geçirmeyi planlıyoruz.
- He remained abroad ever since then.
- O zamandan beri yurt dışında.
- During my last spring vacation I took a job in a restaurant to help pay the costs of my trip abroad.
- Son bahar tatilim sırasında yurt dışındaki gezi masraflarımı ödemek için bir restoranda iş buldum.
- She is living abroad.
- Yurt dışında yaşıyor.
- Japanese tourists abroad are big spenders.
- Yurt dışındaki Japon turistler çok para harcarlar.
- Tom is planning to study abroad next year.
- Tom, eğitimini gelecek yıl yurt dışında yapmayı planlıyor.
- Tom hasn't lived abroad.
- Tom yurt dışında yaşamadı.
- Have you ever lived abroad?
- Sen hiç yurt dışında yaşadın mı?
- Tom is living abroad.
- Tom yurt dışında yaşıyor.
- Even though we're supposedly in a recession, people are traveling abroad in record numbers this Golden Week holiday.
- Sözde bir durgunluk içinde olmamıza rağmen bu Altın Hafta tatilinde rekor sayıda insan yurt dışında seyahat ediyor.
- He has written lots of books about his experience abroad.
- O, yurt dışındaki deneyimi hakkında çok sayıda kitaplar yazdı.
- If I were abroad and I ran out of money, I would call my parents to ask for more.
- Yurt dışında olsam ve param bitse, ben daha fazla istemek için ailemi ararım.
- Tom has never been abroad.
- Tom hiç yurt dışında bulunmadı.
- My uncle lived abroad for many years.
- Amcam yıllarca yurt dışında yaşadı.
- I have been abroad.
- Yurt dışındaydım.
- Tom is still abroad.
- Tom hala yurt dışında.
- She is living abroad.
- O yurt dışında yaşıyor.
- I've never been abroad.
- Yurt dışında hiç bulunmadım.
- He is abroad.
- O yurt dışında.
- I spent my vacation traveling abroad.
- Tatilimi yurt dışında seyahat ederek geçirdim.
- Unfortunately, she lives abroad.
- Ne yazık ki o yurt dışında yaşıyor.
- She has remained abroad ever since.
- O zamandan beri yurt dışında kalmıştır.
- He lived abroad for much of his life.
- Hayatının çoğunu yurt dışında yaşadı.
- Up to now I've never been abroad.
- Şu ana kadar hiç yurt dışında bulunmadım.
- Jim has never been abroad.
- Jim hiç yurt dışında bulunmadı.
- I decided to study abroad.
- Ben yurt dışında öğrenim görmeye karar verdim.
- A friend of mine is studying abroad.
- Arkadaşlarımdan biri yurt dışında öğrenim görüyor.
- How long have you been abroad?
- Ne kadar süredir yurt dışındasınız?
- Soon he will do business abroad.
- Yakında o yurt dışında iş yapacak.
- They easily adapted to living abroad.
- Yurt dışında yaşamaya kolayca adapte oldular.
- Tom has lived abroad for many years.
- Tom uzun yıllar yurt dışında yaşadı.
- Tom lived abroad for many years.
- Tom uzun yıllar yurt dışında yaşadı.
- Living abroad is the best way to learn a foreign language.
- Yurt dışında yaşamak bir yabancı dili öğrenmek için en iyi yoldur.
- Tom lived abroad for three years.
- Tom üç yıl yurt dışında yaşadı.
- Unfortunately, she lives abroad.
- Ne yazık ki yurt dışında yaşıyor.
- He's constantly abroad.
- O sık sık yurt dışında.
- Canada is a good place to go if it's your first experience living abroad.
- İlk yurt dışında yaşama deneyiminiz olacaksa Kanada gitmek için iyi bir yer.
- He remained abroad ever since then.
- O zamandan beri yurt dışında kaldı.
- He is saving money for a trip abroad.
- Yurt dışında bir yolculuk için para biriktiriyor.
- He anticipated traveling abroad the next year.
- O gelecek yıl yurt dışında seyahat etmeyi umuyordu.
- This company has many business dealings abroad.
- Bu şirketin yurt dışında birçok iş anlaşmaları vardır.
Show More (86)
|
4 |
abroad |
yurt dışı |
n. |
|
- You will benefit by a trip abroad.
- Bir yurt dışı seyahatinin faydasını göreceksiniz.
- Don't forget to follow my examples during your trip abroad.
- Yurt dışı seyahatiniz sırasında benim örneklerimi takip etmeyi unutmayın.
- I've been invited on a trip abroad, but I don't want to go.
- Bir yurt dışı gezisine davet edildim ama gitmek istemiyorum.
- How was abroad?
- Yurt dışı nasıldı?
Show More (1)
|
5 |
abroad |
yurtdışında |
adv. |
|
- Have you ever been abroad?
- Hiç yurtdışına çıktınız mı?
Show More (-2)
|
6 |
abroad |
ortalıkta |
adv. |
|
- There are these gossips abroad that he is going to resign.
- İstifa edeceğine dair dedikodular ortalıkta dolaşıyor.
Show More (-2)
|
7 |
abroad |
ülke dışında |
adv. |
|
- There was a spirit of hope abroad in that country.
- Ülkenin dışında bir umut ruhu vardı.
Show More (-2)
|
8 |
abroad |
dışarıda |
adj. |
|
- We must be able to bring about peace negotiations and to that end exert pressure on all parties at home and abroad.
- Barış müzakerelerini başlatabilmeli ve bu amaçla içeride ve dışarıda tüm taraflara baskı uygulayabilmeliyiz.
Show More (-2)
|